Ekşi Duyuru

mach 3 yedek bıçağının orijinalinden çok sahtesi var piyasada. internetten almayın mesela. migros gibi kurumsal zincir marketlerden alabilirsiniz.

Evet var böyle birşey. Blue 2 veya Blue 3, bazı jiletler kör çıkıyor. Birçok kez başıma geldi. Gayet güvenilir ve merkezi yerlerden aldığımı düşünüyorum. Üretim yöntemiyle ilgili bir handikaptır belki.

bu markayı ve modeli uzun yılladır babama alıyordum, genelde memnun olsa da arada çok kötü çıkıyor diyordu; geçenlerde başka bir marka aldım, çok memnun kaldı. yıllarca bununla boşa ugraşmışım dedi hatta. şu an hatırlamıyorum ama bakınca yazarım ve editlerim.

iyi bir tıraş makinesi alıp kurtulun, finansal ve zaman açısından karlı çıkarsınız diye düşünüyorum.

Yapmakta bi sakinca yok, her sene 6 ay kalanlar da var cevremde. Gumruk memuru sorabilir tabi, hayirdir diye orada verecegin makul bi cevap yeterli olur ama sormasi da dusuk ihtimal.

6 aylik sureyi doldurup, gunu birlik bahamalara gecip geri donup tekrar bi 6 ay talep edince yokus yapabilirler ama.suistimal etmemek onemli

Bununla ilgili bir konsolosluk çalışanı videosu vardı youtube'da.

Önemli olan vizeyle gelenin geri dönüş garantisini görmek.

Benim için en kritik açıklaması şu olmuştu:
"Mesela birçok insan bir ülkeye çok sık gidip gelmenin vize için iyi olduğunu düşünüyor ama aynı ülkeye özellikle aynı şehre çok sık gidip gelmek, uzun süreler kalmak bir soru işareti oluşturuyor. burada bir hayat mı kuruyor, gizli gizli kaçak çalışmaya mı geliyor turist vizesiyle" gibi.

biraz da şans işte bu işler. Kapıda sizi karşılayan memurun tavrına göre de şekilleniyor.

Evet

girerken 6 ay damga basmasının garantisi yok. isterse 2 aylık da basabilir. ordaki sorgulamasına ve senin ne yapacağına bağlı. diyelim 2 ay bastı ve 6 ay kaldın. kaçak statüsüne düşersin.

Hiç belli olmaz. Türkiye'den olduğun için sıkıntı çıkabilir. Artık meksika bile abd'ye kaçak girişler nedeniyle vize istiyor.

Buna göre plan yapmanızı önermem çünkü Türklerin itibarı kaçaklar nedeniyle çok düşmüş durumda. Kenya, Gana gibi falan.

@mr.goodcat benim pasaporta hiç damga basmadılar girişte. bu durumda maksimum süre olan 6 ay mı kalabiliyoruz? mesela bir kontrole denk gelsem sistemden giriş tarihimi görebiliyor mu? pasaportta damga olmadığı için ordan anlayamaz çünkü. ben de salça oldum soruya ama merak ettim şimdi.

@rosey bir sıkıntı olmaz. ticari bir seyahat değilse her sene gider güzelce kalır. sadece girişte, kalış süresini karşılayacak parayı göstermesi istenebilir.

@mustafakesekci damga bazen vuruluyor bazen vurulmuyor. buradan online kontrol edebilirsiniz.

i94.cbp.dhs.gov

Güzelbahçe’de kordon değil denize nazır balık restoranları var. İnciraltı sahilinde de yürüyüş yapacak yer var ama oturacak mekan çeşitliliği kötü. Sahilevleri tarafı daha iyi bu konuda, kordonu da var, alkollü alkolsüz düzgün yeme/içme yerleri de mevcut.

Nokta atışı değil de keşif yapmak eğlenceli gelir miydi? Arabayı park Edip yürüyerek keşif yapmak misal? İnciraltı engelliler parkından girip gölet çevresini yürüyün derim. Pişman olmazsınız

merkezi sallayacaksın eğer kahvaltı ve balık diyorsan.

önce urla'da güzel bir kahvaltı yapılır sonra biraz gezilir. Aracınız varmış. Çeşmealtına gidebilirsiniz. Sahilde yürüyebilir, kafelerde oturabilirsiniz. Sonra da güzelbahçe'de rakı balık yaparsınız. Güzelbahçe'deki balıkçılar çarşısındaki ümit restaurant'ı tavsiye edebilirim. dolu olursa oradaki restaurantları da deniyebilirsiniz.

Biraz pahalilar ama su siteye goz atabilirsiniz:

usluoyunlaratolyesi.com

Marka önerileri gelirse takip etmek için yazıyorum.

Maalesef şu an cadde butiklerindeki ürünlerle görece "düzgün" markalardaki kıyafetlerin kalitesi arasında hiçbir fark kalmadı.
Birkaç yıkamada yapısı bozulan tişörtler, iki yıkamadan sonra penyesinde yırtık oluşan gömlekler, yırtılan pantolonlar o kadar sıkıldım ki artık bunlardan.

Bazen eski kıyafetlerime bakıyorum pasajdan 50 liraya aldığım bir tişört var mesela 10 yıldır sapa sağlam duruyor.
Zara'dan, Mango'dan elbiseler almışım ve sık sık da giymişim neredeyse 6-7 yıl olacak hala yepyeni kumaşları sapa sağlam dikişlerinde atma yok, pantolonlar desen ilk aldığım zamanki gibi ama üzerinden yıllar geçmiş.

Dolabımdaki kıyafetlerin markalarına göre değil alınan yıla göre kaliteleri değişiyor.

Sanırım bu sisteme ayak uydurup sezonluk alışverişler yapacağız artık ama nasıl baş edilir bu durumla bilmiyorum.

türkiyede futbol tamamen avam takımının eğlencesi oldu epeydir, aklı başında hiç kimsenin futbol takip ettiğini görmüyorum sektörde, çalıştığım yerlerde vs. dolayısıyla hiç kimse toplumun en alt kesiminin kendini tanımladığı bir tanımla ortalıkta dolaşmak istemiyor.

malum avam takımının da bütçesi yetmiyor, ona para vereceğime gidip 2 şişe kırmızı tuborg, tiner alıyor bali alırım diyor.

Beşiktaş için konuşursam, fiyat yüksekliğine karşı düşük kalite ve kötü tasarımlar

Galatasaray için konuşursam 400 tl'ye forma aldım. Bence f/p.

Güzel ürünler çıkıyor, çok mükemmel de tasarımlar var ama kaliteden emin olamıyorsun. Ve mağazacılıkta fazla ürün fazla gap demek. anlayabiliyorum bu fazla seçenek ve fiyat skalası olmamasını. ayrıca isteyen bir şekilde alıyor.

ben mesela, bir arkadaşım almanya'dan bayern bardağı getirtmiş. doğum günümde hediye etti. istediğin zaman sınır yok özetle.

cok pahali + twitter.com

2010'larda çok fazlaydı takım ürünleri ile gezen. şu anda gerçekten azaldı. bence maddi durumlarla ilgili. ayrıca evet ülkede hoşgörü iyice azaldığı için çok güzel taraftar ürünlerim olmasına ragmen giymiyorum. stada maça giderken giyerim sadece özel aracımla.

futbol şiddettir futbol holiganlıktır.

Fenerbahçe için konuşuyorum
Bok gibi formalar yapıyorlar. Tasarım olarak facia. Parayla alınacak şeyler değil. Havlu aldım zorlu tekstil malı, hem koku yapıyor hem tüy döküyor.
Benim parama değecek şeyler ürettikleri zaman alırım tabiki.

400 tl formanın ne özelliği var da f/p oluyormuş:)

@2 avam tayfa, en alt tabaka futbolu takip ediyor artık demiş. Çalıştığım şirketin cirosunu görsen dudağın uçuklar. Müdürlerim, şeflerim bir çoğu hasta taraftar. Günübirlik trabzona maç izlemeye gideni de var, 20 yıllık Galatasaray kombinelisi de. Patron zaten bir takımın sahibi. Aynen kardeşim bilet fiyatları senin beyaz yaka maaşından fazla olan futbolu toplumun en alt tabakası takip ediyor. Almanlar, ispanyollar hep avam insanlar zaten

karanlikta goremiyorum gibi oluyo aynalari. cami actigim oluyor. ama alisilir icerinin gozukmemesi hosuma gidiyor

ön camlara bir ton açık yaptır.

gece sıkıntı oluyor .

bütün araclarıma film çektirdim, filmsiz yazın düşünmek istemiyorum.
ön yanlara daha açık renk film çektirmek gerekiyor.

en son bulduğum ideal kombinasyon llumar marka için;
ön yan camlar : atr 35
arka ve arka yan camlar : atr20
cam tavan : atr35 veya atr50
ön cam : air 80

gözler iyi değilse ön yan camlar için atr50 de olabilir.

güneşi engelliyor şart bence.
2 numara iyidir. en açığın bir koyusu yani.
ön cama da şeffaf takıyorlar güneşi engelleyen.

film iyidir yazın klima tasarrufu sağlar, direk güneş ışığında pişmeinizi önler. arkalar koyu, ön yanlar onun yarısı, ön cam' a en açık şeklinde yaptırabilirsin, ama sakın ucuza kaçma, hem fimler çok adi oluyor pis pis kokuyor, hem de yapan adam işi bilmezse arka camın rezistansını felan kesiyor, başka mallıklar yapıyor, iyi bilen bir yere yaptır, önleri çok koyu yaparsan yansıma yapar rahatsız eder.

