[]

buhar kazanlı ütü ve çaycı

ütüyle iki kişinin kıyafetleri ütülenecek fakat bir tarafın pantolon ve gömlek ütüsü bol olacak. buhar basıncı filan farklı anladığım kadarıyla ama ne kadar fark ediyor ütüleme kolaylığında bilemedim. bir de tek ayarlı olanlar var, farklı ayara gerek yokmuş sanırım kumaşına göre (sözde) ama iyi midir, kafam almadı benim. var mı öneriler?

bir de aynı zamanda kettle olarak kullanacağım bir çaycı alacağım. bunun için de tavsiyelerinizi beklerim.


 
bende de Philips kazanlı utu var. buhar basıncı en az 6000 bar olmalı. o zaman mukemmel bir alet olduğunu anlayacaksiniz. 2 dakika gibi bir sürede ısınıyor. biraz uzun gelebilir ama bu bekleme süresini ütü yaparken kazandığınız zaman kompanze ediyor.
en sevdiğim 2 ev aletinden biri kazanli ütü diğeri çamaşır kurutma makinası

  • betsy  (10.07.17 14:42:51) 
İkinci soruya cevap

www.arzum.com.tr

5 senedir 7*24 çalışıyor, tık demedi.
  • oguz altun  (10.07.17 14:42:56) 
kettle olarak tavsiyem
homend konuşan çay makinesi

  • betsy  (10.07.17 14:45:05) 
[]

çatı dubleksi

öğleden sonra bir eve bakmaya gidiyoruz, çatı dubleksi. zevkli bir şekilde yenilenmiş, çok hoş bir ev. hemen tutasım geliyor fakat çatı katının yalıtım meseleleri önemli bir soru işareti.

şu an sağlam bir yağmur yağıyor, su yalıtımıyla ilgili bir sorun varsa anlaşılır sanıyorum. fakat ısı yalıtımını nasıl anlayacağız? emlakçıya ve ev sahibine sormak, komşuların kapısını çalıp sormak bir de pencereden kafamı uzatıp çatı ne durumda bakmak dışında aklıma bir şey gelmiyor.

var mı öneriniz? çatıdaki alan şu: i.hizliresim.com

 
Yazın yanarsıj oturulmaz o evde heveslenme boşa.


  • England  (09.06.17 10:20:50) 
çok basık ya o ne öyle. camı bari kocaman yapsalarmış. hiç vizyon yokmuş mimarda.


  • hasmetizm 2046  (09.06.17 10:21:26) 
çatı katında oturuyorum. kışın biraz zor ısınıyor.
üst kat sadece yatak odasıysa çok dert olmaz.

  • chavezding  (09.06.17 10:28:11) 
alt katta da odası var, yatak odası olarak orası kullanılabilir, üst katta da çalışma alanı yaratılabilir diye düşündüm. klimayla filan kurtarmaz mı bu şekilde? alt kat da mı sıcak olur?


  • gmzo  (09.06.17 10:28:40) 
Klima varsa rahat edersin o zaman kaçırma derim:d


  • England  (09.06.17 10:33:53) 
Bence o oda yazin yanar, klima kar etmez.


  • kassiopeia  (09.06.17 10:50:56) 
Ardacan +1

Ayrıca çok şık da gelmedi bana, klasik. Giristen sonra comelmek gerekir ilerlemek icin. Ortada duran direk ne oyle...
  • runagain  (09.06.17 10:55:00) 
çatı dubleksi bir evde oturuyoruz şu an. eğimli yapısı odaya sadece yatmak için çıktığımdan pek sorun olmadı ama kışın ısıtması zor oluyor, yazın da çok sıcak olur. klima takmadık, nasıl etkisi olur bilemem ama yalıtımın bu tip çatılı evlerde iyi olduğuna denk gelmedim. bizim evde de komşu dairede de akıntılar oldu. daha iyi bir alternatif varsa gerek yok bana kalırsa.


  • doxanikee  (09.06.17 11:22:00) 
evet an itibariyle vazgeçtik. teşekkürler yorumlar için :)


  • gmzo  (09.06.17 11:29:07) 
[]

sağlıklı deodorant

nivea'nın alüminyum içermeyen sprey deodorantını almıştım, hiçbir işe yaramıyor gibi :( amaç tetletmesin değil, kokuyu önlesin.

marka öneriniz var mı? herhangi bir doğal yöntem de deneyebilirim.


 
stick kullansan olmaz mı?


  • cekilmis gayfe  (05.06.17 23:14:45) 
Sebamed


  • giovanne  (05.06.17 23:15:07) 
karbonat tek çözüm. hem sağlıklı, hem zerre koku yok


  • limoncello  (05.06.17 23:19:45) 
@cekilmis gayfe stick dediğiniz nedir? benim bildiğim stick olunca otomatik olarak alüminyumsuz olmuyor ama?


  • gmzo  (05.06.17 23:22:51) 
Rossmann'da Alterra deo balsam diye bir roll-on var ben ondan bayağı memnunum, içinde alüminyum, paraben vs yok.

3.bp.blogspot.com
  • neferkitty  (05.06.17 23:23:09 ~ 23:24:26) 
@limoncello karbonatı nasıl kullanıyoruz? duştan sonra bir tutam alıp sürüyor muyuz?


  • gmzo  (05.06.17 23:23:44) 
Karbonat, hindistan cevizi yağı ve lavanta yağı. Hindistan cevizi yağını benmari usulü eritiyorsunuz, içine karbonat ve lavanta yağını ekliyorsunuz. İyice karistiriyorsunuz Bir kavanoza koyup elinizle surebilirsiniz ama daha hijyenik olmasi icin asansörlü gibi roll-on kutusuna doldurup kullanabilirsiniz. Hem doğal hem de sahiden çok işe yarıyor. Güzel de kokuyor.

Edit: d3r2zleywq7959.cloudfront.net şu görseldeki roll-onun kutusunu kullanıyorum ben. Alttan çevirerek yukarı çıkıyor. Karışımı döküp içince kolayca dondurabiliyorsunuz.
  • fraise  (05.06.17 23:25:46 ~ 23:27:55) 
Sebamed'in de parabensiz falan bir roll onu var. Ama çok güzel kokmuyor. Niveanın bahsettiğiniz alüminyum içermeyen deodorantını aylardır çok memnun kalarak kullanıyordum, ama havaların ısınmasıyla çok rahatsız etmeye başladı.

Deotak'ın kremleri var, küçük kutularda farklı türlerde geliyor. Naneli, hassas ciltler için olanı falan var. Onları duştan sonra sürüyorsunuz, üstünde 7 gün dayanıyor diyor ama ben daha sık yeniliyorum. O krem+ herhangi bir roll on gayet iyi oluyor. Şunu kastediyorum: tinyurl.com

Edit: Deotak'ın kremleri parabensiz alüminyumsuz falan değil.
  • sopiro  (05.06.17 23:28:05 ~ 23:29:04) 
@fraise bu tarif çok iyi duruyor, hepsi de var elimde. deneyeceğim hemen, çok teşekkür ederim. lavanta yağı yoğun olduğu için birkaç damla yeterli diye düşünüyorum ama karbonat / hindistan cevizi yağının bir oranı var mı?


  • gmzo  (05.06.17 23:29:26) 
ben duştan ya da temizledikten sonra kuru koltuk altına elimle bir tutam alıp sürüyorum. dökülen dökülüyor lavaboya, kalan sağlar bizim. bazıları ıslak olarak da uygulayabiliyormuş. hiçbir koku sorunuyla karşılaşmadım.
bu deo ya da stick olaylarında banyodan sonra temiz koltukaltına sürdüğümde 10-15 dk sonra kokmaya başladığımı bilirim yazın. ama karbonatta bu sorunu yaşamadım, kiloyla alıyorum, üstelik sağlıklı.
yani hem ekonomik, hem sağlıklı hem de işlevsel.
allah şu öneriyi verenden razı olsun, ben de duyurudan öğrendim
  • limoncello  (05.06.17 23:30:11 ~ 23:31:24) 
Ben göz karari yapıyorum aslinda ama 2 yemek kaşığı hindistan cevizi yağına, 1 yemek kasigindan daha az karbonat koyarsanız olur sanırım. Kremsi bir yapısı olacak, topaklanmayacak fazla sıvı da olmayacak. Birkaç damla lavanta yağı da yeterli olacaktır.


  • fraise  (05.06.17 23:34:31 ~ 23:37:36) 
Nivea'nin Roll-on'lari deodoranttan daha ise yariyor gibi. Ben kullaniyorum.


  • stavro  (05.06.17 23:39:41) 
Sephora'da satılan Lavanila'nın The Healthy Deodorant serisi var. Antiperspirant değil, kokusu hafif ve hoş, paraben ve alüminyum yok.
Şu vanilyalısı, kışın daha ağırlıklı kullanıyorum. Yaz akşamı da güzel kokuyor
www.sephora.com
Vanilya kokusu ağır geliyorsa Sport olanını yazın kullanıyorum. Kokusu daha hafif ve çok hoş
images-na.ssl-images-amazon.com
Böyle lavanta, greyfurtlu falan da olanları var ama hiç görmedim onlardan.
cdn.beautytidbits.com

Ama ben de şu karbonat işini deneyeceğim.
Fraise'in dediği daha da güzelmiş
  • aychovsky  (06.06.17 00:05:04 ~ 00:34:27) 
@mermize nerden buluyoruz onu? ilk kez duydum


  • cekilmis gayfe  (06.06.17 00:11:36) 
@fraise acaba leke yapiyormu kıyafetlerde yağda içeriyor ya gömlekler filan lekelenmez degilmi


  • keditik  (06.06.17 00:19:21) 
keditik, ben simdiye kadar bir sorunla karsilasmadim ki onceden roll-on kullanirken beyaz giysilerde sari lekeler oluyordu.


  • fraise  (06.06.17 00:26:16) 
Deodorant kötü ya, kullanma derini çürütürsün, çürüdükçe kokar :/

En iyisi deotak krem kullanmak <3 terlemeyi kesmez ama kokuyu keser, hatta deriyi tedavi eder düzgünleştirir.
  • megalomaniac  (06.06.17 00:37:53) 
@mermize'ın dediğini ben de duydum ya, meme kanserinden kurtulmuş olan bir kadına doktoru tavsiye etmişti kadın kendisi anlatmıştı şimdi duyunca daha bir emin oldum doğruymuş cidden. Aktardan şap alıp kullanıyorum demişti.


  • neferkitty  (06.06.17 00:44:49) 
@megalomaniac Deotak'ı 7 yıl kadar kullandım ve çok memnundum ama doktorumdan ve birçok insandan zararlı olduğunu duydum. Alüminyum içeriyor ve o da buradaki lenf düğümlerine zarar veriyormuş.


  • aychovsky  (06.06.17 00:48:00) 
Rossmandaki isana nın krem yada stick deodorantı. Aluminyumsuz. Alterrayı da kullandım ama kokusu bir garip geldi özellikle terleyince ter kokmuyosunuz ama garip bir koku oluyor.


  • curukturpkokusu  (06.06.17 13:46:21) 
[]

imdat yarın tez jürim var!

tezim tamam, sunumum da hazır ama konuşma kısmına hazırlanmak için geç kaldım. bi saat önce kendi kendime bir sunayım dedim, çok uzadı ve arada saçma uzunlukta (yazıyormuşum gibi) cümleler kurdum. konuşmayı yazıya dökerek çalışma vaktim yok, savunma 14.00'te.

düzgün sunabilmem için önerileriniz var mı?


 
Bu saatten sonra çalışmak gereksiz stres ve karıştırmaya neden olur bence. Erken uyu sabah erken kalk sunuma kadar biraz prova yaparsın.


  • empedokles  (02.06.17 01:54:35) 
Geç değil, daha çok var yarın 14:00'e. Sabah rahat çalışıyorsan, sabah kalkabilirsin. Gece rahatsan gece çalışabilirsin.
Bir de şu entry'mi takdim ederim.
eksisozluk.com
  • aychovsky  (02.06.17 02:00:29) 
Biraz konusma izleyin, profesyonel olanları mesela M serdar kuzuloglu olabilir dıksıyonunuzu duzeltıp gereksız kelimeleri çıkartın aradan. Dogru yol ancak budur.


  • herseysoyledigimgibioldu  (02.06.17 02:15:43) 
O konuyu ve tezi senden daha iyi bilen yok. Muhtemelen uzun sure uzerinde calistin. Metin hazirlamak seni daha fazla strese sokacaktir. Kaldi ki juride sunum sirasinda araya girerler surekli, metne bagli kalirsan dagilirsin. Kendine guven, savunma sirasinda nefes almayi unutma (geyik degil, ben unutup nefes nefese kalmistim). Yaparsin, basaracaksin. En az bir uyuz hoca olacak. Eger kisilik olarak uyuzsa takma, kisilik olarak uyuz degil ve savunma sirasinda uyuzluk yapiyorsa kotu adam gorevini edinmistir kisisel algilayip moralini dusurme :) Savunmadan cikinca buraya guzel haberlerini yaz. Her sey harika olacak.


  • evrim halkasi  (02.06.17 02:16:43) 
Şunu bırakayım size iyi şans dileklerimle birlikte:
imgs.xkcd.com

  • norek  (02.06.17 02:26:54) 
tüm cevaplar için çok teşekkür ederim, savunmayı atlattım ve tezim kabul edildi! :)

ilk 10 saniyeden sonra bütün heyecanım uçtu ve çok keyifli geçirdim süreci, evde çalıştığımdan da iyi anlattım ilginç bir şekilde.
  • gmzo  (02.06.17 21:02:58) 
O resmi neden koydum ben oraya biliyo musun ))
Totem o. İki arkadaşımı daha tezlettim ben onunla.

  • norek  (02.06.17 22:51:59) 
[]

"fiyat konuşulabilir" diye not düşülmüş kiralık ev ilanı

2300 tl diye belirtmişler fiyatı, en fazla ne kadar düşerler sizce? yani not düşülmese bile pazarlık payı bırakılıyor, bunlar biraz daha esnek olabilir mi bu sebeple?




 
bence 2000.


  • archery  (01.06.17 20:13:35) 
en fazla 2000'e indirirler ki bence onu da indirmezler, çünkü 300 lira büyük pazarlık 2nin yanına küsürat kesin atarlar 2100 diye ihaleyi açıyorum.


  • mete kudur  (01.06.17 20:16:18) 
2100 derim minımum. Ama piyasada çok çakal var , mal sahibi beğenmiyor tipini vermek istemiyor , adam da mal sahibine ters düşüyor , niye bana vermiyorsun diye . Bu biraz adam ayıklamak için olabilir .


  • dunyatuhaf  (01.06.17 20:34:02) 
2100-2200


  • gozu acik sevisen yahudi  (01.06.17 21:01:53) 
[]

düğün fotoğrafları için

hazırlandıktan sonra yakın arkadaş ve kardeşlerle birlikte güzel bir yere gidip kendimiz halletsek bu işi nasıl olur ki? profesyonel makine var, çağ itibariyle herkesin gözü az çok bu işlere yatkın artık. kasıntı olmaz, daha eğlenceli olur gibi geldi ama bilemedim. ne dersiniz?




 
olur tabi, konuyla ilgili tutorial izleyin, bir iki de deneme çekimi yapın gelin ve damada göstermelik "bak beyle olacak" diye. biraz da postta renk rötuş yapıldı mıydı oldu.

not: fotoğraf asistanlığıspor

önemli edit: makinenin varlığı yetmez, lensin doğru kullanımı çok daha önemli
  • foseptik çukuru  (17.05.17 22:13:44 ~ 22:17:43) 
@foseptik çukuru, gelin benim zaten :) photoshop da kullanıyorum. bir tek anneler mırın kırın edecek, onu düşünüyorum.


  • gmzo  (17.05.17 22:19:38) 
bence çok daha iyi olur. gördüğüm kadarıyla abartılı fiyatlar alıyor fotografçılar. o parayı çok daha farklı şeyler için kullanırsınız. zaten yatkınlığınız da varmış, sorun olmaz.


  • sorularimicinfeykhesap  (17.05.17 22:25:38) 
eheh mutluluklar dilerim, o halde anneleri ikna etmek lazım sanki :)


  • foseptik çukuru  (17.05.17 22:26:42) 
en mantıklısı bence, diğer türlü çoluk çocuğa dünya kadar para vermenize hiç gerek yok. hem de fotoğrafçı kaprisi çekmek var ucunda


  • gazozailacatmauzmani  (17.05.17 22:38:55) 
Bravo. Bence harika olur. Yilda bir kez belki bakacaginiz fotograflara da binlerce lira da bayilmamis olursunuz. Kiz kardesim de aynisini yapti, cok da guzel fotograflar cikti ortaya. Sizi yilin gelini seciyorum. Tebrikler simdiden.


  • veritaslibertas  (17.05.17 22:40:52) 
Mantıklı olabilir, sadece çekecek insanların gerçekten iyi çekeceğinden emin olun. Bir arkadaşım bu şekilde yaptı, çok basit duruyordu resimler. İlkokul müsameresinde gibiydi. Başka bir arkadaşımınki güzeldi.


  • fraise  (17.05.17 22:46:44) 
çevrenizde fotoğrafçılık okuyan ya da ilgilenen gençler varsa ufak bir para karşılığı onlardan rica edin, hem onlar iş öğrenir, para kazanır, hem fotoğraflarınız güzel olur. Dilerseniz siz de çekerseniz. Birkaç soruşturmayla bulunur böyle birileri.


  • kaset  (18.05.17 10:01:40) 
[]

gelinlik denerken/alınırken dikkat edilmesi gerekenler

cumartesi 3 adet randevum var, hazır modellerden deneyip seçme işini tek günde halletme niyetindeyim. ancak nelere dikkat etmem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok.

- ilk kez bakıp, deneyeceğim için iç çamaşırınin bir önemi yok değil mi?

- hazır gelinliklerde de sonrasında prova oluyordur sanırım? kaç kez oluyor? düğün başka bir şehirde olacak, 1 hafta - 10 gün öncesinde gelinliği almak sorun olmaz herhalde?

- gelinlikçiler ne tür çakallıklar yapar, hangi konularda dikkatli olunması gerekir?

- gelinliği arabayla götürme niyetimiz var ama, uçakla taşıma şansımız da olur mu sizce? öyle kabarık bir gelinlik almayı düşünmüyorum.

ek tecrübe ve tavsiyelerinize de talibim.

 
Sadece şunu söyleme geldim; geçen hafta erkek arkadaşımın ablası evlendi, gelinliğinin üstü islemeliydi. Koltukaltı kısmı surtunmekten yara oldu, kız bütün gece acı çekti resmen. Pazar günü gördüm, kabuk bağlamış baya. O yüzden alırken islemeli, boncuklu vs bir şey alacaksanız buna dikkat edin. O kısma ne yaparlar bilmiyorum ama bir şekilde hallederler diye düşünüyorum.


  • fraise  (09.05.17 15:35:33) 
1. Düğünde hangi iç çamaşırını giyeceğini belirle ve gelinliği de o iç çamaşırıyla ya da onun aynısı olan başka bir taneyle dene. Başka bir sutyenle çok farklı durabilir.

2. 10 gün çok az bir süre. Bence en az 20-25 gün önce gelinliğin hazır olsun, her türlü aksaklık yaşanabilir, en azından bu konuda için rahat olsun.

3. Parayı sakın peşin verme. Neyse ki diktirmiyorsun, diktirseydin çakallık olasılıkları bayağı artardı.

4. Kabarık değilse neden taşıyamayasın? Ama güzel muhafaza et. İnternette illa ki önerilen yöntemler vardır bu konuda.

ve ek olarak mutluluklar dilerim.
  • fragile lady  (09.05.17 15:35:52 ~ 15:37:25) 
kardeşimin düğününden biraz tecrübeliyim. 2 - 3 kere provaya gitti. gelinliği bir ay öncesinden aldı. annem gelinliği uçakla götürmüştü (kendi çantası/askısı ile kabinde, eteğini kabarık tutan telimsi şey (adını unuttum) bagajda gitti.) .


  • inheritance  (09.05.17 15:39:44) 
@fraise bu hayatta aklıma gelmezdi, çok teşekkürler.

@fragile lady oleg cassini gibi kurumsal yerlerde nasıl olur ödeme o halde, depozito verip gelinliği alırken tamamını vermek gibi bir şey mi öneriyorsunuz?

@krem peynir, şimdi cumartesi bu yerleri gezip, üzerine bir gece uyuyup karar vermek istiyorsum hangisini alacağımı. bu durumda hemen cumartesi etek boyu alınmaz yani, gelinliğe karar verdikten sonra ayakkabıyı alıp gitmek nasıl olur?
  • gmzo  (09.05.17 15:41:42) 
duvaağı ve kafanıza takacağınız diğer şeyleri çok uzun tutmayın çünkü öküz gibi ağırlık yapıyor.


  • nax  (09.05.17 15:53:30) 
Oleg Cassini'de bazen istediğiniz modelin sıfırı ellerinde olmuyor, ben alacakken 34 beden gerektiği için Amerika'dan getirtmeleri gerekiyordu. Onun için de aylar verdiler, alamadım. Aynı modeli bir terziye diktirttim, üç hafta içinde falan. Çok güzel olmuştu gerçi.

