Ekşi Duyuru

Ben makarnalutfen'den bizim için alışveriş yapıyorum ama çevremde bebeği olan arkadaşlarım da bu siteden alışveriş yapıyor özellikle. Güvenilir bir yer.

Bebek tarhanası, çorbası, ekmek karışımı vs gibi çeşitleri de var.

Hazır aldıklarımı Migroslardan alıyordum ben hala bazı ürünlere devam ediyorum.
City farm her türlü bakliyat, yulaf ezmesi, pekmez
Orvital organik tavuk
Etini 20 yıllık kasabımızdan kuzu
İrmik bebek irmiği olunca deli gibi pahalı oluyor doktorum normal irmik al dedi öyle yaptım
Yulaf unu da Hipp’in organik kaşık maması yulaflı olanda sadece yulafunu var
Pirinçunu hiç yedirmedim ben oğluma eğer kaşık maması yapacaksam bu Hipp’in yulafına kendi meyve konservelerimi karıştırdım.
Meyve konservesi de meyveyi az su ile kaynatıp blenderdan geçiriyordum kavanoza konserveliyordum.
Tarhananın da adı bebek olunca çok pahalı oluyordu annemle giriştik kendimiz yaptık balkonda kuruttuk.

Tüm doğum iznimi bunlarla meşgul olarak geçirdim ben ne zaman işe geri döndüm paketli gıda girdi çocuğun midesine o gün bu gün doktorlardan çıkamıyoruz.

Ben 1,5 yıldır makarnavitma dan alıyorum. Gıda mühendisi bir kadın girişimci sahibi. Doğallığına da güveniyorum.bir de pekmezi keçiboynuzu pekmezi alın.

Çok teşekkür ederim, çok faydalı bilgiler hepsi.

ben meşrutiyet caddesinde karedent'e gitmiştim emre vardı çene cerrahisinde çok iyidi. kanal tedavisi için başkası geldi o da çok işin ehli birisiydi.

murat hukuk. eğer hukuk değil de iibf mezunu isen bunu al.

Spor eğitmeni istersen benimki çok iyi. Beslenme düzeni de oturtuyor

valla iki bira ısmarlarsan ben sana koçluk yaparım. mal mal adamlara para verme bence, hem muhabbet ederiz.

cumhur çetin bu konuda üstüne yok bana kalırsa. genç ve dinamik birisi. çok faydasını görmüşlüğüm var.

www.cumhurcetin.com

not: dilerseniz ofisine gidip tanışma esnasında size eşlik edebilirim. belki sizin için rahatlatıcı olabilir.

hepinize teşekkür ediyorum, spor eğitmeni aramıyorum da @kupigometa'nın tavsiye ettiği siteye göz attım ve sanırım kendisiyle görüşeceğim :)

not: @kupigometa, teklifin için teşekkür ederim, gerileceğimi zannetmiyorum, hallederim. Teşekkürler:)

peki o halde :) kolay gelsin ;))

psikologa git.

Iki yil öncesine kadar bende öyleydim. Sonra bana verdigi zararlari gördükce, olaylari sallamamaya basladim. Yani cok cok önemli bir durum yoksa, tamam deyip geciyorum. Capslarda kullanilan "he yaw heee" durumundayim.

Hosuma giden sey ise, artik ne kadar baski altinda bir is yapiyor olsamda, genelde cevremdekilerin ne kadar sogukkanlisin demesi oluyor.

psikoloğa gitme.

yoga yap
+inançlıysan ibadet et

VIPCH,benim için de böyle şeyler söyleyebilselerdi ne güzel olurdu.
ladybug, yogayı ciddi ciddi düşünüyorum, zaman ayırabilirsem başlamak isterim.

yoga kesinlikle çok etkili,ben de çok stresli sinirli bir insandım.ufaktan yutub videoları izleyerek yogaya başlayabilirsin

kontrol sağlamaya çok fazla kasma,sadece aşırı mantıksız tepkilenmelerin ve olağanüstü gereksiz stresinin önüne geçsen yeter. belki de seni ayakta tutan şey stres ve öfkedir, kim bilir.
ben çok stresliyimdir, ancak stres olmasa beni harekete geçirecek başka bir güç bulamam diye düşünüyorum. tembellik bir yanda- hayatımı mahvetme riskim diğer yanda olunca stres beni kendime getiriyor misal.

cok ciddi gereksiz ..
hukukcu insan kaynakları sertifika sahibi olsa nolur olmasa nolur

insan kaynakları herhangi bir bilgi donanım gerektirmediği için çok gereksiz olur. bir tek bir sgk işleri falan var, onlar da 2-3 günde zaten öğrenebilen şeyler.

kendi alanında bir sertifika programına katılmanın daha çok ekmeğini yersin.

ik için zaten iş hukuku biliyorsun, sgk işleyişi de netten öğrenilebiliyor. gereksiz olur.

not: ben de hukukçuyum.

oyum sistem enkazına!

edit: holding ceo'sunun da amk.

sürekli değil, ama mesai başlangıç ve bitiş saatinde özel otolar yasaklanmalı bence de.

atıyorum mesela sabah 07-10 arası, akşam 17-20 arası hususi otomobillerin trafiğe çıkışı yasaklanmalı.

böylece büyük şirketler servis ağını genişletir, elemanlar şirket arabaları ile eve gidemez. 15 eleman 15 otomobil ile işe gidip geleceğine 1 servis ile iş çözülür.

kendi işini yapan ya da servis imkanı olmayan küçük çaplı işyerlerinde çalışanlar da ya toplu taşımayı kullanır, ya da belirli güzergahlar için belediyenin organize ettiği tur şirketlerinin servislerini kullanır.

hem daha ekonomik olur hem de daha hızlı, benim gibi arabasız hiç bir yere gidemeyen hatta toplu taşımada 1 km gitse midesi bulanan götü rahatlar da belirlenen saatler dışında çıkar trafiğe.

büyük şehirlerin trafik sorununun bundan başka çözümü yoktur, yol yapmayla bitmez trafik.

O benim en büyük hayalim zaten!

Sabahları TEM'de baktığımda gördüğüm manzaranın çoğunda şirket arabaları var. Çoğunda "Filo" ve "Rent A Car" yazıyor. Şirket arabalarının vergisi köklense veya vergiden düşmeseler, o bile trafiği büyük ölçüde rahatlatacak gibi.

Oyum sistem enkazı'na. Yanına danışman olarak cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam'ı da alsın. Altyapısız olmaz ama bu işler. Zaten dolu olan metrobüse 350 milyon insan daha vermek anlamlı değil.

Bisikletle dolaşılacak bir şehirde de değiliz ki! Elalemin CEO'ları bisikletle işe gidiyor. Biz onu da teşvik edemeyiz.

hali hazırda evden işe gitmek için (8 km) önce 5 dk yürüyüp, otobüse binip, metroya binip, 15 dk yokuş yukarı yürümem gerekiyor. bu nedenle aracımla gidiyorum.

karşıya geçmem gerektiğinde aracım ya da otobüsle metro, marmaray, otobüs yapmam gerekiyor.

bunların konforlaşması durumunda aracımla çıkmayı düşünmem bile.

@vonkhar, eger bu sekilde olsaydi otobusler sayica cogalacakti ve daha sık sefer yapacaklardı. Dolayisiyla zeke'nin de dedigi gibi kimse kimsenin teyzesine yapismayacakti. Kaldi ki o ceo'nun da pazadan donen bir ananin evladi oldugunu unutmayalım.

Ben bakanlar kurulunu olusturuyorum o zaman millet. Bu ülke ne yasa taslakları gördü, benimkinin nesi varmış.

bak senin kafa tam köle zihniyetinde çalışıyor. bu mantıkla herkes saat 3 te kalkıp işe yürüyerek gitse hiç trafik olmaz, bu daha mantıklı değil mi? insan ne için yaşar? düşünsene o otobüste kim bilir ne tür mikrop taşıyan insanlar var, pislik mi, virüs mü taşıyor, otobüsün her yerine dokunuyorlar, her yer bakteri mikrop dolu, ben mecbur muyum her gün bu adamlarla aynı otobüse binmeye? trafik çözülecek diye bunun cefasını ben mi çekeceğim? aracımla giderim işe, o kadar vergi kesen zihniyet benim rahatımı bozmadan gidip bir çözüm bulsun. bulamıyorlarsa da siktirsin gitsinler.

