Ekşi Duyuru

Maltepe olmaz mı?
Yıllarca Kadıköyde parçacılık yapmış Birisi var, opelci.

Taşköprü caddesinde (stadyumdan nautilius'a giden cadde) Opel Cüneyt var. Ona götürebilirsin gönül rahatlığıyla, yaklaşık 10 senedir arabam opel olmasa bile ondan başka ustaya gitmedim, o kadar güvenirim.

benim kuruyemiş paketlerini bile delip giriyorlar. her yeri elden geçirmelisiniz, içi görünmeyen her şeyi açıp bakın.

Dostum bu is zor. Ben söyle yapıyorum eğer kıyafet kaynaklı değil ise bu söyleyeceklerim. Benimki yiyecek kaynaklı idi.

Buzdolabında yer acman lazım. Tüm bakliyat, pirinç, makarna, bulgur , baharat gibi şeylerin hepsini buzdolabında muhafaza erken lazım.

Ayrıca marketten alirken de son kullanma tarihi en ileri olanı al. Misal pirinç alirken söyle bi poşete göz at ici görünüyor. Ben marketlerde de çok denk geldim.

Beni evde dışarıda sadece sebze var geri her şey buzdolabında maalesef.

Tabi biz iki kişiyiz buzdolabı rahat. 4 kişilik aile için zor.

Diyeceklerim bu kadar.

mutfakta ise bakliyatlar olağan şüpheli. ağzı kapalı kavanozda bile oluyor. kaynağı bulmadan çözmek zor. ben defne yaprağı koymuştum mutfakta kapalı yerlere. azaldı ama yapraktan mı kaynağı mı kurudu bilmiyorum.

erzak dolabınızda çekmeceler varsa çekmeceleri çıkarıp rayların olduğu bölümleri ve altlarını, erzak kavanozlarının kapaklarının içlerini, tavandaki köşeleri kontrol edin. oralarda oluyor genellikle lavralar, çamaşır suyu katkılı suyla silin.

İyi dinleyin. Çözüm raid. Böyle gold rengi uzun çubuklu olan. Onu bütün dolap köşelerine tezgah köşelerine çekmecelere vs sıkın. Bir gün sonra hepsi mefta. Kökten çözüm buydu bizde.

grip nezle gibi dusun,

yilda bir kac kez grip nezle olan birisiyim ben mesela,
bazen ayakta atlatiyorum, muhtemelen hasta hasta ise gidip etrafimizdakilere de bulastiriyoruz, bazen de yataga dusuruyor, yatak dosek yatiyoruz. bir de her yil mutasyona ugruyor bu meret, ve her yil bir cok kisi grip nezle oluyor

cin'in durdurduguna da inanamiiyorum maalesef, bence sakliyorlar, kontrol altina alindi falan hikaye, butun dunya kiriliyor bir tek cinliler temizledi bu mereti, hic inandirici degil...

bu virüsü çoğu insanın kapacağı ve bağışıklık kazanacağı düşünülüyor zaten. toplumun %70'inin bir hastalığa bağışık olması o hastalığı kontrol altında tutmak için yeter de artar bile. toplumda immün sayısı fazlalaştığında virüsün yayılma kapasitesi ciddi anlamda düşüyor, çünkü immün olanlar arasına serpiştirilmiş az sayıdaki potansiyel hastanın birbirine bulaştırma riski üssel olarak düşüyor.

Benim de anlamadigim, bu hastaliga yakalanan kisinin cigerlerinde kalici hasarlar kalacagi soyleniyor. Ikinci bir vakayi kaldirir mi ki o ciger? :/

Nabruk +1. Tam olarak sebep bu.

Benim adım fts; ciğerlerle ilgili kesin bir şey yok ki. İyileşen ağır hastaların %15-20si civarinda hasar görülmüş ama onların da bir kısmının zaman içinde gececegi düşünülüyor. Bu virüs için şu kesinlikle söyle demek mümkün değil.

evet insaların neredeyse %70-80'i bu virüsü kapacak bu kapanların %80'i hiç fark etmeyecek virüs kaptığını, kalan %20'yi sistematik zamana yayılı şekilde tedavi etmek için tüm bu çaba.

Yukarıda yazılanlara ek olarak virüsler insanları öldürme yönünde mutasyona uğramıyorlar. Çünkü insanlar öldüğünde kendileri de ölüyorlar. Bu yüzden öldürücülüğünün zaman içinde düşmesi bekleniyor.

On yıl önce domuz gribi de bu kadar olmasa da sıkıntı yaratmıştı. Şimdi hem aşısının olması hem tedavi yollarının geliştirilmesiyle o kadar öldürücü değil. Bu virüs de kendini öldürmeme yönünde geliştirmiş olabilir.

yenir

hep buzlukta durduysa yenir.
ancak uzun süreli elektrik kesintisi olup da eridi, sonra tekrar dondu ise bunu farketmediyseniz zehirleyebilir. dikkatli tüketin.

kırmızı et süründürür, beyaz et öldürür. çok dikkat.

O tavukla birlikte dünyaya gelen hiçbir tavuk dünyada değil hepsi yendi, onların hatrı için yemeyin gömün.

Tapu satışı yapılacak, avukat da orada olacak, avukat belgeleri şubeye yollayacak, satıcı ve alıcı beraber şubeye gidecek.

Krediyi kullanan alıcının hesabına kredi onaylanacak, sonra ondan satıcıya havale/eft yapılacak.

Ya da nakit varsa o an çekilecek hesaptan, ben genelde daire satımında o bankada hesabım yoksa bile hemen bir hesap açtırır parayı o hesaba havale ettiririm.

Alıcıyla bir işim kalmaz sonra kendim nakit alır ya da kendi çalıştığım bankaya eft yaparım.

Çünkü bazen işlemler geç saate kalıyor, eft saati geçiyor, nakit olmuyor vs.

Bir daire satışından sonra bankadan alıcıyla birlikte akşam 19'a doğru çıktığımı bilirim.

yemek yapip ye, aktif dinlenme gibi dusun. dinlendigin vakitlerde pratik yemekler yap.

Açlık böyle başa çıkılması gereken bir sorun değil ki. Yemek yemek lazım o yüzden de acıkıyoruz. Yemek yeme meraklısı değilim demişsiniz de, meraklısı olmasanız da yenecek o yemek :D eğer depresyon gibi bir sebepten ötürü yeme isteği o farklı, doktora başvurun. Yoksa iyi kötü bir şeyler yemeniz lazım. Yemek yapmayı sevmiyorsanız dahi yoğurtla müsli karıştırıp yiyebilirsiniz. Ekmek üstüne bir iki dilim kaşar, salam vs koyup yiyebilirsiniz. Meyveler de açlıpı geçirir de protein lazım. Yani gerekli gıdaları ihmal etmeyin.

ne tur yiyecekler yiyorsun? genel olarak karbonhidrat agirlikli yiyecekler hem cabuk sindirildigi hem de kan sekerini artirdigi icin duzenli aclik hissine sebep olur. protein agirlikli beslenirsen hem aclik hissi azalir, hem de yiyeceklerin sindirimi daha uzun surer. ozellikle yumurta, mercimek, kirmizi et seni daha uzun sure tok tutar.

Glisemik index diye aratın. Glisemik indexi yüksek yiyeceklere yükleniyorsunuzdur, düşük olan alternatifleri ile değiştirin diyetinizi.

-Patates haşlıyorum, ufak ufak doğruyorum. Aşırı üşengeç günümdeyse baharat, yoğurt, mayonezle karıştırıp yiyorum. Yoksa soğan ve salça ile kavurup tüketiyorum.
-Yumurtalı ekmek yapıp beyaz peynir ile tüketiyorum. Epey tok tutuyor.
-Hazır köfte baharatı ile yarım kilo kıyma alıp bol bol köfte yapıyorum. Sonra onları buzluğa atıyorum. Acıkınca 4-5 tanesini buzluktan çıkarıp tavada pişirip ekmek arası yiyorum.