Gelinlikçilerde topuklu ayakkabılar model model oluyor zaten, orada denersiniz ama düşündüğünüzden cok da farklı yükseklikte olan bir şeyle denemeyin bari.
  • sopiro  (09.05.17 16:06:16) 
Sütyen kullanmak zorunda kalabilirsiniz her model için geçerli değil sütyen lazım değil olayı. Ayakkabınız kafanızda belliyse mutlaka alın yanınıza. Oleg cassini de geçerli değildir ama ben jabo weddingten almıştım indirim yaptırdık baya. Şansınızı mutlaka deneyin. Tarzları çok benziyor olegle. Benim gelinliğim de kabarık değildi uçakla kendim götürdüm. Kabin memuru sağ olsun kendi valizlerini koydukları dolaba almıştı.
Düğünden önce kuru temizleme olayına sakın ha girişmeyin. Fotoğraf çekiminde etekleri kirlense bile vermeyin. Kendiniz temizlemeye çalışın. Kuru temizlemede mahvolan o kadar çok gelinlik duydum ki.
Düğün gününüzü daha erkenmiş gibi söyleyin tadilat yurtdışından getirtme olayları olursa. Benimkinin bedeni yoktu italyadan geldi erken söyledik tarihi 25 günde gelecekken 15 gün için çözüm buldular getirdiler.
  • pshasha  (09.05.17 16:57:53) 
bi erkek olarak yorum yapayım :)
2-3 hafta önce nişanlıma aldık oleg cassini'den. orda ayakkabı oluyor. biz alıp gitmiştik ama 36 bedeni vardı orda, 34'ü bi iki haftaya gelir dediler. biz satın aldık. gelinlik + duvak.

haftaya provaya gideceğiz. provaya giderken duvak ve aldığımız ayakakbıyı da giyecek, ölçü alacaklar, boyunu keseceklerse kesecekler işte.

bi de oleg cassini'de bahşiş olayı oluyo mu görevli kızlara bilmiyorum ama küsüratlı bişey tutmuştu bizim 3360'lı bişey. ben 3400 verdim. kız 3400 var burda dedi, dedim evet. para üstü vermedi bende isteyemedim. heralde daha çok veriliyo bahşiş falan diye anlayamadım :)
  • contavolta  (09.05.17 17:06:23) 
[]

ev arkadaşı ile kalınan evden ayrılma

Ağustos gibi ev arkadaşım ile kaldığım evden ayrılacağım. 6 senedir burada yaşıyoruz. kontrat ikimizin de üstüne, ev sahibi almanya'da ve bu durumlarla avukatları ilgileniyor. iyi birisi, şu güne kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadık. ben evden ayrıldıktan sonra ev arkadaşım burada yaşamaya devam edecek. şimdi ben şu sıralar avukatı arayıp haber vereyim diyorum, bunun dışında yapmam gereken bir şey var mı?

bir de ev arkadaşım ile çözmem gereken depozito meselesi var. evi 2011 yılında tutarken 400+400 toplam 800 lira depozito vermiştik. doğalgaz ve suyu onun üzerine, elektriği benim üzerime yapmıştık. elektrik ve su önemli değil ve birbirini karşılar ama, doğalgaza az buz bir depozito verilmiyor. şimdi ben çıkarken depozitolardan payıma düşeni istesem ayıp olur gibi hissediyorum. ama olmaz değil mi? usulü nedir bunun?


 
2. soruna cevap olarak; usulü depozitoyu istemektir zaten o da yerine birini bulunca depozito isteyecektir diye düşünüyorum yani ondan aldığını verecek sana bir nevi


  • Tam1Hi0n3  (02.05.17 18:40:52) 
evin depozitosunu arkadaşının alması için evi boyatması gerekir. bu boyatma işini de günümüzde 800'e yapamazsınız. en iyisi depozitoyu ikiniz de unutun.

ikinci olarak doğalgaz depozitosunu isteyebilirsin, bunda ayıp bişey yok. üçüne ödenen depozitoları hesaplayıp kendi payına düşeni bul, ona göre para iste ya da öde.
  • hosein  (02.05.17 18:56:05) 
@hosein evi tuttuğumuzda boyası yapılmamıştı?


  • gmzo  (02.05.17 19:03:39) 
@gmzo boyayı da siz yaptıysanız ya da aman boşver öğrenci evi ne gereği var boyanın dediyseniz istemen mantıklı tabii ki.


  • hosein  (02.05.17 19:23:03) 
Depozitoların yarısı senin yarısı onun


  • mutlusismankedi2015  (02.05.17 19:27:41) 
Neden istememen gerektigini dusundugunu anlamadim ben. Evden ayrilirken zamaninda odedigin depozitodan hakkin olani alirsin yani usúl budur.


  • aquarium  (02.05.17 19:43:00) 
[]

4 senelik telefonum ömrünü doldurdu

xperia z kullandım, çok da memnundum. ara ara keyfine göre kapanmalar başlamıştı, şimdi de konuşurken karşıdan ses gelmiyor. kulaklıkla ve hoparlörle iş görüyor sadece. telefoncuya götürüp yaptırsam mı diye düşündüm ama direnmenin anlamı yok sanırım artık.

alışkanlıkla birlikte şu an yine sony'ye yöneliyor gibiyim, teknosa'da xa ultra 1600, xz 2400 lira. karşılaştırmalara baktığımda xz'nin ekranın pixel yoğunluğu fazla; kamerası, hafızası ve bataryası biraz daha iyi. ama aradaki fiyat farkını karşılıyor mu bunlar emin değilim. ikisinden birini kullanan, yorumu olan var mı?

ya da sony dışında önerisi olan var mı? 2 bin liranın üzerine çıkmaya pek gönüllü değilim.

 
bugun hepsiburada'da iphone se 1900 liraydi. oneririm.


  • fakyoras  (24.04.17 22:47:43) 
İphone 6


  • Arthur Dayne  (24.04.17 22:50:18) 
xz iyiymiş baya duyduğum kadarıyla, ben de bir xperia z kullanıcısıyım. Aynı sorunlar benim de başıma geldi, çözüm olarak bluetooth kulaklık kullandım. sonra telefon düzeldi valla birkaç hafta içinde.

yani şu an sıfır sorun ile çalışıyor. telefon kendine gelebilir demek istediğim.

alacaksanız da xz alın, ben öyle yapacağım ömrü bitince :)
  • mezarkabul  (24.04.17 22:51:59) 
Fiyat kalite oranı iyi bir telefon alayım dersen samsung galaxy j7 prime ı öneririm. Almışken daha iyi bir şey alayım dersen de a7 2017 ya da a8 2016 önerebilirim.

Sony xz çok iyi bir telefon ama 2900 mahlık batarya o ekran çözünürlüğüne çok az. Telefonu gün içinde sık kullanıyorsan şarj sorunu yaşayabilirsin. Yüksek fiyatı da cabası.
  • hohoho  (24.04.17 23:02:23) 
Kralı bekleyin.

www.donanimhaber.com
  • faraton  (24.04.17 23:23:01) 
bir telefona 2 bin lira üstü verilmez bence.

annem, kardeşim, babam filan hepsi gm5 plus mu ne var ondan kullanyıorlar, çok memnunlar hem ucuz hem fiyatına göre iyi.

ben yakın zamanda şunu alacağım sanırım. 250€, 4 gb ram, 32 gb hafıza, 5000 mah pil.
www.amazon.de
  • kurnaz  (24.04.17 23:33:51) 
Her duyuruya Xiaomi yazıyorum ama fiyat/performans alternatifi göremiyorum. Mi5 gayet yeterli, hepsiburada'da 1179 tl. Güncel olsun dersen Mi6 çıktı, gelmesini bekleyebilirsin.


  • soft  (24.04.17 23:55:24) 
oneplus 3t al 1800 lira. 3-4 sene sorunsuz kullan derim. donanımı güzel, performansı efsane daha nolsun.

xiaomi ler de güzel.

plase ise samsung a 7 1900 tl bandında.
  • bialo czerwoni  (25.04.17 00:03:39) 
[]

"kadın kocasından önce eve gelmeli"

bugün ülkenin önde gelen üniversitelerinden birinde araştırma görevlisi olan bir kadın arkadaştan bunu duydum. kocasının kendinden önce eve geldiği zamanlar oluyormuş, o günler kendisini kötü hissediyormuş. kendi çevremde o kadar uzun zamandır böyle bir açıklama duymadım ve beklemiyordum ki, nutkum tutuldu. bunu bir de dünyanın en doğal olayıymış gibi savundu.

burada var mı böyle düşünenler ya da ne düşünüyorsunuz konuyla ilgili, merak ettim. tam tersi fikirleri benimsemiş birisi olarak kendimi bir hayli garip hissettirdi çünkü.

buyrun sohbete.

 
Ben neden bunu söylediğini ve neyi savunduğunu anlamadım gerçekten. Neden kadın kocasından önce eve gelmeliymiş :s ?


  • qazaqwsx  (19.04.17 22:29:30) 
Şaşırmadım. Bu tarz düşünen çok fazla kadın ve erkek var. Gerçi bu lafı bi erkek söyleseydi nasıl linç yerdi düşün? Böyle kadınlar için üzülmüyorum bunların karnından sıpa sırtından sopa eksik etmeyeceksin.
Araştırma görevliliği falan hikaye. Kaç tane bilim insanı niteliğinde akademisyenimiz çıkıyor ki artık. Çoğu memur gibi olmuş akademide. Bu kadın da memur zihniyetliymiş, bir bilim insanı gibi düşünmesini bekleyemezsin. Gitsin kocişine yemek hazırlasın

  • limoncello  (19.04.17 22:29:59) 
@qazaqwsx evi düzene koymak ve kocası eve geldiğinde kapıda karşılamak için.


  • gmzo  (19.04.17 22:30:38) 
@gmzo o kadar saçma ki aklıma bile gelmedi..Şimdi burdan türkiyede akademideki insanların haline mi yanayım..kadının dar görüşlülüğüne mi yanayım..nerden tutarsan...


  • qazaqwsx  (19.04.17 22:33:02) 
Maalesef kafasındaki ataerkil düşüncelerden kurtulamamış bir kişinin beyanı. Ne zaman kadın-erkek eşit olduğumuzu anlayacağız acaba?


  • minduser  (19.04.17 22:34:26) 
dabi dabi

hep
  • senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine  (19.04.17 22:34:43) 
Eve duzene koymak niye sadece onun goreviymis? Anahtar diye bir sey icat oldu ondan esi de edinirse kapida karsilama geregi kalmaz.

Kusura bakmayin girisim sert oldu biraz ama sinir oluyorum boyle seylere ya.
  • uzun kulaklı yalnız tavşan  (19.04.17 22:35:01) 
çalışmayan bir kadın için olsa ben de aynısını düşünürüm. adam çalışmıştır, epey yorgundur. evine gelince eşini, onun sıcak karşılaşıyışını görmek, stresinden sıyrılıp yuvasına geldiğini hissetmek ister bence. ama kadın çalışıyorsa böyle bir şeyi dile getirmek anlamsız tabii.


  • m e b  (19.04.17 22:35:35 ~ 22:36:13) 
araştırma görevliliği falan hikaye +1 çalıştığım/okuduğum yerde herkes en az doktora öğrencisi, aynı mantıklar, ay çocuğumlar, vay kocişimler


  • fallopian  (19.04.17 22:40:08) 
@limoncello hakikaten de memur yakıştırması doğru sanıyorum. aynı bilim dalındayız, ben yeni başladım. "çok zorlanmazsın zaten, yılların deneyimiyle birlikte oturmuş bi sistem var ders vermeyle ilgili, sana da o sistemi öğrenmek kalıyor sadece." dedi bir ara. yani araştırmak, düşünmek, eğitime bir şey eklemek yok. üzüldüm açıkçası.

@vegas bu yüzden kendimi garip hissettirdi sanırım. ben de evleniyorum birkaç aya ve bu muhabbetin açılması üzerine kurdu çünkü bu cümleyi. öyle de tatlı bir dille söylüyor ki, kendimi toplumun yüz karası gibi hissettirdi ki senelerdir böyle söylemlere sert bir dil ve tavırlara karşı çıkıyorum aslında.
  • gmzo  (19.04.17 22:43:09) 
Akademisyen yalnizca kendi konusunda biraz bilgiye sahip o kadar. Zeka gostermesini beklemiyoruz.


  • Traveller  (19.04.17 23:11:48) 
egitim cahilligi aliyor.


  • thewizardofearthsea  (19.04.17 23:13:09) 
şimdi tabii ki insanlar istediği şekilde yaşayabilir, muhafazakar ya da modern. kocasından önce de gelebilir, sonra da. kocasının ayağını da yıkayabilir, hatta suyunu da içebilir. nitekim bunlar kişisel tercihlerdir, başkasını ilgilendirmez, kimse de yaşam tarzı ve özel hayatındaki kişisel tercihler için yargılanamaz.

ama olay 'kadın dediğin.....', 'erkek dediğin ....' tarzı genellemelere giriyorsa ve makbul kadının nasıl olması gerektiği tanımı yapılıp kocasından sonra eve gelen/gelmek zorunda olan kadınlar ocakdışı bırakılıyorsa bu zihniyet eleştirilir, memur zihniyeti demek de az kalır hatta. burda anladığım kadarıyla bu kişisel bir tercih olarak değil, olması gereken olarak görülmüş.

ayrıca eğitim cehaleti alır+1 bizde nedense eğitim yoluyla zihniyeti değişen çok çok az insan var. şu da önemli akademisyen denen kişi kimdir? lisedeki öğretmenin üniversitede ders anlatanı mı? akademisyen olan kişi kendi alanı dışında çok bilmese de açık fikirli, araştıran, dogmatik, geleneksel yargılara değil de evrensele ve bilime önem veren insandır bence. o yüzden muhafazakar zihniyetli bir bilim insanı olmasını düşünemiyorum. ama muhafazakar bir çok akademisyen varsa onlar da bence memur zihniyetlidir.
  • limoncello  (19.04.17 23:25:18) 
yukarıda yazanları pek okumadım, kim ne demiş bilmiyorum, ama muhtemelen linç edileceğim.

kadınım ve ben de öyle düşünüyorum.
çalışıyorsa falan, ayrı tabii.

ama ben de evlenirsem, kocam gelmeden yemek falan yapıp, beklemek isterim.
aile düzeni önemli bir şey.
şirkette ceo da olsam, evde yemeğimi kendim yapmak isterim mesela.

benim de ailemde hep öyle oldu.
evde yardımcı bile olsa, yemekleri hep kadınlar yaptı.
ki hani aşırı geleneksel olmayan, tipik İstanbul ailesine sahibim.
benim annem falan da hep gittiğimiz yerden kalkardı eve üvey babamdan önce gitsin, yemek yapsın diye.

bunda kadın haklarına aykırı bir şey göremiyorum.
kadın erkek ilişkisinde bazı şeyler muhafaza edilmeli ve belirli seviyelerdeki düzen korunmalı.
yoksa o evlilik düzeni olmadığında ilişki rayından çıkabiliyor.

sen o gün çok çalışacaksındır, adam yemek yapar, sana sürpriz olur falan, onlar ufak tefek hoşluklar, tamam.
ya da yemek yapamazsın, yorgunsundur dışarıdan bir şey istersin, yemeğe çıkarsın falan filan.

ama genel olarak evin düzeni ve aile hayatı, üstelik bir de çoluğa çocuğa karışma meselesi de varsa, bence çok önemli.

sevdiğim adamı kapıda karşılamak, önüne iki tabak yemek koymak beni de mutlu eden bir şey olur sonuçta.
bunu yapamadığında da insanın huzursuz olması normal.
evcimen olmanın kötü olduğunu düşünmüyorum.
ne benim kadın haklarımı ihlal ettiğini, ne de karşımdaki adamı sığıra dönüştürdüğünü düşünüyorum.
evin dışındayken herkes kendi işinde istediğini yapar, isterse kadın şirkettekileri asar keser, ama evde kadın kadın, erkek de erkek olmalı.
"bunu yapınca mı kadın olunuyor?" e, yani.
despot bir düzenden bahsetmiyorum, ama rollerin değişmemesi lazım.

bir de, dediğim gibi yani ben kadın olarak zevk/haz alıyorum bu tip şeylerden zaten.
incilerim dökülmez adamı kapıda karşıladım diye.
  • blatta hiberna  (20.04.17 00:23:25 ~ 00:24:41) 
ben bu soruya patriarka/feminizm tartışmasından bağımsız olarak cevap vereceğim. çünkü sorunun bağlamı gerçekten de bu tartışmadan bağımsız.

öncelikle insanların kendi hayatlarıyla ilgili verdikleri her karar, eğitim seviyelerine bakılarak yargılanamaz. bir yanda prof. bir kadın çocuk büyütmek için işini gücünü bırakabilir, bir yanda da ilkokul mezunu bir çift tamamen toplum tabularını kabullenmeksizin yaşayabilir. eğitim yaşam tercihlerinde bir etken olsa da ''tek etken'' değildir.

ikinci olarak kendi hayatınızla ilgili tercihlerinizi ''modernitenin gereği'' olarak görürseniz, bu hayatı başkalarına da dayatma ya da onları küçümseme yanılgısına düşersiniz. kant 20. yy felsefesinin temellerini kurmasına rağmen köyünden dışarı çıkmayan bir adamdı. sadece bu yönünden yola çıkıp kant'ı yobaz ilan edebilir misiniz?

özellikle duygusal ilişkiler ve aile kurmak gibi konularda (her ne kadar insanlığa dair güncel bilgi ve birikimden yararlanmak gerekse de) insanlar bilimsel yöntemleri değil kendi ailelerine ve çocukluklarına dair bilinçdışı pattern'leri takip ederler. kimse okuyarak çocukluk tramvalarının üstesinden gelemez.

siz hiç ''bilimsel'' bir şekilde aşık olan bir bilim adamı gördünüz mü? göremezsiniz çünkü duygular bilişsel değildir.

bu tarz bakış açılarında patriarkanın hiç etkisi yoktur demiyorum. tam tersine çok etkisi vardır, fakat bu etki düşündüğünüz kadar korkunç bir şey de olmayabilir.

modern toplum yapısı ve kadının özgürleşmesi konuları da gece yarısı mesaileri ve göçmen bakıcılar tarafından büyütülen çocuklar demek değildir. bu kavramların özümsenmesine daha baya zaman var bana göre.

(bu son kısım soruyla biraz ilgisiz oldu. kendi tramvalarını ailesi üzerinden tatmin etmeye çalışıp kendi ailesini tramvatize eden ve bunu feminizm olarak gören algı - ki sizde bu var demiyorum- beni sinir ediyor da ona serzenmişim aslında biraz.
bak bu tam mansplaining oldu işte :)
  • otonomo  (20.04.17 01:07:08 ~ 11:28:36) 
sunumsuz yakalanmak istemeyenler sadece ev hanımları olmuyor işte ne yazık ki... slfjsl istemsizce güldüm çok komik ya :D


  • ma ya  (20.04.17 01:19:26) 
ulkenin onde gelen universitesi ne ki, oradaki arastirma gorevlisi ne olsun...

millet dusune dusune yasamiyor ki...

benim anneme de oyle dedikleri olurdu, o da babam da sallamazlardi - ki, babam gayet agir bir adamdir. hala hastasiyim.
  • e haliyle  (20.04.17 02:08:05) 
sanırım genel bir fikrimi yazacağım ben de, cevaplar için teşekkürler.