Hiç kimseye arabasını kullanmayı yasaklayamazsınız. o işi bir geçiniz.

bunun yolu eğer çok trafik sorunu olan yer varsa, o bölgede toplu taşımayı ucuzlaştırıp, konforunu arttırmak ve arabalara giriş ücreti koymak. bunu taksim bölgesi ve kızılay için düşünüyorlardı ama bu işi türki insanına anlatmak çok zor.

Kafam köle zihniyetiyle calismiyor bilakis herkesin eşitliğini savunuyorum bence. Ayrica sinir yapmayin arkadaşlar başlığa odaklanin.ütopik bir seyden bahsediyorum ben, beyin firtinasi yapalim istedim. Ayrica insanlarin sabah 3'te kalkip yürüyerek işe gitmeleri onların refah seviyelerini düşüren bir olay ama benim ileri sürdüğüm bu olayda insanlarin refah seviyelerini düşüren bir şey yok. Hem paradan hem zamandan tasarruf. Hijyen noktası çözümü olan bir husus bence. Zaten böyle bi sistemi uygulacak yerlerde eğitim seviyesi, toplum bilinci, saglıklı yaşam farkındalıkları vs. en üst noktada olur senin ileri sürdüklerin yaşanmaz diye düşünüyorum. Samim'in Simeranya'sı gibi bir şey..

Ceviriyi kastediyorsaniz evet oyle gidiyor. Ama bu bir olayi olmadigi anlamina gelir mi? Bence gelmez.

Kitap hakkinda birkac akademik yorum okuyun. Olayi o.

Tamamen gerizekali amerikan genc,igi icin yazilmis bir kitap. Bildigin atarli ergenleri anlatiyor.

O kitabı 20, hele ki 25 yaşından sonra okursanız çok bir şey ifade etmeyebiliyor. Ben de 27'de okudum, "Bir gencin ergenlik bunalımında geçirdiği bir sürenin tasviri"kadar oldu benim de anladığım.

İlk otuz sayfaya bakarak bir kitap hakkinda yorumda bulunmak hiç doğru gelmese de @nohut bey, @aychovsky tamamen aynı fikirdeyim.

Hahah. ben de bu tepkiyi vermiştim okurken.
kitaptaki başkahraman aslında anti-kahraman ve de bizim "bu çok klişe! kusacağım, byöööğğğk!" dediğimiz şeylere o da atarlanıyor. olayı bu.
kitabın başlığı bile anti-kahramanvari: "çavdar tarlasında çocuklar" veya orijinalinde "catcher in the rye" dedirtecek "büyük" bir olay bile yok ortada.


ben bu kitabı yarısında kapattım ve aylar sonra yeniden en başından okudum. ha, bir şey kazandım mı? hayır. kaybetmedim de ama.

Bukowski'nin ergen hali diyebiliriz.

Anlatım tarzı da sevimli değil mi? He ne kadar basit gelse de kitapta insanı çeken bir şeyler var.

bulabilirsen ayşe erbora'nın çavdar tarlasında çocuklar üzerine makalesi var. onu oku. orada herşey on numara anlatılıyor. hem tüm noktalar oturmuş olur.

şu kitap:

www.nadirkitap.com


edit: bir de ilgi için yazılmış, basit kitap diyenler olmuş. basit bir isyancı ergen olmaktan ötesi var burada. ancak, bir tek bu kitabı okuyarak kavrayamazsın kitaptaki olayı. ne bileyim git bi zoo story oku, taxi driver izle, çavdar tarlasında çocuklar'ı oku, amerikada buhran sonrası ve iş dünyasının yükseldiği dönemleri oku, o zaman anlarsın.

ben de 18-19 yaşında falan okudum gayet beğendim. zaten çok kısa bir kitap. daha olsa okurdum.

@lesmiserables, teşekkürler, bu açıklama iyi oldu.

Ben de zaten burada tavsiye edildiği için başlamıştım, kitap da biraz ergence
geldigi icin olayı ne diye bir sorayım dedim.

"Under the date of 31.07.2014, I applied for visa. It is my purpose to visit my fiancée's sister and father. My fiancée, x, lives in Turkey. My fiancée and I are planning to make this visit together. Her appeal was answered positively. I am a lawyer and doing internship. As Turkey is in a judiciary recess nowadays, I have 40 off days. We are going to visit my fiancée's family in the last 20 days of my vacation and come back. Y who also sent us invitation from Belgium is my fiancée's father. I have already indicated the invitation and identity card that he sent while applying here. And now, as you wish, I indicate that my fiancée's identity card and family-society document. kindly submitted for your information."

şeklinde çevirdim ama belki resmi bulmayabilirsiniz okuyunca.
Bu arada cinsiyetinizi erkek olarak kabul ettiğim için nişanlınıza "fiancée" dedim.

Araba çarpmış olabilir, çarpma anında ölmemiş bahçeye de yakın bir yerde olduysa kaza, bahçeye girmiş ve iç kanamadan dolayı bahçede ölmüş olabilir.

araç çarpması, insan hayvanı saldırısı, köpek saldırısı, yüksekten düşme.

kaskatı kesilmesi ölümün son bi kaç saat içinde gerçekleştiğini gösteriyor.

olmaya da bilir -> diye bi kalıp yok türkçede. "olmayabilir de" olmalı doğrusu.

Aradığın film the mist. efsane filmdir.

prisoners.

timecrimes

whisper-ölüm fısıltısı bugun içimden geçmişti bi izliyim en az 6-7 sene oldu sinemada izlemiştim diye sana kısmetmiş

identity - john cusack ın oynadığı.

they shoot horses don't they

az mı biliniyor çok mu bilmiyorum ama ben daha yeni izledim.

(bkz: film noir)
basliktaki filmlere bakabilirsin.

soğuk sisli kasabadan esinlenerek sleepy hollow diyorum. ama dizi olan değil 99'daki filmi.

the shipping news olabilir belki?

stalker

filmleri izlemedim. henüz tanışmama ihtimalinize karşı site tavsiyesinde bulunayım. sağ üst köşeye film yazıp üstteki başlıklardan benzerlik kriterini seçebiliyorsunuz.

www.nanocrowd.com

lmgtfy.com

@kisa bisey.. haklisin güzel kardeşim, googleda aratmadım..
@minik.. Harikasın!

the woman coerced the man to adopt her son.

www.kemgozleresis.org.tr buradan mobil bölüme bakabilirsin

Utanılacak şeyler yapma.

bir söz vardı

eskiden utandığımız için yüzümüz kızarırdı, artık yüzümüz kızardığı için utanıyoruz

bu özelliğini kaybetme. utanmak iyidir.

kaldı mı böyle şeyler bence bırak kızarsın kızarmak iyidir.

bi de şöyle bi söz vardır
eskiden utanınca yüzü kızarırdı
yani kızarması iyi bir şey
hem sempatik hem içten

her ne kadar enkaz hâline gelmiş olsan da, ar damarının henüz çatlamadığının göstergesi bu.

onexey'in haricindeki cevaplara katılıyorum. onexey'e neden katılmıyorum? çünkü içine düşülen durumda, şartlar her zaman sizin kontrolünüzde değildir. misal, aniden eğilirsiniz ve pantalonunuz cartlar, donunuz görünür.

Bilmiyorum yani çocuk değilim artik, bir sohbet esnasinda utandigimda ya da iste bazen heyecanlandigimda kulaklarima kadar kizarmak iyi hissettirmiyor.. Kendimi kontrol edemiyorum yani, öyle olmuyor mu tam olarak?

sen sen ol şişmanlamamaya bak!

bu özelliğin, şişmanlıkla birleşirse, ileride yüksek tansiyon olarak döner sana...

1-2 ay sürmüştü arkadaş başvurduğunda paranın iadesi - dediğim şey çok önce idi bu arada. yatıyor ama geri sonuçta.

edit: garanti bankası hinlik yapabiliyormuş diye okumuştum gerçi - çok beklersen gidip icra dosyası açacağını belirt, geri ödemezlerse de icra süresini bekleyip icra ile tahsil edersin. yapılmışlığı varmış önceden.