önce cama en en en en incesini çektir. sadece güneş koruyuculuğu olsun. polis ne kadar ince olursa olsun ön camda filmi gördüğü an söker haberin olsun.

arabayı alırken bana bayiden ister misiniz demişlerdi. yanlış hatırlamıyorsam ön taraf 1,5 arkalar 2 olarak takılmıştı. hiç detay bilmiyorum sadece dereceler kalmış aklımda. ama güzel gerçekten. filmsiz arabaya binince farkı anlıyosun. ben arkadaşımın arabasına bindiğimde sanki arabanın içinde ışık patlıyo gibi olmuştu.

2. KAF hakkında bilgim yok ama üniversite yıllarında San Andreas fayı ile ilgili şunu izleyip etkilenmiştim, bir fay hattının nasıl keşfedildiğini ve ardından gelen çalışmaları anlatıyor:

www.dailymotion.com

Önemli uyarı: Türkçe dublaj içerir

Birinci soruyu net olarak açıklayacak kadar teknik bilgim yok ama özet olarak geometri ve trigonometri kullanarak mesafeler, çaplar, çevreler hesaplanabiliyor. Araştırırken kolaylık olması açısından şuraya bakabilirsiniz;
evrimagaci.org

Fay hatlarının tespit edilmesinde kullanılan birçok yöntem varmış. yerinde yapılan fiziki incelemeler, havadan ve uzaydan yapılan görsel incelemeler, tarihsel Sismolojik kayıtlar gibi. Örneğin siz bile Google Earth’ü açıp baksanız kuzey Anadolu, san andreas gibi fayları çıplak gözle anlayabilirsiniz. Ya da Everest’in olduğu dağ sırasına bakarsanız nasıl iki plakanın birbirini sıkıştırdığını ve dağ sıralarını yarattığını görebilirsiniz. Keza Japonya’da neden manyak gibi depremler olduğu da hemen ülkenin kıyısında, okyanusla kesiştiği yerdeki derinlik farkından anlaşılabiliyor, plakaların birleşim noktası gibi.

1. kepler'in yasalari. kepler formulize etti, ondan once de hesaplayan olmus olabilir bilmiyorum. ama kepler ile beraber her gezegenin yorunge averajini bilebiliyoruz.

kepler'in ucuncu yasasi t^2 = K*r^3. yani gezegenlerin gunes etrafinda donus periyotlarinin karesi ile gunese 'ortalama' uzaklarinin kupu arasinda matematiksel bir iliski var.

diger yasalari sayesinde de degisen yorunge mesafeleri ve hiz arasinda iliski kurulabiliyor.

Ankara’da basım merkezine giderseniz veriliyor.

pasaport çıkarma işlemi sırasında uçak bileti çıktısıyla birlikte aciliyetiyle ilgili dilekçe yazdırmışlardı bana. 1-2 iş gününde geldi.
işlemden sonra şimdi gitseniz dilekçeyi alırlar mı bilmiyorum ama muhatap bulduğunuzda bunu bi sorabilirsiniz.

çözümü şu gibi duruyor:
eksisozluk.com

Ben Ağustos'ta gidip elden almayı planlıyorum.

endoskopi yaptınız ve doktor ilaç vermediyse inanın bana ilaç değil günde 1-2 sade soda için. ve bir süre sonra mide yanma probleminizin ortadna kalktığını göreceksiniz. ben yaşadım oradan biliyorum. illa ilaç dersenzi renie çiğneme tableti işinizi görür

gaviscon kullandıkça mide probleminiz iyileşmez ve sürer gider.

doktorunuz da söylemiştir ama hatırlatmakta fayda var: Kızartma ve kahveyi çok azaltacaksınız. haftada en az birkaç defa yemeğin yanında haşlanmış brokoli, mümkünse her gün turp, havuç gibi gıdalar tüketeceksiniz. sigara içiyorsanız azaltacaksınız. kola, gazoz, alkolleri mümkünse yok edeceksiniz. mümkün değilse azaltacaksınız. bol su içeceksiniz. iki hafta içinde kendiliğinden geçer.

geçtikten sonra da yukarda saydıklarımı abartmazsanız tekrar geri gelmez.

benim yöntemim: az olunca rennie tablet, yanıyorum diyecek kadar çok olunca gaviscon double action.

gaviscon double action'ın diğerlerinden bir farkı vardı diye hatırlıyorum, galiba yemek borusunu sıva gibi sıvıyordu, sadece yanmayı geçirme değil, en azından birkaç saat için koruyucu etkisi de oluyordu.

*yanlış hatırlıyor olabilirim.

sabah uyaninca pulcet 40mg alarak gune basla

mide yanmasi falan kalmaz. duani alirim

@candide

hocam karbonhidrat tozu, protein tozu süreci biliyorum, daha da uzatmamak için protein yazdım sadece. karbonhidrat tozu mu protein tozu mu ikisi arasında değil vurgulamak istedigim bu tozlarla mamalar arasındaki kıyas.

Bi fark yok genelde mamalarda da whey-kazein olur, rahat yenilmesi için ekstra tatlandırıcı vs olduğundan karbonhidrat değerleri daha yüksektir, protein kaynağı whey olduğu için illa ki bir miktar laktoz vardır.

Kilo almak için basit mantık kalori fazlalığı oluşturmaktır. Mamalarda, gainerlarda maltodextrin kullanılır yapısına bakınca basit karbonhidrattır (aslında şekerdir) sindiririmi kolaydır leptin hormonu salgılatmaz (yarım saat sonra acıkırsın tekrar yemek yeme isteğini tetikler) 100 gramında da ortalama 350-400 kalori vardır. Kullanmanı tavsiye etmem kilo aldırırken yağlanma yapar daha sağlıklı alternatifi yulaftır. He illa mama-gainer filan alıcam dersen boşuna o kadar para verme daha ucuz olarak maltodextrin'i tüm online alışveriş sitelerinde bulabilirsin.

Protein tozu-lor peyniri filan kullanacaksan süt kullanma hatta ömür boyu kullanma. Zaten laktoz intoleransın varmış, loktozsuz süt içindeki laktoz alınmış süt değildir.

Kilo almak için önce gidip kendine güzel bir blander al. (Arzum AR1079'u tavsiye ederim) Youtube'dan da yüksek kalorili protein shake yaz kendi damak zevkine uygun tarifi yemek hariç günde 2 defa kullan.
80-100 gr. yulaf, 25 gr. fıstık ezmesi, 1 ölçek protein tozu, muz, 1 kaşık bal ya da pekmez. gayet yüksek kalorilidir.

boşuna kalori alarak sağlıklı kilo alamazsın, ektomorf vucut tipini ve beslenme gereksinimlerini araştırman lazım.

sıkı bir fitness programı ve uygun besinlerle sabırlı davranırsan kilo alır şekil kazanırsın. ancak bu 3 ayda olmayacak 6 ayda da olmayacak. 1 senede aynaya baktığında fark görürsün 2 sene sonunda eger bu sürede spro ve beslenme disiplinini bozmadıysan ciddi bir fark olacaktır.

süt içme, peynir de şart değil. bütçen uygunsa kaliteli bir protein tozu kullanabilirsin ama iş bununla bitmiyor. spor kadar beslenmeyi de öğrenmen lazım. makrolarını saymalısın, yeterli lif ve su almalısın. karbonhidratı tahıllardan almayı kesmelisin. işlenmiş şekeri kesinlikle bırakmalısın.

Ben buraya bakıyorum, en günceli bu gibi www.turkishairlines.com

Ama bu sitede şu an seyahat var denmesi, vize alabileceğin manasına gelmiyor. Mesela abd de şu an turistlere açık, teorik olarak vize de alabiliyorsun ama seneye randevu veriyorlar.

IATA'nın haritası da iyidir:

www.iatatravelcentre.com

çok bir bilgim yok fakat devlet hastanelerinde de robotik ameliyatların yapıldığını biliyorum. hatta www.davincicerrahisi.com robotik cerrahi yapan hastanelerin listesi. ama yapılacak ameliyatın tekniğine hastanın ve hastalığın durumuna göre doktor karar verir.

kart meselesi gerçekten çok çirkin bir hadise. genel olarak takip edip, son bir duşluk su bırakmamak gerekiyor.

bu sorunu çözmenin yolu yok. son derece köylü kurnazı bir olay bu sayaç meselesi. su bu. olmazsa olmaz. eskişehir'de var ve yetmezmiş gibi yüzde 60 su zammı geldi.

atıyorum 200 lira. büyük büyük alıp sorun yaşamıyorum.

bir de pat diye bitmiyor önce azalıyor oradan anlıyorsun zaten. ayrıca evet büyük miktarda almak en mantıklı çözüm

Eskişehir'de kullandim. Bence daha mantıklı sistem. Her faturada dünya vergi yansıyor. Sanki kart olunca vergi seyi bi tik daha düşük gibi geldi bana. Hep ne kadar su harcadığını da görebiliyorsun saatten. Saat de zaten dairenin kapisinda oluyor. Az harcama yapiyorsun ne kadar kaldığını görünce mesela. Daha tutumlu oluyorsun. Ben sevmiştim. Tabi kart yükleme atmsi evin önündeydi. Ondan da olabilir :D

Eskişehir'de yüklenen kredi bitmeye başlayınca sayaç ekranında "kredi az" uyarısı çıkıyor. Sayaç bodrumda değil, daire kapısının önünde, eve girip çıkarken kredi az yazısını görünce gidip yükletiyorsun işte, gayet kolay.