öncelikle akademide bulunduğunu belirtmemin sebebi (türkiye'de akademinin durumundan bağımsız olarak), üniversitelerin her şeyden önce eleştirel ve özgür düşüncenin geliştirildiği ve öğrencilere aşılandığı yerler olması gerekliliği. dolayısıyla bu ortamda bulununan bir kadının toplumun biçtiği rolleri bu denli kabullenip, üzerine aksini kesinlikle kabul etmeyişiydi beni asıl şaşırtan. kısa konuşması aşağı yukarı şöyleydi: "eşim benden önce evde olduğu zamanlarda kendimi çok kötü hissediyorum, bence kadın kesinlikle kocasından önce evde olmalı. hocalar anlatırlar bölümde bazen (artık aramızda olmayan, bölümün eski hocaları olan bir çiftten bahsediyor), ali hoca ayşe hocayı erken gönderirmiş eve. saat 4 buçuk olunca 'hadi sen git artık' dermiş ki kendisinden önce evde olsun. kadın önce evde olsun ki kocası geldiğinde kapıyı açıp, karşılasın." bu noktada ben müdahale ettim, sert bir cevap da vermek istemeyerek "onların zamanında belki normal karşılanıyor olabilir ama bence öyle bir şey kalmadı." buna da cevabı "yok yok, bence hala kesinlikle kadın önce eve gitmeli."

bunun kendi yaşamımı modernitenin gereği olarak kabul edip, başkalarını küçümsemekle alakası yok. dilerse ve ekonomik durumları el veriyorsa kadın (veya erkek!) çalışmamayı tercih edebilir. hadi diyelim kendi ilişkisinde de birtakım rolleri üstlenmeyi, kocasından önce eve gitmeyi isteyebilir. ancak bunu çalışma ortamında dillendirip, hele ki aynı pozisyonda çalışan iki insanı örnek göstererek birinin diğerini eve önden göndermesini normal ve doğru karşılamak, kadını toplumdaki yerinde kendi söylemleriyle bir adım geriye itmektir. üzgünüm ama üniversitede öğrencilerle içli dışlı olan birinin bu söylemleri savunuyor ve aksini kesinlikle reddetmesi benim için kabul edilebilir bir şey değil.

yani çalışmayıp evinle ve çocuklarınla ilgilenmeyi tercih etmek farklı bir şey, çalışıp kadının eve daha erken gitmesini savunmak çok farklı bir şey.
  • gmzo  (20.04.17 08:33:25) 
yere dusup kirilan sarap kadehi + 1
krem peynir + 1
gmzo + 1

'Kocamdan önce evde olmak istiyorum' ile 'Kadın kocasından önce evde olmalı' arasında dağlar var gibi geliyor bana. Dişi kuşun yuvayı yapması değil, 'Yuvayı yapanın dişi kuş olmaması çok yanlış, dişi kuş olmalı' diye tutturulması rahatsız ediyor. 'Erkek dediğin ...', 'Kadın dediğin ...'lere katılmıyprum. Her evin kendi düzeni var, bir taraf ezilmedikçe ve hayat müşterek oldukça sıkıntı yok. Halamın eşi erken emekli olmuştu ve halam 60 küsur yaşına kadar çalıştı; evlilikleri de mutlu bir evlilikti. Eniştem halam geldiğinde çayını karıştırıp verirdi. Başka bir mutlu evlilik de teyzeminkiydi; onda da teyzem erken emekli oldu ve eve o baktı. Herkesin kendi mutlu olduğu dinamik neyse odur. Bu kişinin de içinin sıkılması olabilir, 'Niye için sıkılıyor' diyemem, kendi nasıl mutlu oluyorsa öyle mutludur ama "Yok yok, bence hala kesinlikle kadın önce eve gitmeli" empozesine saygı duymuyorum.
  • aychovsky  (20.04.17 08:50:40 ~ 09:03:30) 
''üzgünüm ama üniversitede öğrencilerle içli dışlı olan birinin bu söylemleri savunuyor ve aksini kesinlikle reddetmesi benim için kabul edilebilir bir şey değil.''

siz kabul etmeyin o zaman :) muhtemelen sizin kabul edip etmemenizin de bahsettiğiniz kadın için hiçbir önemi yoktur. ayrıca akademide olan, öğrencilerle içli dışlı olan birisi toplumsal cinsiyet rolleri konusunda sizden farklı düşünebilir, düşündüklerini çalışma ortamında özgürce dile getirebilir (sen ne kadar özgürsen o da o kadar özgür kısaca)

ha gidip derste öğrencilerine bunları anlatıyorsa, diğer insanları yargılayıp rahatsız ediyorsa, herhangi bir şekilde mobbing yapıyorsa filan yorumum değişir tabii ki. böyle durumlar yoksa hazmetmek veya kabullenememeye devam etmek dışında bir seçeneğiniz yok gibi duruyor.

edit: ben kadının kocasından önce eve gelmesi gerektiğini filan düşünmüyorum elbette. ama böyle düşünen birinin böyle yaşamaya hakkı var. böyle düşündüğünü söyleme hakkı da var. aynı şekilde düşünmeyen birine de ya he deyip geçmek ya da ilgili insana karşı kendi argümanlarıyla kendi düşüncesini savunmak düşer.

kimse kimin hangi konuda ne kadar görüş bildirebileceğini belirleyemez. böyle şeylere kalkışmak bence de en hafif tabirle ayıp ve aslında hadsizlik :)
  • otonomo  (20.04.17 08:55:36 ~ 10:44:10) 
Zaten yolda gebermişim, iş yerinde bir sürü insanla uğraşmışım bir de eve gelince "çok açım!" diye sabırsızca bekleyen birini bulmak tüm sinirlerimi hoplatıyor. Biri başimda beklerken iş yapamıyorum. O yüzden kocamdan önce eve gitmeyi tercih ederim.
Niye yemek benim görevim oluyor da eve koşmak istiyorum? Annemden görüp koşullandım, adamın "o nerde bu nerde burası dağınık" diye kendi başına yapıyor gibi gözüküp 2 kat eforla iş yaptırmasından hoşlanmıyorum, adamın duygu sömürüsü moduna geçip "ah ah ne sofralar kuruluyordur sımdi orda burda" diye söylenmesinden nefret ediyorum.
Kociş ciciş oğluş/kızış muhabbeti akademide de, havalı plazalarda da oluyor. Kendileri kadar "süper kadın/süper hizmetli/süper anne" değilseniz yargılayıp, olmayan akıllarından verip, çeşitli şekillerde sizi ezip bastırmaya çalışıyorlar.
"He" deyip geçmek en iyisi, kendi görüsünüzü söyleseniz bile onlar bunu kutsal kişiliklerine saldırı olarak görüp agresifçe şirretliğe başlıyorlar. Gerek yok.
  • Sulfoxaflor  (20.04.17 09:19:07) 
@aychovsky'ye katılıyorum, bunu tercih etmek ve gereklilik olarak görmek bambaşka şeyler.

e adam yumurtayı zor kırıyor, ona bıraksak aç kalıcaz, bu durumda ben de elbette eve erkenden gidip yemeğimi kendim yapmak isterim. ama bunu isteyen bir kadın; yorgun olduğunda ya da canı yemek yapmak istemediğinde "bugün de böyle olsun" diyemiyorsa ya da mesela evin diğer işlerini de kendi yapıyorsa bir dursun ve kadınlığını sorgulasın. sonra yevmiyesini alıp evine dönsün zira bildiğin hizmetçilik yapıyor bu şekilde.

hepsini geçtim; bunu kadın erkek rolüne bağlamak ve bu rollerin sabit olduğunu düşünmek benim için çirkin bir davranış ve şahsen kanımı donduruyor. bana bunu annem söylese "hadi ordan" derim, sevgilim söylese "keyfin bilir" der kapıyı gösteririm.

e o sabahın köründe gidiyorsa ben de gidiyorum? o çalışıyorsa ben de çalışıyorum, ben de para kazanıyorum? herkesin eli ayağı tutuyor? işleri paylaşmak yerine olayı neden "kadının rolü"ne getiriyoruz? sırf çocuk doğuruyoruz diye mi dağıtılıyor bu roller?
  • piremses  (20.04.17 09:24:12 ~ 11:21:50) 
Herkesin kendi ilişki dinamikleri var. Onlarınki öyle demek ki.


  • arnold schwarzeneger  (20.04.17 09:33:10) 
bu cümleyi odanızı temizlemeye gelen bir kadından duysanız muhtemelen bu soru olmayacaktı. meslek fetişizminden kurtulmak gerek. belki akademisyenler özelinde beklediğiniz özgür düşünme gerekliliği bunu da kapsıyordur.


  • misterturist  (20.04.17 10:00:01) 
akademiklere fazla anlam yüklüyorsunuz gerçekten, bir alanda uzman olması örnek kişi ya da düşünceyi temsil edeceği anlamına gelmiyor. zaten üniye gelene kadar öğrencilerin kafa yapısı, karakterleri oluşmuş oluyor. Öyle insanın hayatını değiştiren hocalar ilkokulda, lisede oluyor. Her ikisi yönünden de ülkemiz çok leş malesef. Eşimde akademisyen, prof/yrd doç vs arkadaşları ailecek oturmaya geliyor. bölümdeki prof eşini çalıştırmadığını, kadının yerinin evi olduğu gururla anlatıyor. adamın eşi bana eve eşimden sonra geldiğim için acıyor resmen. sınıf öğretmeni falan olsaydın keşke diyorlar.


  • yue  (20.04.17 10:37:55) 
aychovsky + 1

Eve genelde ben daha erken geliyorum. Dolayısıyla gayet domestik kocamı kapıda karşılıyorum. Üzerini değiştirip gelince beraber yemek yiyoruz (ben hazırlamış oluyorum, çocuklar daha önce yiyor). Ben ondan daha geç eve geldiğimde ise o beni kapıda karşılıyor, üzerimi değiştirip geldiğimde sofra hazır oluyor.

Eve daha erken gelebilmeyi istiyor muyum, evet. Ama bunun sebebi kocama "hizmet edebilmek" değil. Beraber daha fazla vakit geçirebilmek. Bizim evliliğimizin dinamiği bu.
  • SiyamkedisiZorro  (20.04.17 11:19:22) 
[]

90'larda süs olarak örgü elbiseli barbie bebekler?

böyle bir akım vardı değil mi türkiye'de?

i.hizliresim.com


 
her evde var mıydı hatırlamıyorum da, annemin böyle bir bebeği vardı. elbisesini kaybetmiştik kardeşimle onu hatırlıyorum.


  • inheritance  (18.04.17 13:46:57) 
[]

sözlük yavaşlatıldı mı?

diğer sitelerde sorun yok ama sözlük çok yavaş açılıyor bende. sizde de öyle mi?




 
Bende de açılmıyor.


  • desktopu  (16.04.17 18:32:36) 
Ben de giremiyorum.


  • begin again  (16.04.17 18:32:56) 
Açamıyorum.
downforeveryoneorjustme.com burası çalışıyor diyor.
Hakikatten bir engelleme var siteye..
  • quaker  (16.04.17 18:41:44) 
insanlar sandıklarından hayır lehine oldukça olumlu sonuçlar paylaşıyor. çok, çok yavaş olsa da arada açabiliyorum ben. i.hizliresim.com


  • gmzo  (16.04.17 18:47:43) 
[]

üniversitede öğrencilerle iletişim

kısa süre önce araştırma görevlisi oldum, güvenlik soruşturmamı beklerken haftada 2 gün hocalarımın yanında derse girdim. şimdi süreç sonlandı ve tam zamanlı olarak üniversitede bulunmaya başlayacağım.

heves ve heyecan ile birlikte şu aşamada öğrencilerle iyi iletişim kurduğumu düşünüyorum, tatlı tatlı geri dönüşler alıyorum. mezun olalı henüz 3 sene bile olmadı, dolayısıyla hallerinden anlıyorum. iyi anlaşmamız biraz da bununla ilgili sanıyorum. bölüm ve okul itibariyle zor ve yorucu bir eğitim alıyorlar, hatta proje atölyelerinde öğrencilerin özgüvenini ciddi derecede sarsan hocalar da var.

öğrencilerle iletişim kurma, bilgiyi aktarma gibi konularda kendimi geliştirmek istiyorum. sanırım "pedagoji" kavramı bu öğrencilerin yaşları itibariyle çok da bir şey ifade etmiyor. konuyla ilgili tavsiye verebilecek, kaynak (makale, kitap, bildiri, vs.) önerebilir misiniz?

 
Fi dizisini izler misin?

Başrolde olan şahıs da bir hoca ve özgüvenle alakalı şeyler söylüyor.

Yani bu öğretme olayı içinden gelmeli aslında bi insanın, kendini iyi ifade edebiliyorsundur umarım? Daha fazlası için, daha çok bilgi öğren, güncel bilgilere bak, öğrencilere "voov" dedirtecek bilgileri öğren yani. Sana hayran kalsınlar.

Biraz araştırmacı ruh şart
  • MaNOfTheYear  (14.04.17 22:21:45) 
olay basit aslında. üni yaşantında nefret ettiğin hoca profilinden olma. öğrenci-öğretmen ilişkisi laçka olmadan da samimi bir şekilde olabilir. ulaşılamaz olma. kapına gelen birine defol git tarzında kelimeler söyleme müsait değilsindir bunu herkes anlar, kapına gelen çocukları şu saatte gel de öyle yolla.

biraz fedekarlık yap. hangi bölümsün bilmem illaha boş bir zamanın vardır, illaha çok iyi olduğun bir konu vardır. bunun için izin almak gerekir mi gerekmez mi akademik hayat nasıldır bilmiyorum ama 2+2=4'ü öğrenciler anlamadıysa, sen de iyi biliyorsan ve anlatmanda bir sakınca yoksa anlat.

öncelikle söyleyeceğim filmde olay her ne kadar lisede gerçekleşse de bence izlesen birkaç bir şey kapabilirsin.

(bkz: imkansız olasılık)

sen olursun olmaz mısın bilmem ama ben böyle yapardım yani.

edit: hem iş hem eğitim hayatında başarılar dilerim.
  • blue eyes white dragon  (14.04.17 22:32:07 ~ 22:32:30) 
www.edutopia.org

www.readingrockets.org

Bu yazılar daha çok öğretmenler için yazılmış ama sizin için de faydalı olabilir. Örneğin son yazıda "Ask questions requiring short answers." yazıyor.

Bu çok önemli bir şey. Sınıftakiler sizi dinliyorlar mı yoksa uyuyorlar mı ya da dediklerinizi gerçekten anlıyorlar mı yoksa anlıyormuş gibi mi yapıyorlar, bunu anlamak için böyle şeylere ihtiyacınız var.

Öğrencilerin gözünde iyi bir hoca olmak maalesef kitaplardan öğrenilmiyor. 10 üzerinden 1 puanı çok gördüğüm Prof. Dr. hocalar var. Bir akademisyen anlatmaktan korkmamalı. Eşek üstünde ders anlatmamalı. Alanınızı bilmiyorum ama tahtayı etkin bir şekilde kulanmanız gerekli. En basit soruları bile dalga geçmeden, küçümsemeden kimi zaman defalarca açıklamak gerekli. Bunlar bir öğrenci olarak kişisel tavsiyelerim. Öğrenci dostu olursanız size her yerde saygı duyarlar.
  • dissendium  (14.04.17 22:39:52) 
'Teaching Tips' diye bir kitap var, ders anlatma, soru hazırlama, iletişim kurma gibi konularda faydalı. Branşa göre değişecektir mutlaka ama illa ki işe yarar.

Onun dışında mümkün olduğunca öğrencilerin isimlerini öğrenin ve onlara isimleriyle hitap edin. Samimi olun ama sizinle laubali olmalarına izin vermeyin. Bilmiyorum demekten çekinmeyin. Alanınızla ilgili yeni konuları takip edin. Kayıtlar, seçmeli dersler, yüksek lisans, yds, ales, yatay geçiş, yan dal, çift ana dal gibi konularda bilgi sahibi olun, yeni kuralları bilin, öğrenciler böyle konularda kime danışacaklarını bilemiyorlar ve çoğu hocanın böyle şeyler için zamanı olmuyor.
  • opucuk baligi  (15.04.17 00:51:01) 
Harika tavsiyeler için çok teşekkür ederim herkese!


  • gmzo  (15.04.17 10:09:16) 
[]

tezde atıf sorusu

bir enstelasyon sanatçısının çalışmasını örnek olarak kullanıyorum, kişisel internet sitesinde çalışma başlığı altında yazan içeriğe de atıfta bulunmak istiyorum.

enstitünün kılavuzunda metin içerisinde nasıl atıfta bulunmam gerektiğini bulamadım. nasıl olmalı bu? tarih olarak 2017 yazmalıyım sanırım, içeriğe bu sene ulaştığım için. isim olarak da sanatçının ismini mi yazmalıyım?


 
Eger internet sitesinden aliyorsaniz kisinin adini, aldiginiz siteyi kopyala yapistir yapip 'son erisim tarihi 1.1.2017' gibi yazmaniz lazim (hangi tarihte eristiyseniz). Bizim enstitu boyle kabul ediyor en azindan.


  • kassiopeia  (08.04.17 16:12:05) 
[]

kardeşim psikoloji okumayı düşünüyor, babam hukuk diye tutturdu

öncelikle iki alana da hakim değilim. kardeşim hukuk düşünüyordu ama, bugün sonuçlar açıklanınca konuştuk tekrar "hukuktan emin değilim, odtü psikoloji düşünüyorum şu an" dedi. sonra babam aradı, "psikolojiye dönmüş galiba" dedim. babam başladı "psikoloji okuyup ne yapacak, hukuk okusun, sen de o yönde yönlendir konuşurken." diye söylenmeye.

şimdi ben açıkçası kendisinin karar vermesinden yanayım. verdiği karar doğrultusunda da yanında durmayı düşünüyorum. herhangi bir meslekte başarılı olmanın kişinin kendi tercihleri, çalışması ve yaklaşımı doğrultusunda gerçekleştiğini düşünüyorum.

iki tarafı da doğru yönlendirebilmem adına sorularıma gelecek olursak:

1. hukuk okuyacak birinin karakteri hangi yönde güçlü olmalıdır? hangi yatkınlıklar yararlı olur?

2. ikisini de aynı anda değerlendirebilecek olan var mı bilmiyorum ama, iş alanı açısından gerçekten fark çok mu büyük?

3. çifte vatandaşlığımız var, olası bir durumda kardeşimin ileride yurtdışına da gidebileceği bir eğitim almasında yarar var. hukuk bu konuda sıkıntı yaratır diye biliyorum, doğru mudur?

4. böyle bir durumda kardeşe nasıl yaklaşmak gerekir, babaya nasıl yaklaşmak gerekir, tavsiyeleri olan varsa alayım.

edit: 1.sorunun psikoloji versiyonu da geçerli.

 
ayıptır söylemesi, şurada çok güzel yorumladım olayı.

www.eksiduyuru.com
  • kurnaz  (28.03.17 22:11:53) 
Ankara Hukuk'ta okuyan birisi olarak ODTÜ psikoloji diyorum.


  • tahin pekmez yoğurt  (28.03.17 22:12:57) 
@tahin pekmez yoğurt sebebini de açıklayabilir misin?


  • gmzo  (28.03.17 22:14:13) 
hukuk mezunuyum, kardeşim psikoloji. Kesinlikle ikimizin tarzi ve hayat algisi farklı. O daha sakin, bireysel diyolaga yakin ben daha hararetli, daha dışa dönük biriyim. Kardeşim hukuk istemedi, psikoloji okuyor ve bu bölümü okumasi öncelikle cok daha rahat, zevkli. Çifte vatandaşlık demişsin hukukla alakalı ne olursa olsun mesleğini dışarıda yapma olasılığı pek yok. Her ülkenin hukuk sistemi cok farklı.
Ha yüksek lisans,dil egitimi gibi konularda her 2 bölüm için de vatandaşlığından faydanabilir bilmiyorum .
Aslında tamamen karakteri ile alakali bölümler. Hangisine daha yatkinsa onu tercih etsin. Baba hiç karışmasin herkesin kendi geleceği.
  • cabiday  (28.03.17 22:20:03) 
psikoloji okusun, üstelik odtü'de olacak. çok derin bir alan. örneğin psikoloji okuyup sanat terapi alanlarına yönelebilir ki henüz ülkede bakir diyebileceğimiz bir alan. aynı zamanda da keyifli... hukukla filan boğuşmasın, hazır psikoloji istiyorken...


  • chihirovekohaku  (28.03.17 22:20:07) 
1. Hukuk ve psikolojinin her ikisi de insanlarla doğrudan iç içe bulunulan meslekler. İnsanlarla iletişim söz konusu olduğu için her şeyden önce sabırlı bir karakter gerekli. Bir miras davasında taraflar arasındaki sorunları halletmeye çalışırken de, psikolog olarak ailesinden şiddet görmüş bir çocukla konuşurken de sabra ihtiyaç olacak. Hukukçu değilim, sayısal bir bölüm okuyorum. Sadece açık öğretimden iki yıllık hukukla ilgili bir bölüm bitirdim ikinci üniversite olarak. Buna dayanarak güçlü bir hafıza gerektiğini söyleyebilirim. Kanunlar arasında kaybolmamak için iyi bir hafıza gerekli.

2. Hukukun iş alanı daha geniş. Ancak her ülkenin farklı hukuk sistemi olduğu için yurt dışına çıkmak çok kolay olmuyor. Psikolojide yurt dışına çıkmak daha kolay olabilir.

3. Yurt dışında yaşayacaksa o ülkenin hukukunu bilmesi işine yarar ve mesleğini orada yapar. Amerikan hukuk sistemini öğrendikten sonra Türkiye'de avukatlık yapmanın bir mantığı yok. Mesleki birikimle akademik birikim farklı.

4. Dört yıl okuyacak olan kardeşiniz. Vizeye de o sabahlayacak, finale de. Sevdiği bölümü okusun. Babaya yanlış meslek seçiminin ileride yaratacağı sorunlardan bahsedilebilir. Çalışma performansında düşüklük, sürekli mutsuz olmak vb. gibi.
  • dissendium  (28.03.17 22:22:31 ~ 22:23:00) 
Hukuk eski hukuk değil. Her yer avukat kaynıyor. Mesleğin başka bir ülkeye gittiğin zaman geçersiz gibi bir şey. Eğitim bence iyi değil. Okullar aşırı abartılıyor ben 3 yıldır herhangi bir kalite göremedim. Hâlâ ezberci saçma sapan bir sistem var. Sınıflara 400 kişiyi doldurup hocanın ders anlatıp çıkmasına eğitim adı veriyorlar. Hocalarla iletişime bile geöiçemiyorsun.

Hakim savcı olmak hukukun olmadığı ve özgür karar veremeyeceğin bir yerde benim için anlamsız geliyor. Zaten herkesi hakim savcı yapmıyorlar. Bazı vakıfların yurtlarında kalanların isimleri gidiyor ve onlar seçiliyor.
Daha yakınacak çok şey var ama yazmaya üşeniyorum. Hukukun içine görünce eksiklikleri, çarpıklıkları görüyorsun.
  • tahin pekmez yoğurt  (28.03.17 22:22:41) 
Yanlış hatırlamıyorsam İsviçre vatandasiydiniz. Ben de öyleyim.


Galatasaray hukuktan mezunum ki Türkiye'den çıkışlarda en kolay yurtdışı imkanı tanınan okul bizim okuldur. Buna rağmen İsviçre'de herhangi bir yüksek lisans için kabul alamadım, notlarım da gayet iyiydi üstelik. Yüksek lisansı geçtim, mesleği orda sürdürmem çok güçtü. 1 sene boyunca hem babam hem ben araştırdım. 2. Sınıftan itibaren tekrar başlamam gerekiyordu. Isvicre'deki hukuk sistemini anlatmama da gerek yok sanırım.

Velhasıl benim babam psikolog. Zamanında yüksek lisans için İsviçre'ye gitmiş ve orada kalmış. Onun da yonlendirmesiyle, hukuktan da soğumuş olmam sebebiyle bu sene Türkiye'de hukuk alanında yüksek lisans yaparken ayni zamanda psikoloji bölümüne başladım. Çok çok mutluyum. Benim bölümüm burasiymis diyorum. Olası bir durumda da İsviçre'de eğitimime/ meslegime devam edebileceğimı bilmek de ayrıca rahatlatıcı benim açımdan.

Tabii bunda önemli olan kardeşinizin tercihi ama hukuk babanızın bildiği gibi değil artık. İyice ele ayağa düşen bir meslek oldu. İyi bir okuldan kendini geliştirerek mezun olmazsan (ki ben öyle mezun olduğum halde sogudum) hayatın boyunca mutsuz olacağın bir iş yapıyorsun.

O yüzden siz kardeşinizi manipule etmeye çalışmayın, bırakın ne istiyorsa onu okusun.