Çok tesekkur ederim. 1-2 ay beklemektense direkt icraya vermeyi düşünüyorum simdi. Konuşmaya gittim tekrar tavirlari hic hos değildi sanki ceplerinden veriyorlar..

Bu saydıklarına ek olarak gerçek şehir olsun, her şey elinin altında olsun istiyor musun? Yoksa pastoral takılayım, köyde falan yaşarım mı diyorsun?
İkincisi ise Kuzey Avrupa küçük şehirleri ve köylerinin hepsi neredeyse böyle. Birincisi ise Hamburg derim.

İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İspanya'nın kuzey kesimleri hep saydığın tarzda yerler.

belçika öyle bir yer değil. iskoçya ve norveç öyle bir yer. izlandaya gitmedim.

ek olarak: kanadada bazı yerler öyle.

güneydoğu asya.

@ whoosie, sadece görmek için değil bir sure yasamak için hatta belki de calismak için olursa şehir olmasi önemli sanırım. Yoksa tabiki köyleri de çok güzeldir..

O zaman yine Hamburg :)
Hem huzur hem çılgın gece hayatı, hem iş güç hem dev yeşil alanlar, ormanlar falan ve istediğiniz yağmurlu hava bir arada.

Isvicre o zaman. Luks diyebilirsin ama, burada kazancina gore normal fiyatta her sey. Diger ulkelere gore cok pahali tabi ki. Bir de cok duzenli oldugu icin her sey tikir tikir isliyor. Bence cok rahat bir ulke, doga desen sehirden uzaklasmana bile gerek yok, ve her turlu imkan var. Iklimi ve bitki ortusunu Karadeniz'e benzetiyorum. Ne sicak kavuruyor, ne nem boguyor, ne de kisin cok soguk oluyor. Yas ortalamasi belki en yuksek ulkedir, Turkiye'de 'eski toprak' dedikleri dedeler nineler burada basket filan oynuyorlar..
Ozellikle baharda gelirsen zaten asik olursun eger dogayi o kadar seviyorsan.

iskandinav ülkeleri "biraz" ın baya baya ötesinde soğuk. helsinki yakınlarındaki arkadaşım 1-2 hafta önce -26'lardan bahsediyordu.

bu tanıma en çok uyan yer birleşik krallık topraklarındaki küçük şehirlerdir sanırım. iskoçya-irlanda falan hoş olabilir.

çok lüks olmasın demişsin ama hep iskandinav ülkelerini vermişsin

@gibson, dediğim gibi çok fazla bir bilgim olmadığı için..

çok lüks olmasın diyorsan, baltık takılcan hacı. hatta letonya ve estonya'nın parası pahalı, o yüzden geriye litvanya kalıyor. ülkenin adının anlamı bile yağmur ülkesi demekti sanırım. alytus, druskininkai yemyeşil, nehirler akan şehirler. bir de romanya'nın kuzey tarafları dediğin gibi olabilir.

@hayirsiz, link için teşekkürler. Luksten kastimi ben ifade edemedim sanirim, haklisin. Hani illa pahalilik değil söylemek istediğim ki bu konuda soylediklerine katiliyorum. Koca koca gökdelenler olmasin mesela koca koca ağaçlar olsun. Hala ifade edemiyorum, şöyle bir ornek vereyim, belki fikir verir.. Cesmede mi tatil yapmak istersin olymposta mi diye sorsan olympos derim çünkü daha mutevazi ve daha salaş. Lüks oteller yoktur orda. Umarim anlatabilmisimdir demek istediğimi..

Bütün öneriler listeme eklendi, ayri ayri tesekkur ederim hepinize. Bakmaya basladim.

tabii bu ülkelerde bir türk göçmen olarak yaşamak nasıldır, bunu da düşünmek lazım. bu yüzden benim tercihim iskandinav ülkeleri kadar doğa güzelliğine sahip olmasa dahi bir merkezi şehir için bu yönden gayet yeterli olan berlin'dir. yani klasik ırkçılık muhabbeti vardır elbet ama o bölgenin dilini konuşan, hayatın içerisinde yer alan, uyum sorunu yaşamayan bir kişinin durup dururken bir tepkiyle karşılaşacağını düşünmüyorum. kaldı ki, çok çeşitli yerlerden göçmen barındırıyor şehir zaten. hem çok lüks de değil, söylenen yerlere nazaran daha ucuz, doğa desen dediğim gibi var, havası kapalı. haksız mıyım dostlar?

izlanda.

peru, sili?

bu ülkeleri toplayıp ne yapacaksın onu merak ettim ben? nasıl hayatlarınız var ki böyle oturup gidecek ülke seçebiliyorsunuz? nasıl yapıyosunuz olm bunları? atın ulan bizi de bavula atın bir şey yapın. okuyan adamız yabancı dilimiz var sıkıldım artık. ben de istiyorum isviçreymiş isveçmiş hamburgmuş. yol bilmeyen iz bilmeyen bir sürü sikiğe vatandaşlık veriyorlar, bize gelince niye böyle oluyor? yanlış anlama tabii sana demiyorum bunları.

"öylesine soruyorum, hangi ülkelere gitsem mutlu olabilirim onu merak ettim" de de içim rahatlasın. kıskanıyorum. çok fesatım.

hollanda, almanyanın kuzey batısı, belçikanın kuzeyi.

@ der meister itnesi, haset etme ne olur, çalış senin de olur! sendeki bu zekâ bende olaydı, Manhattan'da bile yaşardım.

@ enkaz
Aradığın yer Seattle, WA

Yılın 6 ayı non-stop kapalı ve yağmurlu.

Bu kadar yağmur yağınca ne olur? Orman olur.

seattle national parks yaz Google görsellere/images'a ve bi bak.

Ahan da bi örnek:

guidepal.blob.core.windows.net

@der meister, yapmak istediklerimin çoğunu yaptım bu zamana kadar. ne kadar kıt imkanlarla yaptığımı sen biliyorsun. bunu da yapmak istiyorum, çok mu? hem bak seçtiğim ülkeye gideceğim yazmadım duyuruya, belki bir gün imkanım olur dedim, rahatla :)

@exlibris, sanırım pek bana uygun iklimler değil (soğuk olmaması açısından), ilgine teşekkür ederim.

diğer öneriler için de teşekkürler, insan baktıkça bile mutlu oluyor:)

bildiğim kadarıyla alındaki saç çizgisinin gerilemesiyle başlayan ve kafanın tepe kısımlarında seyrekleşmeyle/kelleşmeyle devam eden dökülme şekli.

sonucunda da kafanın tepesi kel, alt ve yan tarafları saçlı şeklinde bir dağılım oluşuyor.

www.americanhairloss.org

Zidane

polikistik over sendromunda mı okudun?

budur erkek tipi saç dökülmesi:

www.aocd.org

@compadrito, evet o başlıkta senin yazmış olduğun entry'de okudum.

Önceden indirirdim. Sonra arkadaşlarımın önerisiyle dizimag kullanmaya başladım. İzlediğin bölümü belirtmesi vb. fonksiyonları kullanışlı gelmişti. Önceden defter tutardım kaldığım bölümleri hatırlamak için. Şimdi birçok diziyi izlemeyi bıraktım. O kadar çoklar ki hangi bölümde kaldığıma bakmaya üşeniyorum tek tek. Yeni başladığım diziler falan hepsi gitti. Uzun zamandır takip ettiklerim dışındakileri izleyemiyorum artık.

torrent.

İndirip beklemekle uğraşmamak için site. Görüntü kalitesi hayatımı çok etkilemiyor. Diziyi tekrar izleyeceksem torrent ile indiriyorum.

dizist var iyidir.

yabancidiziizle1.com

cok fazla grafik, reklam ve goruntu kalabaligi var ama, idare ediyoruz mecburen.

"xbmc" yazıp kaçsam seni araştırmaya teşvik etmiş olur muyum acaba ?