Daha tedbirli olanlarımız karttaki krediyi sayaca yükledikten sonra kartı yine dolduruyor, evde öyle tutuyor. Aa bitiyor derken sayaca yükleyip yine dolduruyor, böyle bir döngü.

ayda ortalama ne kadar su tüketiyorsan bi tik üstünü belli periyotlarda alacaksın bitti gitti.
3 senedir kullanıyorum bi sikinti yasamadım.

are vs evony dersek are daha iyi. katman falan bilmem de evony cok yoğuşma yapıyor maske içinde sırılsıklam oluyor. muşamba sanki mübarek.

b-good pandemi öncesi de maske üreten medikal ürün üretici bir firma.(diğer birçok firma krizi fırsata çevirmek için kurulan markalar) kutu üstünde yazmamışlar ama maskeyi keserseniz meltblown katmanı görebilirsiniz. kutuda Tip IIR yazıyor bu zaten maskeler için en üst standart. ben ilk başından beri b-good kullanıyorum, tek sorunu lastik standartı tutturamamaları bazı serileri bol gelebiliyor. are maskede kaliteli en çok kullandığım 2ci maske. lastik ve burun teli açısından en iyilerden biri durumunda.

evony tam anlamıyla kelime oyunları yapıyor. zaten marketlerde satılan hiç bir maskeye güvenmemek lazım.

ne kadar koruyucu oluyor bilmiyorum ama ben hep çift maske takıyorum.

birde saytekmed maskeyi önerebilirim meltblownlu yüze oturumu iyi fiyat olarakta kısmen uygun.

Eskinin evony savunucusu olarak onu unut.

Are kullanıyorum memnunum şu an.

Araştırmak istersen şuna bak son sayfalarda test filan yapmışlar;

forum.donanimhaber.com

meltbown tabakası evony'de de var görünüyor. evony'deki sorun ne tam olarak, anlayamadım. aşağı yukarı hepsinin koruması aynı gibi geliyor bana.

çift maske konusuna gelirsek, birçok doktor öyle yapıyor ve öneriyor. dolayısıyla faydası vardır, mantıken de öyle olmalı zaten.

@nathanieltroy attığım linke bakmadığını sanıyorum.

Evonyde meltbown tüm katmanlara püskürtülmüş şekilde var. Are de mesela orta katman komple meltbown.

Ayrıca donanımhaberci tayfanın yaptığı test : mobile.donanimhaber.com

Bu da are alvent ve tt maske: mobile.donanimhaber.com

Çift Maske konusu : www.youtube.com

Ben de araştırırken Dechatlon’un övüldüğünü gördüm ama havalar soğuyunca yaza bıraktım

buyrun benim.
evet paten ve scooter a bayılabilir. paten biraz daha hırslı cocuklar icin , ugrasması lazım. scooter daha basittir.
decatlhlon un basic bir modeli var, bizimki 6 yasında su an artık o kucuk geliyor, baska bir model ile değiştirmek zorunda kaldım. önce 2 teker, arkada tek teker ısıklı falan cok güzelleri var tavsiye ederim.
5 yas cocugu baska ne sever dersiniz,
lego friends serisi,
lol bebekler,
cry babies diye birşey çıktı yeni bitirdi beni.
play doh oyun hamuru setleri.

Deve tabanı (monstera) olabilir.

daha uzunca bir şey istiyorsnaız benjamin falan olabilir.

Devetabanı veya yucca bakabilirsiniz.

ışık azsa, çok anlamam diyorsanız zor ölen bitkilerden kılıç bitkisini tavsiye ederim.
Bir de bir kere çiçeksepeti'inden bu tarzda kraton diye bir bitki geldi, çılgınca büyüyor minimal bakımla.

İstanbul için, metro nün balıkları çok iyidir. Genel oalrak da güvenirim

Alınır. Bir sürü yerin et ve balık konusunda toptancısıdır hatta metro Ankara'da.

www.ntv.com.tr

şöyle bir haber okudum bugün, gözlük takanların daha az yakalandığı tespit edilmiş.

Araştırmanın yazarları konuya ilişkin, “Gözler, yeni tip corona virüsün insan vücuduna girdiği önemli bir kanal olarak kabul ediliyor. Sosyal ortamlarda genellikle gözlük takan günlük gözlük kullanıcıları için bu durum koruyucu bir faktör haline gelebilir, gözlere virüs bulaşma riskini azaltabilir ve uzun süreli günlük gözlük kullanıcılarının Covid-19 ile enfekte olmamasına yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Neyseki gözüm bozuk olduğu için gözlük kullanıyorum :)

ben hiçbir şey anlamıyorum bu maske muhabbetinden. Maske takıyorum, belirtilen şartlara uygun da takıyorum fakat maskesini düzgün takmıyor diye insanlara çılgınca söven kitleye hiç anlam veremedim. Mart-Nisan aylarında aynı şekilde maske takanlara sövülüyordu ''n95 maske harici hiçbir şekilde korumuyor, doğru şekilde takıp çıkarmayı da bilmediğiniz için hastalığı davet ediyorsunuz'' diye. Kamu spottları bile vardı maskenin gereksiz olduğunu anlatan. Hadi diyelim maskenin koruyucu olabileceğine dair bazı bulgular ortaya çıktı Mart Nisan ayında henüz bilinmeyen, e bu da çok bir şey ifade etmiyor. Aynı bilginin iki ay içinde bir doğru bir yanlış olduğu bir süreç varken, o an ''doğru'' olduğu söylenen şeye bu kadar fanatikçe sarılmak garip geliyor. Göz konusu da bu tarz bir durum bence. Maske konusuna dair bir mantığa oturmayan şeylerden sadece biri.

Gözünden enfekte olma ihtimalin %0,1 ama ağız ve burundan bulaşma ihtimali %99,9

Virüsün işi solunum yoluyla.

Adamın ağzından çıkan virüslü partiküller havada asılı kalıyor ve karşıdaki nefes alırken havayla beraber bu partikülleri de alıyor. Ama göz için direkt göze doğru tükürük falan gelmesi lazım, ya da virüslünün sigara dumanı falan gibi taşıyıcılarla onu karşıdakinin gözüne kadar ulaştırması lazım.

Uyarmıyor diyemeyiz, ben gözlerin riskli olduğunu öğrenince kaynak gözlüğü tipi bir gözlük almayı düşünmüştüm ama buğulanma açısından kullanımı zor olur diye vazgeçmiştim. Maske+ siperlik kullanıyorum.

Alamazsın.

Bende de aynı kart var öğrenciliğim bitti valla kullandığınız bir kartsa ödeyin geçsin çünkü normal karta geçmek zorunda kaldığınızda 100 küsür liralık aidatlar ödeyeceksiniz :/

Bana garanti 140 TL takmış geçen ay, sizinki iyiymiş :)

Gecen sene ben de iptal edeceğim deyince 1 yıl taahhütlü iade etmişlerdi. Hepsi aynı, en iyisi ya maaş hesabı olan bankadan ya da enpara dan kart kullanmak.

Balgat Vip Kuaför

Trend Kuaför Şehmus abi

Emek munur ama titizlen mutlaka yoksa sallama is yapar titizlendigini belirtirsen cok iyi kesim yapar. Randevuyla calisiyor

emek uygunsa isim vereyim, cok iyidir

1.) ohal ilan edilmesin diye resmi olarak 18 bin olarak açıklandığı iddia ediliyor, ki büyük ihtimalle doğrudur. çeşitli metodolojiler kullanarak yapılan hesaplamalara göre en az 45 bin kişi öldü.

2.) 18 bin sayısı doğru olsaydı dediğinizde haklıydınız ancak 45 bin civarı ise, ciddi hasar alan her 2 binadan birinde en az 1 kişi ölmüş demektir. ayrıca videolardan izlediğim kadarıyla binalarda çökme, yan yatma olmuş genelde. yani o binaların hepsi tam manasıyla yerle bir olmamış, bu durum da enkaz altında kalıp da ölen kişi sayısını azaltmıştır.

@tabiri

1) anladım

2) 45 bin olduğunu düşünsek, çökmelerin çoğu yan yatma olsa bile çöken her 3 binada toplam 1 kişi ölmüş. Bu insanların tamamına yakını deprem eğitimi almamış kişilerdi ve binaların çoğu kötüydü. Her 3 binada toplam 1 kişi ölmesi denklemi bize şunu veriyor. Örneğin çöken 1 binada 30 kişi ölmüşse, o bölgedeki diğer 89 çöken binada kimse ölmemiş. Şaşırdığım şey de bu.

Tüm dünyada benzerdir belki bu oranlar. Türkiye daha bile kötü olabilir hatta. Ama afetin sarsıcılığına kıyasla hayatta kalım oranı çok yüksek. (sakatlık vs saymıyorum) Merakımın sebebini belki teknik bilgiler daha iyi açıklar. Demek ki çöken binada hayatta kalma oranı yüksek. Boşluk çok fazla oluyor ve insanların %90 ı boşluklara sığınıp kurtuluyorlar gibi bir durum mu var acaba, masa altı vs?
Beton her şeyi yerle bir eder ve çok az insan kurtulur diye düşünmüştüm.

@rosey

ben en iyi ihtimali yazdım, ki sadece gölcükte 35 bin kişi öldüğü söyleniyor. diğer ilçeleri ve şehirleri de eklediğinizde 100 bine yakın bir sayıya ulaşıyor. pek çok gazete ve haber sitesi 100 bin civarı kişinin öldüğünü yazdı, o 45 -50 bin kişi en iyi ihtimal, minimum kişi sayısı yani. bu durumda bina - ölen kişi sayısı da gayet mantıklı bir orana ulaşıyor.

@

133 bin çöken binadan 20 bini zemine doğru dikey anlamda çökme olduğunu varsayalım (ya da bu sayıyı biliyor muyuz?) bir binada ortalama 20 kişi ölse 400 bin kişi ölse buna şaşırmazdım. Çökmenin öldürücülük etkisinin azlığına şaşırıyorum. Ortalama neden bir binada 20 kişi ölme tahmini yapıyorum çünkü İnsanlar çok boşluk bulamamıştır gece 3 te panik halinde, zaten herkes evinde oluyor ve uyuyor o saatte. İnsanların nasıl kurtulduğunu merak ediyorum. Masanın altına giriyorlar ve üst katlardaki binlerce tonluk kütle nasıl zeminde boşluk bırakıyor yerle bir etmiyor? Kurtulanlar nasıl saklandı da kurtuldu. Çünkü maruz kalan insanların %90'ı ya da %99 u ölmedi.

sayı 18 bine ulaştığı andan itibaren daha ölü sayısı artışı olmadı sana o kadar deyim.
gerçek sayının 45 bin civarı olduğu o zamanda konuşuluyordu.