Şunu da ekleyeyim; dışardan bakınca psikolojinin iş alanı kısıtlı görünüyor fakat öyle değil. Herkes klinik psikolog ya da pedagog vs oluyorlarmis gibi düşünüyor. Hiç tahmin etmeyeceğiniz yerlerde calisabiliyorsunuz ve çok çok geniş alanı var. Türkiye'de imkanlar biraz daha kısıtlı olsa da İsviçre'de bu imkanlar derya deniz. Birebir hem babamdan biliyorum hem de kendimden.
  • fraise  (28.03.17 22:22:50 ~ 22:27:38) 
Psikoloji bölümü mezunu demek ruh sağlığı çalışanı demek olmuyor bunu öncelikle bir netleştirmek lazım. Psikoterapist olmak için yüksek lisans + ek eğitimler gerekiyor. Bunların hepsi para. Yüksek lisans sürecinde çalışması diğer bölümlerdeki gibi mümkün olmayacak. Devlete atanma da şuan mümkün değil gibi bir şey. Mezun olduktan sonra ortalama 70-80 bin tl para harcayabileceksiz okusun. Diğer türlü çok düşük maaşlara çalışır. Bir de 5 sene sonrasında ne olur bilinmez.


  • roe  (28.03.17 22:30:54) 
böyle cümleleri insanlar sert buluyor ama, yapacak bir şey yok.

babanıza çocuğunu rahat bırakıp kendi hayatıyla ilgilenmesi gerektiğini anlatmak gerekiyor. 2017 yılında hala çocuğunun ne sevmesi ne yapması gerektiğine kendisi karar vermeye çalışan insanlar olması üzücü.

not: şimdi anladım, babaya saygısızlık gibi anlaşıldığı için sert geliyor. benim babanıza ve çocuklarının eğitimi için gösterdiği çabaya büyük saygım var. fakat söylediğiniz gibi, sevdiği işi yapmayı bilmemek babanıza ait bir özellik. ama kardeşinizde de olmak zorunda değil. bunu söylemeye çalışıyorum sadece.
  • otonomo  (28.03.17 22:33:32 ~ 22:47:21) 
@otonomo her çocuğun bir birey olarak kabul edilmesi gerekiyor ve bu bizim toplumumuzda genelde sorun oluyor. bana meslek konusunda karışmamıştı ama, istanbul'a göndermek istememişti korktuğu için. karşı durup geldim yine. babam maddi sebeplerden dolayı okuyamamış, bu yüzden canını dişine takarak çalışıp çocuklarına iyi bir eğitim sunmak için hayatını veren bir insan. 53 yaşında ve evden sabahın köründe çıkıp, akşam 8'de dönüyor hala. bunu da sağlıklı bulmuyorum ama bir şekilde fazla müdahaleci davranmasının sebebi de bu. 16 yaşında hiç bilmediği bir ülkeye gidip garsonluk yaparak başlayınca hayatına kişi, çocukları en azından belli başlı sıkıntıları çekmesin istiyor sanırım. "sevdiğin işi yapmak" nedir bilmiyor, yaptığı işi sevmeyi öğrenmiş bir şekilde.

çocuk da tam karar verebilmiş değil, derdim buradan bilgi edinerek karar aşamasında yardımcı olmak. çok güzel cevaplar geliyor, teşekkürler herkese.
  • gmzo  (28.03.17 22:42:42 ~ 22:43:42) 
Odtuyu kazanabiliyorsa psikoloji okumali. Alalede bir okula gidecekse psikoloji yerine sosyal hizmey uzmanligi gelecegi daha acik bir bolum.
Hukuk evet baska bir ulkede meslegini yapamiyor. Odtuden sonra isvicrede yuksek lisans yapsa psikoloji acisindan kendisini cok one gecirir. Ve evet illa klinik psikolog olmasi gerekmez, odtululerin bir cogu gelisimci ya da endustrici oluyor ya da reklamci vs. Bence cok daha ozgur olabilecegi bir bolum var. Ama ilk mezun oldugunda zorlanacagi bir bolum, ki hukuk da oyle aslinda.

  • red g  (28.03.17 22:48:16) 
babam hukuk diye bastırdı, ben ingilizce psikoloji seçtim. götümden terler akıyor okurken, ama zerre pişman değilim. hukuk okusaydım, istemediğim bir bölüm olduğu için pişman olacaktım.
kendi istediği alana yönelmesi konusunda teşvik edin, babanızın değil. psikoloji çok geniş iş olanakları olan bir bölüm, küçümsemesin babanız da.

  • bir nick var benden iceri  (28.03.17 23:11:37) 
bu arada benim de çifte vatandaşlığım var ve yüksek lisansımı yurt dışında yapacağım, araştırdığım ülkelerde ab vatandaşlarına çok ciddi indirimler sağlıyorlar, örneğin hollanda'da yıllık 2bin euro yüksek lisans ücretleri. ve psikoloji adına, yurt dışında yüksek lisans çok şey katar mutlaka.


  • bir nick var benden iceri  (28.03.17 23:13:05) 
istiyorsa okusun hukuk da ben bu türkiyedeki hukuk balonunu anlayamıyorum, evet mezun olur olmaz en aşağı 5-10 bin lira maaşın hazır, ofisin hazır vs. böyle bir ortam mı var sanılıyor? iyi okullarda okuyan arkadaşları tenzih ederek söylüyorum artık isteyen herkes hukuk fakültesi bitirip avukat olabilir, öyle bir durumdayız. zibilyon tane hukuk fakültesi ve kontenjan var her yıl 15 bin kişi mezun okuyor. ve 1 yıllık stajla sınavsız vs. herkes avukat oluyor. boş beleş adam için iyi de çalışkan zeki insanın burdan sıyrılması zorlaşıyor.
iyi bir çevre yoksa iş getirecek, ailede avukat hakim savcı vs. yoksa, ana-baba avukat değilse ki büro ve dava dosyası, müşteri vs. kalsın diye, ben tavsiye etmem. artık herkes hukuk okuyabildiği için bi havası da yok. en boş beleş adamlar bile özelde-sözüm meclisten dışarı- hukuk okuyor, bir havası da kalmadı. ben bile 2 yıl aöf adalet okuyup dgsyle iyi bi hukuk kazanabilirim, özele falan değinmedim bak.
ayrıca türkiye'de insanlarla- hem de problemli insanlarla uğraşacağın bir meslek. adliyelerde hayat mı geçer her türlü insan-iti kopuğu serserisi- var.
yurtdışı kapalı bölüm, boşa okumuş gibi olur. türkiyenin durumu belli sonuçta yurtdışı kartı açık olmalı bence. odtü teknik üniversite diye düşünülmesin iibfsi de beşerisi de çok iyidir. odtü psikoloji gözüm kapalı tavsiye ederim
kız kendisi istiyorsa yapsın, ama hukuk önü açık şöyle havalı böyle ayrıcalıklı vs. diye göndermeyin, yarın öbür gün belki akpli değilse hakimler, bilirkişiler haklı olduğun davayı bile kazandırmayacaklar sana öyle bir ülke artık burası. bi havası da kalmadı hukukun, işletme bizim zamanımızda hukuktan yüksekti puanları çok popülerdi, 3-5 yıla hukuk da aynısı olacak.
  • limoncello  (29.03.17 00:33:59) 
bundan 15 sene evvel hukuk çok düşük puanlı, çok rağbet görmeyen bir bölümdü. cemaat yönlendirmesiyle puanlar yükseldi, ihtiyaç da arttı ama bu grafik geri aşağı doğru gidiyor. her özel üniv de hukuk mutlaka açılıyor.kararı kendi ideallerine göre versin bence.


  • taksici milletin efendisidir  (29.03.17 00:44:55) 
Yillar once ayni duruma dusmustum. Kanip hukuk sectim ve pismanim. Turkiye'de yapilacak is degil. Keske uluslarasi gecerlilifi olan bir sey okusaydim diyorum simdi. Bence cocugu rahat birakin ne istiyorsa secsin. Babayi bu yonde ikna etmek daha mantikli.


  • rusyalı kozmonot  (29.03.17 00:54:43) 
rusyalı kozmonot +1 hukuk seçtim pişmanım. keşke uluslararası geçerliliği olan bi bölümde okusaydım diyorum ben de. hukuk bomboş bölüm türkiye'de. mezunlar asgari ücrete falan çalışıyor. koç, galatasaray, bilkent falan kazanıp yabancı dile hakim bir hukukçu olacaksa ne ala, olmayacaksa yol yakınken psikoloji yazsın, güzel güzel okusun, yurtdışına çıksın.


  • jangbogo  (29.03.17 01:04:25) 
[]

gelinlik ile ilgili sorular

düğün ağustos sonunda. haziran ayında bakmaya başlasam geç mi kalmış olurum? tez yazıyorum da, o sıralarda rahatlamış olacağım. öyle beğendiğim modeli diktireyim gibi bir derdim de yok, hazır beğenip tadilat yaptırırım sanıyorum.

bunun yanı sıra abartılı modellerden hoşlanmıyorum, internetten baktım da a kesim dedikleri uygun gibi geldi. fazla dar kalıpları bana yakışmaz, fazla kabarıklardan da ben hoşlanmıyorum. aşırı pahalı da olmasın istiyorum, gerek yok. kadıköy civarından tavsiye edeceğiniz nereler var? söğütlüçeşme caddesindeki gelinlikçiler nasıldır? yoksa oleg cassini gibi daha kurumsal yerlere mi yönelmeli?

bir de son olarak; kiralamalı mı, satın mı alınmalı?

 
Valla çevremdeki arkadaşlardan gördüğüm kadarıyla "evet" geç kalmış olursun. Arkadaş Mayıs'ta evlendi Ocak-Şubat gibi gittiği gelinlikçiler "Aoaoaaaaa çok geç kalmışsınız hiii" diye dırdır etti. Ha şanslıysan yürürsün ama beğenmezsen uğraşırsın biraz...

A kesim güzeldir. Zaten prenses modelin pek kimseye yakıştığını görmedim. A hem ince hem uzun gösteriyor. Oleg Cassini fiyat performans açısından makul gördüğüm kadarıyla.

Son soru: Valla bu senin kararın. Ama benim bildiğim kiralamaların fiyatı da gereksiz uçuyor. Kiralayacağına satın alıp sonra satman daha karlı olabilir eğer uygun kiralık bulamazsan.
  • lcha  (07.03.17 17:26:52) 
senin için geç değilde, gelinlikcilerde sıra oluyor sıkıntı onların yoğunluğundan doğuyor, zaten son işlemleri düğüne yakın yapıyorlar ama bunun model seçmesi kumaş seçmesi diktireceğin yeri beğenmek derken 'bakma' süreci neredeyse 2-3 hafta sonu sürüyor sonra gelinlikçininde elinde tonla işi oluyor onlar sana ileri tarih veriyorlar bu yüzden..
oleg çok ileri tarihe bitiş veriyor şu sıralar gitmen lazım, çok yoğunlar biz nisan ayında arkadaş için gitmiştik ekimdeki nikahı için belki yetişir bilemiyorum demişlerdi..
arkadaşla oleg ve başka bir gelinlikçiye gidip anladıklarım bunlardı
  • eja  (07.03.17 17:27:01) 
Aysira var söğütlüçeşmede fabrika satış mağazası sanırım. Pek popüler fiyatlar da uygun sayılabilir.
Oleg cassini candır.
Paraya kıyarım derseniz pronovias var, hastasıyım.

Ve evet haziran falan çok geç. Ağustosta evlenecek arkadaşlarım 2 ay önce başkadılar gelinlikçi gezmeye. Aradığınızı bulmak düşündüğünüzden daha zor olacak. Zaman yaratmaya çalışın.
  • bir nick var benden iceri  (07.03.17 17:31:40) 
o dönemlerde yoğunluk olduğu için dikim bile olmasa yapılacak birkaç düzenleme zaman alabilir.
Zamanında Kadıköy'deki birkaç gelinlikçiye gidip beni saçmasapan bir hale getirmelerine izin verip darlandıktan sonra (mağazada ne varsa üstüme koydular,duvaklar akseuarlar,tüller süsler fln) oleg cassini'ye gidip yarım saatte modeli seçtim.
böyle çok sade ve düz modelleri var.

www.olegcassini.com.tr

Şimdiden gidip 1 gününüzü ayırın,zaten beden seçiyorsunuz,en fazla bir prova yaparsınız biter.

edit:bir de online rezervasyon yapın,%10 indirim oluyor.
  • demoniclewinsky  (07.03.17 17:36:12 ~ 17:38:03) 
yani ne bileyim, nişan için elbise bakmaya gittiğimde 3 hafta vardı, kadın "inanamıyorum çok geç kalmışsın insanlar 3-4 ay önce başlıyor bakmaya" demişti de, iki saat içerisinde beğenmiştim elbiseyi. mağaza mağaza gezip gelinlik denersem zaten içim daralır, 3-4 seçeneğe eleyip, oralardan halletmek istiyorum.


  • gmzo  (07.03.17 17:41:18) 
geçen ay oleg cassiniye gittim çok fazla bi araştırma yapmadan. kafamda az buçuk a kesim tipinde bir model vardı. anlattım yardımcı oldular. gecen hafta provalarım bitti gelinliğim elimde. nisan başı evleniyorum. bana da çok geç kalmışsın felan dediler ama şehir dışından geliyorum vs vs deyip sıkıştırdım randevuları. yardımcı oluyorlar yani satış yapacaklar sonuçta.
demem o ki rahat ol. ne kadar strese girersen bulmak o kadar zorlaşıyor.mutluluklar bu arada :)

  • hicgudu  (07.03.17 17:46:19) 
eski duyuruları karıştırırken şurayı buldum, harika işleri var: www.facebook.com

ama özel dikim yapıyoruz demişler. şöyle sade bir model ne kadara mal olur acaba? diktirince çok mu pahalıya gelir fikri olan var mı?
  • gmzo  (07.03.17 18:57:53) 
2 sene önce su modele 4000 demişlerdi kadıköy'deki gelinlikçiler.
www.eksiduyuru.com

Su anki fiyatları bilmiyorum ama ben o kadar para verip sonra istediğim gibi olmazsa diye tırsmıştım.Gerçi oradakiler daha önce yaptıkları modeller,yapamama gibi bir durumları olmaz.Yine de mağazadan almaktan pahalıya gelir diye düşünüyorum.
  • demoniclewinsky  (07.03.17 19:35:51 ~ 19:36:21) 
[]

telefon dolandırıcılarının yakalanmaması

0850'li bir numara var, son günlerde arayıp duruyor. google'da arattım, dolandırıcılarmış. 3 sene önce babam dolandırılmıştı telefon üzerinden, ciddi bir miktar para kaptırmıştı. üzüldük tabii ama insanın boşluğuna gelebiliyor işte, normalde öyle şeylere kanacak insan değil. ev arkadaşım da bir keresinde "şöyle biri aradı, şöyle dedi kart bilgilerimi verdim" diye gelmişti bana. hemen kartını kapattırmıştık, ben diyene kadar olayın farkında değildi.

yani demem o ki ülkedeki her insanın yolu dolaylı veya dolaysız olarak bu pisliklerle kesişmiştir. biz savcılığa başvurmuştuk babamın olayında, bir şey çıkmadı tabii. de neden çıkmıyor? üniversitede araştırma görevlisi olacağım diye hakkımda aylar süren bir güvenlik soruşturması yürütülebiliyor, ama dolandırıcılar yakalanmıyor. o kadar zor mu gerçekten? var mı bu şekilde yakalanan herhangi bir çete?


 
davayı ciddi takip etmeniz gerek.

ve elbette adalet ve kalkınma partimizin olduğu yerde, susun lütfen. bizim adımız zaten adalet. ne diye hala arıyorsunuz onu?
  • market_arabasıyla_terör_estiren_trafik_canava  (06.03.17 14:30:28) 
Organize suç örgütü bunlar. Sadece kendi aralarında değil, başka kurum ve kuruluşlar ile de organize olmuşlar bence. Yakalananlar zaten beş dakika sonra salınır geri. Tek çare düzenli uyarı yapmak eş dost akrabaya.


  • hasmetizm 2046  (06.03.17 14:48:39) 
[]

Nereye taşınalım?

6 senedir kadıköy'de yaşıyorum, yaza evleneceğim ve nişanlımın da benim de işimiz avrupa yakasında olacağı için avrupa yakasına taşınmayı düşünüyoruz ama emin de olamıyoruz. benim iş yerim fındıklı'da, nişanlımın şişli'de halide edip civarında (grand cevahir oteline yakın). çağlayan metrobüs durağına yürüme mesafesinde olduğu için kadıköy hala bir seçenek, ben de vapurla geçebilirim. ama her gün metrobüs kullanmak da işkenceye dönüşebilir.

avrupa yakasında nereleri düşünebiliriz? arkadaşım halide edip tarafına taşındı daha yeni, buraya gelin diyor ama bilemiyorum kadıköy'den sonra sevebilir miyiz? şişli ve beşiktaş civarı var genel olarak aklımda, bütçe max. 2000.


 
beşiktaş olabilir ama ortaköy ulaşım açısından sıkıntı, merkeze bakabilirsiniz.


  • senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine  (01.03.17 00:27:41) 
kadıköy'den sonra sevebileceğin çok az yer var. alışkanlıkları değiştirmek çok zor ama kadıköy çok başka. şahsen kadıköy yine de ilk tercihim olurdu. tabi eşinizin tercihi de kararınızda etkili olacak. şimdiden hayırlı olsun, bir ömür mutlu olun.


  • burty  (01.03.17 00:30:24) 
ben de Kadıköy diyorum.
ne tarz bir yer aradığınızı bilemiyorum, ama bütçe nedeniyle istediğiniz gibi bir ev bulabilir misiniz emin değilim.
fiyatlar çok uçmuştu bir ara.
ben olsam Kadıköy'den ayrılmak istemezdim.
  • blatta hiberna  (01.03.17 00:36:46 ~ 00:37:40) 
kadın tarafı eşiniz ise her gün metrobüs kullanmak ekstra eziyetli olur onun için, kısa mesafe bile olsa. zira ben her gün metrobüs kullanmamak için bedava kaldığım aile evinden 1700 kira verdiğim bir eve taşındım. ne tacizler ne eziyetler yaşadım. sırf bunun için işe yakın oturulması taraftarıyım.


  • bir nick var benden iceri  (01.03.17 00:36:52) 
Yerinizde olsam Kadıköy'de kalırdım. Fındıklı'ya zaten vapurla geçilir. Şişli için de müstakbel eşiniz yeni yapılan Kabataş-Mecidiyeköy metro hattını kullanabilir.


  • zombi  (01.03.17 00:39:25) 
Kadın tarafı benim. Yani idare edecek bir araba da alınabilir tabii de her gün köprü trafiğine girmek de dert.


  • gmzo  (01.03.17 00:40:47) 
Kadikoy'de kalinir bence.

Marmaray + metro da yapabilir nisanliniz.

Ya da besiktas'a vapur, oradan otobus ya da eminonu'nden otobus vb. Cok secenek var, metrobus tek secenek degil yani.
  • kuehles blondes  (01.03.17 02:41:37) 
[]

başarılarımı şansa bağlayan insanlara verilecek cevap

öyle über başarılara sahip değilim, kimi zaman da hakikaten şansımın da yardım ettiğini düşünüyorum ancak kendime çok inanarak ve gıkımı çıkarmadan çalışarak elde ettiğim birkaç başarı var. örneğin lisans sürecinde iyi bir cv ve portfolyo yaratarak daha okul bitmeden görece iyi bir maaşla çalışmaya başlamak, alanımda çoğu ofisin sıcak bakmadığı part time çalışma şartıyla lisans sonrasında iyi maaş veren bir ofise kendimi kabullendirmek, bu esnada ağır bir programda yüksek lisans yapıp bilimsel yayın yapmak, son olarak da ülke sınırları içerisinde hayal edebileceğim en iyi akademik kadroyu kazanmak gibi.

dediğim gibi, bunlar aslında birçok insanın ulaşabileceği ama tembellikten es geçtikleri şeyler. örnekleri de bunun anlaşılması için verdim. çoğu arkadaşım ret yiyecekleri korkusuyla part time çalışmayı talep etmiyorlar bile, bunun sonucunda da "çalıştığım için yüksek lisansa vakit ayıramıyorum" ya da "yüksek lisans yaptığım için çalışamıyorum" deyip geçiyorlar. ya da birçok kadroya zaten giremeyeceklerini düşündükleri için başvurmuyorlar bile.

bense bu süreçte sırf istediğimi elde etmek için birçok ofise başvurdum, kimi zaman direkt kapılarına dayandım. istediğim kadro olana kadar birçok kadroya başvurdum. insanlar haftasonu gezerken dersime çalıştım ve yurtdışında konferansa gidebilmek için harcama yapmayıp evde oturdum. ancak süreçlerim sonlanınca insanların gözünde tüm bunlar yok oluyor ve her şey kucağıma düşmüş gibi davranıyorlar. "senin şansın iyidir zaten", "yine şansını konuşturdun" gibi laflar ediyorlar - başta ev arkadaşım olmak üzere. ben de kendimi övmeyi de katiyen sevmediğim için nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum ancak verdiğim emeğin görmezden gelinmesine çok sinirleniyorum.

böyle yaklaşımlarla siz de karşılaşıyor musunuz? bu yaklaşımların altında kötü bir niyet olduğunu düşünmüyorum ama insanlar neden başarıların kolayca elde edildiğini sanıyorlar? bir daha birisi bir başarımın karşısında "şanslısın" dediğinde ne diyeyim?

 
Her şey istediğin gibi olduysa şanslısın demektir. Buradaki şans kelimesinin tesadüfi olarak başarı elde etmek anlamına geldiğini düşünmüyorum. Birçok başarılı insan sırf siyasi görüşleri nedeniyle üniversitelerden atılıyor. Onlar başarılı olabilirler ama böyle bir yönetimle karşı karşıya kalmaları onların şanssızlığı. Biri bana çok şanslısın dese "aynen, işler iyi gidiyor, sıkıntı yok şimdilik" derdim.