Torrent çok stabil..

yaşamak sana ağır geliyor. rol yapıyorsun. yalancısın.

spor yap. yorul. uykun gelince uyu.

uyuyamıyorsan ne kasıyosun. hiç sevmem. gerekirse gece 4 e kadar ayakta kal bi yerden sonra vicudun birşey düşünmene izin vermeyecektir. Yarında işe /okula sabah erkenden kalkarsan bi de yarın akşamda bu akşam az uyuduğun için erkenden uyuyabilirsin. Özetle yarın uykunu almak çok zorunda değilsen uyuma gitsin. Bi yerde kendi kendine sızarsın zaten.

bilgisayar/telefonu kapat. o zaman uyursun.

eksisozluk.com

www.youtube.com

dev hizmet:

www.uzmantv.com

Simdi acilmiyor da ise gidince bakıcam ben buna. Tesekkur ederim.

yapılacak çok şey var ama yanlızsan en fazla bi tur atarsın yürüyüş yolunda sekada vs..

Pati Cafe'ye git, dopinge git, barlara takıl, klüplere topluluklara falan git (mühendis odaları mesela) kalabalık oluyor bir şeyler çıkar.

Alkol kullanmiyorum sağol yine de. Tiyatroyla ilgili bilgi verebilir misiniz mesela? Nereye gitmem lazim, isim olarak bilmiyorum da?

Sakıp Sabancı kültür merkezi vardı yanlış hatırlamıyorsam, izmit merkezde kime sorsan söyler diye tahmin ediyorum

Alkole başla, ya da bilmiyorum başlama. Çok kararsız kaldım.


Sdkm'nin(Süleyman Demirel Kültür Merkezi- Y.Kaptan) programlarına göz at. onun dışında squash dahil her türlü spora gönül vermeden eğlencesine zaman öldürebilirsin. (yani eğer arkadaş grubu olmadan spor yapmak istiyorsan)

Sabahları koşup - 20-30 dakika squash oynadıktan sonra belediyenin çorba çeşmesinden çorbayı alıp Sakal(adı çok kötü ama tadı şahane olan poğaça) eşliğinde aheste aheste yürüyerek evine dön.

Sonra her ne işle ilgileniyorsan onları hallet.

Akşamları yürüyüş yolunda bir tur atıp jazzcorner'de 1 kahve iç, ya da kahve içme kahvesi kötü. Meyve suyu sıktır kendine.
sdkm ve sabancı k. merkezi olmadı alternatif tiyatro o da olmadı belediyenin(çalışınca oluyor) edebiyat ve sanat programlarından birine dahil olabilir(yani izlemek için katılabilir) ya da sahilde termosunda çay-kahvenle polat alemdar misali uzaklara dalarak -lan o ileride ki gemi ışığı mııı yoksa gölcük ışıkları mı ikileminde beyni yaktıktan sonra mutlu mesut sekerekten evine dönebilirsin. geceleri de tantuni yersin ama çok yeme. güzel yapamıyorlar.

Bunlar yalnız başına takılmak istediğin zamanlarda ki aktivitelerin. Bu arada yazın arkadaş grubunun şahane bowling oynamasını kıskanıp onlarla akşam oynamadan önce öğlen ve öğleden sonra tek başıma çalışma baabında bowling oynuyordum. şahane keyif alıyordum. Bunu da yalnız yapılabilineceklere ekleyebilirsin.

Bunların dışında yalnızlıktan sıkıldığında ise, arkadaşlarını yanına alaraktan(ya da alıp- sen hangisini seviyorsan) ;

Bisiklet turları
Arkadaşlarınla aptal kafelerde; düğüne gider gibi giyinen salaklara bakıp bakıp gülmek.
şahane bi dönerci var yarım ekmek 2 liraya. Manitanın ''ıyyy burada mı yiyeceğiz'' söylemine aldırmadan ''abi ekmeği 3 çeyrek olsun ama içi tüm ekmeklik olsun'' diyerek ortalama 20 dakika sıra bekledikten sonra karnını afiyetle doyurmak(köşe başında ki turşucudan da turşu suyu alabilirsin ama ben almıyorum, dövüştük geçenlerde turşucuyla).
Yine arkadaş grubunla, spor salonunda bir hafta sonu, kah yüzmek kah '' oğlum gel gel, 60 benç basacam bak şimdi'' diyip bençin altında kalarak eğlenmek
en geç 22:00 a kadar sinemaya gitmek
hat 200'e atlayıp ''hadi lan bi istanbul yapıp gelelim'' ekolüne gönülden destek vermek
Gece manitayı alıp Canlı-cansız müzik yapan barla gece klubü arasında kalmış ne olduğuna karar verememiş mekanlarda abuk subuk eğlenmek
bu kafe kedi dediklere yere gidip anarşizme gönül vermek
sol yumruk havada slogan attıktan sonra, gelen güzel abi ve ablaların söyleşilerini dinlemek- tartışma platformuna katılmak.
aisec'e gidip kapıdan ''napıyonuz lan pis masonlar'' diyerek koşa koşa binayı hızlıca terketmek.
Sevdiceği alıp, saat kulesine giderek bankta sevişme çabaları, ardından 'lan bizim ev var bu gereksiz aksiyon niye' diye bir cool'luk yaparak sevdiceği güldürmek. eve gidip birlikte yemek yapmak. salatanın içinden havuçları tırtıklamak.
kitap klubü kuruyorlar daha aktif olmadı yakında aktif olur, ona dahil olup geek'lik mecrasına vakıf olmak. ruhun şaad olması.
Sevdiceği alıp buz pistinde madara olmak.
ucuzundan olta kaptırıp marinada sabahın köründe peyda olup öğlen sıcağına kadar balık tutamadan ''lan gelin şuradan bi kebap sardıralım'' dedikten sonra oltalarla kebapçıya gidip masa başında açlığın size verdiği yetkiyle öküzlemesine gülerek eğlenmek. yemeği ilk gelen arkadaşın yemeğine çöreklenmek.
kahvaltı için çocukları topladıktan sonra gemiyle karşıya geçip ''burdada bi ... yokmuş'' diyerek geri dönmek, gemide simit çaya düşmek. yalnız çay bayat.
Tüm bunların dışında da şu duyuruya bi' göz atmak (eksiduyu.ru)
Haa bir de derin okuma yapmayı seviyorsan bize gelip bak aslında şu kitap'a bi yoğunlaşalım bence diyerek tekilaya vurmak. Yalnız burada Tekila ön koşul.

Kitaptan alıntı yapıp facebook ve twitter'da paylaşabiliyorsunuz. Ayrıca browser'ı ile (kindle experimental browser diye geçer) blog sayfanıza da bağlanabilirsiniz.

bende kidnle 4 var ama bunu paperwhite da kesinlikle yapıyordur. elon'un dediğine ek olarak mesela chrome ile internette gezerken uzun uzun yazılar gördünüz ama okuyacak vaktiniz yok. send to kindle eklentisiyle bulunduğunuz sayfayı düzgün bir formatta amazon hesabınıza atıyor. kindle internete bağlandığı an bu sayfayı amazondaki cloud hesabınızdan kindle'ınıza çekiyor ve direkt okuyabiliyorsunuz hiç uğraşmadan. kitapların sonunda da mesela bu kitabı bitirdin hadi sosyal medyada paylaş filan gibi şeyler oluyor. her yönüyle pek şükela bir şey.

çok güzelmiş, ben sanıyorum ki sadece kitap okumak için alıyorlar bunu. benim istediğimse notebook taşımak yerine kindle ile makale, blog, kitap, gazete okuyabilmek. bunları sağlıyorsa almayı düşünüyordum. peki bunların özellikle bu iyidir dediğiniz modelleri var mıdır?

benim kindle'ım 2 seneye yakındır bende ve gayet memnunum. en ucuz olan kindle'ı almıştım. eğer önceliğiniz fiyatsa bence kindle 4 iyidir. yok kalite istiyorsanız paperwhite 2 tabii ki. kendi ışığı var, ekran kalitesi daha iyi, dokunmatik ekran, daha iyi işlemci gibi şeyler varmış ama şahsen ben yeniden alacak olsam yine kindle 4 alırdım sırf fiyatı yüzünden. bana fazlasıyla yetiyor çünkü.

Öncelikle Kindle'ın Paperwhite olması tamamen arkadan aydınlatmasıyla alakalı diyebilirim. Ben internette gördüğüm makale vb. yazıları Pocket (getpocket.com) adlı uygulama ile saklıyorum. Bunun hem browser eklentileri hem de akıllı telefonlar için uygulamaları falan var; en büyük avantajları da hem kendisi de sana içerik öneriyor, hem de içeriği biraz formatlayıp sağdaki soldaki reklamlarından arındırıp kendi bünyesinde barındırıyor, yani sadece link vermiyor.