Tek başına yaşamak çok büyük bir problem. Sıkıldıkça ve kendi üzerinizde kontrolünüz olmadığı müddetçe mutfaktan bir şeyler yiyesiniz gelebiliyor. E yedikçe yiyorsunuz da, haliyle... Çözüm hap değil, sağlam bir irade ile mutfaktan uzak durmak, mümkünse eve en başta alışveriş yaparken dikkatli yapmak hatta bir süre eve doğru düzgün yiyecek bir şey almamak... Bolca etle beslenmek ki tok tutsun...

agustostan 2 ay öncesine kadar eve giremezsiniz. yani temmuz ile agustos sonuna kadar 2 aylik sürecte önceden haber vermek kaydi ile satacaginiz kisileri gezdirebilirsiniz. belli kurallari var bunun.

öncesinde kiracinin keyfi isterse izin verir, istemezse vermez.

ev sahibi olsaniz bile kiralamis ve haklari gecici olarak belli ücret karsiliginda baskasina devretmissiniz.

agustostan minimum 2 ay öncesinde bildireceksiniz kontratin yenilenmeyecegini. öncesinde de bildirebilirsiniz.

kiraci ile anlasip öncesinde karsilikli olarak sözlesme iptali yapabilirsiniz. hatta kiraciya para verebilirsiniz ilan astirmak icin ya da evi gezdirmek icin, yoksa bahsettigim gibi tamamen kiracinin keyfi.

emlakkulisi.com

kira sözleşmesinin bitiş tarihinde sözleşmenizin yenilenmeyeceğini belirten bir ihtarname çekin noterden.

yasal olarak da evinizi önce kiracınıza teklif etmek zorundasınız, kiracınız evinizi satın almak istemez ise başkasına satabilirsiniz. aksi taktirde satışın iptalini isteyebilir kiracınız.

tabii ben evi satacağım istersen sana satayım kısmında yine hukuki bir ispat gerekecektir , bunun için ise kiracınız kullanıyor ise email, sms vb. mahkemede delil olarak kullanabileceğiniz yöntemleri seçmenizde fayda var, yani şifaen evi satacam almak istermisiniz derseniz sorun yaşarsınız. (kiracı problem çıkartmak isterse diye söylüyorum)

Aceleniz varsa aylik odedigi kiranin biraz daha fazlasini teklif edin kalan aylari feshetmek icin, bu da cok kullanilan bir yontem, kabul eder etmez onun durumuna bagli.

Ya böyle duyurular okuyunca hayretler içerisinde kalıyorum. Bir insanı evden çıkarmak bu kadar zor mu gerçekten? Biz ikiletmeden çıkmıştık.

Allah kolaylık versin.

lisw adlı kullanıcının verdiği linke tıklamadım, onun dışındaki tüm cevaplar yanlış.
Buraya uzun uzun yazmam zor, gidip bir avukata danışın.

Ivir zivir satan japon pazarı tarzi dukkanlara bak.
Evet gereksiz pahali.

Kaliteli mum daha uzun yanıyor ve kokusu daha kalıcı ve "dolgun" oluyor. Maliyetini arttıran şey bu mu bilmiyorum ama farkı anlıyorsun.
Ikea'nınkiler koku olarak fiyat performans ürünü oluyor. Mavi renkli olanı kullanıyorum ben.

www.rossmann.com.tr

rossmann'da bu mum cok ucuz geldi bana, 4 tanesi 6 lira

Sojadan yapilma, dogal esansin kullanildigi mumlar pahali. Vegan degilseniz, belki balmumu da bir secenek, ancak kendi kokusu agir basiyor.

Kaliteli ama pahali olmayan mum yok. Digerlerinde toksik madde cok.

Parafin bazli mumu evime sokmam, toluene ve benzene maddelerinin sagliksiz oldugu kanitlandi.

Sekli duzgun led-mum bakabilirsiniz, ucuza gelir.

2 kere işten çıkarıldım. Birinde evde otururken işten çıkarıldığımı öğrendiğim için kavga etmeye imkanım olmadı. Diğerinde de gidip sövmek isterdim ama gerek görmedim. Bazı insanların yüzüne de tükürseniz anlamazlar.

Oldu, çok sinirlendim.
İznimi bile patron efendinin keyfine göre almışken, işten çıkacaksan bize en az iki üç ay ver diye duugu sömürüsü yaparken tam Türkiye'ye gelmeden önceki gün bana türkiye'den dönünce kendine yeni iş bul hadi eyv çekti pezevenk.

Sonuç? Çok daha iyi şartlarda bi iş buldum, ama o pezoya da sövmekten geri kalmıyorum hala.

İşten çıkarılmadım ancak önce saygısızlık ardından da haksızlıkla karşı karşıya geldiğim oldu. İlk seferki saygısızlıkta toydum, gereksizce naif davrandım. Sonra o mesele içimde çok büyüdü. İkincisinde haksızlık ettiğinde kapıyı çarpıp çıktım. Keşke daha ağır konuşup çıksaydım diyorum bazen ama kavgacı bir mizacım yok. "Artık sizinle çalışmayacağım" diyip çıktığımdaki iç rahatlığı muazzamdı.

Sonra gözümü karartıp kendi işimi kurdum, mis gibi de oldu.

çalıştığınız yer ne kadar profesyonelse ona göre değişiyor.
mesajla işten çıkarıldığımı da öğrendim (bu amatör kafalı patron demek), istifa edeceğimi anlayıp benden önce davranan ve beni suçlu duruma düşürerek ayrılmamı zorlaştıran patron da oldu (bu, direkt şerefsiz grubuna giren patron demek)

kavga ederek ayrılmadım. ama aşırı kibarlıkla kavga etmek isteyenleri sinirden kudurtmuşluğum vardır. insan gibi ayrıldığım, hâlâ görüştüğüm yöneticilerim de oldu. ama az.

haksızlığa uğradığını düşündüğünde, direkt boşvermeyi tavsiye ederim. çünkü kavga ederek, karşıdakine bir salak olduğunu hatırlatarak anca kendi günlerini sinir-stress dolu geçiriyorsun. başka bir işe gerekmiyor. yanından ayrılacağın insanı ne eğitmen işe yarar, ne bozman. beddua bile etmeden ayrılmayı yeğlerim.

2 kere başıma geldi. ancak ikisinde de zaten ben artık isyanlardaydım çıkarsalarda gitsem modundaydım. bu yüzden çok koymadı ancak uzun süre çalıştığım yerler olduğu için rahatsız etti.

birincisinde 9 sene fln çalışmıştım patron ve müdür çok baymıştı artık, arkadaş ortamı çok iyiydi en çok ona üzüldüm, para konularında ciddi haksızlık vardı. bir açığımı buldular bende panik oldum hak idda edemedim. sonradan düşünce iş işten geçmişti tongaya gelmiştim. tazminatta alamadım malesef 5 yıl kadar bir tazminat yandı. ancak hayatım sabah akşam iş olmuştu. kendime geldim çıkınca. arkama bile bakmadan gittim. pahalı bir tecrübe oldu bana.

diğeri 3.5 sene idi. zaten orda da bayılmıştım. dışardan gelen ithal bir müdür yüzünden kendinden tecrübeli olan herkesi çıkarttırdı 6 kişiydik, sinir küpü etti herkesi. başka iş planlarım vardı. şansıma dava açmayalım diye ekstra tazminatta verdiler bu çıkardıkları kişilere saolsunlar. akıllanmıştım bu sefer araştırdım iyice basacaktım davayı, hepimiz dava açacaktık. ekstra tazminat ilaç gibi geldi zıplaya zıplaya kimseyle kavga etmeden ayrıldık. dava açsak 2 sene uğraşacaktıkk sıcak para lazımdı banada. sektörün en en kurumsallarından biriydi bu firma.