1) Bir sürü istatistiki gubidik yaptılar, yoksa sayı hakikaten +45bin
2) Bu gubidiklerin başında hasarlı yapıdan çıkan ve hastaneye vardıktan sonro ölenler de depremden ölmemiş sayılıyor. Ağır hasarlı binalardan çıkan ve yaşayan insanlar oldu, çok şükür. Yani 133bin yapı çökmedi.

Airbnb baksana ya da couchsurfing

Yüksek sezonda ucuz hostel amsterdam için zor. Flying pig'e bakmadıysan bak, en meşhur f/p hostellerden biridir.

normal maalesef. son 2 senedir amsterdam'da airbnb olsun, yasadışı ev kiralama olsun vs. hepsiyle sağlam mücadele etmeye başladılar. o yüzden ucuz alternatifler azalıyor piyasada. bir de ekstra turist vergisi eklendi bunların üstüne. o yüzden hostel bulmanız epey zor.

temmuz sonu için haziran başında rezervasyon yapamazsınız. nisan-mayıs gibi tüm yerler bitmiş olur muhtemelen. bahsettiğiniz zaman amsterdam'ın turist kaynadığı, havanın en güzel olduğu zamanlar. imkanınız varsa şu an alın, sonra çok geç olabilir.

en son 7 yıl önce amsterdam'a gittim ama amsterdam'daki hosteller pahalı. bir kere inanılmaz fazla talep var, o yüzden muhtemelen fiyatları yüksek tutuyorlar. 7 yıl önce 25 euroya kalmıştım.

Ülke genel olarak pahalı biraz.

botel'e bakın.

amsterdam'da hosteller bir tık pahalı ama biraz da ülkece biz fakirleştik, ondan pahalı geliyor.

arz talep meselesi, amsterdam ucmus durumda :( ufak bir booking tavsiyesi benden olsun, 175 tl ve 27 tl vergi booking kurlari dusuk tuttugu icin daha da yuksek olacaktir, euro olarak bakin derim

merhaba,

bahsettginiz fiyatlar yaza dogru daha da artacaktir, talep cok fazla.
eger kalabalik gelecekseniz en mantiklisi abnb, eger 1-2 kisi olacaksaniz ve yaz aylarindan daha ekonomik alternatif dusunuyorsaniz kamp alanlarina bakabilirsiniz. Sehre en yakin kamp alanlari zeeburg, vliegenbos ve amsterdamse bos'ta. Amsterdam'in havasinin cok degisken oldugunu da goz onunde bulundurun kamp icin.

Eger cok cok saglam referanslariniz yoksa couchsurfing uzerinden yer bulmaniz da zor malesef.

tuzlu, baharatlı veya asidik gıdaları kesin. skrotal dil zararsız iyi huylu bir durumdur genellikle asemptomatiktir.

THY son dönemde pazarlama anlamında da, bilgi işlem anlamında da iyice cozuttu. İkinci sınıf bir havayolu olma yolunda ilerliyor maalesef.

Tokyo rotasında durum ne olur bilmiyorum ama Thy arada bir iyi indirim yapar, birkaç gün sonra da fiyatlar dediğiniz gibi standarda döner. Eğer çok erken alabiliyorsanız takip edin, mesela birkaç ay boyunca haftada 1-2 kez kontrol edip indirim yakalamaya çalışın, skyscanner vs den de bakabilirsiniz.

Promosyon olmalı heralde öbür türlü erken bakmak bişey değiştirmiyor. Ve evet fiyatlara bakıp başka havayoluyla gitmek de mantıksız değil. 2-3 sene önce abime son dakika bilet gerekiyordu, Norwegian'dan business bileti THY'nin ekonomi biletinden daha ucuza aldı. (Amerika'dan)

Tespitin dogru,standarta yakın fiyatlar uygulanıyor.aylar önce almanla kısa bir sure sonra alman arasında fark olmuyor.sadece yerini saglama almış oluyorsun ki genelde overbook durumundan erken check in yapmakta önemli.
Neden böyle çünkü pek çok havayolunun uçmadığı yerlere direk uçuşları var ve aktarmalı yolcu sayısı yüksek.biletler genelde sold out durumunda.
Low cost firmalarla kıyaslamak mantıklı değil. O tüketici tercihine giriyor.sen ucuz olsun ben gider aktarmamı yapar,sıkıntısına katlanırım diyorsun,başkası hayatta çekemem direk gitmem lazım diyor.uçakta seyredeceği filmden,kuruyemişinin sıcak servis edilmesine kadar bir sürü detay var.geçen hafta san fransisco da çalıştığım bir çift bali biletlerini thy den kesmiş,yanlarına iki çocuk,business class,istanbul aktarma bali bileti bildiğin servet ama adam thy is the best diyor başka bir şey demiyor.aynı uçuşu pasifik bölgesinden daha kısa sürede yapabilir ama tercih işte.

Sadece mikro nunda dediği gibi kampanya zamanları oluyor,onları iyi takip etmek lazım.birde ER uçuş yapacaksan tokyo,amerika gibi bazen atiyorum atina tokyo fiyatı istanbul tokyo fiyatından oldukça uygun olabiliyor.low cost yakın gidip ordan uzun uçuşu tk ile yapmak mantıklı olabilir.kovalamak lazım.

İlk soru için tahmini cevap,
3/4 u bile su olsa, vücutta işlenmesi için gereken su daha çok olabilir.
Muhteviyatindaki su işlemek için yeterli olacak diye bir şart yok ki.

İkincisi için, bildiğim en performanslı yöntem yumurta akı. Ama tabi pişirme imkanınız var mı bilemiyorum (yurt vs ise)

en kolay süt içerek protein alamazsın

mis markasının lor u var. 3.95 lira 500 gramlık paket. 100 gramında yaklaşık 15 gram protein var.

bu loru tavaya koyup, üzerine biraz yağ ve su , tuz ekleyip pişirip 4 5 yumurta kırıp yiyebilirsin son derece lezzetli oluyor.

ben bir öğünde 500 gramlık paketi bu dediğim şekilde severek bitirebiliyorum. biber eklersen daha da güzel olur.

mis lorda 0 gram yağ ve 0 karbonhidrat var bu arada.

mis lor şok marketlerde var bu arada.

1: Yağ ve protein sindirilirken termojenik etkisi nedeniyle ısı açığa çıkıyor ve bu da, sen fark etmesen de, ter olarak dışarı çıkıp doğaya karışıyor. Yani yediğin et nedeniyle vücuduna ekstra sıvı girmiyor bilakis sıvı kaybediyorsun. Mesela yüzerken enerji harcarsın ama su gözeneklerini kapattığı için terlemezsin, o zaman da çişin gelir atık enerjiyi o şekilde dışarı atarsın. Termodinamiğin birinci yasası.

2: Protein proteindir; whey de alsan proteindir süt de içsen proteindir, kazein ya da whey fark etmez, kazeinin sindirilmesi daha uzun sürer sadece o kadar başka bir farkı yok. Bitkisel proteinler de işler biraz karışıyor ama hayvansal proteinlerde işler bu şekilde yürüyor. Ucuz yüksek proteinli ve pratik kaynaklar arıyorsan lora yönel.

1) Et yediği için inanılmaz susayan gördüğüm ilk kişi sensin.
2) Et yiyerek kapatabilirsin. Ben günlük yumurta, tavuk, kırmızı et, balık dörtlüsünden en az ikisini kesin yerim.

'özellikle spor yaptığım günler' ibaresi var sözlerinde. Onun yanlış bilgi olduğunu söylemeye geldim ben.

Adimi direk disari atsan 50 cm gidersin belki ama bosluga atiyon adimi, bi sonraki adim yere oturmadikca vucudunu nasi iticen de kurtulacan. Olay bu. Ice dogru dusuyosun, alternatif yok. Yururken dikkat edersen en son attigin adim seni sondan ikinci adimdan uzaga goturen, ayaginin havada olmasi diil.

araç hareket halinde, inmeye çalışıyorsun, çoğu kişi iki elini birden bırakıp inmez, bir eliyle tutamaç, otomatik kapının borularını vs tutar.

Adımını yere attın tökezledin, tuttuğun elini bırakmazsın. Ayağın aracın arkasına doğru sürüklenmeye başladı. Üstüne bir de sağa viraj olduğunu düşün, elini bıraktığın anda araç tepende.

32 psi 3.2bar dedigin ve 10 psi 1 bar a esit degil yani düşüncen tamamen yanlış birimlere dikkat et
Son yazdiginda maalesef dikkatli olmasinin başka çözüm yok

Aynı şeyleri yazacaktım.
Biri psi diğeri bar. Orada da birim değiştirme düğmesi vardı kesin, hava saatinin üzerinde.

Diğer konular ise elbette herkesin başına geliyor. Dikkat etmek lazım.

seninki nasıldı bilemiyorum tabi ama genelde birim değiştirmek için bir tuşu oluyor ya da cihazın gövdesinin üstünde yazılı olarak bulunuyor hangi tür tekere hangi miktarda hava basılacağı. en kötü açıp google'dan da birimleri çevirebilirsin. 3,2=32 diye düşünmek çok saçma.

kaçmıştır o büyük ihtimalle ama kaçmayanlar da oluyor evet. yapacak bir şey yok belli bir hızda akan trafikte frene asılmak daha kötü sonuçlar doğurur.

sonuncuda bahsettiğin olay gibi onlarca farklı örnek verilebilir. sürekli tetikte olmak gerekiyor başka bir yolu yordamı yok.