  • dissendium  (28.02.17 02:14:29 ~ 02:15:17) 
azımle osuran kayayı deler ...


  • Caaannn  (28.02.17 02:15:12) 
sen objektif olamıyor olabilirsin kendine karşı.

şöyle bir gerçek var. ister inan ister inanma, bana söv.

Diyelim mimarlık okuyorsun, o mimarlık okuma sürecinde ailenden full destek görüp, okumuş bir ailede yaşayıp az problem ve az karışma ile okuyan birinin yaptıklarını yapması bana çok garip gelmiyor. ben başardım, ben yaptım etc. elbette ben adamın başarılarına tek laf etmem ama bu noktada onun olduğu kadar ailesinin bir hediyesi ona.

umarım anlatabilmişimdir.

bir holding sahibinin oğlu harvardda okuyup bitiriyorsa bu çocuğun başarısı kadar aileninde başarısıdır, o ortamda olmayıp becerebilmek çok daha fantastik bir şey.

o adam o portfolyoyu hazırlayacak ortam bile bulamamış olabilir. o tembellik dediklerin bazen bilgisizlik, ailenin vizyonsuz olması, çevresinde yol gösterebilecek tek bir insan olmaması gibi durumlarında nedeni olabiliyor.

bende senin gibi yargılardım insanları eskiden ama bu doğru değilmiş.
  • kurnaz  (28.02.17 02:15:54) 
@kurnaz dediğini anlıyorum tabii ki, saydıklarımı zaten birçok ortalama insanın başarabileceğini yazımda belirttim. hatta bu nitelikte olduğu için insanların şans olarak adlandırdığını garipsediğimi ifade etmeye çalıştım. ancak ben kimseye istediği bir şeyi elde ettikten sonra "çok şanslısın" dediğimi hatırlamıyorum.

@dissendium eninde sonunda oldu ancak aynı kadroya iki buçuk sene önce de başvurdum ve başka birisi alındı. o zaman şanssızdım, şimdi şanslı mı oldum yani? her şey istediğim gibi olsaydı o zaman alırdım kadroyu.
  • gmzo  (28.02.17 02:24:44) 
@gmzo, en son gelinen noktaya bakacaksın. Şu anda o kadroya girmiş olduğun için şanslısın. Arkadaşların bunu bildikleri için sana şanslısın diyorlar. Bu konuşma o zaman yapılsaydı arkadaşların belki de sana "ne kadar şanssızsın" diyeceklerdi.


  • dissendium  (28.02.17 02:35:11) 
@dissendium bu denli kaderci yaklaşımla hayat çok zor olur bence. kısmet deyip geçiyor muyuz o zaman? bana sorarsan o zaman yetersizdim kadro için.


  • gmzo  (28.02.17 02:39:07) 
bir de yalnızca kariyer açısından düşünmemek lazım. sağlık açısından ele alacak olursak, pcos ve buna bağlı insülin direncim var. düzenli spor, sağlıklı beslenme gibi şeylerle ikisinin de üstesinden gelmem mümkün. ancak yeterli irade gösteremediğim için kurtulamıyorum ikisinden de. şimdi insanlar bu rahatsızlıklarımın olmasına şanssızlık diyecek, bence değil. bu konuda iradem yok ve gerekli çabayı göstermiyorum, o kadar. yoksa herkesin karşısında fırsatlar da çıkıyor, sıkıntılar da. bunlar karşısındaki tutumumuz bence hayatımızın yolunu çiziyor.


  • gmzo  (28.02.17 02:46:04) 
@gmzo, kadercilikten bahsetmiyorum. Şans diye bir şeyin gerçekten var olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini söylüyorum. Kadro için mülakat yapan hocalardan birinin o gün mutlu olması bir şanstır. Mülakatta söylediğin her şeye olumlu yaklaşır. Bir hocanın günü kötü geçmiştir. Tek bir yanlış lafında seni gözden çıkarır. O gün hava güneşlidir. Enerjin yerindedir ve mülakatta hiç takılmadan kendini açıklarsın ve sorulara yanıt verirsin. Çok komik geliyor ama sırf boş vaktinden dolayı keyif almak için izlediğin filmden bile bir şey öğrenirsin ve bu şey seni kararlı yapar. Diğer bir aday vakit bulup film izleyemediği için, kitap okuyamadığı için yeterli motivasyona sahip olamaz. Her şeyi şansa tabii ki bağlayamayız ama bu hayattaki tüm değişkenleri kontrol edemeyeceğimiz de açık. Bunun kaderle hiç ilgisi yok. Bunlar tamamen yaşadığımız dünyanın bize sunduğu doğal sonuçlardır. Sen diyorsan ki ben böyle şeylerden nefret ederim, şans diye bir şey yok, o zaman sana şanslı diyenlere güler geçersin.


  • dissendium  (28.02.17 02:53:52) 
@dissendium zaten biraz da bunları tartışmak adına açtım duyuruyu ve bence çok da iyi oldu, kendi düşüncelerimi de toparlayabiliyorum. neyi nasıl tanımladığımızla alakalı işte, bahsettiğin değişkenler elbette var ama bunlar yalnızca birtakım tesadüfler. milli piyangoyu kazanmak bir tesadüftür örneğin, parayı nasıl kullanacağın ve bu tesadüfü olumlu bir yöne çevirip çevirmeyeceğin sana bağlıdır. haberlerde sokakta yaşayan eski kazananlar gösterildiğinde insanların aşırı şaşırması çok fazla şans diye tanımlanan şeye inanmalarından dolayı diye düşünüyorum örneğin.


  • gmzo  (28.02.17 03:04:44) 
Bahaneciler her zaman başkalarının başarılarına bok atar. Sayısal üstünlük de onlarda olduğundan bir birlerini pohpohlayarak huzura ererler. Takmayacaksın, işine bakacaksın. Neticede harekete geçecek özgüven ve azme sahip olmadıklarını kendileri de gayet iyi biliyor.


  • arnold schwarzeneger  (28.02.17 09:26:09) 
konuyu biraz araştırdım ve denetim odağı olarak adlandırılan bir konuya denk geldim. kabaca yaşamları üzerinde kontrolü olduğuna inananlar ve başarı/başarısızlık durumlarını kendilerine bağlayanlar içsel denetimli, bu tür durumları dış etkenlere bağlayan ve şansa inananlar dışsal denetimli olarak adlandırılıyormuş.

ilgisini çeken varsa okuyabilir: www.tavsiyeediyorum.com
  • gmzo  (28.02.17 12:30:51) 
@gmzo

ortalama imkanlara sahip turk insani kendi tembelligini ve yapmamak icin buldugu bahaneleri bir kenara atip bu 'sans' isini cok kullaniyor bence. ben katiliyorum.
sans diye bir sey gercekten var, ona kimse bir sey diyemez ancak o sansi bir anlamda 'yaratabilmek' onemli. yoksa kimse kimseye - hele de ortalama imkanlara sahip insanlara - altin tepside bir sey sunmuyor.

sen o mulakatta yetkin oldugunu gostermeseydin, o mulakata yetkin olarak gitmeseydin, hoca istedigi kadar 'iyi gununde' olsun alinmazdin. ancak insanlarin, yeterli zamani ve emegi vermedikleri icin yapamadiklarini gormemek adina, senin yetkin oldugunu degil, hocanin o gun iyi gununde oldugunu dusunmek islerine geliyor.

ayrica, benim gordugum ve hoslanmadigim, asagi yukari benim kadar imkani oldugu halde yapmayanlar 'cok sanslisin' diye bahane uretiyor esasinda.

@dissendium sana laf carpmak icin soylemedim, cevaplara goz gezdirdigimde en son o ornek verildigi icin soyledim. yanlis anlasilma olmasin.
  • kassiopeia  (28.02.17 13:03:57) 
yav he he - boyle demen gerekiyor.

ev arkadasin seni hem sevip hem kiskaniyor olabilir. ama bir sure sonra zaten ayiracaksiniz yasamlarinizi. tartisip gerilmeye gerek yok. cok canini sikiyorsa bir kere daha sert bir uslupla biraz laf sokarak bunun senin emeginin sonucu oldugunu ifade edebilirsin. insanlar gozlerine sokulmazsa anlamiyor bazi seyleri. sen mutevazi takiliyorsun belki ama obur tarafta daha az calisiyor olmasina ragmen surekli ay cok calisiyorum, ay cok yoruldum, ay nasil bitecek bu isler deyip duran biri daha cok calisiyor saniliyor. yani bir yandan aldigin bu yorumlar biraz da senin davranislarinin, yarattigin alginin sonucu. insanlar senin duymalarini istedigin seyi duymayacak. ya hic umursamamayi ogrenmelisin, ya da illa ki bu sans konusunun kapanmasini istiyorsan davranislarini, sozlerini, yorumlarini vs. degistirmelisin. cok calisiyorum, cok yoruluyorum tarsi soylemleri artirman gerek.
  • jimicik  (28.02.17 13:31:25) 
Ortalama insanlardan farklısın, çalışkansin,fedakarsin, daha zekisin ve bunun farkındasın. Başarılar elde etmişsin ve bunun diğerleri tarafından da farkedilip takdir edilmesini istiyorsun.

Maalesef insanların %90i başkalarının mutluluğu ile mutlu olmuyor. Başına kötü bir şey gelince herkesin dikkatini çekiyorsun. Ve belki diğerleri iyi ki onlara değil de senin başına geldi diye seviniyorlar. O yüzden asla başarın ya da mutluluğun nedeniyle başkalarının seni tebrik edeceğini sanma. Ben iş hayatına yeni girdim ve son zamanlarda bu konuda farkındalığım çok arttı. Herkes yüzüne gülüp arkandan birbirinin dedikodusunu yapıyor. Kimse senin iyiliğini istemiyor buna emin olabilirsin. Sadece ailen ve çok yakın arkadaşların haricinde. Ben de artık savunma geliştirdim. Gerçek dostlarım ve ailem dışında kimseyle başarilarim ya da mutluluklarım hakkında konuşmuyorum. Çünkü uzerine negatif dusunceler toplamaktan başka bir işe yaramıyor.
  • betsy  (28.02.17 13:48:43) 
"Şans değil, alın teri" diyebilirsin. İlla açıklama yapmak zorunda değilsin, yaptığın şeylerin görmezden gelinmesini takıntı etmemeye bak.


  • peggy  (28.02.17 13:53:25) 
Buradaki şans kelimesi hala ısrarla yanlış anlaşılıyor. @gmzo'nun arkadaşları onun yanında olduklarını belirtmek için ne kadar şanslısın diyor. Kötü bir durumda ona ne kadar şanssızsın deselerdi bu da bir desteği belirtecekti.

@kassiopeia, birilerinin hocanın iyi gününde olduğunu düşünmeleri neden onların işlerine gelsin ki? O kişilerin bundan ne kazançları var? Kaldı ki @gmzo'nun arkadaşları onun akademik yeterliğini ölçecek bilgi birikimine sahip olmayabilir. Bu durumda ne desinler ki? Arkadaş sohbeti sırasında şanslısın demişler. Laf çarpmadım diyorsun ama her cümlemi yorumlamışsın kendine göre.
  • dissendium  (28.02.17 13:59:29) 
Gercekten bu kadar onemli mi?


  • eksimeksi  (01.03.17 07:56:44) 
"he şans. çok şanslıyım valla" de.


  • alperz  (01.03.17 08:02:04) 
[]

vitamin d

aile hekimine gidip kan değerlerime baktırmıştım, d vitamini eksik çıktı (9). doktor süt, yumurta yiyorsundur zaten vücudunda d vitamini var aslında ama yeteri kadar güneş almadığın için sentezlenmiyor dedi. o yüzden vitamin yazsam bir işe yaramaz, güneş almaya bak dedi.

gerçekten takviye işe yaramaz mı? bu mevsimde nasıl güneş alayım ki?


 
güneşten kasıt panama sahilinde 6 saat yatmak değil, gündüz olunca etrafını görmeni sağlayan ışık zaten güneş ışığı; tenine değmesini sağlarsan yeterli olur kış için.


  • baba jo  (14.02.17 11:52:07 ~ 11:54:04) 
Güneş 50 dereceden büyük açıyla geliyorsa d vitamini alırsın evet. Fakat kışın bu mümkün değil. D vitamini ürettiren Uvb ışını 50 dereceden sonra dünyaya değiyor. Bahara kadar ampulle veya damlayla idare etçen.


  • mandalina kokusu  (14.02.17 11:57:22) 
benim de 10 çıkmıştı. vitamin yazdı, kullandım, normalleşti. neden yazmamış ki ilginç.


  • pide  (14.02.17 12:10:18) 
Kan testini kendi hekimimden istedim, bugün sonuçları almaya gittiğimde yoktu başka bir hekimle görüştüm. Yarın tekrar gidip kendi hekimimle de görüşeyim olmadı. Yani takviye alınabiliyorsa neden sıkıntısını çekeyim ki?


  • gmzo  (14.02.17 12:14:31) 
[]

iç mimarlık hizmet ücreti

bir arkadaşımın yakını yeni ev alıyormuş, benden salon (bir de banyoya tasarlanacak bir dolap) için danışmanlık + proje hizmeti almak istiyorlar. uygulama bana ait olmayacak.

çok uçuk bir şey yapılmayacak, bir duvara alçıpan tv ünitesi, asma tavan ve aydınlatma tasarımı, tavana ve üniteye gizli aydınlatmalar filan tasarlanacak, tv'yi duvarla hemyüz yapmak istiyorlar. bunların dışında mobilya seçimi, renk konusunda da danışmanlık istiyorlar. müteahhitin halihazırda belirlediği bir parke var ama çok pahalı olmazsa duruma göre onu da değiştirebiliriz diyorlar.

ev darıca'da, ben kadıköy'deyim. bir gün gidip göreceğim ve yüz yüze görüşeceğiz aileyle. sonrasında 2 alternatifli tasarım + 3 boyutlu görselleştirme hazırlarım, gerekirse revizyonları olur, kesin kararlarla birlikte ustalara iletebilecekleri detay çizimlerini gerçekleştiririm. salon 25 m² kadar.

1500 tl istemem uygun olur gibi geldi ama, daha önce böyle bir şey yapmadığım için de bilemedim. şimdiye kadar ofise bağlı olarak çalıştım sadece, herhangi bir şey için fiyat teklifi bildirmedim. nedir bu işin piyasası?

 
2000 isteyebilirsin, en azından pazarlık falan yaparlarsa istediğin fiyata düşer. bize amerikan mutfak+salon 5000 almıştı ve çizimler dışında bir şey yapmadı, zaten alkol problemleri vardı ve çalışmaya devam etmedik. yer ankara.


  • kayranin kedisi  (13.02.17 16:18:11) 
Bence 2500 TL iste, pazarlıklık da pek bir iş yok. Ucuza iş yapmayın piyasada. İşinde iyiysen, fiyat düşürecek, ucuza çalışmak için bir sebebin yok.
Sen de bilgisayar başında oturup kafa patlatacaksın, çizim yapacaksın ölçü ayarlayacaksın.
Emeğinin karşılığını bil. Çizimleri de asla iş bitmeden işverene bırakma.
  • oldcosmos  (13.02.17 17:08:00) 
@oldcosmos piyasayı düşürmemek lazım tabii ki. sürekli yapacağım bir iş değil, şu an boş vaktim ve paraya ihtiyacım var. iç mimar değil mimarım, yaklaşık kaç günlük işim olacağını hesaplayıp ofisten ayrılmadan önceki maaşıma oranladım. o yüzden ofislere göre düşük kalmış olabilir tabii ki, piyasayı bilmiyorum hiç.


  • gmzo  (13.02.17 18:52:24) 
[]

referandumda ikamet dışında oy kullanmak

şu sıra hayatımda zamanlamalarla ilgili ciddi sıkıntı var. önce bir vakıf üniversitesinde arş.gör.lüğü kazandığım için işimden istifa ettim, sonra devlet üniversitesini kazandım ve güvenlik soruşturmasını beklemem gerektiği için işsiz kaldım.

şimdi de 16 nisanda kuzenimin düğünü var memlekette, referandum da o güne denk geldi. güvenlik soruşturması ikametin olduğu adreste yürütülüyor, dolayısıyla istanbul'dan memlekete (denizli) aldıramıyorum ikametgahımı - sıkıntı çıkabilir. e referandum günü denizli'de bulunmak zorundayım ama oy kullanmazsam kendimi çok, çok kötü hissedeceğim. ikinci ikamet adresi, geçici ikamet bildirimi gibi bir oluru var mı acaba bu durumun? ne yapacağım?


 
ya ikameti aldırırsın ya da oy kullanamazsın. hiçbir seçimde dediğin gibi bir şey olmadı.


  • cekilmis gayfe  (11.02.17 12:43:33) 
en iyisi oyunu kullandıktan sonra uçakla denizli'ye gitmen. bilet fiyatları şu an çok yüksek değil. oy kullanma sabah 8'de başlar bi değişiklik olmaz ise. erkenden oyunu kullanıp düğün saatine göre uygun bi uçuş bulup gidebilirsin. pazartesi günü biletler daha da uygun. dönüş biletini de pazartesiye alır ortalama 200 tl zarar ile kendini kötü hissetmemiş olursun.


  • spirit crusher  (11.02.17 12:54:17) 
Sanırım denizlide sandık görevlisi olursanız (müşahit değil, para alan görevli) denizlideki görevli olduğunuz sandıkta oy kullanırsınız, tabi ilçedeki bir parti başkanlığında tanıdığınızın falan olması lazım ve o görevi düzgünce yerine getirmelisiniz.


  • atom karincanin torunu  (11.02.17 14:37:23) 
[]

Datça Konaklama Tavsiyesi

Balayı için Ağustos sonu 2-3 gün Selimiye, 2-3 gün de Datça düşünüyoruz. Selimiye'de kalacağımız yeri ayarladık, Datça'da nereden ayarlayalım bilemedik. Araba olacak, Palamutbükü çok övülüyor, araçla da mutlaka gider görürüz ancak kum sahilleri daha çok seviyoruz.




 
meraktan soruyorum kusura bakmayın; selimiye'de nerede kalacaksınız paylaşabilir misiniz özel değilse?
datça merkez'i bilmiyorum. palamutbükü güzel bir yer ama son zamanlarda gitmedim; düzgün konaklama imkanı var mı bilmiyoum.

  • nigeo  (08.02.17 20:13:27) 
datça demek sükunet demek, bükler ise daha da sükunet demek. bence datça merkezde kalın, çoğu mekan denize sıfır konumda zaten. palamutbüküne ise gezmeye gidersiniz. zaten yolu da çok iyi değildi en son gittiğimde hala değiştiğini sanmıyorum.


  • nihilanth  (08.02.17 20:35:40 ~ 20:35:49) 
@nigeo kekik butik otel'i ayarladık, baya hoşumuza gitti
www.kekikotelselimiye.com

  • gmzo  (08.02.17 21:20:06) 
peki eski datça nasıldır? güzel taş evleri butik otele çevirmişler o ilgimi çekti ama.


  • gmzo  (08.02.17 21:21:23) 
palamutbükü baya hayal kırıklığı yaratır. arabanız varsa 1 gün basar gelirsiniz yeter kalmaya değmez. kalmayınca geceleri nefis bi kokoreççi çıkıyor onu kaçırırsınız en fazla. hayıtbukunde kalmak daha iyi.


  • glide  (08.02.17 21:34:23) 
ha araçliysan hakkaten tercihin eski datça olmalı. fiyatlar hakkında bilgim yok ama fahiş olmayacağını düşünüyorum. güzel taş evlerde kalıp her gün farkli bir koya gider gelirsiniz. yemişim palamutunu hayitini


  • glide  (08.02.17 21:41:37) 
palamutbükü ada pansiyon.


  • babilbaligi  (09.02.17 10:19:20) 
[]

aynı anda iki kadro kazanma ve işlerin karışması

geçen ay bir vakıf üniversitesinin araştırma görevlisi kadrosunu kazanmıştım. bir ofiste çalıştığım için ve ihbar sürem olduğundan dolayı, 8 şubat'ta başlamak üzere görüştük, henüz herhangi bir sözleşme imzalanmadı.

sonra mezun olduğum devlet üniversitesi kadro açtı. ona da başvurdum, salı sınava girdim, bugün açıklandı kazanmışım! sevinçten ağladım tabii ki ama benim durumlar çok karıştı, dışarıdan fikir lazım.

- önümüzdeki p.tesi ofisteki son günüm, sonrasında yıllık iznim filan olduğu için gelmeyeceğim ancak son sigorta girişim 7 şubat'ta yapılacak diye konuştuk.

- önümüzdeki çarşamba denizli'ye gidiyorum, nişanım var. mutlaka gidiyorum o yüzden :)

şu an devlet memurlarında güvenlik soruşturması yapılmadan atama gerçekleşmiyor. 2-2.5 ay en az yazanlar var internette. şimdi ben ne yapayım?

ofisle görüşüp beni biraz daha çalıştırın mı diyeyim?

cepten para mı yiyeyim atama gerçekleşene kadar (evleneceğim için tercih ettiğim bir şey değil, para lazım). bir ihtimal süreci ailemin yanında memlekette geçirerek, harcamaları minimuma indirmeyi deneyebilirim.

yoksa vakıf üniversitesine başlayıp, atamam gerçekleşince kaçayım mı (bu da etik değil)?

 
vakıf üniversitesi için yedekte bekleyen kişiyi düşün. onun hakkının yanmasını umursuyorsan vakıf üniversitesini pas geçip ailenin yanında takıl bir süre. umursamıyorsan ve prosedür olarak mümkünse vakıf üni.'ye gir, ardından devlete geç.