15 gün oldu kovulalı, 3.5 senedir çalışıyordum ama para kazanma falan yok. Bezmişlik, motivasyon kaybi vs. artık ne dersek diyelim bunu adına çıkmak istiyordum zaten.
Verdiler tüm hakları kaçarcasına gittim.
Ama yine de çok sövdüm arkalarından yurtdışına kardeşimin yanına çıkacaktım 21 gün izin vardı biriken içeride. Evrakları istedim ikdan, ertesi gün beni işten çıkarıp, hevesimi kursağımda bıraktılar. Sırf işin yoğun olduğu zamanda gitmeyeyim diye de ertelemiştim 3 hafta.
Siz siz olun böyle işverenler için planlarınızı ertelemeyin.

oldu. detaylarını hatırlamayacağım kadar unuttum.

çalışıyorum yine. mecburuz. ekmeğimizin peşindeyiz.

Çoook.

Bilhassa üniversite yıllarımda o kadar çok kapı önüne konmuşumdur ki sayısını ben bile hatırlamam.

Şimdi şükür kendi işimin patronuyun, kendi kendimi kovamıyorum yani :)

Bir kere işten çıkarıldım. Saçma sapan bir aile şirketinde çalışıyordum, müdür diye başımıza koydukları askerdeyken üstlerine itaatsizlik ettiği için malulen emekli edilmiş eski bir astsubaydı.

Bir gün bir liste getirdiler bu ne dedim mıntıka temizliği listesi dedi arkadaş. Her gün şirket bahçesindeki dökülen yaprakları, köpek bklarını temizleyecekmişiz. Beni yazmayın dedim, "müdür" geldi "ama biz burda bir aile gibiyiz bik bik" diye konuştu, köpeklere ben bakmıyorum, bkunu temizlemek bana düşmez dedim.

Tamam dedi, bir sonraki ay çıkışımı veriler. "kimlanbu biz sana iş veremiyoruz, bizim verdiğimiz işleri sen yapmıyorsun, senin yapacağın işler bizde yok" dedi lavuk. Hiç pişman değilim. Benden sonra esas işleri halleden tecrübeli teknisyen işi bıraktı, arkasından en kıdemli çalışanları işi bıraktı, yeni gelen mühendis işi bıraktı, ben girdikten sonra işe giren 2 teknikerden birisi daha bıraktı derken dükkanı kapatmış gitmişler.

Sonra bu "müdür" lavuğu da patronla ters düşmüş, hak ettiğini bulmuş.

edit : sonradan benim çalıştığım şirkete işçi olarak girme ihtimali vardı, "ya ben ya o" diyebilecek kadar kıdemliydim, o kozumu kullanmama gerek kalmadan işine taş koydum.

iki defa kovuldum.
birisi ilk işimdi. zaten askere gitmek için istifa etmiştim sonra vazgeçmiştim. sevmediğim bir işti. kovulunca üzüldüm, sonra askere gidene kadar yattım bir kaç ay, iyi geldi. bir kaç ay önce istifa edip vazgeçtiğim işten tazminat alıp çıktım böylece.

ikinci kovulmamda işimden nefret ediyordum. hiç çalışmıyordum. patron farketti 3 ay sonunda "bugün son günün" dedi. tamam dedim. mesai bitiminde fazladan bile çalışıp işleri bitirdim çıktım gittim. sonra da telefonlarını açmadım hiç. koymadı bile.

Okullar kapalıyken ailece tatile ya da memlekete gidenler artıyor. Bunlar İstanbul'dan ayrılınca trafik rahatlıyor.

başkasının çocuğunun yükünü çekmek derken? başkaları da sizin için "işe giden oçlar trafiği kilitliyorlar" diye düşünsünler o halde. işe gitmek nasıl normal bir eylemse, okula gitmek de o derece doğal bir eylem.

Birbirinizi kitliyorsunuz. Sen de başkasının kalabalık dediği kitlenin parçasısın.

Çocuğunu okula bırakan kitle oranı %5 bile değildir belki, İstanbul'da 20 bin tane okul servisi var. Okul açıkken hepsi sabah öğle akşam yollarda.

açılın ben trafik mühenisiyim.

birincisi okulların açılması ile trafiğe ciddi bir "talep" yaratılıyor. bu yüzden trafikte kaybettiğiniz sürenin artması normal Bir sürü okul servisi, bir sürü veli sırf okullar açıldı diye sabah yola çıkıyor. Tatilde böyle bir talepleri olmuyor. Bu yüzden okullar açılınca yolda araç sayısı artıyor.

şimdi olayın teknik boyutuna gelelim.

trafik ile ilgili modeller genelde sıvı ya da gaz benzetmesi ile anlatılır. Yani özünde akışkan modelleri.

trafik dediğimiz nane bir akışkan gibi. Amma ve lakin suyu bardaktan aşağıya döktüğümde foş diye akıp gidiyor işte bardakta ne kadar su olduğunun önemi yok dediğinizi duyar gibiyim.

bir bardak suyu yan yatırıp bardaktan akıttığınızda oluşacak görüntüyü hayal edin. Bir de bir badak balı yan yatırdığınızda akan balın oluşturduğu görüntüyü. bu iki görüntüye biraz sonra döneceğim.


trafikteki her bir aracın birbiriyle etkileşimi var aslında.

20kmlik 4 şeritli bir yol parçası düşünelim. bu yol parçası üzerinde 1 tane bile araç yok. yol parçasının girişinde sizin arabanız var sadece. size dedik ki hadi gidin bu yol parçası üzerinde aracınızla hareket edin. bir ucundan girdiniz diğer ucundan çıktınız. bu yol parçası üzerinde ortalama ulaşım süresi nedir? siz ne hızla gittiyseniz ona göre değişir. siz belirlersiniz. 120 ile giderseniz kısadır. 20 ile giderseniz uzundur. ama sadece size bağlı.

şimdi 2 araç olsun aynı yolda. Eğer mal gibi tampon tampona gitme fantazileri yoksa bu iki araç da birbirini pek etikelemez. Yine yolculuk süreleri kendi keyiflerine bağlıdır.


3 araç daha ekleyelim. 4-5-10000 araç ekleyelim.

şimdi işin boyutu değişir. artık 10.000 araç beraber gidiyorsunuz, önünüzdeki adam fren yaptığında seve seve ya da ikinci bir şekilde fren yapmak zorundasınız. bir yan şeritten önünüze araba atladığında yine fren yapmak zorundasınız. siz fren yaparsanız arkanızdaki de yapmak zorunda, eğer onun arkasındaki bir çarpışan oto fanatiği değilse o da yapacak, onun arkasındaki de, onun arkası... ehhh işte yani 1 tane gerizekalı malın şerit değiştirip yanındaki adamın önüne kırması arka tarafına doğru yayılan bir şok dalgası başlatmış oluyor. herkesin tepkileri aynı değil. kimisi öndekinden biraz daha fazla fran yapıyor ki haklı. çünkü öndeki adamın yavaşladığını görüyor ama nereye kadar yavaşlayacağını bilmiyor. önündeki adam frene basınca o da frene basıyor. ama önündeki adam belki de tamamen duracak. onun için bazı sürücüler çok aşırı tepki verip öndeki atıyorum hızını 50'den 30'a düşürürken bir arkasındaki araç 50'den 15'e falan düşürüyor. e şimdi bu adamın hızı 15 bir arkasında onu takip eden adam 70 ile gidecek değil. mecbur o da hızını düşürüyor. falan derken o hız kuyruğun arkalarında bir yerlerde sıfıra iniyor. dur kalklar başlamış oluyor. sebebi neydi? bir tane trafikte nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmeyen bir gerizekalının şerit değiştirip yandaki adamın önüne kırması.

işte trafikte çok fazla araç yokken trafikteki araçların birbiriyle etkileşimi çok düşüktür. 20 kmlik 4 şeritli yolda araçlardan biri frene asılıp yolun ortasında dursa bile diğer araç bundan etkilenmez. işte bu viskozitesi düşük akışkan gibidir. akar gider bardaktan. su gibi.

ama araçların sayısı arttıkça etkileşim çok oluyor. 3.kmde şerit değiştiren gerizekalı mal yüzünden 18.kmdeki rüknettin abi dur kalk trafikle boğuşuyor. işte burada araçlar yani parçacıklar arası etkileşim çok yüksek. bu da viskoz bir sıvı gibi adeta. yani bardaktan akmaya çalışan bal.