1i anlatmış herkes zaten.

2de eğer arkandan gelen araçlardan-süratinden ve karşı şeritten yüzde yüz emin değilsen ani hareketler yapma (ani fren, ani manevra vs.) sonuçları daha kötü olabilir. özellikle kuşlar bir şekilde kendilerini kurtarıyorlar. o kadar da panik yapma.

3 ise çoğu kişinin başına gelebilecek bir durum. ben kötü şoförüm diye düşünme. ama bir dahakine çok daha dikkatli ol. sadece kendi şeridinin veya önündeki aracın farkında olmak yeterli olmuyor. önündeki aracın bir ya da görebiliyorsan iki önündeki aracı da takip edeceksin ki o fren yaptığında sana yeteri kadar zaman kalsın fren yapmak için. ya da arkadan makas ata ata gelen bi aracı gözünün bi ucuyla takip edeceksin ki ona göre önlemini alabilesin. bu saydıklarım tecrübeyle gelişen şeyler zaten. manyak gibi aynaları izlemeye gerek yok. geçmiş olsun.

3. soru için bilmediğin yollarda hele tempolu gidiyorsan yolu doğru okuman lazım yani arada aracın önünden yolun devamına görebilidiğin kadar uzağa hızlıca göz atman yararına olur. Anlattığın durumdaki gibi baktın ileride ağır giden vasıta var veya yol çalışması da olabilir. Hemen aynalardan arkayı keser araç yoksa şerit değiştirir veya onların geçmesini beklersin o sırada belki ayağını gazdan çekersin, vites küçültürsün sollama için vs. Kullandıkça bunları otomatik olarak yapacaksın. Aynalarını düzgün ayarlamak ve kullanmak mühim yoksa arkanı tam göremezsin. Arada aynaları da kontrol etmen gerekiyorki saçma sapan hareketlerle ilerleyen, yarışan veya senin atlattığın gibi durumlara karşı tedbir alabilesin.

1.soruya ek olarak şunu söyleyebilirim. Lastiğin tam 32 olduğundan emin olduğun anda ayağınla kontrol et ve ne kadar şiştiğini hissetmeye çalış. En azından bir daha başına gelirse 45 olduğunu anlamasan bile çok şişirdiğini anlarsın.

2- kuşlar genelde kendini kurtarıyor. Çarpacak gibi oluyor ama daha hiç çarpmadım ben. Ek olarak köpek filan çıkarsa aracı kırma Bi yere. Çarpma gerekiyorsa çarp.

3- yolda giderken özellikle de hızlı isen bakabildin kadar ileri bak bazen. Bazen çok ilerde göreceğin minik şey hayatını kurtarır.

3'ün çaresi 5 metre ilerini değil 100-200-300 metre ilerini gözlemek. 90'la gidiyorsun. saniyede 25 metre eder bu. 10 saniye ilerisini gözetle hep. araba kullanmayı iyi bilmiyorsan da taşlı yolda 90'la gitme.

1. hep 32 yapmak doğru değil. aracının ön kapı içerisinde araç için olması gereken bar / psi değerleri yazar. 1 bar kabaca 14,5 psi eder, ki 32 psi için yaklaşık 2,2 bar yeterli olacaktır. 3,2 bar 46 psi eder.

uyanık kütüphane

yuksel, ceviklerin tam karsisinda toka, sapka vb satan az buyukce bir dukkan var. o binaya gir. bir kat cik cafe gezievi var. o civarda bulabilecegin en huzurlu yerdir dostum.

yüzde yüz katılmasam da katıldığım yerler var. mesela adam oto tamirci piyasayı daha iyi tanıyor ancak buralara yazmıyor. tek alanda uzman. tamam buralarda yetkin insanlar var ama reel hayatta burdaki öneriler tam uyuşmayabiliyor.

bir de sadece okuyan ancak yazmayan katkıda bulunmayan kesim var onlarda gayet yetkin. somali örneği çok acımasız bence.

Sosyal olan ve bu sosyalliği sayesinde çevresi çok geniş olan insanlar var. Telefonu eline alsa numara çevirerek 5 tane avukata ulaşabilecek birisi mesela ne yapsın internet üzerinden alacağı tavsiyeyi? Buradaki bir diğer sıkıntı da kimin kim olduğu belli değil. Kim olduğunu bilmediğin birinden aldığın tavsiye ne kadar güvenilir tartışılır.

artık internet ve telefonlar sayesinde bu işler çok kolay da bu tarz bilgilere önceden de başka mecralarda ulaşılabiliyordu ancak faydalanan ve faydalanmayan insanlar yine vardı. Mesela artık herkes bir yere giderken sözlüğe bakıyor, duyuruya soruyor, youtubeta video izliyor, blogları okuyor falan ama tee seneler önce de kitapçılarda seyahat rehberleri satılırdı. O bilgiyi edinmek isteyen gider onları okurdu. Çevresine sorar gitmiş olanları bulur konuşurdu. Ben hatırlıyorum daha evlerde internet yeni yaygınlaşırken bizde bir kitap vardı basit sağlık bilgileri gibi. Her gün burada sorulan sağlık sorularının herhalde bi yarısına cevap şeklinde. Ne oluyor her zaman bu tarz bilgiden ve imkandan yararlananlar ve yararlanmayanlar var, kimisi sıfırdan teecrübe ediyor. İyi sonuçları da olabilir kötü sonuçları da. Ben mesela bazen artık bir yere gidecek olduğumda araştırmak falan istemiyorum çok. Herkes aynı yerlere gidip aynı şeyleri yapar oldu çünkü. Mesela Pisa'da böyle birkaç büyük sokak vardı, tren istasyonu kule arası akın akın insan gelip gidiyor. O yoldan çıkıp biraz ilerideki sokaklara giriyorsun oralar da çok güzel ama kimse yok. Buraya sorulsa herkes "o ana yolu takip et gidersin" der ama başka yoldan giden de başka tecrübeler ediniyor.

12 yaşından beri internette ve özellikle de sözlükerde yaşayan biriyim. şu an 25 yaşındayım. geriye dönüp baktığımda sözlüğün beni kalıpçı, yaftacı, herhangi birine kıyasla belki iki tane daha fazla fikri irdeleyebilen fakat bunun dışındaki her şeye kendini kapatan, tam aksini düşündüğü halde aslında kendini dışarıya kapatan ve aklında sürekli çeşitli idealler oluşturan birisine dönüştürdüğünü görüyorum. kusura bakma ama sende de aynısını gördüm. sözlük ve duyuru gibi skimsonik iki tane internet sitesini kullanmamayı amma abartmışsın...

"çok şey kaçırıyorlar" dediğin insanlar belki tamamen sosyal yeteneklerine güvenerek bizim öncesinde 355 tane soru sorduğumuz şeyleri hiç dertlenip tasalanmadan kendi yöntemleriyle çözüyorlardır, bunu düşündün mü? biz "gündemde ne var acaba" diye düşünürken ya da sözlükte birbirimizle laf dalaşına giriyorken onlar insanları yaftalamıyordur, gördükleriyle değerlendiriyordur... belki sabah uyanıp "ekşi'ye bakayım" demek yerine mis gibi canları ne istiyorsa onu yapıyorlardır. belki kampa gidiyorlardır mesela. rafting yapıyorlardır ne bileyim. sen bunları yapan insanlardan daha çok ve güzel yaşadığını mı düşünüyorsun?

yanlış anlama, bu siteleri kullanmak zararlı demiyorum. gerçekten ben de buraların çok faydasını gördüm ama iki tane siteye bu kadar önem atfetmek de tuhaf geliyor. ihtiyacı yoksa kullanmıyordur. kimsenin ekşi ve duyuru'ya ihtiyaç duyacağını da düşünmüyorum açıkçası. ben daha rahat geldiği için kullanıyorum şahsen. duyuruda sorup, duyuru olmasa çözüm bulamayacağım problem sayısı bir elin parmağını geçmez ki herhalde 1000'in üzerinde duyurum vardır...

velhasıl hayat böyle bir şey değil. ben günümün %50-60'ını internette geçiririm. "ne yaşadın? sana ne mutluluk verdi?" diye sorarsan aklıma gelen şey okuldan çıkınca arkadaşımla kızılay'da içtiğim bira ve onunla geçirdiğim 2-3 saat olur sadece. internetteki yüzlerce saate karşılık 3-5 saatlik gerçek deneyim (parkta yürüyüş bile olabilir) daha çok mutlu ediyor beni açıkçası. genelde kendimde o enerjiyi bulamadığım için öyle boş boş oturuyorum.

şimdi diyeceksin ki "ben senin gibi aptal olsunlar demedim. faydalanmadan söz ediyorum sadece. günde 10 saat ekşi'de takılmak zorunda değilsin. siteden bunu yapmadan da faydalanabilirsin".

haksız değilsin. gelgelelim, ekşi ve duyuru'ya yüklediğin anlam dolayısıyla bence ben de haksız değilim. bu iki site hakkında böyle düşünen birinin burada çok fazla vakit geçirdiğini veya burayı çok önemsediğini düşünürüm. bence bu çok yanlış. ben de yapıyorum ve hiç memnun değilim. evet bu sitelerden çok şey öğrendim, bu sitelerden çok güzel insanlar tanıdım ama bu potansiyelimi GERÇEK DÜNYADA kullansam biriktireceğim anılar bunun 100 katı olurdu. ekşi'de geçirdiğim vakti başka işlerde kullansaydım çok daha iyi olurdu. falan filan. o açıdan katılmıyorum ben sana, çok abartmışsın.

sözlük artık forum gibi kullanıldığı için buralara pek ihtiyaç duyduklarını zannetmiyorum.