  • zgrydn  (19.01.17 17:02:10) 
fizyoterapist bir arkadaşım kasımda atandı halen göreve başlayamadı. güvenlik soruşturması devam ediyormuş.

diğer konularda bir fikrim yok :/
  • belkider  (19.01.17 17:03:36) 
Devlete gir. Vakıf üniversitesinde ısrar etme.


  • yaren  (19.01.17 17:03:51) 
Vakif universitesi sozlesmesinin sartlari agir olabilir, hic imzalama bile. Guvenlik sorusturmam taaa 2014'te 2 ay surmustu (ki normal insanlarin 10 gun suruyordu). Ben olsam devleti beklerdim sanirim. Su anki is yerin idare edebilirse bence konus.


  • evrim halkasi  (19.01.17 17:10:00) 
bildiğim kadarıyla bu güvenlik soruşturması tahmininden uzun sürebilir. ara sıra memurlar.nete giriyorum da öyle bir durum var.
en önce kendini düşünerek, kimseyi de mağdur etmeden(ne kadar mümkünse)onu yap derim.
ayrıca hem evliliğin, hem sınav sonuçların için tebrikler
  • limoncello  (19.01.17 17:31:05) 
önce ofisle bir görüş bakalım.
senin yerine birini aldılar mı? senin biraz daha kalman işlerine geliyorsa belki kal diyeceklerdir.

  • niye ama  (19.01.17 17:34:04) 
Çevremden fikir aldım, insanlar genel olarak vakıf üniversitesindeki kadromu hemen yakmamamı öneriyorlar devletin işleri belli olmayacağı için. Yarın bir sözleşme örneği isteyeceğim.

Aklıma takılan bir konu var. Pazartesi gidip belgelerimi devlet üniversitesine teslim etsem, süreci başlattıktan sonra vakıf üniversitesinde çalışmaya başladığım için sıkıntı çıkar mı?
  • gmzo  (19.01.17 22:07:30) 
vakıfta başka, sonuçta özel sektör istifa edip gidersin.


  • nuisance  (19.01.17 22:27:10) 
Kazandığın devlet üniversitesi 50/d kadrosuna atama yapıyorsa, yine bir gün işsiz kalacaksın demektir. Devlet'e kapağı attım diye düşünme.


  • piotr  (20.01.17 14:37:21) 
[]

ingilizce cümle çevirisi

şunu çevirebilecek olan var mı? beynim yandı.

"concept"in tanımlarından biri.

"Mental representations that encode sets of attributes that describe real
or imaginary classes of items, processes or relationships."

 
gercek veya hayali nesne siniflarini, surecleri veya iliskileri tanimlayan ozellikleri kodlayan zihinsel tasvirler.


  • robokot  (15.01.17 12:20:28 ~ 12:22:39) 
[]

penti'deki korseler

iş görür mü? amaç fazla sıkmasın ama biraz toparlasın.

örnek:

www.penti.com
www.penti.com
www.penti.com
www.penti.com

 
penti değilde ten'in korseleri efsane :)
bende şu ürün var 1,5 yıldır acayip severek kullanıyorum:
www.ten.com.tr
özellikle tüm gün giyilebilir serilerini öneririm. alan arkadaşlarımda çok memnun kaldı.
  • yue  (11.01.17 10:15:13) 
Pentinin Kore'leri çok kötü alma


  • fasulyek  (11.01.17 10:36:04) 
2tane aldım vakti Zaman'ında ikisi de çöp.


  • fasulyek  (11.01.17 10:37:02) 
@yue kadıköy tarafında ten ürünleri satan bir yer var mı acaba bildiğiniz?


  • gmzo  (11.01.17 10:49:18) 
@gmzo
facebook sayfasından sor anında ilgileniyorlar. ben küçük bir yerde yaşadığım için denemeden almıştım, hangi beden sipariş edeceğimi falan da yardımcı oldular.

  • yue  (11.01.17 12:33:25) 
[]

analog kamera enstantene sorunu

ağustos ayında aldığım minolta x-300 kameramın perde hızında bir sorun var gibi hissediyorum. şu an içinde film olduğu için açıp kontrol edemedim, ama 1/30'dan itibaren (1/30, 1/60, ...) tüm enstantene ayarlarında perde hızı aynı kalıyor gibi hissediyorum sesinden. sanki hepsini 1/500 veya 1/1000'de çekiyormuş gibi. düşük enstanteneleri denedim, onlarda sorun yok gibi. bulb modunda da sıkıntı yok.

sizce sorun nedir? tamir edilebilir mi? çok üzüldüm yahu.


 
Filmleri banyo edip görmeden bir şey demek doğru olmaz çünkü reflex kameralarda baskın olan (sizin duyduğunuz) ses, yukarı doğru katlanan aynanın sesidir genelde. O da enstantene hızına göre pek değişmez.


  • para bende  (08.01.17 14:22:52 ~ 14:31:42) 
Bununla birlikte dediğiniz gibi bir sorun çıkarsa üzülmenize hiç gerek yok. Bilen bi usta tarafından tamiri gayet mümkün (içerdeki ayar-çark mekanizması yayı kurtuluyor genelde). Zenitlerde çok sık oluyor.


  • para bende  (08.01.17 14:25:46) 
@para bende bir an önce filmi bitirip sonuçlara bakayım o halde, olmadı hayyam'a götüreyim:) teşekkür ederim


  • gmzo  (08.01.17 14:41:01) 
[]

doktorun yazdığı antibiyotik

ara ara nefesim yetmiyormuş hissi yaşadığım ve geçen akşam derin nefes alırken göğsümden gelen düdük sesi yüzünden bugün doktora, göğüs hastalıkları uzmanına gittim.

alerjiye bağlı astım ve hafif mikrobiyal bronşit var dedi. 1 adet inhaler (respiro), 1 adet alerji hapı (desmont), 1 adet nazal sprey (mometix aq) 1 de antibiyotik verdi (avelox).

sözlükte antibiyotiğin başlığına bakayım dedim, bakmaz olaydım. ölüm kalım meselesi olmadıkça kullanılmamalı yazan var, babamı ölüme götürüyordu yazan var. şöyle de ayrıntılı bir entry var benzer ilaçlarla ilgili: eksisozluk.com

zaten herhangi bir doktorun 4 ilaç birden yazdığını hatırlamıyorum, bir de bunları okudum moralim bozuldu iyice. bunları kullan 18'inde tekrar gel dedi bir de. ne yapacağım :(

 
uzun süre yaşadığım sinüzit problemi sonucu doktorun "artık topla tüfekle bu işe giriyoruz" demesinden sonra verdiği antibiyotik. bende yan etkisi tansiyonla ilgili oldu. soğuk soğuk terler döktüm ama yine de bitir dediği için bitirdim. Şimdiki aklım olsa kullanmazdım. zaten sinuzit yineledi ve sonunda ameliyat olmak zorunda kaldım. doktor değilim, doktorun dediğini yapma diyecek halim yok ama bana bi daha yazsalar bendeki etkilerini soylerim başka bir şey yazmasını rica ederim.


  • amuzende  (06.01.17 12:18:32) 
linki verdiğin arkadaş kafayı bu antibiyotikle bozmuş biri. duyuruda da benzer ithamları vardı, sağlık çalışanları olarak herkes anlatmıştı ama anlamamakta ısrar etmişti, silmediyse tartışmaları bulabilirsin


  • la noix  (06.01.17 12:22:01) 
solunum yolu hastalıklarına yazılan bir antibiyotik. herkeste aynı yan etkileri yapacak diye bir şey yok. eğer düzgün tedavi edilmezse bronşiektaziye cerrahiye kadar gidebiliyor bu solunum yolu hastalıkları. bence tedavini olmaya bak sen, sağda solda okuduklarını boşver. yazan doktor emin ol o ilacı senelerce okudu ve yüzlerce hastaya yazdı.


  • shotgunwoman  (06.01.17 12:32:01) 
doktor değilim.

avelox siprofloksasin etken maddeli bir antibiyotik. arkadaşın entry'de yazdığı kadar abartılacak bir durum olduğunu sanmıyorum. bazı durumlarda, mrneğin epilepsisi olanlarda kullanılamıyor, o gibi yan etkileri var, ama birçok enfeksiyonun tedavisinde kullanılıyor.

doktor yazdıysa kullanın diyeceğim, lakin ben de bu konuda doktorlara çok kırgınım. yeri gelmişken içimi dökeyim. şimdi doktor arkadaşlar kusura bakmasın da, kulağı ağrıyor diye 4 yaşındaki oğlumu doktora götürdüm, "orta kulak iltihabı" dedi (bu kaçıncı, her kış 1-2 sefer oluyor), basınç testi falan yapıldı, sağda daha çok olmak üzere iki tarafta da var. hani demişsiniz ya dört ilaç yazdığını hiç görmedim diye. ufacık çocuğa üç tane ilaç yazdı. biri ceftinex antibiyotik şurup, biri iliadin burun spreyi, biri de zyrtec şurup.

ben prospektüs okumayı severim. eczaneden almaya gidiyorum. zyrtec alerji ilacı değil mi diyorum, evet burun akıntısı diye vermiştir diyor. iliadin yetişkin spreyi, yine eczacıya pediatrik yazmamış diyorum, "4 yaşındaysa ondandır" diyor (oysa prospektüsüne 6 yaşından küçük çocuklarda kullanılmaz yazıyor. 5 gün kullan yazmış, prospektüsünde 3 günden fazla kullanılmamalıdır yazıyor). eve geliyorum toz antibiyotiği hazırlayacağım, prospektüse bakıyorum 18 kilograma kadar çocuklara (ki benim sıpa 16 kilo) günde iki defa yarım ölçek yazıyor. oysa doktor iki defa 1 ölçek yazmış.

toplamda üç ilaç yazmış, üçü de ofsayt.

1. antibiyotiği olması gereken dozdan bir kat fazla yazmış
2. burun spreyinin pediatriği varken yetişkin olanını yazmış
3. 3 günden fazla kullanılmaması gereken burun spreyine 5 gün kullan yazmış
4. hiç alerjik bir durum olmadığı halde sırf burnu akmasın diye alerji şurubu yazmış

4 yaşındaki çocuğa. şimdi gel de doktorun yazdığına güvenip sorgusuz sualsiz kullan.

antibiyotik içindoktoru arayıp söyledim "hee 125 mg olandan yazmamış mıyım, 250 mg olandan ise yarım ölçek vereceksiniz doğru" dedi. açıp sormasam fazla fazla içirecez ufacık çocuğa. ne yazdığından haberi yok adamın. ötekileri sormadım artık.

antibiyotiği yarım ölçek verdim, iliadin'in pediatriği evde vardı zaten, 3 gün onu sıktım, zyrtec'i de hiç vermedim. burnuna sf sıkıp sıkıp sümkürtüyorum üç posta.
  • kibritsuyu  (06.01.17 12:47:21 ~ 13:41:22) 
@la noix silmiş sanırım bulamadım. takıntılı olduğu belli, ben de aslında duyuruyu sağlık çalışanları içimi rahatlatsın diye açtım biraz, teşekkür ederim.

@shotgun doktorlara karşı önyargılı değilim, senelerce okuduğunun ve yüzlerce hastaya yazdığının da farkındayım. tedavi olmam gerektiğini de biliyorum. araştırmak hataydı belki zaten ama öyle ya da böyle ilaçların yan etkileri olabiliyor. bu tarz şeyleri okumak da insanı endişelendiriyor. kaldı ki doktorlar da insan ve hata yapabilirler, şu veya bu sebeple de her hastaya gerektiği kadar vakit ayırıp ilgilenemeyebiliyorlar özellikle türkiye'de. @kibritsuyu'nun verdiği örnek gibi. senelerdir pcos hastasıyım ve yasmin kullanıyorum, her sene kadın doğum'a kontrole gidiyorum. yıllar boyu bir tanesi de insülin direncin de olabilir pcos'a bağlı olarak diyerek endokrin uzmanına yönlendirmedi. kendi yaptığım araştırmalar sonucu endokrinolojiye gittim ve insülin direncim olduğunu öğrendim. demem o ki türkiye'de hastaların doktorlara saygısız davranışları olabilir, siz de bu yüzden içinde "emin ol" geçen cümlelerle savunmaya geçiyor olabilirsiniz ancak insanın kendi sağlığıyla ilgili bir duruma temkinli yaklaşması, araştırması ve soru sormasında yanlış bir durum yok. üslup önemli.
  • gmzo  (06.01.17 13:35:32) 
doktor değilim ama burada belki 50 kere yazdım, gene yazacağım. antibiyotik, özellikle de ciprofloksasin içeren hiçbir antibiyotiği kullanmayın. entryde yazılanları oturup olumadım ama muhtemelen doğrudur. ciprofloksasin içeren antibiyotikler hastalığınızı şıp diye keser, allah razı olsun bunu yazan doktordan dersiniz. ama eroin de ilk çıktığında ilaç olarak kullanılıyordu, hem de ota boka kullanılıyordu. çünkü gerçekten çok işe yarıyordu. he sıkıysa şimdi de kullansınlar.

yazan doktoru ve tüm diğer doktorları tenzih ederim, kötü bir niyetleri olmadığına da neredeyse eminim. ama gene de bilemeyiz. çünkü ilaç firmalarının da para kazanması lazım.

antibiyotik insan ömrünü uzatan mucizevi bir buluştur evet. ama siz yok grip oldum, vay çenem acıdı diye antibiyotik kullanırsanız ileride olduk olmadık bağırsak hastalıkları ve daha birçok başka hastalıkla karşılaşabilirsiniz. en kötüsü de o zaman hiçbir doktor size "çok antibiyotik kullandığınız için böyle olmuş" demez.

son olarak 3.dünya ülkesi bile olmadığımızı hatırlatır ve dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki antibiyotik kullanımlarına göz atmanızı tavsiye ederim. karar gene sizin.

geçmiş olsun.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (06.01.17 14:44:09) 
@istanbul kanatlarimin altinda cevap için teşekkür ederim ama, cevapları okumadığınız gibi benim yazdıklarımı da okumadınız sanıyorum? :) grip olduğum için veya çenem ağrıdığı için kullanmayacağım, bundan önce de en son antibiyotiği idrar yolları enfeksiyonu için kullanmıştım o da 3 sene önceydi. şimdi de doktor mikrobiyal bronşitim olduğu için yazdı.


  • gmzo  (06.01.17 14:52:40) 
okudum tabiki. ama bunlar biraz basit kalıyor işte antibiyotik kullanımı için. en azından benim gözümde öyle.

örneğin idrar yolu enfeksiyonunda da direk cipro yazarlar. ama piyeloseptyl adındaki antiseptiğin (antibiyotik değil) kullanımı da iş görür. ama çoğu doktor antibiyotik yazar. daha önce bu hastalığı geçirdim, ondan biliyorum.

bronşit olmadım hiç ama o da antibiyotiğe gerek olmadan başka ilaçlarla geçebilir gibi geliyor. tabi hala daha doktor değilim.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (06.01.17 15:16:02) 
[]

ihbar süresi hesabı

28.12.2016 çarşamba istifamı bildirdim, 6 hafta ihbar sürem var.

ilk bildirdiğim çarşamba da dahil olur hesaba ve 07.02.2017 salı sigorta girişimin son günü olur değil mi?


 
ilk günü bilmiyorum ama iş arama süresini toplu olarak sonda kullanırsanız erken bırakabiliyorsunuz işi. günlük 2 saat izniniz var. 6 hafta, 5'er günden 60 saat. Bunu da günlük çalışma saatinize bölerseniz kaç gün erken bırakabileceğinizi bulabilirsiniz.

not: toplu olarak kullanmak istediğinizi işverene bildirmeniz gerekiyor.
  • himmet dayi  (04.01.17 14:27:34 ~ 14:29:01) 
ben cuma günü dilekçeyi vermiştim, cuma günü ve haftasonunu saymışlardı. (ben cuma dilekçeyi verdikten sonra pzt günü gidip bırakmıştım işi. 10/14'ünü almışlardı tazminatın.)


  • fakyoras  (04.01.17 14:56:30 ~ 15:15:53) 
[]

istifa süreci

yarın şirkete işten ayrılacağımı bildireceğim, şubat ayında bir vakıf üniversitesinde işe başlayacağım. ihbar sürem 6 hafta, ben bu süreyi kullanmak istiyorum. işveren istifa sonrası ihbar kullandırtmak istemiyorum diyebilir mi?

dilekçeyi önlerine koymadan önce konuşacağım tabii, böyle bir durumda hazırlıklı olmak adına soruyorum. 6 hafta ihbar sürem var, yıllık izin ve iş arama iznini toplam olarak düştüğümde 3 hafta 2 güne düşüyor. niyetim bunu bu şekilde uygulamak ama nasıl bir yol izleyeyim?


 
İhbar ücretini vererek seni işten çıkartabilir, süreni beklemeden...


  • st curse  (27.12.16 22:59:12) 
@st curse teşekkürler, istifa etsem de ihbar süresi her şekilde hakkım, doğru mudur? öyle yapmak isterlerse de işime gelir tabii ki.


  • gmzo  (27.12.16 23:14:31) 
Çok özür dilerim. Uyku sersemliğinden hatalı cevap vermişim. Sizi işten çıkartırsa ücret ödemek zorunda değil siz istifa ettiğiniz için.. Hatalı cevap için özür dilerim.


  • st curse  (27.12.16 23:19:26) 
[]

yemeksepeti'nden ne söyleyeyim?

kullanmamaya çalışıyorum normalde, ancak sular kesik o yüzden evde bir şey hazırlamak istemiyorum. yemeksepeti'nden nispeten sağlıklı ne söylenebilir?

kadıköy


 
"Bilakis" varsa salataları çok güzel oluyor. İstediğini doldurabiliyordun hatta içine.


  • ufukcel  (27.12.16 17:37:49) 
kadıköy'de her yerde sular kesik. bence özellikle bugün yemeksepetinden söylemeyin. pakette sandviç alabilirsiniz onun yerine.

soruya cevap olarak güzel yemek yapan yerler; paul's lazanya, pizza pelicano, marla cafe, hermanos burritos, aşina cafe, birtat tantuni.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (27.12.16 17:40:01) 
@ufukcel bulamadım :/


  • gmzo  (27.12.16 17:41:03) 
  • demoniclewinsky  (27.12.16 17:43:05) 
Hermanos burritos ve rolla güzeldir.
Pizza ginger da efsane biraz fastfooda kayayım derseniz.

  • bir nick var benden iceri  (27.12.16 17:47:27) 
hermanos burritos <3


  • fasulyek  (27.12.16 17:53:32) 
ciğerci hulusi beybi..


  • jadle  (27.12.16 17:54:50) 
ciğerci hulusi'den söyleyin de 3 gram ciğere 50 lira verin.. pizza pelicano iyidir.


  • rajaz  (27.12.16 17:55:37) 
lahmacun


  • sta  (27.12.16 18:03:17) 
@istanbul kanatlarimin altinda'nin dediğinin çok mantıklı olduğuna karar verdim ama yakın zamanda önerilen mekânları deneyeceğim, teşekkürler:)


  • gmzo  (27.12.16 18:03:28) 
[]

alyans alma meselesi

şöyle bakındım da insanlar alyansı beğendikten sonra 1 hafta, 10 gün içerisinde alabilirsiniz demişler. kadıköy'de herhangi bir kuyumcudan sade alyans beğensek, o kadar sürer mi cidden alabilmemiz? yoksa o daha alengirli modeller için mi geçerli?

sevgilim başka şehirde, ben başka şehirdeyim, nişan ortak memlekette olacak. nişandan önceki hafta sevgilim buraya gelecek, buradan alyansları alacağız sonra memlekete geçeceğiz. 5-6 günde elimize geçmesi lazım en fazla, olmaz mı?


 
biz ertesi gün aldık. ultra bir işçilik yoksa 5-6 günde kesin alırsınız.


  • cedex  (25.12.16 19:57:38) 
Bol seçenek ve toptan fiyatına satan bir yer var. Kapalıçarşı'da İstanbul alyans.


  • iddaaci  (25.12.16 20:32:11) 
Kuyumcudan model beğenirseniz içine isim yazma daraltma falan ertesi gün biter.


  • curukturpkokusu  (25.12.16 21:02:07) 
ben yarım saat sonra teslim almıştım. üstelik boyutu ayarlamak için çok uğraşmıştık. gerçi ben kapalıçarşıdan aldım orası bu işin merkezi...


  • hullabaloo  (26.12.16 00:49:00) 
[]

isteme + nişan için ayrı ayrı elbise (istanbul)

ocak sonunda 3 gün arayla isteme + nişan olacak, farklı günlerde olunca ayrı ayrı elbise almak zorundayım. isteme evde, nişan dışarıda yemekli 80-100 kişi olacak. çalgı filan yok. normalde sade giyinmeyi tercih ediyorum, o yüzden abiye tarzı şeyler hiç hoşuma gitmiyor. ama aşırı sade bir şey de olmaz sanırım. giyim kuşam alışverişini sadece zorunluluktan yapan birisi olarak da nerelere baksam bilmiyorum. kadıköy taraflarında, nerelere bakayım? nasıl bir şey uygun olur?

edit: isteme de, nişan da denizli'de.


 
kadıköy'de opera pasajı. bir de aynı hizada az yukarıda sinemalı bi pasaj var.
vaktin olursa ümraniye çarşıya da bakabilirsin.

bir de adil ışık'taki abiye bölümünde cengiz abazoğlu'nun falan elbiseleri oluyor. kadıköy'de, bahsettiğim sinemalı pasajın hemen karşısındaki mağaza bayaa büyük, oraya bakabilirsin.

hayırlı olsun şimdiden. katı fikirli olma, hoşuna gidecek sade ve şık bişey muhakkak bulursun. keyfini çıkarmaya bak derim :)
  • manuel mandalina  (15.12.16 21:55:17) 
Ben tam da bahsettiğiniz gibi sade giyinmek istemiştim. Sade elbise bulmak cok zor oldu ama opera pasajinda uygun fiyata bulmustum. Vitrinler alli pullu abiye olsa da yılmayıp mağazanın içine bakmanızı öneririm karıştırınca sade şeyler de çıkıyor.