@levpontryagin'in verdiği örneğin animasyonu :

www.youtube.com

Kalite kötü olsa da bu da gerçek hayattaki bir deney

www.youtube.com

Okulların açılması trafiği inanılmaz bir şekilde etkiliyor, hele ki hem okullar açık hem de hava yağışlı ise o gün trafikte olmak istemiyorum.

Sabah evden çıkıp arkadaşımı alıp işe gidiyorum. Cumartesi günleri iş servisleri, okul servisleri, çocuğunu okula bırakanlar olmadığında arkadaşımın evine varış sürem 5-6dk.

Hafta içi okullar kapalıyken varış sürem 11-12 dk.

Hafta içi okullar açıkken varış sürem 17-20dk.

Hafta içi okullar açık ve yağışlı havada varış sürem 25-30dk.

Bir okulun önünden geçmek zorundayım, düşüncesiz lavuklar 2 şeritli yolun emniyet şeridini, sağ şeridi ve sol şeridin 3 te birini araba park ederek kapatıyorlar. Çocuklarını illa tam kapının önünde indirmek zorundalar. Lan git 5 metre öteye park et, okulun park alanı boş arazi var git oraya parket.

Trafik ışıkları olmasına rağmen ve yayalara kırmızı yanmasına rağmen mal şöförler yol veriyorlar. Araçlara ışık zaten 15-20sn gibi çok kısıtlı bir süre yanıyor. Tek bir ışıkta 2-3 araç geçebiliyor, kuyruk bu mallar yüzünden kilometreye ulaşıyor. Neyse ki bu malları eğitmek için oraya bir polis diktiler de yayalara kırmızı yanerken "geç geç" diye trafiği açmaya çalışıyor adam.

Sağ şeridi komple kapladıkları yetmiyor, yeşil yandığında sol şeride pata küte çıkıyorlar, ışıklar yakın olduğu için araçlar birikiyor ve yeşil yanmasına rağmen 1mm kıpırdayamadan öylece kalıyorsun.

Şöför kalitesi de diplerde. Bazı kavşaklarda ışıkta bekleyen araçlar birikir ve bir önceki kavşağa kadar uzar. Bu durumda o kavşaktan dönmek veya sizin doğrultunuza dik geçmek isteyenler için kavşağın içinde beklemezsiniz. En azından trafik iq'su olan insanlar bu şekilde yapıyor (çok sınırlı sayıdalar ne yazık ki). Bizde ise sıfır düşünce ile o geçiş aralığı kapatılır ve iki yönü birden kitlerler. Eve dönüş yolumda böyle bir kavşak olduğu için artık sinirlerim kaldırmadığından yolumu 2km uzatıp alternatif rotadan gidiyorum.

Özet geçecek olursak saygısız, araba kullanmayı bilmeyen, trafik zekası olmayan adamlar(genellikle kadınlar) araç yoğunluğu da artınca işleri iyice içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. .

hayir trafigi her yere arabayla gidenler kitliyor.

Çocuğu okula birakanlar + servisler ile birlikte okullarin acik olup olmamasi trafikte muazzam bir fark yaratıyor.
Arada daglar kadar fark var.
Hayir diyenler ya her yere yuruyerek gidiyor ya da kucuk sehirde yasiyor. İstanbul icin konuşuyorum, daglar kadar fark var.

Bakin okulların acik olup olmamasi diyorum, bu ciddi sekilde etkiliyor. Yani diyorum ki "diger degiskenler sabit iken" okullarin acik olup olmamasi trafigi ciddi oranda etkikiyor. Her yere arabayla gidenler, surekli serit degistiren falan baska mevzu.

1 yaklaşık sonuç.

youtu.be

Helallll buydu :D

Kokusuna bakın, boyayı inceltmek için tiner olabilir

Açık renk olan terebentin, sarımsı olan haşhaş veya keten tohumu yağı ya da alkyd medium olabilir. Kokularından anlaşılır aslında. Açık renk olanda koku azsa veya yoksa kokusuz terebentin olabilir. Tinerse zaten kapağı açınca anlaşılır.

Ikisi de inceltmeye yarar. Terebentin canlı bir goruntu saglar. Keten yağı daha geleneksel acik renklerde sarartma yapabilir. Beyaz renkli olan tiner de olabilir o da fircalari temizlemek için.

25 liraya falan gidersiniz.

2 farklı ücretli yol var bu arada. eğer kazayla yeni otobana girerseniz çok para tutabilir. hele hele üçüncü köprü falan kullanırsanız.

girip çıktığın gişeye göre değişir ama en uzun mesafe ücreti 25 tl zaten.

www.kgm.gov.tr

cmt çalıştığımda cuma erkenden yatıyorum. işe sabah 5 de gidiyorum çünkü.

İsim 11’de basladigi icin ne istersem yapiyorum. Genellikle 4 sularinda uyuyorum

Yarin ve gecen haftalarin ozeti olarak: hicbirsey. Gece 2 de yatiyorum. Hafta ici sonu farketmiyor nasilsa.

Eskiden önce Cumartesi çalışacak olmama sonra iş yerine sonra kapitalizme sonra aileme sonra kendime en son da varoluşuma yani doğuma ordan yine aileme geçerek bir sövme seansım oluyordu. Bu yüzden cok birsey yapmamaya özen gösteriyordum ama İstanbul’da yaşarken umrumda olmuyordu sanırım o zaman kanımız kaynıyordu

bilgisayarı hdmi kabloyla tv'ye bağlıyoruz, her şeyi öyle izliyoruz.

Xbox üzerinden

Hdmi kabloyls laptop'tan tv.
Tam ekran tusu da var her yerde zaten.

Tv'ye mouse baglayip videoya cift tikla.

hemen veterinere götür ve yapılabilecek bütün tahliller yapılsın.

buradaki tek sorun iç dış parazitlerinin 1 yıldır yapılmamış olması.
kediler sinek yer, garip garip şeyler yer. protein.

zaten asisiz oldugu icin ne yapmam lazim diye sordum. bir tane ise yarar cevap gelmedi :/

Kisirlastir.

aşısızsa aşı yaptıracaksınız? ajdkdkfkff hey yarabbim.

sinek yemesinden bi şey olmaz. kedi o.

yahu parazit bulastiysa asi ne yapsin? asi koruyucu amacla yapilir tedavi amaciyla degil ki. ben veterinere sorarim artik pzt gununu bekleyip. sacma cevaplardan gina geldi.