Yoo kaçırmıyorlar. En basitinden Twitter var, reddit var.. Buraları donunda sallarlar. Ekşi ne ya..

Sözlüğün o söylediğin kaliteli hali 7-8 yıl önce bitti zaten. Uzatmaları oynuyor artık, şu an düzenli olarak takip etmem için cuzi bir miktar teklif etmeleri lazım.. Duyuru desen açıldığı zaman breaking bad seviyesinde ise şu an anca arka sokaklar falan. Kullanıcıların en az yarısı çomar ya da çoluk çocuk..

Arkadaşlarım sözlük gibi donanımhaberden bir tık öte olan sikko bir oluşuma ihtiyaç duymayan gayet donanımlı insanlar, sıkıntı senin çevrede anlaşılan.. Gereksiz anlam yüklemişsin, 2019 senesi için çok talihsiz bir tespit olmuş. Yanımda birisi söylese; Egemen Bağışa bakan İmamoğlu ifadesi takınırım yüzüme.. Muhtemelen bu ortamlarla tanışman çok eskilere dayanmıyor

'yüzlerce dalda uzman olan 100 bin insana anında soru sorma fikir alma şansımız var.' bu uzmanlarla istişare edebileceğimiz tek platform ekşi değil yahu!

@ illa sözlük, duyuru şart değil
Genel olarak sosyal medyada diğer insanlarla iletişime geçip fikir almayan insanları kast etmiştim aslında.

Sözlüğün özellikle popüler konularda ve ürünlerde tavsiye alınacak bir yer olduğunu düşünmüyorum. Ortalama bir sinema seyircisi düşünelim. Ortalama seyirciyi tatmin edecek çoğu filme ekşi sözlükte gereksiz yere bok atılıyor. Sırf popüler olduğu için çoğu şeyin hakkı verilmiyor. Ya da muhaliflik taslamak için bir tarafın sadece yanlışları görülürken diğer tarafın yanlışlarını gösteren kişilere ad hominem saldırılarak konu kapatılmaya çalışıyor. Muhaliflik örneğinde twitter da pek farklı değil. Twitter'da Türkler arasından takip edilecek hesap sayısı her geçen gün çoğalıyor bence. Kültür, mimari, edebiyat, siyaset vs. her konuda aklımıza bile gelmeyen şeylerin üzerine kitap yazıldığını görüyoruz. Sadece Medyascope'u takip etmenin bile kişiye yararı olur bence.

Duyuru ise tavsiye konusunda ekşi'ye göre daha rasyonel. En azından bilgisi olmayan insanların yazdığını çok fazla görmüyorum.

Sosyal medya kullanabilmekle alakalı aslında. Milyonlarca insan hiçbir kültürel yarar sağlamadan kullanıyor sosyal medyayı. Ekşi'de gündeme bakmadan, belli yazarların çok eski entrylerini okumak bile faydalı bir eylem.

Amma da abartmışsınız yahu bu duyuru ile sözlüğü. Tamam bazı şeyler katıyor insana ama o kadarda değil.

Duyuruya hem o kadar cevap falanda gelmiyor. Ben bir duyuru açsam, cevap yazacak 1 elin 5 parmağını geçmez.

Millet ifşa falan yapıyor güzel bayanlar ve yakışıklı erkekler arasında cevap yazıyor.Güzel bir kadınsan herkes cevap yazar.

Çoğu burayı anonimliğinden dolayı tercih ediyor. Söyleyemediği anlatamayacağı şeyleri buraya yazıyor.

Bu dediğin kimin umrunda ki...

telekom online işlemlerden bak paketlere ordan alırsın. önce tl yükleyip sonra paket alırsın

Paket almak icin ya internet sitesinden alma islemini yapacaksin ya da bir numaraya mesaj atacaksin. Baktigin sitede bu paketi almak icin Su numaraya mesaj atin diye yazmiyor mu?

askerdeyken suya ulaşmak zordu. bazı günler günde bir bardak içtiğimi hatırlıyorum. birkaç gün sonra baş dönmesi ve halsizlik ile uğraşmak zorunda kaldım. daha sonra dikkat etmeye başlamıştım.

yaşar ancak uzun vadede başka sağlık sorunları ortaya çıkar. rusyanın bazı yerlerinde haftada en fazla birkaç bardak su içtiğini söyleyen insanlarla karşılaşmıştım. votka, bira, az alkollü bira, kola, buzlu çay, meyve suyu, çay, kahve vs. içiyorlardı paso. sıvı alımını başka kaynaklardan karşılarsan yaşarsın ancak uzun vadede başka sağlık sorunlarına yol açacaktır.

yasar ama illa ki bir yerde bir seyler patlar, suyun yerini hic bir sey tutmuyor, 10 gun yasayacagi yerde 5 gun yasar misal

Valla annem hic su icmiyor. Cay, limonata, ayran, soda filan. Bi dolu hastaligiyla yillardir yasiyor. Arada zorla iciriyoruz ama aylarca icmiyor olabilir

@cevaplar

İçin teşekkürler ama ben hiç su içmemekten bahsediyorum. Bir yudum bile su içilmeyecek, bir deney yapıyoruz gibi düşünelim.

alkol, gazlı içecekler, çay, kahve vs. hepsi su attıran içecekler. susuzluk hissini geçici olarak alırlar ama suyun ikamesi olamazlar hiçbir zaman. en net olarak alkolde fark ediliyor zaten bu sarhoş olduğun gecenin sabahı kerbela'da kalmış gibi uyanıyorsun bu sebepten. yani içeceklerin ne kadarı tam olarak bu kapsama giriyor bilmiyorum ama bunlara girenlerden alırsan tüm sıvıyı hiç su içmemiş gibi olursun.

i.hizliresim.com

Üst cevaptaki resimde görülen değere göre tahmin yürüterek pişmiş ve pişmemiş şeklinde bir kalori hesabı yapıldığı sonucuna varıyorum şu halde.

geçen ay anneme şundan aldım. sorunsuz kullanıyor.

www.hepsiburada.com

sadece whatsapp kullanacaksa 16 gb'lığı daha ucuz, ona bakabilirsin.

600-900 tl bütçesine alacağınız alette 3 gb ram olsun. 6 ay sonra şişer yoksa telefon. Tavsiyem 1000tlye nokia 5 3 gb ramlisi. www.hepsiburada.com

Ben bu bütçeye cikamam derseniz vestel veya casper tercih edilebilir.

E tabi olur, ogretmen eve giderse bu eksta bir ucret talep sebebi olabilir. Bu ogretmenin insiyatifine kalmis.

oluyor biraz. fiyat farkını asıl belirleyen branş bence. kişisel olarak ingilizce ve çizim dersi verdiğim zamanlar fiyat farkı aklımdan geçmedi ama.

olmuyor,
ben ders veren olarak almıyordum.
illa sadece taksiyle gidilebilecek bir mevkiideyse; yol ücretinin yarısı gibi birşey fiyata yansıtılabilir; ama 2 tarafın da insiyatifine kalmış.

Olmaz

www.hurriyet.com.tr

Burayı bi okuyun

daha öncesinde olacak o kadar ekibinde yazardı diye hatirliyorum.

Biraz şans biraz insan azlığı sanırım. Müjdat gezen yazar aranıyor diye gazeteye ilan vermişti mesela djdjd müfit can parıltı o şekilde çıktı.

edit: saçıntı olacaktı tabi parıltı değil.

ne helvası? tahin mi? irmik mi? aa çam fıstıklı un helvası da güzel oluyor.

@alper

Antep Fıstıklı tahin helvası

aynen müthiş.

Ben sade seviyorum tahin helvasını. Belki fıstıklı ve taze olanına denk gelememişimdir.

o para 1 ay için yeter mi yetmez mi bilmiyorum ama şöyle düşünüyorum ben.

sırf bir ay kalabilmek için bazı şeylerden kısacağıma 15 gün kalır dolu dolu yaşarım daha iyi.

3 yıldır kiev'de yaşıyorum ve hesaplamalarına baktığımda düşündüğüm şu oldu; sefalet ve yokluk içinde 1 ay..

öncelikle en başta söyleyim yerli bir memur gibi bile yaşayamasın bu parayla çünkü sen ukraynalı değilsin. internette yazılıp çizilenlere bakma, türkiye'de ukrayna'yı nasıl anlatıyorlar az çok tahim ediyorum ama buraya 4-5 gün veya 1 hafta tatile gelip kalmak ile 1 ay yaşamak arasında büyük fark var. oradan bakınca teoride 3 bin büyük para ama buraya gelince pratikte 3 bin sıkıntı olur. 1 ayda çok zorluk çekersin söylediğin meblağ ile günlük 30 tl yemek, lviv ve haftada 1-2 gün clube gitmek falan yalan olur şimdiden haberin olsun.

kiralık oda için; facebook'ta 3-4 tane büyük ukrayna türk grupları var. oralarda gün aşırı ev ilanları olur, türk öğrenciler yazın türkiye'ye döndükleri için yaza doğru ev ilanları vermeye başlıyorlar aylık. tarihlerin belliysen şimdiden sen de sorabilirsin, erken ayarlarsan avantajına olur. ama azeri-özbek-kırgızlar hemen bizde var diye mesaj atabilirler dikkatli ol, önden para isteyebilirler. eve girmeden para verme sakın.

Sorularına cevap veremiyorum çünkü kişisel standartlarını bilmiyorum. Ama tavsiyem Dnipro'yu tercih et. Kiev'den daha ucuz ve daha guzel.

Öncelikle araç nedir? Ticari taksi mi otostop yaparak mı binildi.

Sonraki sorun şehir iç trafik mi otoyol mu? Köy orman yolu mu ?

Hepsinin senaryosu farklı olsa da polise haber vermek ve biber gazı taşımak en makul çözüm. Kapalı ortamda biber gazı kadar etkili hiçbir şey tanımıyorum.