  • avonkatalogu  (15.12.16 23:01:50) 
[]

ptt yurtdışına küçük paket

kanada'ya küçük paket kapsamında ufak tefek hediyeler yollayacağım, ağır olmayacak (3 adet analog film, biraz şeker, belki bir çorap, bir de sahaflardan bulduğum eski fotoğraflardan ekleyeceğim). korumalı zarflardan birine koyup, fotoğraflardan birinin arkasına yazı yazıp göndermek istiyorum.

ancak ptt'nin sitesinde "Ticari değeri olsun veya olmasın, her türlü eşya kapsayan ve kapsamında haberleşme mahiyetinde yazı bulunmayan ve mektup postası ile gönderilmek üzere postaya verilen gönderilere "Küçük Paket" denir." yazıyor. yani ben şimdi iki üç satır bir şey yazamaz mıyım fotoğrafın arkasına?

bir de küçük küçük hediye paketleri yapıp zarfa koymak istiyorum ama ptt'de açıp bakmak mı isteyecekler buna? mahvolmasın hediye paketleri?

 
Yok canım, sitesine falan bakmayın. Hediye paketlerini açık bırakıp orada kapatabilirsiniz ama narinse zaten kargoda ezilirler falan her türlü, korumalı da olsa. Göndermeye karar verdiğiniz her şeyi pakete koyup ptt'ye gidin, gişede en uygun gönderi tipi için size yardımcı olurlar.


  • whoosie  (06.12.16 10:15:35 ~ 10:16:40) 
ptt gorevlisinin paketi acip bakma yetkisi yok.

bir de tavsiye; filmleri aluminyum folyoya sarin. bir kac kere xrayden gececek.
  • enaz3kedi  (06.12.16 10:23:37) 
Mektup postası olarak gönderiyorum ben bu tür şeyleri. 2kg sınırı var, uygun oluyor fiyatıda.


  • catpat  (06.12.16 10:42:24) 
Merhaba sürekli mektuplaşan ve yurtdışına bir şeylerler yollayan biri olarak cevaplayayım. O ibare yazı yazamazsınız demek değil. Mektup olmayan diğer şeyler paket kategorisine dahil demek. Sorun olmaz merak etmeyin. Sadece küçük de olsa mektup tarifesinden değil paket tarifesinden gider. Tavsiyem, zarfın üzerine "Inside: xx, xx" diye not düşmeniz. Kanada'ya 2 haftadan fazla sürmez.


  • yellow brick road  (06.12.16 10:43:22) 
ben içinde bi sürü ıvır zıvır olan ufak bir koliyi mektup klasmanında amerikaya göndermiştim. hatta bana bu aklı da ptt deki memur amca vermişti.
açıp bakma hakkı var sanırım, başka birine açtırtmışlardı. benimkini açtırtmadılar.

  • innerbliss  (06.12.16 10:57:36) 
Haberleşme niteliği olan gönderileri açma yetkisi yok ama küçük paket olarak gönderirseniz bunu açma yetkileri var. hatta kontrol etmeden kabul etmemesi lazım.
siz küçük paket olarak gönderin içersinde haberleşme niteliği olan şeyleri fazla sallamazlar ama mevzuata göre haberleşme niteliği
varsa mektup postası olarak göndermek gerekir.
  • soulpuppet  (06.12.16 12:35:25) 
[]

cumartesi salon düğünü vs. pazar kır düğünü

önümüzdeki ağustos'a düğün planlıyoruz, biraz geç kaldık ama seçeneklerimiz var hala. cumartesi uygun olan başka yerler de var ama içimize sinen iki yere düşürdük seçenekleri. buradan da fikirleri toplayayım dedim zira kararsızım her zamanki gibi. salon da sade, yeni bir salon yani öyle çok frapan bir düğün salonu değil bu arada. fiyatlar fark edecek düzeyde farklı değil.

salon düğünü artıları:
- aileler buradaki menü sunumunu daha çok beğenmiş.
- hava koşulları etkilemiyor.
- cumartesi uygun.

salon düğünü eksileri:
- tavan düğün salonu için nispeten basık.
- kapalı olduğu için ses düzeyi had safhada.
- yapının üst katlarında, asansörle inilip çıkılıyor. sigara içenler, hava almak isteyenler in-çık yapmak durumunda.

kır düğünü artıları:
- oldukça doğal, sade, yeşillik. çok yakında öyle apartman filan yok.
- sahibi sevgilimin babasının 4 yıl okuttuğu öğrencisinin velisi. fiyat konusunda yardımcı oluyor, diğer yönlerden de tanıdık olması sebebiyle elinden geldiğince yardımcı olur diye düşünüyorum.
- açık hava olunca insanlar eksi yönleri önemsemeyebilir.

kır düğünü eksileri:
- düğün pazar günü olacak.
- yakınında iki kır düğün alanı daha var, sesler karışır mı bilemedim.
- hava koşulları etkileyebilir. üstü kısmen kapatılıyormuş, 400 kişiye kadar sanırım. düğüne 800 kişi civarı katılım bekleniyor ama herkes aynı anda gelmez zaten.

düğün denizli'de ve yemekli. hadi oylar gelsin.

 
o kadar kişi 400 kişi kapalı alan ölüm. kır düğünü seçin dua edin yağmur yağmasın. temmuz falan yapsanız?


  • kveldulv  (05.12.16 16:18:31) 
Geçirdiğimiz ağustosu düşünürsek aşırı sıcaktı, yağmur yağmadı ve sıcaklık 30'dan aşağı inmedi hiç. Önümüzdeki yaz farklı olacağını sanmıyorum ben. Kapalı alan ağustosta pek iyi olmaz, aşırı geniş ve cami kadar yüksek tavanlı olsa bak ozaman çekilir.
Kır düğünü olması çok daha iyi. Pazar olması da ailenize avantaj. Böylece pazartesi günü işi gücü olan gider, aileniz sadece çok yakın akrabalarla baş başa kalmış olur ;)

  • megalomaniac  (05.12.16 16:32:23) 
800 kisi kapali salondaki oksijeni cuk diye emer bitirir. bas agrisi kalir dugunden geriye ani olarak.
kir dugunu +1
yagarsa da yagsin, ani olur iste.
  • jimicik  (05.12.16 16:45:18) 
kır düğünü +1
birde benim bildiğim düğünlerin pazar olanı makbuldur, cumartesi çalışanlar olduğu için

  • eja  (05.12.16 16:51:32) 
benden de geline bir kir dügünü cevabi.


  • shi aila  (05.12.16 16:56:53) 
Şehir dışından gelecek çok misafir varsa Pazar sıkıntı. İnsanların işi gücü var, en iyi ihtimalle 10 dedin mi kimse kalmaz ortada.


  • lcha  (05.12.16 16:59:29) 
kır düğünü +1

200,300 kişilik salon düğünleri bile insanın içini daraltıyor. 800 kişi civarı katılım bekleniyor diyorsunuz bir de. ayrıca kır düğünleri daha modern geliyor bana. seslerin karışacağını sanmıyorum eğer dip dibe değilse alanlar. yağmuru da umursamayın bence, eğlenceli olur daha çok yağarsa da :)
  • jonestown  (05.12.16 17:23:18) 
mekan isimlerini yazarsan belki duyurudaki denizlililer olarak mekanlarla ilgili önerilerde bulunabiliriz belki.

ama ben 800 sayısının yapılabiliyorsa azaltılması taraftarıyım.
  • montauq  (05.12.16 17:29:52) 
@montauq biri twenty'deki salon 20, diğeri liva kır bahçesi. sayıyı azaltmamız pek mümkün değil, iki tarafın da çevresi geniş. özellikle bizim taraf, nişana birinci derece akrabaları çağıracağız örneğin ve teyzeler, dayılar, amcalar, kuzenler 75 kişi yapıyor bile. ama 19:00-21:00 arası yemek, 21:00-24:00 arası eğlence yapılıyormuş yemekli düğünlerde. dolayısıyla hiçbir zaman ne salonda ne de kır düğünü alanında aynı anda 800 kişi olmaz, kimi yemeğe gelir kimi eğlenceye diye düşünüyorum.

@kveldulv öne almamız çok zor, erkek arkadaşım asker öğretmen ve haziran ortasında okulların kapanmasıyla ancak istanbul'da/denizli'ye gelebilecek. hazırlıklar için zamana ihtiyacımız var, temmuz ayı ve ağustos başı babam için de yoğun bir dönem o yüzden ağustos sonu kararı aldık.

@lcha ben de şehir dışından gelecekleri düşünüyorum ama bir taraftan da insanlar gelmek isteyince ayarlıyorlar bir şekilde. şehir dışından akrabalar en çok izmir'de, sevgilimin arkadaşları dert değil çünkü çoğu öğretmen ve okullar tatil olacak. bir tek benim arkadaşlarım var istanbul'dan gelecek, onlar da en yakın arkadaşlarım olur ve pazartesi sabah için izin alabilirler sanıyorum. yine de beni en çok düşündüren bu.
  • gmzo  (05.12.16 17:44:32) 
Hangisi ucuzsa o


  • turkuaz  (05.12.16 17:44:48) 
düğün 27 ağustosta olacak olursa sonrasında 9 gün tatil olma ihtimali var. gelecek konuklar için gidiş geliş daha rahat olabilir.

twenty'nin bir dezavantajı 3 salon birden olması. büyük ihtimalle o gün 3 salonda da düğün olacaktır. kalabalıktan dolayı özellikle yaşlı misafirler için asansörü kullanmak sorun oluyor. ciddi park sorunu var. gelenler arabaları biraz uzağa koyup yürümek zorunda kalıyorlar. topuklu ayakkabı ve abiye kıyafetlerle sokak aralarında yürümek biraz dert. salonda daha geride kalan masalara oturanlar kolonlardan dolayı pisti görmede sıkıntı yaşayabiliyorlar ama ben gittiğimde kameradan perdeye görüntü yansıtıp göremeyenler için kolaylık sağlıyorlardı. bu uygulamanın devam edip etmediğini sorabilirsiniz. şehirdışından gelen konuklar için avantajı şu; öğretmen evi yakın sayılır. yine o çevrede çeşitli oteller var. kalma ve salona ulaşma problemi yaşamazlar. yemek konusunda bütün salonları biraz didiklemek gerekiyor. biraz düğün sahiplerinin dırdır etmesi, birazcık da kesenin ağzını açması lazım iyi bir yemek için. adamına göre muamele yapmaları tüm düğün salonlarının genel özellikleridir.

liva'nın yakınlarında yade ile marla var ama seslerin karışacağını sanmıyorum. sizdeki gürültüden dolayı başka yerdeki sesleri duymazsınız. ağustos ayında yağmur ihtimali düşük. açık havadaki problemlerden birisi sinek ve eğer etli bir yemek olacaksa arı. düğünden 1-2 saat önce ilaçlama yapmalarını isteyin. arı sorunu için de kahve yakıp yakamayacaklarını sorabilirsiniz. park sorunu twenty'e göre daha az.

her iki yer için de gelecek konuklar için en önemli konu servis. pazar günü yapılan bir düğünde düğüne gidilmeye karar verilmişse yemeği kaçıran olmaz. takı törenine kadar o salondan ayrılmazlar. en fazla başka bir düğünde yemeğini yer, takısını takar; sizin pasta merasimine yetişir. sayı fazla olunca serviste aksaklıklar olur. kimisinin içeceği gelmez, kimisinin yemeği soğuk gelir.

defalarca çeşitli düğünlerde yer göstericilik yapmış birisi olarak eğer masaları numaralandıracaksanız; yer gösterecek kişi akraba çocuklarından hatta kuzenlerden birisi olsun. gelen konukları tanıyor olmak yönlendirmeyi kolaylaştırıyor. bir de oturma planı listesini damat evi kız evi diye ayırmayın; hepsi bir listede olsun. ''isminiz bende yok; diğer listeye bakalım'' diyerek gelen konukları bekletmek sinir bozucu oluyor. isim listelerine mutlaka herkesin ismini yazın. bir keresinde listeye kadının ismini yazmışlar; adama ''eşinizi ismi neydi? onun ismi yazılı olabilir'' dememize rağmen ısrarla eşinin ismini söylemedi. birisine de ismini sordum; adam şirketinin ismini söyledi. yer göstericiler mutlaka düğünden önce hangi masanın nerede olduğunu çalışsınlar.

bu geniş kapsamlı açıklamadan sonra oyumu şehir dışından gelecekler için ulaşım sorun olmayacaksa kır düğününden yana kullanıyorum.
  • montauq  (05.12.16 19:14:38) 
@montauq ayrıntılı yorum için çok teşekkür ederim! çok yardımcı olacak. sinek ve arı sorunu benim hiç aklıma gelmeyecek bir meseleydi örneğin, gelse bile çözümü gelmeyebilirdi :) o kadar insan için yer ayarlama meselesi nasıl olur, olabilir mi bilemedim. bu da üstünde düşünmemiz gereken bir konu.

sanırım herkes kır düğününden yana, açıklamalar da mantıklı. benim de aklım oraya doğru kayıyor :) teşekkürler herkese cevaplar için.
  • gmzo  (05.12.16 20:42:09) 
[]

paketi açılmış lazanya bozulur mu?

stt haziran 2017, ev arkadaşım bir ara almış içinden biraz kullanıp çekmeceye ağzı açık bir şekilde koymuş. aylar olmuştur. bozulmuş mudur bu atayım mı? öyle küf, kelebek bir şey görmedim ama.




 
Duz makarna ya bisey olmaz.


  • kuehles blondes  (26.11.16 10:10:54) 
[]

görsel şölenli film

şöyle renkleri, sahneleri, ışıkları görsel bir şölen olan film arıyorum.

sci-fi olabilir, komedi olabilir, dram olabilir hiç fark etmez. sadece dünyanın sonu geldi temalı filmleri sevmiyorum.


 
The Fall
www.imdb.com

edit: film değil ama bunlara bakmalısın

Baraka
www.imdb.com

Samsara
www.imdb.com
  • bikedigördüm  (28.10.16 21:18:41 ~ 21:23:25) 
muhteşem gatsby mi ne vardı, ben görsel kısmını filmi değil ama görsel kısmını çok beğenmiştim.


  • mete kudur  (28.10.16 21:19:55) 
dünyanın sonu geldi temalı ama çok güzel. :( kingsman secret service


  • klassno  (28.10.16 21:24:37) 
bikedigördüm

belgesel de bir film türüdür. kurmaca film değil deseniz daha doğru olacak.

imza: belgesel seven sinema öğrencisi.

film: saawariya, ram leela, bajirao mastani. tüm sanjay leela bhansali filmleri.
  • çaykovski  (28.10.16 21:43:05 ~ 21:44:10) 
belgeseller de kabulüm tabii ki :)

teşekkürler tüm öneriler için, bakacağım hepsine.

the fall (en sevdiğim filmlerdendir) ve muhteşem gatsby'yi izledim ^^

başka öneriler de gelse, birikse burada ara ara baksam ne güzel olur.
  • gmzo  (28.10.16 21:50:36) 
the fall'un yönetmeninin bir filmi daha var, konusu o kadar muhteşem olmasa da görsel şölen klasmanında değerlendirilmeye fazlasıyla müsait; the cell. tabi önce the fall'u izle bence izlemediysen yani.


  • in vino veritas  (28.10.16 21:51:30) 
Apocalypse Now (1979)
Sin City (2005)
Blade Runner (1982)
The Cell (2000)
What Dreams May Come (1998)
Ying xiong (2002)
Laurence Anyways (2012)
  • RedGoldGreen  (28.10.16 21:59:13) 
muhtemelen çoğunu izlemişsindir ama yine de yazayım :)

youth
inside llewyn davis
grand budapest hotel
lone ranger
interstellar
mad max
sicario
the revenant
zootopia
ratatouille
a most violent year
drive
inherent vice
life of pi
  • format c  (28.10.16 22:17:12) 
Mini dizi tavsiye edeyim;

Utopia.
  • yine de şahlanıyor  (28.10.16 23:53:52) 
Sueurs(2002)


  • kreatin  (29.10.16 00:03:30) 
l'écume des jours


  • reptillia  (29.10.16 00:16:31) 
Wes Anderson filmlerinden herhangi biri olabilir. Görseli çok kuvvetli.


  • avokado  (29.10.16 01:29:58) 
şölense cevab youth


  • galandar kostumu  (29.10.16 01:40:51) 
le tout nouveau testament


  • fragile lady  (29.10.16 15:50:23) 
[]

öksürük?

2-3 gündür sürekli boğazımda bir gıcık var, öksürüyorum. 2 hafta önce hasta oldum geçti. boğazımda (afedersiniz) balgam filan yok. ciğerden de gelmiyor sanki öksürük. ne yapayım da rahatlasın? bugün iyice sıkıntı verdi ikide bir öksürmek.




 
bal al, aban ona.


  • naberabi  (27.10.16 15:46:52) 
Zencefil (toz ya da tazesini rendele), bal, limon suyu

Karıştırıp kaşıkla ye sabah akşam.
  • cakabo  (27.10.16 15:48:24) 
uyurken usuyor musun? havasi soguk yerde uyuma. duvar kenarinda uyuma. belki hastaligi dogru durust atlatmadin ya da daha hafif baska bir virus (ya da mikrop herneyse) yuzunden oluyordur.

ozetle usume, vitaminini al. iyi dinlen ve iyi terle.
  • idexo  (27.10.16 16:08:00) 
  • isott  (27.10.16 17:08:39) 
zencefille balı karıştır göm. yanında bi bardak su olsun bok gibi tadı var


  • KidLazer  (27.10.16 17:41:12) 
[]

lambader?

selams

akrobatik masa lambam vardı, bozuldu.
dedim ki yerine lambader alayım, zaten tepedeki ışıktan hoşlanmıyorum, çok amaçlı kullanırım. ama emin olamadım tabii yine.

ikea'nın şöyle ucuz, yavrulu yer lambası var mesela: www.ikea.com.tr

okuma lambası olanı masaya doğru hizalasam nasıl olur? yüksekliğinden emin olamıyorum da. bir de bu model çok mu ucuz/dandik görünüyor sizce?

şunlar da var ama yükseklikleri az gibi geldi bu amaç için:
www.ikea.com.tr
www.ikea.com.tr

bir de fiyatta yukarı çıkarsam şöyle bir şey var:
www.ikea.com.tr

seneye evleneceğim için para biriktiriyorum, 170 liraya çıkmak konusunda emin olamadım o yüzden. ama sonuncusu iyi duruyor, pratik de olur derseniz geleceğe yatırım olarak görüp alabilirim.

 
bende ilk link'teki var. küçüğü yatakta okumak için kullanıyorum. tavana bakanı ise etraf loş olsun istediğimde açıyorum, normal oda ışığını kapatarak. masaya da olur bence, ama onun için belki ayrı bir masa lambası alınabilir. aksi durumda sürekli yatak ile masa arasında taşımak gerekebilir.

fiyatı uygun, çok aman aman bir şey değil, ama öyle pahalı olmasını gerektirecek bir iş de yapmıyor zaten.
  • puc  (24.10.16 15:58:19 ~ 15:58:44) 
ilkinin cikintisi olmayanini kullaniyorum. masanin kosesinde, duvarla masa arasinda. salonun tamamini aydinlatiyor. los seviyorsaniz ideal bence.


  • enaz3kedi  (24.10.16 15:58:28) 
bende not var. daha doğrusu notun yavrusuzu. odada iki tane , mutfakta bir tane var.

mükemmel bir şey. ben bir de direk ışıktan rahatsız oluyorum, o ışığın olduğu kaseye folyo koydum tavana yansıtıyor. bu arada en şık olanı bence o zaten.

şu 8€ burada yahu. hatta 6,79€ muş, yuh:D
www.ikea.com.tr
  • kurnaz  (24.10.16 16:00:27 ~ 16:02:32) 
İlkinden vardi bende. İki sene gecmeden dagildi. Kendisi ile gures tutmus da degilim.


  • thewizardofearthsea  (24.10.16 16:16:13) 
her şey iyiydi ki, @thewizardofearthsea'nin yorumu tekrar soru işaretleri yarattı, ben de bundan korkuyordum.

@kurnaz tabii ki, biz türkiye'de zengin olduğumuz için aynı ürünlere daha fazla para veriyoruz. alternatif olsa tercih edeceğim de, yok işte.
  • gmzo  (24.10.16 16:34:10) 
valla bende işte bu not olandan 8 senedir varlar, hiç bir problem olmadı. abi ne olabilir ki zaten. ayakta duran ışık sonuçta. ilk günkü gibiler.


  • kurnaz  (24.10.16 17:26:31 ~ 17:26:43) 
[]

idefix'e ne oluyor?

yahu ben buradan yıllardır sipariş veririm, hep de memnundum 2 gün içerisinde ürünlerim kargoya verilirdi. yine sipariş verdim, bugün 4.gün, hala tık yok. sonradan sözlükteki başlığa bakmak aklıma geldi, binbir türlü rezalet yaşamış insanlar. twitter hesabındaki gönderilerin altında da insanlar laf sokuyorlar artık, çünkü sorunları çözülmüyor ve kitapları gönderilmiyor. aynı yere bağlı olduklarını bildiğim için d&r'ın başlığına baktım, o da hiç iç açıcı değil.

sabahtan müşteri hizmetlerine ulaşamadım, akşamüstü tekrar denedim ve sonunda ulaştım. öğrendiğime göre önce kendi stoklarını kontrol ediyorlarmış (1-5 iş günü içerisinde!), sonrasında kendi stoklarında olmayan ürünleri tedarikçilerinden alıp 30 (!) gün içerisinde gönderiyorlarmış. okullar yeni açıldığı için yoğunlarmış, 5 iş günü sonunda arayıp hangi ürünler stokta değil öğrenip parçalı gönderim talep edebilirmişim.

soru 1: 5 gün kendi stoklarındaki kitaplar nasıl aranabilir?
soru 2: çalışan sayısı mı az, ilgi patlaması mı oldu, şirketten toplu çıkarımlar mı oldu nedir? nasıl sıçtı bu firma?

 
aynı durumdayım. her hafta sipariş veriyorum buradan ve son iki siparişimden biri 11 günde ve öbürü 6 günde paketlenebildi. şu günlerde ciddi bir sıkıntı yaşadıkları aşikar ama belli etmemeye çalışıyorlar bence.