Bişe olmaz kafanı yorma. Sokak kedileri napsın bir sinekten ölürse.

kediniz bağışıklığı düşük,yetiştirilmiş hassas ırklardansa eğer yüksek ihtimalle dışkısında parazite rastlarsınız. paraziti söktürmek/temizlemek için paraziquentel'i tavsiye ederim. veterineriniz de bu ilacı ya da muadilini önerecektir. geçmiş olsun.

kedinin helvasını pişirmeye başla ;)

Onu tebrik et. Avladı ve başardı.

bişey olmaz. bizim kediye de uzun süre iç parazit yaptırmadığımız bi dönem olmuştu ve o dönemde de evde kelebektir sinektir böcektir artık allah ne verdiyse bulup götürüyodu hiçbir şey de olmadı.

Bence kediyi yan yatirin.

o ilk sinek yiyisi degildir emin ol, siz gormuyorken evde neler yiyordur o...

su içirin, iç parazitlerini ihmal etmeyin

bence biraz yürüsün evin içinde

aşılar hakkında bu kadar bilgi sahibi olup kedinize aşı yaptırmamanız takdire şayanmış.

helal olsun. ben olsam madalya takardım.
şahsen, bu sinek milleti kadar karaktersiz, adi, haysiyetsiz, sıfatsız canlı az bulunur tabiatta.
kedi kardeşimizi bir kez daha candan tebrik ediyorum ve sizi de böylesine mangal yürekli ve davaya hizmet aşkıyla dolu bir kedi yetiştirdiğiniz için kutlarım.

ceviri.tureng.com

akademikse aracı siteler var baya, zırt pırt mail atıyorlar

veya yakın olduğun hoca varsa söyle o asistanın sırtına yükler, vurur kırbacı

www.facebook.com

çeviri firması olarak yardımcı olurum ama pahalıya gelebilir, o yüzden yukarıdaki sayfadan birini bul daha iyi.

www.sciencedirect.com.sci-hub.io

www.sciencedirect.com.sci-hub.io

sci-hub.io'yu kullanarak daha sonra farklı makaleleri de indirebilirsin.

www.sciencedirect.com.sci-hub.bz

www.sciencedirect.com.sci-hub.bz

Resim olarak eklesen?

ingilizce kisimlar var onlarin cevrilmis olmasi gerekiyor o yuzden resim olmuyor bir de net olmuyor resimde. yani o molekulleri nasil secip kopyalayacagim cok merak ediyorum

O molekulleri secip kopyalamak zor. Eger pdf ise bir ihtimal var, secip powerpoint olarak kaydetmeye calis. Ingilizce kisimlarini powerpointte Turkce yap, yalniz bunu word'e aktarinca da bozulacak. Powerpointte iyice yakinlastirip ekran goruntusu alabilirsin.

Diger bir secenek inkscape. PDF'i inkscape'e yuksek cozunurlukte import et, oradan cevirileri yapip yine yuksek cozunurlukte export et.

sizin soruya direkt yanıt değil ama chem4word diye bir ofis eklentisi var

www.chem4word.co.uk

internetteki veritabanlarından cml- mdl dosyaları şeklinde kimyasal formülleri word'e import ediyor. tahminen sizin makaleye de o şekilde yerleştirilmişlerdir. örnek makale paylaşırsanız belki ona özel başka fikirler çıkar.

böbrek yiyorum haftada iki kere. ızgara şeklinde. tadını sevdiğim için yiyorum. diğer sakatatları bulamadığım için yiyemiyorum. en sevdiğim de billur aslında . (tandırda alüminyum folyaya sarılıp pişirilecek)

yiyorum.seviyorum.

kurbandan kurbana yerim. özel olarak böbrek alıp yemedim hiç. aslında böbreği severim ama ne bileyim bildiğim löp et varken onu alıp yemek aklıma gelmiyor heralde. alışkanlık diyelim.

böbrek yerim en sevdiğim sakatat. dalak sevmedim.

yemiyorum. çağrıştırdıkları hoşuma gitmiyor ve tadını seveceğimi düşünmüyorum

kurbandan kurbana böbrek yerim de dalak yemedim sanırım hiç.

böbrek, yürek falan yiyorum. temiz görünüyor tadı da güzel.dalak hiç denk gelmedi olsa yerim. kelle, yanak ve türevlerinden tiksiniyorum. hele billur denen naneyi silah zoruyla yemem.

küçükken yerdim ama şimdi yemiyorum. hayvan sağlıklı değilse sakatat sakat iş diye düşünüyorum.

Dalak yiyorum tadını seviyorum

ekmeksiz götürürüm her türlü sakatatı.

çünkü tatları çok güzel. dil, beyin, kelle, dalak, böbrek, işkembe, kokoreç, billur, paça hepsi harika.

ciğer dalak böbrek kelle taşak hiçbirini yemiyorum. sevmiyorum. çocukken bi kere halam taşak yedirdi öğğ bu ne dedim 7 yaşımdaki halimle. taşak diyip güldüler sonra hapır hupur yediler. taşak yenir mi lan? 7 yaşındaki çocuktaki psikolojik etkisine bak. o zamandan sonra çoğu iç organ bana bunu çağrıştırıyor. alışılageldiğimiz kıyma kuşbaşı vb şeyler dışında.

ciğer dışında sakatat yiyemiyorum. ciğeri de o kadar sevmem zaten. organ oldukları fikri rahatsız ediyor, kendimi çiğ kalp yiyen aztekli gibi hissediyorum.

Sakatat hiç yemedim ve yiyemem. İğrenç geliyor, düşünmesi bile kötü:/

sert sakatat sevmiyorum. yiyimi güzelse yerim. beyin, ciğer, kokoreç falan bayılırım. beyin denedim mi hatırlamıyorum. dalak da şu ciğerlerin arasından çıkan sert ve çiğnenmeyen etlerse yedim ve hiç sevmedim.

belki bi yemeğin içine falan koyup haber vermezlerse bu da ne garipmiş falan diyerek yerim de bilinçli şekilde yemem. iç organ yemek garip geliyor, aslında tamamen önyargı. hayvanın ha eti ha iç organı ama işte yerken aklımdan çıkmıyor. çocukluktan beri bi şekilde yediğim için kokoreç yiyorum ama bak ikiyüzlülüğe bak :(

yiyorum. çünkü yememek için bir sebebim yok.

her türlü sakatatı çok severim, ama "şu kadar zamanda şu kadar tüketirim" diyemem.
bazen aylarca denk gelmez yemem, bazen çok üst üste yerim.

gerçi en kötü ihtimalle arada bir canım kokoreç ya da işkembe falan çektiğinden o kadar da uzun aralar vermiyorum.

böbrek ve billur sevmiyorum. dalak çok ender, diğerleri daha sıklıkla. (ciğer, yürek, beyin, dil, uykuluk, kokoreç)
neden: lezzet.

Billurlar hariç hayvanın her yerini yiyorum, çünkü kolesterol.

Bobrek kalp karaciger yerim.
Bir kere dil ve beyin yedim. Dilin tadi guzeldi ama suan dusununce igrenc geliyor. Dil olsa da yesem demem ama bobrek ciger kalp uclemesini canim ceker.
Kokorec dalak yemem.

dalak bobrek yemiyorum, tadi kotu oldugu icin.
kokorec, iskembe, kelle paca, tuzlama bunlarin hepsini yerim acimam.

Akciğer/Dalak/Testis yemem. Kalp/Böbrek/Bağırsak/Dil yerim. Karaciğeri pek sevmesem de onu da yerim. Beyin en son çocukken yemiştim.

sadece kokoreç yerim. Diğerlerinden sadece ciğer denedim, aromasını beğenmedim. geri kalanını da denemem. Önyargım var çocukluktan.

Etin hiçbir türlüsünü yiyemiyorum. Sakatat yeme düşüncesi bile iğrenç geliyor bana.

dalağı, böbreği bilmiyorum da tavuk taşlığının sotesine bayılıyorum.
yok böyle bir lezzet.

yerün.

gerçek kokoreç ise favorim.

yemiyorum, düşüncesi bile midemi bulandırıyor çünkü.