Buraya eklenen makale, köşe yazısı vb. içeriği Kindle'ınızda okumak için en2kindle.com sitesinin verdiği servisi kullanabilirsiniz. Amazon hesabını, Pocket'i ve en2kindle'ı birbirine bağlayınca cillop oluyor ve örneğin internette gezerken gördüğünüz bir şeyi Pocket'a ekleyince, Kindle internete bağlandığında o içerik Kindle'a geliyor.

Browser falan da kullanılabilir ama hem offline okuma konusunda sıkıntı yaratır hem de browser çok dandik.

Site bilmiyorum da Güncel Hukuk dergisi var aylık. İngilizce olursa Mondaq var.

Now it looks as though they are here to stay??

o da olabilir, yanlış anlamış olabilirim, şarkıda geçiyor da.

neyi çevirdiğine bakmamızda sakınca var mı?

yesterday.

yesterday'de hani "all my troubles seemed so far away" diyor ya. bu cümleyi ondan sonra söylüyor.

eskiden dertler ona çok uzak sanıyormuş ama şimdi burada olduklarını ve kalıcı gibi göründüklerini söylüyor.

malesef kasma virüsten değil discoveryden.

Bende discovery kullaniyorum,kasilma falan yok. Clean master indir istersen yardimci olur.

Yorganın içine girip bol bol terlemek gerekiyor.

her hastalıkta yorganın altına gerip terlemek işe yaramaz, bazı durumlarda vücudu olumsuz etkiliyor hatta.. kendi bedenini tanıyorsan bunu yap.. daha önce böyle hissettiğinde yorgana sarılıp uyumak iyi geldiyse yap.. yoksa yapma.. en iyisi ılık duş aslında..

ateşlendiysen daima üşüdüğünü sanırsın ama kendini serin tutman gerek.
tüm gece açıkta uyumak da ne yapar bilemedim ki, geçmiş olsun.

@aychovsky,
Şu an ben ben değilim, bir katniss everdeen'im , khaleesi'nin ejderhasıyım.. Söylediğin yöntem işe yarar bende ama şu an çok tehlikeli sanirim..

yukarıdaki arkadaşın dediği gibi, daha önceki deneyimlerine bakman lazım. mesela ben elektrikli battaniyeyi açarım, kalın giyinip yorganın altına girip bi uyurum. piiiy. su gibi terledim miydi atarım üzerimden ateşi.

Ateşin kaç derece olduğuna bağlı. 38 civarı ise ter, 40'ı geçtiyse eklem yerlerine sirkeli su ile kompres. Bir de konu ile ilgili olayı güzel ve upuzun anlatan bir duyuru vardı, onu arıyorum. Bulabilsem göndereceğim,yapıştıracağım, vb.
Çok geçmiş olsun.

diz, dirsek içlerine, enseye, alına serin bir şeyler koy. ıslak bez falan, tercihen sirkeli. bir kaşık da üzüm sirkesi iç. ateşini düşürünce de gir yorganın altına uyu.

@ inawen, daha önce bu kadar ateşliyken hiç denemedim o yöntemi. Havale geçiririm diye korkuyorum :/ havale geçirme ihtimalim var mı şu an onun da tam bilincinde değilim de gerçi..

Çok tesekkur ederim bu arada hepinize.

Atesim 38 civarı. Boğazın berbat, cigerlerimi içeride zor tutuyorum..

Önce ıslak havlu yapıyorum , fayda etmezse terleme yöntemi

aychovsky bunu arıyodu, soğna beni buldu sağolsun!

(bkz: ateş/@compadrito)

havale geçirmen, korkma...

iki kat giyin, yorgan battaniye, çay, termofor Allah ne verdiyse... Ateş düşürücü içme, sırılsıklam terleyince çamaşır ve çarşaf değiştir...

@compadrito tamamdır:) bize hep yanlış öğrettilerse demek ki..

doktora git, düşebilirler ama düşmeden etine batıp daha da amına koyabilirler. doktor kesin yorumu yapar.

şu durumda doktora gitmeye utandım şahsen. 'topuklu ayakkabı giydim de tırnağım acıyor, hıhıı' doktor kıçıyla gülmez umarım.

ayak başparmağı vücuttaki en büyük parmak. onun tırnağı da vücuttaki en büyük ve en sağlam tırnak. kolay kolay düşmez yani. çok ciddi bi travma geçirmesi lazım. Allah korusun, üstüne bişey düşmesi lazım.

annatığınız durumda maruz kaldığı travma, topuklu ayakkabı nedeniyle, vücut ağırlığınızın çoğunun sürekli olarak o tırnaklara bindirilmesi travması.

tırnak altında kanamalar olmuş ve o kan şimdi morarıyo. zamanna ağrısı geçecek, morarma da geçecek gibi duruyo bu tarifinizden.

o kadar ağrınız varsa, ağrı kesici içmek iy bi fikir olabilir.

doktor dediğiniz meslek sadece çok önemli hastalıklarla uğraşmak için yok. belli ki bu dert, sizi iş yapamaz, hatta yemek yiyemez hâle getirmiş.

bu durumda, gitmemek için bi sebep yok.

merak etmeyin, doktor zaten hayata küsmüştür. gülecek mecâli filan kalmamıştır. zaten böyle bi duruma kıçıyla gülecek kişi de, tıp fakültesini bitirmiş ama doktor olamamıştır.

doktor sana varasiya neler görüyor neler. seninki fasa fiso.
tirnaklarin hep mor kalacak ta ki tüm uzayip sen kesene dek. (acı birkaç güne geçer ama)
benim basima gelmisti eskiden. yeni uzayan tirnagi morartmamaya bak yeter.

bu kadar ciddi ayakkabı vurması hiç duymamıştım. eğer giydikçe açılır diye düşünüyorsan hiç bekleme derim. o ayakkabılar sana küçük veya şekli uygun değil. bu kadar uzun zamandır bu kadar şiddetli acıması da normal değil. bence bir doktora görün ve ayakkabıları ver birine gitsin.

doktora gideceğim yarın. bir merhem, ilaç bir şey verir belki.
şimdi de buz koyup rahatlatmaya çalışıyorum.

konuyla alakasız olacak, cevab alma ümidiyle girip belki de "eeeh sus be" diyeceksin, kusura bakma ama...

"bir numara küçük kramponla halı sahada maç yapmış gibiyim" ne şahane bir örnek. saygı duydum. çok garip.

leğene ılık su doldur içine de batticon veya protex gibi antibakteriyel bir sabun dök günde 2-3 kere ayaklarını suya sok o zaman geçer (batticon dökersen suyun rengi cola rengi olacak kadar dökmen gerekir)
ha bi de ayaklarını yukarda tut ara sıra
geçmiş olsun

@zaditen; çok teşekkür ederim. leğen falan kalmadı artık ama eğer sığarlarsa gideyim, kovada deneyeyim bu işlemi :/

her 5 kitaptan 3ünü yarım bırakıyorum. sonra tekrar deniyorum okumayı filan.

çok sıkıcı da olsa mutlaka okurum, başladıysam.

Ben kitabı çok seversem yarım bırakıyorum bitmesinden korktuğum için..

çoğunlukla sarmasa bile bitirmeye çalışıyorum. bitiremediğim zamanlar olursa daha sonra tekrar okumak üzere bırakıyorum.

benim eşiğim 50. sayfadır. 50. sayfayı geçtiğim her kitabı bitiririm.

Demir ökçe ve iki şehrin hikayesini bitirememiştim. o zamanlar küçüktüm çok sıkılmıştım. Birtane daha bıraktım o güzeldi ama kitap benim değildi ve adını hatırlamadığımdan devam edemedim :(

Chuck palaniyuk muydu ne carpisma partisi kitabini 120 lerde biraktim. Begenmedigim seyi devam ettirmem. Benim icin esik 100 sayfa civari.