@fritz

Biber gazı değil konumuz takip sistemi ve süreci

Ticari taksi de olabilir, özel bi otomobil de olabilir
Bindiğin aracın plakasını biliyor da olabilirsin bilmiyor da
Şehir içi de olabilir izbe yol da (İnternet çekiyo da olabilir bazı yerlerde çekmiyor da)

Yani hangi durumlarda nasıl polis yetişip gelip senı kurtarabılır ormanlık alanda adam sana zarar vermeden

tamamen kendi savunmanla başbaşa kalırsın, öyle takip vs. olmaz. hadi sen bir şekilde bir yakınına ulaşıp canlı konum vs. attın o da polise ulaştı polis organize oldu yolu çevirdi bilmem ne yaptı diyene kadar sana zarar vermeyi kafasına koyan adam o zararı verir. çok önemli, zengin biri değilsen ya da ciddi bir kamuoyu tepkisi oluşturamıyorsan -ki bu da hayli zaman alır- polisin tepki vermesini bekleme bile zaten. kendi kendini savunabiliyorsan savunursun. savunamıyorsan gelir bir kenara atılmış cesedini ya da yaralı halini bulurlar hatta onu bulmaları bile günler sürebilir.

Tem'de falan degilsen kamera olayini unut.

eğer ölüm tehlikesi yüksekse, hızlı bir virajda el firenini çekerim. ama sonunda tecavüz varsa zevk almaya çalışırım.

iphonelarda arkadaşımı bul özelliğiyle izin verilen kişilerin anlık hareketlerini izleyebiliyorsunuz uydu üzerinden

Wapp'da anlik konum var ya zaten.

talep olmadığı için kütüphane sayısı az kanısındayım

Bazı kütüphanelerde yer kapmak, kuyruğa girmek zorunda kalınıyor.

Bir yanda kan bekleyen hastalar varken Kızılay'ın depolarında kanların çürüdüğü; bir yanda öğretmensiz okullar varken atanamayan öğretmenlerin olduğu bir ülkede kütüphanelerde de bir ayarsızlık var. Mahalle aralarında, köşebaşlarında haberimizin bile olmadığı kütüphaneler var fakat kaynak sayıları yetersiz, ortam çalışmaya müsait değil. İsim yapmış popüler kütüphanelerde ise kaynaklar ve ortam fena değil. Dolayısıyla buralara yığılma oluyor. Halbuki tüm kütüphanelerde dengeli bir dağılım olsa, herkes mahallesindeki kütüphaneye gider misss gibi olur.

Düzgün çalışma alanı olmaması bence ülkenin en ciddi eksiklerinden birisi. Talep yok diyenler herhalde hayatlarında hiç kütüphane kapısından dönmediler. Mahalle arası kütüphaneleri denenlerinin çoğunun çalışma ortamı uygun değil.

olan kütüphaneleri millet kıraathanesine çevirmeye çalışılan bir ülkede kütüphanelerin ne kadar gereksiz görüldüğünü bi düşünmek lazım.

Kutuphanenin sadece ders calisma yeri olarak gorulmesi de ayri bi sacmalik, kutuphanelerin kulturel merkezler olmasi lazim sadece ders calisma yeri degil, ayrica duyuru kitap okunmamasi ile ilgili, kutuphanede ders calisilmasi degil.

pastalari ve kurabiyeleri cok lezetli. anadolu yakasindaysan tavsiye ederim.
www.kukis.com.tr kukis acibadem

1933'den beri var o teknoliji, dinleyebilirsin ama anlatmam yasak.

:)) hakkaten inandın mı buna sen? adam iğneyi takıyordu dağın başındaki konuşmaları evden dinliyordu. bu mümkün müdür? hele bir de sadece önemli görüşmelerde sinyal veriyordu :)))

Yoktu. Film iste. Mission impossible'da da akla hayale gelmedik aletler var, gunumuzde var mi bunlar, yok.

tabiki gerçek. onun toplu iğne gibi olanları var görüntü de alabiliyor.

3 sene sonraki Japon İşi filminde de tam teşekküllü insansı bir robotla sevgili olmuştu mesela. "Elin adamında teknoloji var" mantığı. Sonuçta filmdir. Kemal Sunal'ın filmlerinde bir absürdlük, olmayacak şeyin oluşu durumu çoktur. Limon yiyerek mafya çökertmek mi ararsın, Maçka Parkı merdivenlerinden arabayla geri geri yukarı çıkmak mı...dolu. Ortadirek Şaban'daki her spor dalında milli olan Erkan yeter.

Mercedes yıldızının büyük bir bilya göbeğine yerleştirilmesi lazım ama sağlıklı dinlemek için.

Şaka bir yana başka bir şey sormaya çalıştın da yanlış mı anladık?

rossmann'dan ideenwelt katlanır saç kurutma almıştım 50 liraya, küçük falan ama işimi gayet görüyor. linktekine pek kuvvetli üflemiyor demişler, o sebeple bahsettiğime kıyasla buna fiyat performans ürünü diyezdim ben.

Ben geçen ay Fakir aldım.
www.hepsiburada.com
Bayağı memnun kaldım.

şunu kullanıyorum 3 aydır gayet güzel f/p ürünü. bozulsa asla üzülmem gider aynısını alırım.

www.hepsiburada.com

seneler önce ben de ne alacağımı bilemeyip hepsiburada.com'dan etap 3200 almıştım. iyi ki almışım. alet canavar çıktı, tavsiye ederim.

aşağıdaki grundigi aldım 2 ay önce. inan 350 tllikten farkı yok.

www.hepsiburada.com

şu an 135 euro civarı sanırım, iki kez bindim davet üzerine. çok güzel gerçekten ama değmez o paraya.
uçhisar kalesinden çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz, veya güvercinlik vadisi var, oradan güzel fotoğraflar çıkar

hayatta paha biçilemeyecek şeyler vardır, cimrilik yapmayın www.youtube.com

Şöyle bir video çekmiştim. Konumu tam hatırlamıyorum ama sabaha karşı balonları yüklenen kamyonetleri takip ederseniz hemen hepsi aynı yere gidiyor. O noktada kurulum ve havalanma aşamalarını izleyebilirsiniz.

www.youtube.com

Şoför olsam parayı almam.
Yolcu olsam parayı veremezsem yolda yemek ısmarlarım.

otobüsle giden kişi bensem ve beraber gitmeyi ben teklif etmişsem parayı veririm, bi şekilde.

araç benimse gidecek kişiye ben birlikte gitme teklifi etmişsem almam parayı.

iş arkadaşım gibi mesafem olan bir arkadaş ise benzin parasının yarısını vermeyi teklif ederim, ama ısrar etmem. yolda bir şeyler ısmarlarım, ne bileyim sonrasında ufak bir hediye alırım artık gönlümden ne koparsa.
sürücü bensem ve beraber gidelim teklifini ben sunduysam zaten o parayı istemem.
sürücü benim, tanıdık kendini bana yamadı diyelim. para vermeyi teklif ederse ogey derim. hiç acımam.

ne cok takiyorsunuz yahu adam almiyorsa yapcak bise yok. yemek ismarlarsin tesekkur edersin, baska zaman sen de baska bir guzellik yaparsin.

cevap yakınlık durumuna göre değişir aslında ama adam kabul etmiyorsa zorla cebine sıkıştırmam. yolda bi yemek ısmarlarım mesela.

Parayi vermeyi teklif ederim. Kabul etmezse yolda yemek cay kahve ismarlarim.
Surucu olsam parayi alirim.

Yolcuyken eğer yolda benzin alınıyorsa ısrar ederim ben alayım diye. Yok derse yemek ısmarlarım.

sürücü isem ve gel dediysem alsa para almam
misafir isem ve bana gel diye teklif edildi ise ortak olmayı öneririm kabul etmez ise yemekler benden derim

herkes yemek demiş ama 300-350 km lik yol olsa molasızda gidilir ve yemek yenilmeyebilir :)

Yolda ismarlama canim sonra da yada oncesinde de ismarlayabilirsin

ben şöför olsam almam ama ben yancıysam her türlü veririm almazsa arabanın bi yerine korum.

@cakabo +1

yemek olmasa da çerez fln alırım, yolda yemelik bir şeyler alırım.

Şoförden borç alıp ödemem.

Oksijenin olduğu yerde çürüme de olur, sonsuza kadar öyle durmaz yani.

Muhtemelen ahsaplar once yok olur curuyup. Metaller cok daha uzun sure dayanir korozyona ugramis haliyle.
Ortam fazla nemliyse daha hizli curur tabii her sey.

tahmini kaç yıl sonra yok olur?

100 milyon yil mi :)
100 sene zor dayanir, nemi sicakligi sabit tutup iceri canli(tahta kurusu) sokmazsan sureyi uzatirsin.

Milyon yil sonra termodinamigin ikinci yasasi geregi her sey enerjiye donusecek.

sonsuzluk diye bir şey yok, evren bile patlayacak.

Ama daha öncesinde, tüm insanlar ölürse birden nükleer santraller pıtır pıtır patlayacak. şöyle 20 30 yılda sanırım.

@acemi

100 yıl sonra değil tüm eşyaların yok olması, biçok eşya yok olmaz tahminim =)
bunun mutfak eşyası var banyo eşyaları var :) ben tamamen yok olmaktan bahsediyorum, odanın ve evin oldugu yer boşluk olacak, uzay olacak..

müzelerde milattan kalma kullanılan demir paralar bıçaklar vs var.