Kurban'da ancak. Böbrek kavurmaya, dalak közde.

Birçok sakatatı yiyebilmeme rağmen; dalak, böbrek ve beyin yiyemiyorum. Onların o yumuşak yapısı midemi bulandırıyor.

Ciğer, kokoreç, işkembe fln sakatatı her türlü yiyebiliyorum.

millet olarak hayvanin eti haric her yerini yiyoruz masallah.

böbrek yiyiroum hatta iu ara yemekler boğzıma takılır gibi olduğu halde yiyorum seviyorum.

evet yiyorum. dalak, böbrek, ciğer, yürek. hatta bazen karışık dürüm yaptırıyorum. çünkü; seviyorum.

www.hotic.com.tr

bu diyorum. bayılıyorum v kesim ayakkabılara. hatta sanırım bunu denemiştim. arka kısmı açık olduğu için topuk biraz dengesiz olabiliyor yalnız. aynı model arkası kapalı elle den aldım ben.

b şıkkı
yaz için uygundur

b bence.

en alttaki gözlerimi kanattı. :/

yaş, kilo, boy önemli.

a

B tatlı

b

Sandaleti beğenmedim ve o parayı vermezdim.
Neyle giyeceğiniz boy kilo önemli tabiki ama A yı beğendim A bu sene moda
B nin ise modası hiç geçmez

www.hepsiburada.com

yurtta kalırken bunu kullanıyordum.

Benim de uykum çok hafif, kullanmadıgım kulak tıkacı kalmadı.

www.hepsiburada.com

en sağlamı bu.

acemi biri yapmış olsa deri altında toplanmış sonra fırsatını bulunca geri çıkmış derdim ama bir doktor enjeksiyon sırasında farkederdi öyle olsa. ilginç.

Yani annen doktorsa bana halt yemek düşer ama, kalçadan olduğum her iğneden sonra bana kalk ve on dakika yürü derler

Olabilir öyle. Engellemek için Z tekniği ile yapmak lazım.
encrypted-tbn1.gstatic.com

Çok düşük bir ihtimal yağ dokusunu aşamayıp kasa zerk edemediği içindir belki.

Doktor bile bilemediyse biz sadece tahmin yürütürüz buradan.

sonraları sıksa da ufc fena değil

Candy Crush oynuyordum, 400. seviyeden sonra sıkılıp bıraktım. Sonra da tamamen kaldırdım. Temple Run 2 oynuyordum, bilmem kaç milyon puan rekoru kırınca bıraktım. Ondan sonra hiç oynamadım ama duruyor hala. Flight Pilot Simulator oynuyordum, son bölümde takılınca bıraktım. Her yaptığın uçuşta sanal para kazandığın güzel bir oyun. Arada bir oynuyorum bazen. Genel olarak uzun süredir telefonda oyun oynamıyorum.

ben super mario oynuyorum bir iki haftadır bir sardım çılgın gibi.
sboy world adventure diye geçiyor ismi ve bence bayağı kaliteli 100 bölüm yapmışlar.

Kelimelik

kelimelik ve hill climb racing 2.

ninja spinki challenges

kelimelik , eğer internet erişimi yoksa su doku metro vs gibi yerlerde çok iyi oluyor.

zombie dash gibi açıp oynayıp sonra kapatacağım oyunlar oynuyorum.

hiç oynamazdım ama son bir ayda top eleven a sardım.

2048 oynuyorum ve yalvarırım biri beni kurtarsın :'(

kaç kez silip tekrar yüklediğimi hatırlamıyorum bile. birkaç kez 8192'li blokları görmeyi başarabildim. max puvanım 153bin küsür felam.

bu gereksiz bilgiyi de verdikten sonra rahatça uyuyabilirim heralde.

Kafa topu

infinitode

İlk aldığım günden bu yana hunharca oynuyorum =D
Şu sıralar yüklü oyunlar;

-TMNT: Legends (yeni animasyonu izleyip, sevdiysen, bu oyun bir şahane)
-Dragons: Rise of Berk (How To Train Your Dragon'un animasyon dizisi baz alınarak yapılmış)
-Star Wars Galaxy of Heroes (buna baya sardım, hayli keyifli)
-Adventure Time: Puzzle Quest (candy crush gibi ama bu harika çizgi filmin karakterleriyle)
-Transformers: Earth Wars (yeni dandik film serisine değil de eskiye sadık kalınmış bir oyun)
-Kelimelik (olmazsa olmaz)
-Two Dots (ilk başlarda iyi sarmıştı, güzel bir kafası var, arada bi açıyorum)

101 okey!!!

marvel contest of champions

tüm marvel karakterlerinin olduğu, bölüm bölüm ilerlemeli, street fighter tadında oyun.

81k toplam karakterlerimin gücü, 13.909 en iyi ekibimin güç toplamı

inanılmaz bir bağlılık ve emek gerektiriyor. yüzbinlerce kullanıcısı var ve oyunda yükselmek, iyi adamları bulmak çok zor.

yükleyen varsa beni bulsun.

nickim: bringbackscrubs

two dots

anadolu bus simulator
aynı türk yapımcının bir uçak simülator oyunu daha var, o da güzel.
construction simulator 2017

Minions oynuyorum ben, ilk akıllı telefon aldığım günden bu yana oynuyorum, 4 - 5 yıldır yani. Kaç defa sildim baştan başladım hatırlamıyorum.

çok aşırı sempatik bulurum ^^

Ergen derim.

"kahpe bizans'ta mehmet ali erbil de takmıyo muydu lan böyle bir şey?" diye düşünürdüm.

not: takmıyormuş, tacından sarkanlar küpe gibi gözüküyor.

Allah yazan kupe takani da eziklerim, hac kupesi takani da. Dini sembollerden hazzetmiyorum.

Haz etmem, yüzeysel biri olduğunu düşünürüm.

Bir (erkek) arkadaşım takıyordu. Ne yalan söyleyim, biraz özenti (dikkat çekmeye çalışıyor gibi) geliyordu. Ama çok da üzerinde durmuş değilim.

Ben de erkek olarak küpe takıyorum ama sadece halka.

Başın belaya girer. Boşver.

Takmam. Herhangi bir sembol ihtiva eden hiçbir aksesuarı takmam. Estetik bulmuyorum.

Takan hakkında da dikkatimi çekerse Hristiyan herhalde diye düşünürüm. Olmadığını biliyorsam da özenti diye düşünürüm. Estetik bulduğu için taktığını söylerse zevksiz diye düşünürüm.

özenti derim +1

harvey + 1

ben aynı şekilde kilisede mum yakan müslümanları ya da camide dua eden hristiyanları da anlamıyorum.

"hristiyanlığa sempati duymak" ne ya, liseli misiniz? din bu, sınıf arkadaşı değil. hristiyan olmadığım için haç şeklinde herhangi bir aksesuar takmam, hristiyan olmadığı halde takanın da liseli olduğunu düşünürüm. özel bi sembol olsa neyse, haç la.

ergen derim

şeytan diye taşlarım. şaka şaka. ne olucak ya tak gitsin.

@der meister, deistim, sadece kupe olarak manasiz seylerdense sembolu anlamli buluyorum ve estetik olarak da hosuma gidiyor.

ayrica sinif arkadasina sempati duymak liselilik bana gore.

Birebir hac formundaysa ve hristiyan sembolüyse takılması sakıncalı iman boyutu açısından hristiyanlık alameti olduğu için.

Ben estetik bulurum.
Üzerinde ters haç olan tişörtüm var mesela çok severim (annem hiç sevmez).
Aksesuar kullandığım dönemlerde (lise yılları) kolye olarak da takardım.