Birakiyorum. Eskimesin diye kapagini cok hafif acarak okurum. Ev resmen kitapci dukkanina dondu

Mutlaka bitiriyorum kitapları.

ya siz sevmediğiniz kitapları okuyarak "kitaplardan" soğuyacağınza, bırakın gitsinler. kitap okuma alışkanlığınızı kaybetmekten yeğdir. çünkü hep küçükken saçma sapan kitaplar okutulmaya çalışılan çocuklar ilerde hiçbir zaman iyi bir okuyucu olamamıştır.

bütün genellemeler yanlıştır. tabi.

bu yaşıma kadar bir tek ece temelkuran'ın muz sesleri kitabını yarım bıraktım. başladığım kitapları ne olursa olsun bitiririm ama muz sesleri iki yılır bitirilmeyi bekliyor.

düğümlere üfleyen kadınlar geçen yıldan beri elimde. (yeni yıl esprisi içermez)
dönem dönem okuyorum ama dediğim gibi eziyet oldu, bırakıyorum öyleyse.
bir de grinin elli tonunu alma gafletinde bulunmuştum, onu bıraktığım için pişman değilim gerçi.


@groundhog day fikrine inanılmaz katıldım şu anda.

bi kitabı yarıda bırakmanın hafıza kaybına yol açtığına dair bir batıl inancım olduğu için, sürüne sürüne de olsa bitirir, anlamaya çalışırım.

beyinde ccleaner çalıştıramadığımızdan oluyo hep bunlar.

Bu karakterine göre değişir.

İnsan doğası, psikolojik çatışma ve aile kavramını güzel işleyen bir film izlemek istiyorsan The Godfather.

Bilim Kurgu ve Fantastik öğeler istiyorsan Star Wars.

Boş beleş bir adamsan Underworld.

Godfather

godfather

star wars

godfather

tam olarak

star wars 4-5-6, godfather 1-2-3, underworld 1, starwars 1-2-3,

star wars

underworld ün diğerleri yanında esamesi okunmaz... underworld ne la?

Underworld ile diğerlerini kıyaslamak, ben mi yakışıklıyım, Jude Law mı yoksa Bradley Cooper mı gibi oluyor.

Arkadaşlar sakin, kıyas yok, kıyas nereden çıktı :)

Sitede gezinirken denk geldiğim ve karar veremediğim filmlerdi bunlar. The godfather uzun zamandır aklımdaydı onu da ekledim. Başladım ama pek sarmadı açıkçası.

Normalde de goodfellas falan çok sevmistim mesela. O tarz filmler severdim yani ama. Bilemedim işte..

bordo gömlek, boz ya da çok koyu olmayan kahverengi ceket.

edit:hemcins değilim fakat giyinme zevki olan birisiyim.

bence beyaz gomlek ve acik kahve sivri burun ayakkabi. gomlegi sonuna kadar ilikle ve icine sok. saclari da hafif daginik toplarsan cok hos olur. ceket olarak yine acik kahve trenckot olabilir.
(meslegim bu)

rengi harikaymış, güle güle kullan. bence de bordoyla harika olur. krem, kahverengi, hardal sarısı falan da güzel olur. beyazdan çok daha iyi olur hatta bence bu saydıklarım.

toprak tonlari, sutlu kahve, taba, deve vs. kemerde kullanilan renk mesela. ceketi koyu, ceketin icine giyecegin gomlek ya da kazagi daha acik bir tonla kullanabilirsin.

altına tayt giy

Geyikli tayt giyme ama siyah giy.

Canısı mı? Popstar Mehtap mısın sen?

güzel bir renk..

bordo bende de güzel olur.. kremit rengi ya da onunla turuncu arası bir renk de olur.. bunlar içine giymen için.. kemerinle aynı renkte de ceket giyebilirsin bence..

tatlı yiyince kilo almıyor musun?

Ne tatlılar... Demeyeyim simdi burada. O da olmadı.

az biraz masa başı çalış, masadan yemek ve tuvalet gibi ihtiyaçlar haricinde kalkma, kesin alırsın...

askerden geldiğimde 77 kilo filinta gibi adamdım. geldikten 10 gün sonra bi derginin internet editörü olarak işe başladım. 5-6 ay sonrasında 91 kilo oldum :)

Ben de alamiyorum, cocuk gibi kaldim resmen bir de boy var ki sormayin. Doktorlar da bir sey yapmiyor ki saglikli olduktan sonra.
Bana en fazla yarayan sey cok cok yemek, cok ama, gik deyinceye kadar, boylelikle son bir yilda 1 kilo alabildim.
Bulursaniz daha iyi bir yontem, lutfen bana da yazin

süt sevmemeniz harika bir şey.
düzenli yemelisiniz. yani bir gün az bir gün çok yiyorsanız ondan kilo alamıyor olabilirsiniz.

önerebileceğim hem sağlıklı hem kalori bakımından yüksek yiyecekler:
tahin + bal karışımı (pekmezi boş verin)
fıstık ezmesi
badem, badem ezmesi
tam yağlı peynirler

her öğününüzde mutlaka sağlam bi protein kaynağı bulunsun. yumurta, tavuk, kırmızı et, balık gibi.
bunun yanında kompleks karbonhidrat da bulunsun.
bol bakliyat tüketin.
kuru ve taze meyve tüketin.

afiyet olsun :)

(bkz: karbonhidrat tozu)

@dbilgener sanirim hayatım boyunca masa başı bir işim olmayacak:)

@sokratesindamadı, ekmek yemiyorum pek gercekten:/

makarna falan kolay yakılan şeyler. dinleme onları. madem amacın direk kilo almak aban yağa. ana yemeğin yanına çok fazla yancı al. köfte ekmek aldın diyelim yanına 2 mega patates 1 orta boy kola al.

@yapma volkan, sen tamamiyle benim beslenme olayımı anlatmissin, maalesef işe yaramiyor.

@neyleyim, bunlar denemediğim şeyler, bilgilendirici oldu, çok sağol:)

@zazaza... Bu sefer de göbek olmasın sadece? Zaten göbek cikmaya çok müsait, başka bi yere yaramıyor.

zayıf şişman olmak ve daha da kötüsü sağlığınızdan olmak istemiyorsanız, mümkün olduğunca işlenmiş, içinde ne yağı, ne şekeri olduğu belli olmayan yiyecek / içeceklerden uzak durun.

Sigara içiyor musun?

Cevap evet ise, öncelikle sigara içme.

Sigaradan sonra ve beslenmeden önceki adım da uyku. Uyku düzenin olsun, sağlıklı uyu. Yoksa popon-göbeğin şişmiş, sana yeterliyse bir şey diyemem ama o kilonun bir anlamı yok. Amorf olduktan sonra kilo almak anlamsız.

Dengeli-sağlıklı beslen. Öyle ekmek ye tavsiyelerini uygularsan bu da seni göt-göbek adımına geri gönderir. Kabul diyorsan amenna, devam et.

Oturarak çalışmanın kilo aldırma etkisi -ki göt-göbek kabilindendir- çok ve sağlıksız beslenmenin vücutta dengesiz dağılan kilo aldırması etkisi gibi, bir de bağırsak sisteminin çalışmasını engellemesi yönü de vardır.

O yüzden hareketsizliği de tavsiye etmem.

Egzersiz yap. Salona falan gitmen gerekmez, evde yasemin evcim taklidi bile yapsan işe yarar. Kendine bir program belirler, günde 30 dk. için kendini disipline edersen, yararını görürsün.

Karbonhidrattan uzak dur, protein-vitamin-yağ dengeli bir beslenme rejimi uygula.

Özetle; sigara içme-düzenli uyu-dengeli beslen-egzersiz yap.

Çok kilo almazsın belki ama vücudunun kendini iyi hissedeceği bir sağlık haline kavuşursun.

Hacmen daha da yükselmek istersen de malum vücutçuların yaptığı gibi: Egzersizi ve beslenmeyi arttırırsın.

Kimyadan uzak dur. O kadar.

@Monroe stahr, şu kadar disiplinim olsun, dünyada yapamayacagım hicbir şey yok. Eline koluna sağlık, çok güzel anlatmıssın. Ben ilk etapta bir beslenme programı hazırlayayım kendime öyleyse. Diğerleri nispeten daha kolay.

3 gün benle takıl.