Yani buna süre vermek zor, eşyanın nasıl muhafaza edildiğine bölgenin iklimine vs bağlı. Şimdi Çatalhöyük'e gitsen 10 bin yıl öncesinin eşyaları var ama toprak altında kuru kalmış bozulmamış yok olmamış ama açıkta kalmış bir tahta birkaç senede çürümeye başlıyor, öyle düşün birçok değişken var.

eğer kapalı bir odaysa eşyaların doğada yok olma süreleri uzayacaktır.

yıllar boyunca aynı kalır. tozlanır. yaklaşık 100 sene sonra odanın camlarını tutan ahşap dağılır. eğer pimapense bu süreç 300 seneyi bulabilir. (deprem veya çarpma etkisiyle cam kırılmazsa)

odanın camlarının kırılmasıyla bozulma hızlanır. artık rüzgar ve su gibi parçalayıcı etmenler odaya girmektedir. oda su aldığı miktarda yavaş yavaş bitki ve mantarlar odadaki kumaş ve ahşap eşyaları hızla dağıtır. metaller oksitlenmeye başlar. sarmaşıklar odanın duvarlarını sarar. hayvanlar girerek odada yuva yapmaya başlar.

böylece yakşalık 400 - 500 yıl içerisinde odadaki tüm ahşap, kumaş ve metal eşyalar yok olur. beton su alarak çözülür ve odanın tavanı ve duvarları yıkılır.

ancak mermer, taş gibi eşyalar çok çok daha uzun yıllar kalabilir.

cam eşyaların ise doğada çözülme süreleri 5000 ile 10000 yıldır.

Baris ozcan in bu saat 10000 yil calisacak videosunu ve dun attigi videolara bi bakin. Ikisine de bi bakin :)

Normalde bir çok alışveirişi kartla yapıyorum, o yüzden az bir nakit taşıyorum bahşiş verirken falan lazım oluyor

20-30 tl

bunu cevaplamak için sanırım cüzdan kullanmak lazım.

ben kimliği arka cepte ehliyet ile nakit gibi şeyleri de ön cepte taşıyorum.

Bankadan yalnız 200 tl çekerim. 30 40 tl kaldı mı tekrar 200. Cevabım en fazla 240, en az 0 TL.

200. Fakat eğer aklımda almam gereken bir şey varsa bankamatikten çeker ve cash yaparım alışverişleri. Sevmem kart banka kartı bile olsa:)

90-150 arası

bayramdan sonra 400 lira atmıştım cebime. hala 250 lirası duruyo. çok nadir nakit kullanıyorum.

nakiti cüzdana koymuyorum. kartların hepsi cüzdanda.

30-40. Bazen hiç. Kağıt para nedir ya

Max 50 falan, fazlasi olunca tedirgin hissediyorum.

Evet fakir bir öğrenciyim :(

Yaklasik 150 max 200 lira nakit tasirim. Tum alisverisimi kartla yapiyorum.

cüzdanda 50-100 arası. evde dolapta 400 civarı para tutuyorum. sürekli atm ye gitmiyorum. cüzdanımda para azalırsa eve gittiğimde tazeliyorum. evdeki para tamamen bitince atm'ye gidiyorum.

Eksiden nakit para tutma takintsi vardi ama artik yok. 1
50-200tl tutuyorum artik. Nadiren 1000tl ye kadar cikti oluyor ama genelde maks 200.

Max 20₺
Nasıl o kadar nakitle geziyorsunuz anlamıyorum. Düşmesi bile ihtimal.

genelde 750 - 1000 arası

Her banknottan bir tane olsa yeter

50 tl kadar. nakit kullanmıyorum hiç.

300-500 arası

Bulunduğum yerde pek atm sırası olmuyor yine de evde iki ayrı yerde bir miktar nakit bulunduruyorum. Cüzdana harcamayı planladığım / öngördüğüm kadar koyuyorum, n'olur n'olmazlık kadar da cüzdandan ayrı bi yerde olmak üzere yanıma alıyorum. Ayrıca evde daimi olarak acil durum için bir miktar nakit bulunduruyorum, evdeki para bitse bile ona dokunmuyorum.

150 lira her daim duruyor içteki ceplerden birinde. malum akbil doldurmak gerekiyor, atm de kuyruk oluyor vb tak çıkarıyorum parayı hemen... onun dışında normal gözde 50 60 lira oluyor.

200-400 arası. Daha az oldu mu rahatsızlık duyuyorum. Eskiden daha fazla nakit kullanırdım, harcadıkça çekerdim. Şimdi daha uzun süre gidiyor olsa da miktar değişmedi pek.

Evet verilmez gibi geliyor ama alışacağız :))
Boyner'den falan kampanya kovala derim, seviyorsan alternatifi yok gibi gelecek çünkü.

verilmez, bence eski kalitelerinde değiller artık.

Optimum goztepe 80 lira

Ben 400 lira olmasini anlayamiyorum! ABD'de bu kotlar 20 dolar, 7 ile carpsan 210 lira olmasi gerekli. Vergisi, kargosu falan fiyatini iki katina mi cikariyor? Ben ABD'de 15 dolara bile Levi's kot buluyordum.

Ayni sey Vans icin de gecerli, 10 dolara aldigim ayakkabilarim var, burada simdi 300 lira olmus 10 dolarlik ayakkabi.

30 dolara aldigim Colombia bot da 600 lira! ABD'de hic onemsemezdim sadece 30 dolar diye ama burada inanilmaz degerli oldu bu seyler.

Başka markalardaki kotları denedim levis kadar güzel durmadı ben de verdim :(

Yeni sezon Batı Avrupa'da 110-230 Euro aralığında: www.levi.com

Amerika'da 35-45 USD aralığında: www.levi.com

Yani kur çevrimi ile ilgsi yok, markanın ilgili ülkede kendini nasıl konumlandırdığı ile alakalı.

Soruya cevap olarak, ABD'den alma şansınız varsa 400 TL verilmez. Avrupa'da yaşıyorsanız 400 TL verip yarı fiyatına almış olursunuz.

Verilir. Mavi bile lcw kalitesindeki çullara 150 lira istiyo. Bence kot pantolonları muhteşem. 2 tane dandik pantolonun olacağına bi tane adam gibi pantolonun olsun

Outletlerde 175-195 civarı

mavi gibi bi marka var ülkede. ne boyası soluyo, ne kolayca formunu kaybediyo ki en güzeli de yerli üretim. bence mavi'ye bi şans ver.

Tırt tırt mallara hayvani paralar veriyorsunuz sonra dolar 7.2 oldu diye ağlıyorsunuz. Kafana göre takıl hacı abi.

uzun seneler önce aldığım kotun 1 ay içinde ağ bölgesi parçalanınca, çakmak cebi bozuk para koyarken sökülünce bana takındıkları "kullanıcı hatası" tripleri yüzünden artık oradan çöp almıyorum.

O sırada 10 senelik levis kotlarım sapasağlam dururken aldığım model paramparça oldu, kot giymeyen birisi olsam, bir yere taktırıp yırtsam tamam ama 450tl verdiğim koy 1 ayda g*tümde parçalanacaksa benden babayı alırlar.

Levis'tan 1 kot alacağıma gider kalıbı düzgün markası belli olmayan 5-10 kot alırım.

Verilmez. Levis parasini haketmiyor. Hicbir zaman da etmedi.

Mavi solmaz etmez deforme olmaz diyenlere mavinin en pahali serisinden aldigim pantolonlarn son durumunu gosterebilirim:)

o fiyata bir kot alacagına, 100 tl'ye 4 kot al.

Abi nerde 400 lira ya? internette max. 250-300 liraya var. mağazalara gidip bu paraları vermeyin.
Ayrıca levi's üstüne kot tanımam. mavi falan geç onları. bir sene sonra pert onlar.
ha alabiliyorsan diesel, armani falan da güzel ama fiyatları uçuk.
levi's candır.

4 senedir maviden ağırlıklı olarak james ve jake kesimlerinden giyiniyorum ve daha ağının yırtıldığına, renginin solduğuna, şeklinin kaybolduğuna şahit olmadım. eski pantolonları değiştirmemin tek sebebiyse iki sene ve ötesinde artık inceden bi renk kaybına uğruyolar ama öyle çok hissedilesi bi solma değil bu bahsettiğim. bence mavi bu işi iyi yapıyo.

kıçında paralananlar da olmuş olabilir elbet benim üzerimde daha hiç sorun yaratmadı.

kebap = acı mideyi etkilemiş olabilir. et de bazen bozar

bira = ben ev yapımı bira içince midem bozuluyor misal. mayaya karşı minnoş bir bünyem var.

adana kebapta her turlu seyi harmanlayip kullaniyorlarda o yuzden, biranin kabahati sifir..
ya kuyruk yagini cok kattilar ya da maalesef kiymasi kiyma degil..

her seyden ote, kebap ve bira nasil bir vizyonsuzluktur?

Daha once yapmadigin bir seyse mide tepki vermistir. Ben sahsen denemem bile.
Biranin tadi sade icerek alinir zaten. EN fazla cerez olur yaninda.

Pislikten olabilir. Yani yediğin yer hijyen kurallarına hiç dikkat etmemis. Bir de adananin içinde tavuk kıkırdağı artık yağlar, sakatat, bozulmuş kiyma vb. Lerini yemedigini de kimse garanti edemez.
Ayrıca kasap birisinin dediğine göre kestikleri hayvanın her yerini satıyorlarmis. Mesela en dandik elde kalan yerini lahmacuncu alıyormuş.ben diyenin yalancisiyim.

bira ile ilgisi olduğunu zannetmiyorum. adana dediğin şey çok ama çok riskli.

işte çevirmen farkı, yazar olmak gibi.

'' Şu testi de benim gibi biriydi;
O da bir güzele vurgun, dertliydi.
Kim bilir, belki boynundaki kulp da
Bir sevgilinin bembeyaz eliydi. ''

tabi aslında hangi rubailerin hayyam'a ait olduğu da net değil. zaman içinde çeşitli dörtlükler de hayyam diye eklenmiş literatüre.