Herhangi bir dine sempatim yok hiç olmadı ama haç bana hoş görünür beğendiğim sembollerden.

ozenti derim

iyi sevişir derim, asıl amacını sorgularım.

Ay şeklinde (Hilal) küpe takan herkes müslüman mı oluyor ne alaka yani. Üstünde İsa'nın figürü yoksa çok da dini sayılmıyor bence.

yatarken uçları batmıyor mu diye düşünüyorum ne zaman görsem

Özenti derim

büyükse yapıştırsın.

Bizim kedinin doktoru yasaklamıştı.

Çünkü idrar yolları tıkanıyor.
Yumurta da sebep oluyormuş.

şişmanlattığını düşünüyorum ben. iki kedimden gözlemlediğim kadarıyla yumurta sarısı delisi kedim (her gün yarım yumurta sarısı yiyor) tombik, diğeri baya fit. ama sağlıklı görünüyor tombik olan da yani öyle obez gibi değil kaslı maslı, hoplayıp zıplıyor. bence yumurta yararlı, özellikle kışın yesin. yaz sıcaklarında belki günde bir tane çok olabilir.

yumurtalari iyice pisirin, kedinin kilosunu da gozleyin...

fitnessa başlatın

kısır erkek kediyse fazla protein zarar verebilir.

Tüy dökülmesini azalttığını duymuştum.

hayır yıkamam.
hatta kotu kirlendiği için bile yıkamam. iyice kendini salınca, biraz darlaşması için yıkarım anca.

kesinlikle yıkama. Hatta 2 ayda 1 yıka.

kaynak olmak istiyorum; ben haftada bir yıkarım. yanlış mı bu? ne yapalım yani dışarıya mı asalım havalansın diye?

soguk suyla elde yikanir. yikamakta fayda var.

Magazada farklı kisiler tarafından denenmis olabilir, yıkamadan hijyen olayını nasıl saglıyoruz?

şöyle bi duyuru açmıştım zamanında. levi's ceo'su yılda bir yıkıyormuş pislik herif.

www.eksiduyuru.com

yeni aldığımı yıkamam ama bi kotu 2 ay da giymem. dizi çıkar paçaları kirlenir yahu en kötü. max 3 kez giyer yıkarım.

hiçbir giysiyi ilk giyimden önce yıkamam.

Ben ne alsam kullanmadan önce yıkıyorum. Kotları da ortalama 3 giyimde bir yıkıyorum. Konfeksiyonlar inanılmaz pis, kırpık kırpık toz gibi yünler yapışıyor kıyafetlerin üzerine görmesek de. Bir kere onun gitmesi için yıkamak lazım hem de kotlar cilde/çamaşıra boya verebilir??

Kotlari yikiyorum cunku bacaklarimda, heryerimde renk birakiyorlar.
Sonrasindaysa cok fazla yikamiyorum zaten

ben yıkarım, üretildiği yerde mağazada falan yerlerde geziyor.

Mutlaka yikarim. Kimsayal işlemden geçiyor. Yıkamayan nasıl yıkamadan giyiyor hayret ediyorum

Yeni aldığım hiçbir şeyi yıkamadan giymem. Depolarda ne halde stoklanıyor onlar bi görseniz, hiç bişi olmasa senden önce birisi denemiştir teri yapışmıştır vs.

yeni aldığım tekstil ürününü önce yıkarım

Misto sütlü filtre kahve
Latte espresso arti süt

Geçip gidiyorum.Otobanda durup hayatımı riske atamam

üzülüyorum.

otoyolda,işlek yollarda durmak riskli ama ben ara yollarda 2 kere denk geldim.
birini veterinere yetiştirip kurtardık ama diğeri iç kanama geçirmiş,veterinere vardıgımızda ölmüştü,zaten kurtulmazdı dedi veteriner de.
çok üzülüyorum tabii ki ama şehir hayatı hayvanlara alan bırakmıyor ne yazık ki.
ara sokaklarda bile 80 le giden malların çok defa önüne atlayıp durdurmuşluğum var.
bir gün arada kaynayacağım ama ne zaman bakalım.

arabam olmadığı için otobüsle, dolmuşla giderken görüyorum, yüzüm ekşiyor, iğrenmekten değil, "ah bee" diye iç çekersiniz ya onun gibi. bazıları şişmiş, bazıları cidden parçalanmış oluyor, parçalanmışları görünce ağlıyorum genelde.

bi keresinde kafede otururken önümdeki yolda kediye çarptı bir araba. koştum hemen atladım yola. bir iki kıvrandı sonra öldü oracıkta zaten. belediyeyi aradım, araç geliyormuş götürüyormuş. oradaki bir esnafla poşete koyduk aldık yoldan, gelen araca verdik. sonra kafeye dönüp yarım saat falan ağlamıştım sanırım.

otoyolda da genelde toplu taşıma aracında ya da iş yeri servisinde falan görüyorum. hemen kafamı çevirip bir iki saat mal gibi takılıyorum.

çok etkileniyorum abi ben böyle şeylerden, aracı olanlar da inip alsın ne olur şu yollardaki cansız bedenleri. ayağınızla yol kenarına itiverin hiçbir şey yapamıyorsanız da.

kalıpçıoğlu at çiftliği

Beştepe'de atlı spor kulübü.

(git: www.capitalcountry.com )
Biraz uzak ama, kesinlikle değer.

Sözleşmenin bitimine 15 gün kala ihtarname çekiliyor normalde ama sizin sözleşme tarihi geçmiş. Mevcut sözleşme varken çıkarmak neredeyse imkansız bizim ev sahibi satmış daireyi yeni gelen adam ben oturcam dedi bende 4.000 TL verirsen çıkarım demiştim. 2000 2000 bölüştüler ev sahibi ile öyle çıktım. Öğrenci zamanındı tabi bu bir kere daha aynı durum oldu yine para istedim ev sahibi çıkartırım seni falan dedi yeni alan adam tabi, bende git mahkemeye ver dedim 6 ay zaten kiracının yasal ev arama hakkı var sonra süreç başlıyor vs.

Fakat kiracı evde otururken evin satılmasına engel olamaz diye biliyorum. Burada böyle bir mesele var yani. Fotografını cektirmek istemeyen gelen kisilere de evi göstermez vs.
Yani biz cıksın demedik evi satmak istiyoruz dedik buna engel oluyor bu durumda nasıl bir yol izlenmeli onu öğrenmek istiyorum

Adam evine sokmuyor anlaşılan. Hiçbir şey yapamazsın. Evi satabilirsin tabi ama fotografını çekmek müşteriye ev gezdirmek yalan olur.

Çıkmamak/evi göstermemek konusunda çok inatçıysa dava açabilirsiniz. Aşağıdaki linkte örnek bir mahkeme kararı var. Aynı sitede benzer mahkeme kararları da var. Kolay gelsin, ben evimi geçen ay sattım kiracılı bir şekilde. Cidden çok zor oldu.

www.hukuki.net

evi göstermek zorunda değil.
şu anda o ev kiracının.

haftanın bir-iki (hakim ne derse artık) günü evi göstermesi gerektiğine dair mahkeme kararı çıkmalı.

ayrıca siz kiracının çıkmasını istemeseniz de, evi alacak olanın niyetini bilemezsiniz.
belki alan kişi evde oturmak isteyecek?
dolayısıyla mecbur kalmadıkça olayla ilgilenmemek istemesi normal.

kontratı da yenilemişsiniz, bir ihtar çekmemişsiniz çıkması için.
size karşı böyle bir sorumluluğu yok.