Çok yiyip kilo alamadığını söyleyenlerin büyük bir çoğunluğunun aslında çok yemediğini biliyor muydunuz? Arada bir çok yemek değil, her gün belli bir kalori alımını yapman lazım.

12 bin 6 bin bunlar ödenir sıkıntı değil, zaten devlete olan borcun taksitle ötelemyle vs ödenir de burada düşüneceğin 6 binlik kredi olsun yani dil öğrenmek iyidir vs ama gittiğin kursa değecek mi, eğitime ve kitaba verdiğin paraya acıma hocam kredi de olsa çek öğren öde, miktar yüksek olunca merakım gerçekten o parayı hakedip etmediği...

kurs icin kredi cekme. once normal kredi borcunu ode. ardindan parani biriktir ve kursa git. bu sure zarfinda, kendi basina kitap vs ile ingilizceni gelistirmeye calis.
turkiye'nin durumu belli degil. yarina guvenip, borc altina girme. parani biriktir ondan sonra ne yapacaksan yap.

Kursa aydan aya para bulmaya calis. Sonra yurtdisina gitmek icin kredi cek. 2 ay kursa git 1 ay kendin pekistir. Kur da atlarsin arada. Yoksa atiyorum 15 ay devamli kursa gitmek insani bayiyor. Bir de diyorlar normalde 1obin tl tutuyor ama toptan 5e veririz. Kandiriyorlar. Ayni yillik spor salonu aboneligi gibi

Bu arada belirteyim kurs 6bin lira değil, daha az. Söz konusu kredi 6bin ve bu fiyat sabit diye biliyorum.

ingilizce kursuna parayı gömme bence. soyledigin krediler hicbi sey tabi ki rahat rahat ödenir ama 6 bin lirayı çekersen daha işe yarar yerlerde kullan. türkiyedeki dersaneci ingilizce kurslarına kaptırma paranı, yurtdışına git bence de. ef'in programlarına bak. 4 hafta yoğun ingilizce eğitimi 1100 dolardı, ulaşım bedeli hariç.

aile hekiminden ücretsiz almıştım zamanında

tabii ki ücretsiz.

1ay önce almistim devlet hastanesinden 20 lira aldilar. Simdi tekrar gideceğim de para falan vermiyorum öyleyse.

akciğer filmi istiyorlarsa seve seve bir hastaneye gidip para bayilmaniz gerekiyor :\ ya da verem ile savas dispanserlerine basvurabilirsiniz.

İşe giriş ile ilgili sağlık raporları artık sadece İSGM (iş sağlığı güvenliği merkezi) den alınabiliyor. SAğlık ocakları, aile hekimleri vermiyor. Hastane olabilir ama o da ücretsiz olmaz.

@kadim kishi aynen öyle oluyormuş , doktorla baya baya irdeledik bu konuyu, kanunları yönetmelikleri tartistik.

Fiyat normal ama kursta öğrendiğin ingilizce ile sular seller gibi ingilizce konuşabileceği hayaline kapılma. Ama ingilizcen baya gelişir, orta düzey sevilerine yükselir. İş hayatında faydası elbette olur ama kurstan sonra ingilizce gelişimini bırakmaman, sürekli ingilizceni geliştirmeye çalışmalısın. Kurs bitti deyip bırakmamak, ingilizce kitaplar okuyarak baya geliştirirsin kendini. Benim şahsi fikrim kursa gitmenden yana.

hakikaten dedikleri gibi ingiliz hocalar varsa güzel. muhabbeti ilerlet, hatta yaşları düşükse birlikte takılabilirsiniz bile. ben ingiltere'de dil kursuna gittim, hocalar okul dışında acayip rahat ve eğlenceli olurdu. bu da yarar sağlar. ingilizceyi konuşarak öğreneceğiniz bir kurssa bence de kursu tercih edin. internet üzerinden o kadar da kolay değil dil öğrenmek. fransızca öğrenmeye kasmıştım zamanında, olmuyor, ben yapamadım en azından :)

Peki bu kurs english time desem fikirlerinizi değişir mi? Şimdi duyurudaki ilgili basliklari okuyordum da , uzak durun yazanlar olmuş. Bana anlattiklari kadarıyla çok aktif geçecek bir 9 ay var önümde. Sadece reklam mi bunlar?

öncelikle online işi yaş bence.

english time'ı bilmiyorum ama bence tömer, american kültür gibi başarısı ispatlanmış kursları tercih et. çevremde öğrenebilenler hep bu kurslardan birisine gitti. fiyatı da bu kursları baz alarak düşünürsek baya ucuz oluyor. 12 ye bölersen 260 küsüre geliyor aylık, sanırım tömer 400-450 gibi bir şey.

grammar eğitimi hemen hemen her yerde benzerdir ama ingiliz hoca varsa bence iyi haftanın kaç saati o hocayla dersin olucak onu sor.illa bi temelin vardır okuldan falan tense leri biliosundur en azından üzerine speaking pratik yaparsan olur

O parayı da ben veremem malum henüz staj evresindeyim.

Hafta içi 5 gün dersim olacak. Birkaç yabancı öğretmenle birlikte. Günde 3er saatmis.

kendikendine kalkamazsın.
kurslar tamamen tuzak.
hiçbiri aa hiçbiri yok ki insanları kazıklamasın.

özel ders alacaksın; mümkünse yabancı hocadan.
couchsurfing'ten birileriyle buluşacak en olmadı online dersler/konuşma klüpleri falan oluyor onlara katılacaksın.özel ders şart bu arada..

bir de çok basic seviyeden başlamak kaydıyla (sakın ama sakın küçümseme) basit ses videolarını, yabancı çizgi filmleri seyredeksin.

everything will be alright;)
kursa gitme.

Yabanci dil kurslari para tuzagidir.

T24, vagus.tv son zamanlarda bulduğum iki haber sitesi.

habervaktim

@cesario
Gündemi takip edeceğim ama siteler bir garip, başlık başka içerik başka. Güvenilir gelmiyordu pek baktiklarim da.

Teşekkürler.

Çok kötü bir dönemden geçtim, onun hasarlarını atlatmaya çalışıyorum.

Yanımda olmasını istediğim kişi çok uzakta. Ve her şey bana onu hatırlatıyor.

Yine de mutlu olmaya çalışıyorum.

yok ya. aslında işsizliğin güzel yanı, her şeye vaktimin olması. hayatımda hiç yapamadığım kadar kitap okuyabiliyorum, film izleyebiliyorum, spor yapabiliyorum. ama sonsuza kadar böyle gitmez, iş bulmam lazım. bir de yalnızlık sıkıyor tabii.

moruk herşey okadar boktan ki, evde doğalgaz yok aylardır ev arıyorum bulamıyorum en büyük derdim bu ev bulsam maaşın yarısını gömcem yemin ederim bıktım soğuktan.

@devils trill sende çok benden bir şeyler var, anlıyorum o yüzden.

@bagdf seni de işsiz olduğum için anlıyorum. kendine vakit ayırdığın bir dönemdesin, keyfini çıkarmaya devam et.

@aktör, içinde bulunduğun durumu ancak tahmin etmeye çalışabilirim. umarım en yakın zamanda bulursun.

mutlu olduğum çok oluyor, hiç mutsuz olduğumu hatırlamıyorum. her şey yolunda. yanımda olmasını istediğim bir insan yok. aksine yanımda/çevremde hiç insan olmasın istiyorum. malesef bu olmuyor. en azından önümüzdeki 3-4 sene için olmayacak gibi görünüyor. dinlediğim müzikten her zaman zevk aldım, her zaman da alacağım. çünkü çok geniş bir müzik kültürüm var -diye düşünüyorum- binaenaleyh her zaman zevk alacağım müzikler dinleyebiliyorum. (sanırım bu her türe açık olmaktan ve "ne olursan ol, güzelsen gel"ci olmaktan kaynaklanıyor.)
çalışmıyorum, öğrenciyim. her şey güzel. şükür.

şu an oreo yiyor, kahve içiyorum. oreo yiyen bir insan kötü olabilir mi hiç? :))

@papillon7 herkesin senin kadar şanslı olmasını diliyorum öyleyse:)

sistem enkazı, yukarıdaki duyuruya yazdığını/verdiğin cevabı okudum. umarım her şey dilediğince olur.