  • theseachange  (19.10.16 18:17:50) 
ben bir defa sipariş verdim. kargom çok geç geldi, bu onlarla mı yoksa yurt içi kargoyla mı alakalı emin değilim. kitaplardan biri de sorunluyudu (aradan 30 sayfası eksik çıktı.)
sorun bildirdim iki gün sonra mail attılar faturayla birlikte gönderin diye. faturam yok sipraişkoduyla göndersem olur mu diye dönüş yaptım cevap yok hala.

  • asilyis  (19.10.16 18:21:55) 
nasıl sıçtı bilmiyorum da iki aydır tedarik, sevkiyat sıkıntıları var hala gidip bedava kargo kampanyası falan yapıyorlar. bu nasıl iş ben anlamadım.


  • nickimin hakkini veremedim  (19.10.16 18:26:48) 
@kalte sterne, yasal sürenin 30 gün olduğunun farkındayım da, yasal sürenin tamamını kullanmak gibi bir duruma düşeceklerini düşünmemiştim (müşteri memnuniyetini gözeteceklerini düşünerek). ama evet, sözleşme yüzünden şikayet hakkımız olmuyor. öte yandan sipariş sonrasında gönderdikleri mailde de siparişler 1-5 iş günü içerisinde kargo şirketine teslim edilir yazıyor.

@yere dusup kirilan belli ki o döneme denk gelmemişim ki haberim yok. daha uzun aralıklarla toplu sipariş veriyorum.
  • gmzo  (19.10.16 18:44:44) 
ben de bir daha babil ve kitapyurdu'nu kullanacağım.

Geçen aylarda verdiklerim 3-4 günde gönderiliyordu, son siparişimde 6 kitap vardı 5'i bir küsür haftada geldi. Kalan 1 kitap (lazımdı da) hala gelmedi 20 gün falan oldu, mesaj attım siteden 4 gün sonra "temin edince ek kargo parası istemeden göndereceğiz" diye standart mesaj geldi. E bi zahmet :D

kitap d&r'larda raflarda duruyor bu arada. Madem aynı yere bağlılar oradan göndersinler mesela?
  • rodriguez2  (19.10.16 18:55:41) 
Sürekli kitapyurdunu kullanıyorum çok memnunum ben. Deneyin bence daha önce idefix de bende problemler yaşadım.


  • gozu acik sevisen yahudi  (19.10.16 19:30:49) 
[]

aylık market alışverişi vs. dışarıda yeme masrafınız

her ay yaklaşık olarak markete ve dışarıda yeme-içmeye harcadığınız para ne kadar? aşağı yukarı kaç öğünü dışarıda yiyorsunuz?




 
Sevgilimle birlikte yasarken aylik ortalama 250-300 lira market harcamasi yapardik, agizimizdan burnumuzdan gelirdi. Bunlarin arasinda temizlik vb. urunler de var.

Simdi yalnizim ve 385 liralik sodexo 15-20 gun yetmiyor.
  • isott  (12.10.16 23:20:23) 
haftada 3 kere dışarda yiyorum.
ortalama 300 liralık market alışverişimiz oluyor aylık.(öğrenci evi 3 kişiyiz)
haftada 30 lira da dışarda yeme masrafım oluyor. yemek de aylık 150 diyebiliriz.
450 oldu toplam.
  • golgi aygıtı  (12.10.16 23:51:06) 
2016-01 981.05
2016-02 1021.98
2016-03 885.11
2016-04 1174.42
2016-05 1158.1
2016-06 1418.81
2016-07 1232.38
2016-08 1133.68
2016-09 1057.59
2016-10 349.96

tabi bunlar kartla yaptığım harcamaların detayı, nakit ile yaptıklarımda bunların %20'sini filan oluşturur
  • €xpolerer  (13.10.16 08:34:45 ~ 16:52:15) 
[]

latex'e girişeyim mi?

yüksek lisans tezimi yazıyorum, okulun latex template'i var. öğrenince daha kolay ve daha düzgün sayfa yapısı, vs. oluşturulabiliyor diyorlar. girişeyim mi ben buna?

miktex ve okulun sitesinden template'i indirdim. şimdi bilal'e anlatır gibi bir kaynak lazım sanırım ne yapmam gerektiğiyle ilgili.


 
Nasil yapacagini tam bilmiyorum ama kesinlikle giris. Hele de template varsa hic durma. Yuksek lisansta ogrendigim en onemli sey, Word'de tez yazmak pismanliktir.


  • evrim halkasi  (08.10.16 14:07:01) 
Kesinlikle giriş. LaTeX 101 diye googlelattir, oradaki tutoriallardan yürürsün


  • varg  (08.10.16 15:07:37) 
giriş +1

bizim hoca uzun uzun faydalarını ve geçmişe yönelik pişmanlıklarını anlatmıştı
biz de giriştik
  • güneyli çocuk  (08.10.16 16:09:14) 
girişin tabii, hatta online olanlardan örnek de vereyim artık yanınızda bilgisayar da taşımaya gerek duymazsınız.

tr.sharelatex.com
  • gezegen olan pluton  (08.10.16 16:28:30) 
ekstra bisi ogrenmene gerek yok template varsa. yazarken kopyala yapistir yapiyosun zaten sitelerden.

bence de giris.
  • superfluid  (08.10.16 17:06:15) 
öğrenmeye kalksan bir kaç saatte temeli bitiyor. kalan şeyleri de yeri geldikçe google ile halledip pratikleşirsin. Ayıca tepmlate varsa düşüncek bir şey yok..Sen gerekli yerleri tezinle doldurup bitiriceksin işi.. Böyle bir durumda word kullanmak çok büyük zaman kaybı ve açıkcası amelelik.

Ha bir de hala akademide word kullanan mı var O.o :D
  • qazaqwsx  (08.10.16 17:12:16 ~ 17:12:45) 
[]

akademik özgeçmiş

akademik özgeçmiş dediğimiz zaman özel sektör deneyimi yazılmamalı mı kesinlikle?

bir vakıf üniversitesinin araştırma görevlisi kadrosuna başvuracağım (mimarlık). yüksek lisansa devam ediyorum, 2 buçuk senelik de ofis tecrübem var. bir de zamanında şantiye stajımı başvuracağım üniversitenin kampüs inşaatında yapmıştım :)

bu deneyimlerimi de yazsam eksi puan mı olur? yaz gitsin derseniz de alt başlık bulamadım. ofis deneyimi desem çok tırt gibi, sektör deneyimi desem - bilemedim, sinmedi içime. ne yapayım?

 
mesleki deneyim desem?


  • gmzo  (29.09.16 20:44:56) 
yazılır ama farklı bi alan açılır ona.


  • kurnaz  (29.09.16 21:07:26) 
Akademik CV'ye özel sektör deneyimleri yazılmıyor ama akademik CV'nin yanında kendi CV'ni de hazırlayarak gönderebilirsin.


  • surfer  (29.09.16 21:08:00) 
[]

kabataş-taksim füniküleri güncel durum

füniküler çalışıyor mu şu an?




 
çalışıyor.


  • nilmiye  (28.09.16 11:45:45) 
[]

kadıköy yeldeğirmeni bim'de fare gördüm

çalışanlara söyledim ama umursadılar mı anlamadım, surat ifadeleri bi garipti.

şikayet edeyim mi ben bunları, nereye şikayet edeyim?


 
bim in genel merkezini çağrı merkezini falan ne haltsa orayı arayıp fare gördüğünü söyleyebilirsin. adamları şikayet etmekle zaman harcama önemli olan oranın ilaçlanması.


  • neira  (26.08.16 16:24:19) 
onların da haberi vardır ve ilaçlama gibi birşey yapılacaktır mutlaka. yani fare görüp öylece hiçbir şey olmamış gibi davranmazlar merak etmeyin. ilaçlama da öyle hemen arayıp gelin ilaçlayın demeyle olmuyor.

bu arada bimdi, şoktu vs tipi marketlerin ve genelde tüm marketlerin depo bölümlernde fare olur. normaldir. önemli olan üremeleri/mala ilişmelerini engellemektir. bu da halledilir çoğu zaman.
  • mahone  (26.08.16 16:31:31) 
@mahone surat ifadelerinden hiç haberleri varmış gibi durmuyordu. bir de nasıl normaldir yahu? bir sürü gıda, kozmetik ürün var orada. ilaçlamayı ancak fareler ortaya çıkınca mı yapacaklar?


  • gmzo  (26.08.16 16:38:56) 
@gmzo bence bu kadar eleştirel olmayın. ben de orada çalışıyor olsam banane amk mantığında olabilirdim. olurdum demiyorum.

depo bölümlerinde mahone'nin dediği gibi fare haşere zart zurt olması normal. eklediği kısma da katılıyorum. direkt olarak şehirlerde, beton yapılarda büyüdüğümüz için nelerin, hangi varlıkların yaşam alanlarına ne şekilde müdahale ediyoruz, çoğu zaman kavrama olanağımız olmuyor. evrim uzun vadede illa ki farenin şehirdeki yaşamını şekillendirecek ancak şu anda ilaçlama da olsa yapılabilecek bir şey yok. her sene evrimleşmiş bir grip bulaşıyor sonuçta insanoğluna. fare de aynı -girdiği bir deliği kapattığımızda farklı bir delik bulup, o yaşam alanına müdahale ettiğimiz için, açlık ihtiyacını giderme amacıyla bizim tasvip etmediğimiz yerlere gelebiliyor.

amaan neyse, bence de normal. ilk defa duymuşlarsa da gerekeni yapacaklardır, eminim.

fare duyarı da kasmadık demeyiz. ehehe
  • zoque  (26.08.16 16:54:00) 
o bim zaten süper pis ya her daim.
bırak gitme, şoka falan git.

  • naberabi  (26.08.16 16:54:54) 
bim'ler önceleri daha düzgündü, son 1-2 yıldır hem ürün çeşitliliği hem de çalışanlar açısından saçmaladı iyice. fiyat avantajı da yok gibi. şaşırmadım, benzer birkaç şikayet de okumuştum yakın zamanda.

"bu kadar eleştirel olmayın" diyen arkadaş gibiler kullansın, bence bim'den uzak durun.
  • doxanikee  (26.08.16 16:58:15) 
@92iee yav duyar kastım ben duyar alooo! gibiler derken niye aşağılıyorsunuz? ne var yani adam direkt fakirler kullansın, anaplılar ve üst tabaka gitmesin, uzak dursuna getirmiş. ayıp ayıp.

kastettiğim ve normal diye belirttiğim şey şurada change.org'da kampanya açmalık bir mevzuyken siz pisliğinden çalışanlardan dem vurmuşsunuz.

neyse, ne dersem diyeyim boş konuşurum biliyorum. sakın bir kelime daha edeyim demeyin, lütfen. kalp kırıldı bir kere.
  • zoque  (26.08.16 17:04:40) 
bim genel merkezine şikayet et.
bim den alışveriş yapma.
her mağazası pislik içinde.
ürünlerin ne olduğu belli değil.
bazen traş bıçağı almak için girdiğimde karşılaştığım manzaralardan yorumladım.
  • seyduna6687  (26.08.16 17:42:07) 
[]

fotoğraf blogları, siteleri ama başka türlü

işin teknik kısmıyla değil de, sanatsal ve felsefi kısmıyla ilgilenen sayfalar arıyorum. içeriği 'bu adam kenti kuşbakışı çekmiş ve çogüzel olmuş' içeriklerinden öte olsun yani?




 
geniş açı dergileri çok güzeldi bu konuda. bu sitenin arşivinde çok güzel yazılar oluyor:
www.fotografya.gen.tr

laleperaytek.com
  • kaset  (25.08.16 12:09:15) 
[]

Kadıköy'de olan var mı? Helikopter -

- dolanıyor 10-15 dakikadır tepemizde, ışıkları açık. Belediye etrafında sanıyorum ağırlıklı, ne bu şimdi bu saatte? Ne olabilir?




 
polistir


  • klakie  (12.08.16 22:40:27) 
operasyon varsa yukardan da helikopterle destek vardır.


  • rectoa  (12.08.16 23:02:11) 
Devam ediyor, bir saat oldu.


  • gmzo  (12.08.16 23:06:08) 
şuara helikopterle devamlı hdpye operasyon yapılıyor ama artık insanlar o kadar tedirgin ki her uçağı ve helikopteri yazdığımız için operasyonlar gizlilikten çıktı.


  • gokch3  (12.08.16 23:52:48) 
[]

yarın hayyam pasajından analog makine alacağım

araştırdım da fazla araştırmaktan kafam çorba oldu, zaten gerginim hepimizin gergin olduğu sebeplerden dolayı. belki yeni bir şeylerle uğraşmak kafamı rahatlatır diyorum.

yani şöyle 200-250 tl'ye halletsem ne güzel olur, pentax ve minolta yatmıştı aklıma ama. şu modeli iyidir, şu modellerinden uzak dur diyeceğiniz var mı?

bir de elime aldığımda pek anlayamam sanıyorum makinenin durumunu, arızalı makine verip kazıklamasınlar? en basit nasıl anlarım makinenin temiz olduğunu?

 
Bilen birisi ile git. O paraya canon ae1 alabilirsin. Pentax da olur ama minolta olmasin.


  • thewizardofearthsea  (05.08.16 16:41:19) 
@thewizardofearthsea minolta neden olmasın? 2-3 ay önce başlamış olan bi arkadaşım olacak sadece, o da pek uzman değil tabii.


  • gmzo  (05.08.16 16:51:54) 
ben şu aralar canon a1 kullanıyorum. analog makinalar arasında baya iyi diye bilinir. çok memnunum ve kesilinlikle tavsiye ederim. dediğinden daha pahalıydı ama. lensleriyle birlikte 400 müydü acaba şimdi tam hatırlayamadım. gerçi ae1 de iyidir.

hayyam'da da girdiğin gibi alt kata inen merdivenler var. o merdivenler bittiği gibi solunda miniminnacık bir dükkan var, içeride ali abi var, çok güvenilir bir adamdır. dotoğraftan da makinalardan da anlar. zaten analog makinalar kolay kolay bozulmaz, bozuğunu da hayyam'da kimse sana satmaz merak etme. adamlar tam bir esnaf. bir süre kullan, beğenmezsen gel başka bişey vereyim der çoğu.

canon ya da zenit güzel markalar diye geçer. benim marka model bilgim çok yok, zenit ve canon kullandım sadece, ikisi de iyiydi. zenit siyah beyaz fotoraf çekmede canonun baya önüne geçiyor, hatta zenitle çektiğim siyah beyaz fotoraflar o kadar iyiler ki bunları ben mi çektim diyorum bazen :) böyle bir özel ilgin varsa zenit al derim.

lens konusu çok çok önemli. istediğin makinayı kullan, fotoğraf kalitesinde önemli olan aldığın lens oluyor. neyin fotoğrafını çekmek istiorsan ona göre bir lens almalısın. (macro/portre/manzara vs)

fotoğraflarını çektikten sonra da filmleri gidip herkes gibi sirkecideki kristal foto'da yaptırma, pek güzel yıkayamıyorlar filmleri bence. biraz daha ilerisinde bir pasaj var, onun içinde pamuk ticaret var. orada yaptır fotoraflarını. sahibi şahap amca bu konuda baya iyi.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (05.08.16 17:15:32) 
analog makine aldıktan bir süre sonra lens derdine düseceksin. minolta icin uygun lens bulman zor olur, pentax lensleri daha iyi ve piyasada görece daha uygun fiyatlarla bulunabilir lenslerdir. canon bu ücü arasında en uygunudur.

su adrese git

www.flickr.com

almak istedigin makineyi arat ve o makine ile cekilmis fotograflari göreceksin. makinede gövde degil lens önemlidir, alacagin makinenin lensine de bak öyle al.
  • thewizardofearthsea  (05.08.16 18:30:46) 
[]

Suç kimde?

Az önce bir akrabamın eşinin (polis) açığa alındığını öğrendim. Şaşırmadım, ama merak ediyorum, son iki senedir alınan polisler dışında malum örgütle bağlantısı olmayan var mı?

Bu insan küçük yaşta köyden polis olacak diye gönderildi. Zaten cemaatten ayrı hareket etme şansı yoktu diye tahmin ediyorum. Sonra yine köyde yetişmiş olan kuzenimle evlendiler, istanbul'da yaşadılar. Polis memurunun çevresi belli, ayrı bir sosyal çevre oluşturma şansları var mıydı ki? Eğitimsiz insanlar bunlar.

Şimdi iki çocukları ve kredileri var. Maddi durumları parlak değil, tek maaşla geçiniyorlar. Ben pek görüşmüyordum görüşlerine katılmadığım için ama, yine de üzüldüm duyunca. Yine asıl yargılanması gerekenler değil de, bir sürü alt kesim insana asıl olan oluyor gibi hissediyorum. Bana çünkü hayatlarının gidişatından dolayı pek farklı bir yol seçemezlerdi gibi geliyor.

Suç kimde? Ne olacak bu insanlara?

 
benimde sevdiğim bir abiyi görevden aldılar cemaatten ama dürüst namuslu çalışkan kimseye zararı olmayan biri çoçuk kredi vs var. büyük ihtimal atılacaklar.


  • mrthany  (04.08.16 22:47:35) 
@acemi bire bir tanımadığım bir insan olsa benzer bir tepki verirdim sanıyorum. ilk duyduğumda 'ah be x abi, çok söyledik ilişkinizi kesin diye' dedim.

ama bu insan ne övünen, ne aşağılayan bi insandı. 2009'da üniversiteyi kazandığımda, istanbul'u bilmiyoruz diye izin alıp bizimle yurt arayışından okul kaydına kadar kenti adım adım arşınladı. ilk sene arada evlerine giderdim, geleceğimi duyduğunda severim diye her seferinde meyveli soda stoklardı. görüşlerinden ve olaylardan o kadar habersizdim ki, bir haftasonu gidip 'geçen bizim okula abdullah gül gelecekti, imza toplandı, çok tepki oldu gelemedi. ben de imza attım ehhe mehhe' demiştim. sadece 'sen yine de dikkat et böyle şeylerde olur mu' dedi, başka da bir şey demedi adamcağız.

konumu ve sosyal durumu çerçevesinde başka bir yol seçme imkanı olduğunu sanmıyorum. bu şekilde terk edilmeyi de hak etmediklerini düşünüyorum. kaldı ki 2013'ten sonra saygım kalmayan bir meslekten kendisi.
  • gmzo  (04.08.16 23:20:50) 
Önce ki iktidarlarda dahil, vatandaşlarına ulaşılabilir ve eşit eğitim imkanı sağlayamayıp, bu gariban ailelerin çocuklarını bu evlere, yurtlara, dershanelere mahkum edenler suçludur. 95 yılında ben sınava girerken okul birincisi olduğu halde köyden yol parası olmadığı için sınavlara gidemeyenler vardı. Önceki iktidarların o snob, tepeden bakan siyaset geleneklerinin de çok etkisi oldu.


  • Phoebe  (05.08.16 00:37:48) 
"arada evlerine giderdim, geleceğimi duyduğunda severim diye her seferinde meyveli soda stoklardı." çok naifmiş gerçekten

eğer kanunlara ve amirlerine
riayet ettiyse ve oraya hakkıyla girdiyse suçlu değildir.
umarım adil bir soruşturma geçirir.
  • machetazo  (05.08.16 02:58:44) 
nuray mert yazısında konuya değinmiş, darbeci ile sıradan insan arasındaki ayrımın yok olduğundan bahsediyor: "kamudan kovulanlar, toplumdan dışlananlar bu ülkede nasıl yaşayacak, düşünen yok gibi."

www.cumhuriyet.com.tr
  • gmzo  (05.08.16 10:24:33) 
Maalesef çok hasmane davranıyorlar.

Evet gülencilerin gizli hedefleri vardı ama tabanda dini cemaat sanıp, iyi niyetlerle çalışan insanlar ve maddi menfaat nedeniyle gülenci gözükenler de vardı.

akp, kendi kadrosu olmadığı için gülen'i kullandı ve gülen hükümetten pay isteyince araları bozulup, düşman ilan etti. Hükümet elinin altında mit, ordu vs. her şey olmasına rağmen kandırıldık diye işin için sıyrılıyor ama vatandaşa gelince sen paralelsin diyorlar.

17-25'i milat kabul edip, bundan sonra yardım, destek, gönül bağı olanları atmaları lazım...


.
  • kartallar yuksek ucar  (05.08.16 10:57:10 ~ 10:58:09) 
[]

gümüş yüzük küçültme / kadıköy

nerede yaptırabilirim güvenilir olan? neye dikkat etmeli?
ortasında siyah taşı var, etrafında küçük taşları var, içinde 925 yazıyor (hiç anlamadığım için önemlidir belki diye yazıyorum).



 
nerde daraltılır bilmiyorum da 925 saflık ile alakalı sayı ne kadar düşerse o kadar az saftır. ya da adına karat diyin.


  • rhollor  (02.08.16 00:49:20) 
rexx sinemasına inen sokakta (bahariyeye çıkarken sağa dönüyorsun ya hani) sağda bir gümüşçü var, orası yapar. hafif aşağı doğru kalıyo içerlek gibi, ilk bakışta görmeyebilrisn.


  • innerbliss  (02.08.16 07:37:40) 
123456   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.