Evi kendimiz kullanmak istedigimize dair ihtar cekilmesi durumunda 6 ay sonunda çıkması gerekmiyor mu peki? Evi satmak icin bu sekilde bir yol izlenebilir mi?

postmodern rh, evde ben oturacağım diye ihtar çekip, oturmaz satarsanız, sanırım kiracının tazminat hakkı doğuyor.

evin satılmasına yasal olarak engel olamaz evet ama adamın canı istemezse kimseyi eve sokmaz. evin tapusu sizin, her türlü kullanım hakkı onun sözleşme sonuna kadar.

zaten kiracı satamazsın dememiş, evi göstermem foto çektirmem demiş. bence haklı. adamın suyuna gidip, rica minnet yardımcı olmasını istemekten ya da mahkemeye basvurmaktan baska çare yok ama mahkeme sizin lehinize karar da vermeyebilir.

denizgoren belki adamin acil ihtiyaci var ve satmasi gerekiyor, tanimadiginiz insana nasil boyle sacma sapan konusuyorsunuz anlamiyorum. terbiyesizligin luzumu yok

sen haklısın sözleşmenizde şu şartlar varsa evi göstermek zorunda (bkz: 13.madde)

GENEL KOŞULLAR
1. Kiracı, kiralananı özenle kullanmak zorundadır.
2. Kiracı, kiralananda ve çevrede oturanlara iyi niyet kuralları içinde davranmaya zorunludur.

3. Kiracı, kiralananı kısmen veya tamamen üçüncü kişilere kiralayamaz, alt kiraya veremez;
devir ve temlik edemez.
4. Kiracı, kiralayanın yazılı izni olmadıkça, kiralananda değişiklik yapamaz; aksi halde,
doğacak zararı karşılamak zorundadır.
5. Üçüncü kişilerin kiralanan üzerinde hak iddia etmeleri halinde, kiracı, durumu derhal
kiralayana haber vermek zorundadır.
6. Kiracı, kiralananda yapılması gereken onarımları, derhal kiralayana bildirmek zorundadır;
aksi halde doğacak zarardan sorumludur.
7. Kiracı, kat malikleri kurulunca kendisine tebliğ edilen hususları, kiralayana haber
vermek zorundadır.
8. Kiracı, kat malikleri kurulu kararı uyarınca, yapılması gereken işlere izin vermek zorundadır.

9. Kiracı, kiralanandaki onarımlara katlanmak ve kiralanandaki olağan kullanımdan dolayı
yapılması gereken onarımları yapmak/yaptırmak ve giderlerini karşılamak zorundadır.

10. Kiralananın mülkiyet hakkından doğan vergileri kiralayana, kullanımdan doğan vergi,
resim ve harçları kiracıya aittir. Uyuşmazlık halinde, yerel örf ve âdetler uygulanır.
11. Kiracı, kira sözleşmesinin sonunda, kiralananı aldığı şekilde, kiralayana teslim etmek
zorundadır: Keza kiralananla birlikte teslim edilen demirbaşlar da alındığı şekilde, kiralanana
teslim edilmediği takdirde, oluşan hasarların bedelinin kiralayana ödenmesi
veya eski hale getirilmesi zorunludur.
12. Kiralananın iyi ve kullanılmaya elverişli halde teslim edildiği asıldır. Aksi durum kiracı
tarafından ispatlanmak zorundadır. Kiralananın normal kullanımından dolayı ortaya
çıkacak yıpranma ve eksikliklerden dolayı kiracı sorumlu değildir.
13. Kiracı, kira sözleşmesinin sona ermesi veya satılığa çıkartılması halinde, kiralananın
gezilmesine ve incelenmesine izin vermek zorundadır.
14. Kiralananın boşaltılması/tahliyesi gerektiği hallerde, kiralananın boşaltılmaması durumunda
ortaya çıkacak zararlardan dolayı kiracı sorumlu olacaktır.
15. Kiracı, kendisi veya birlikte oturanların sağlığı için ciddi tehlike oluşturmayan kusurlardan
dolayı, kiralayanı teslim almaktan kaçınamaz, sözleşmeyi bozamaz ve kiradan
indirim talebinde bulunamaz.
16. Kiracı, kiralana yaptığı faydalı ve lüks şeylerin bedelini kiralayandan isteyemez ve
sözleşme bitiminde bunları kiralayana teslim etmek zorundadır.
17. Kiracı, kiralayanın yazılı olurunu almak ve giderleri kendisine ait olmak üzere, genel
anten, uydu anteni, kablo televizyon gibi donanımları yaptırabilir.
18. İŞ BU KİRA SÖZLEŞMESİNDE YER ALMAYAN HUSUSLAR HAKKINDA 6098 SAYILI BORÇLAR
KANUNU HÜKÜMLERİ GEÇERLİDİR

@denizgonen

ilgili yasa yukarıda paylasılmıs 13.madde

Sorunlarınız varsa tedavi olmanızı öneririm insanlara yerli yersiz saldırmaniz cok cirkin.

Erkek degilim fakat herif diye bir hitapta bulunmanız zaten terbiyenizi ortaya koyuyor.

Kiracıya insan gibi söyledik defalarca rica ettik hicbir sekilde insan gibi yaklasmadı kendisi. Kendi kafanızdaki senaryolarla burayı gereksizce isgal etmeyin lütfen

hocam
en pratik yahudi gibi
adama 2 aylık kiranı verelim baska yer icin cik deyin guzellikle.
ama avukatla gorusun ilan icin resim cekme hakkınız var basvurun.
avukata para verecegiz derseniz sinek gibi yapisir halleder.

ahaha denizgonen aynı duruma maruz kalmış sanırım. celallenmeye bak.

siz medeniliği görmemişseniz @denizgonen, çat kapı gidilmeyeceğini bu tarz işlerde, belli saatler dahilinde destur alınarak yapılacağını bilmeniz lazım. ha az biraz uzak kalınca tabi böyle ilginçleşebiliyor işler.

şuraya dahil olmamın tek sebebi: kaosu severim.

galiba duyurunun ilk mal sahibi problemi...
hani ev sahipleri 94 - kiracılar 1 skorunu görür gibi oldum.

sözleşme gereği ev kiracının şu anda ve emrivaki eve gelip fotoğraflar çekip, sağa sola ilanlar asmak isteyeceği bir şey değil.
kibarca konuşup ilerleyen günler için bir ayarlama yapılabilir belki.

son opsiyon ihtar çekilir, gerekiyorsa ve evi o kadar satmak istiyorsan onu çıkartma prosedürlerine başlarsın evin boşken satmaya çalışırsın.
türkiyede polisin bile yasal yollara başvurun diye sizi savuşturması da ayrı bir komik olmuş. hukuki sürecin en yavaş işlediği memlekette olmanın ayrıcalıklarından faydalanmak onun da hakkı:)

Kiracıya defalarca kibarca ve güzellikle ricada bulunmamıza ragmen hicbir sekilde gün belirlemeye yanasmadı ve ilan icin fotograf cektirmeyecegini belirtti. İlan verilmesine engel olan insan alıcı oldugunda evi de göstermeyecektir zaten.

Ben bu durumda ihtar cekme konusunda nasıl bir yol izlememiz gerektigi ve kiracıyı cıkartma prosedürü hakkında bilgi almak istedim, ilk defa böyle bir sorunla karsılasıyoruz ve bilgi sahibi degiliz.

ülkemizde haksız olduğunu bilen adalete güveniyor resmen.
git mahkemeye ver senelerce uğraş diyorlar.

bu gibi durumlarda mafya gerekmiyor mu ?
vereceksin 3-5 kuruş döve döve çıkartacak :)


@acemi güzel demişsin de
sorun çıkaran kiracılı evi adam neden alsın? başına bela.

pierrot le fou

pierrot le fou +1