@papillon7 herkes her şeyi düşünebilir ama hiç tanımadığın bir insanın sana olan iyi dileği acayip güzel hissettiriyor. teşekkür ederim.

Acayip boşluktaydım bi ara sonra kendime bu sene artık kesin mezun olacağım diye hedef koydum, o biraz kafamı meşgul ediyor iyi oluyor. En önemli 2 dersten birinden sınıftaki en yüksek diğerinden en düşk notu aldım. Durumum muallak. Genel olarak ise mutsuzum diyebilirim. Boş kalmamaya çalışarak kamufle etmeye çalışıyorum. Mezun olayım sonra kafamı kaldıramayacağım bir işe gireyim, öyle geçsin gitsin hayat istiyorum. Hiçbir beklentim yok.

@yesilimtrak, @juninho77 böyle ters dönemler oluyor malesef, ama umutsuzluk yok!

şu an gayet iyiym

sular kesilmiş, bulaşık yıkamak için gelmesini bekliyor, kedimle civil wars dinliyoruz. ne mutlu ne mutsuzum.

google a adınızı yazarak araştırmıyorlar sizi. Fişlendiyseniz çoktan ellerindedir zaten bilgileriniz

Bence Twitter hesabınızı "korumalı hesap" yapın. Böylelikle yazdıklarınızı görmek için sizi takip etmek zorunda kalacaklar, takip etmek için de sizden izin almak zorundalar. Tanımadığınız veya şüphelendiğiniz kişilerin sizi takip etmesine izin vermeyin olsun bitsin. Fakat yine de bugüne kadar yazmış olduğunuz tweetleri başka sitelerden görebilirler, uyarayım.

Facebook hesabınızı ise timeline'ınızı sadece arkadaşlarınızın görebileceği şekilde düzenleyin. Güvenliğinizi artırın. Listenizdeki arkadaşlarınızı da tekrar gözden geçirin.

saç kurutma makinesiyle veya kalorifer peteğinin üstüne koyup kurut. bir şey olmaz

aksam aksam kullanma zaten. 3 gun kuruyabilecegi bir yerde beklet, eger icini acip silerek temizleyemiyoran.

hiçbirşey olmaz. kuruyunca kullanabilirsin.

saçmalığın daniskasıdır. okuma.

Bi sen değilsin.

Kesinlikle yalnız değilsin, herkesin sıyrıklığı kendine olsa bile...

Yalnız değilsin merak etme..

burdayız burdayız

eyvallah dostlar:)

hocam hangi sınava 20 gün kaldı bilmiyorum ama ben kpssye hazırlanan biri olarak gayet çalışıyorum onlara. gireceğin sınavdaki katsayısına göre çalış derim. yani 10 soru fazladan tarih yapmak sana çok puan kazandıracaksa çalışmaya değer. alanı tekrar etsen atıyorum 2-3 soru fazladan yapmana yarayacaksa bence 2 hafta tarih yardırmak daha etkili olabilir.

çok bir şey değil katsayı olarak baktığımda. ama 15 soru geliyosa ben bunlardan sallayarak belki 5ini yapabiliyorum. ben şu katsayılarına tekrar bakayım en iyisi ya, teşekkürler.

kulaktan dolma yanlış bilgiler...

kedinin tüyü değil varsa paraziti tenya yapar adını da vereyim: ekinokokus granulosus

bunu engellemek için parazit ilaçları veriliyor aşı altında zaten, ayrıca karaciğerde kist yapar soluyup akciğerde değil.
ha paraziti varsa kılından da , soluma yoluyla yumurta vs bulaşır yani her şey parazit aşısında bitiyor.
(bkz: kist hidatik)

bana hep anne uydurması gibi gelir nedense..

bilimsel yanını bilmiyorum tabi..

tenyayı her türlü her an kapabilirsin.. o konuda sıkıntı yapma.. istediğin an kapında :)

1. Ciğerine gitme ihtimali yok çünkü ağzına giren şey ciğerine değil midesine gider insanın o da dışkıyla atılır. Ciğerine kaçması için soluk boruna girmesi lazım ki o da çok küçük bir ihtimal.

2. Parazitin kedinin aşısıyla falan hiç alakası yok. Eğer bünyen müsait değilse parazite bir şey olmaz müsaitse olabilir. Hayvan parazitten kırılıyor olsa eğer dışkısını 24 saatten fazla kumunda bırakmazsan parazitin sana bulaşma ihtimali yoktur. Kedi ve köpekten bulaştığı söylenen parazitlerin dışarıda yenilen iyi temizlenmemiş yeşillikten bulaşma ihtimali çok daha fazladır. Burada kist yapar çocuğun olmaz muhabbetine de deyineyim genelde kadınlara çocuğun düşer vs. derler bu da kedi köpekten değil eğer insan bünyesi müsaitse dışarıdan yenilen iyi temizlenmemiş yeşillikten olabilir.

3. Hayvana bağlı alerji olur maksimum. Parazit kapsan zaten ishal ve kusma yapar onun da ilacını alır 1 2 günde kurtulursun hayvan beslemekten ölünmez ki alerjinin bile çözümünü bulan buluyor :D

purusha'nın parazit konusunda söyledikleri doğru değil. aşı kesinlikle hem hayvanı hem sahibini koruyucudur.parazitli hayvanın dışkısından değil tüyünden de parazit yumurtası bulaşabilir. malum kediler ve köpekler kendilerini yalayan hayvanlar.
bunun dışında aşı olduğunda, evet hiç bir şey olmaz. yeni moda uyarı da "kedinin nefesinden uzak dur!" hay sikeyim bu uyarıyı yapanın nefesini :)

ya cidden çok teşekkür ederim. beynim yıkanmış uzun bi süredir, bunu fark ettim. kalın sağlıcakla.

akciğer kanseri mi? ama kedi tüyünün adamı kanser edeceğini pek sanmıyorum.. ama paylaştığın için sevindim, bunun için sordum neticede.

yahu alerjisi vs varsa kronik irritan yapan her şey kanser yapar.
ayrıca bizim ülkemizdeki sokakların pisliği yüzünden bu kadar parazit bulaşıyor hayvanlara, yurtdısındaki parazit aşılarının rutin uygulama sıklığı ile bizimkisinin arasında dağlar kadar fark var.
daha yerlere çöp atmama, sokağa tükürmeme,belli saatlerde çöp atmama gibi eğitimleri kazanabilmiş medeniyette miyiz sanki.
kendi pisliğimizi hayvanlar üzerine atmanın lüzumu yok.
sokakların deterjanla yıkandığı şehirler de var.

eğer kedi alerjin yoksa hiç bir şey olmaz.
1-bu güne kadar kedi tüyünden oluşmuş bir kist tespit edilmiş değil. bulunursa bu tıp tarihinde bir ilk olur. bir de ek bilgi kediler ayda bir kere filan kusar. bu temizlenirken yuttukları tüyleri dışarı atmak için gereklidir. bunlar yalandıkları halde bir ayda bu kadar tüy yutuyorsa ne kadar tüy yutabileceğin tahmin edersin (ayda 1-2 adet). o da kist yapmaya yetmez.
2-tenyayı kedi tüyü değil aşısı olmayan kedinin dışkısındaki tenya yumurtaları yapar. aşısız bir kediyi sevdikten sonra elini sabunla yıkman yeter.
3-doğru görmüşsün. 41 yıllık ömrümün tamamı kedi olan bir evde geçti. hala hayattayım kedi nedeniyle bir kere bile hastalanmış değilim (tırmık yaraları ayrı).

bizim kedinin aşıları tam değil ve her gece yanımda yatıyo bol bol da tüy döküyo ama bana bi bok olmadı şimdiye kadar.

Parazitle ilgili söylediklerimin yanlış olduğunu söyleyen arkadaşımı biraz araştırma yapmaya davet ediyorum. 3 - 6 ayda bir gaytada parazit testi yaptırıyorum ve her seferinde negatif çıkıyor, haşır neşir olduğum parazitli hayvan sayısını artık hatırlamıyorum bile. Bir seferde 15 - 16 kedi bakmak zorunda kaldığımı bile biliyorum ve kedi sayısı çok fazla olduğunda paraziti önlemek ve tedavisini yapmak çok daha zor oluyor, öyle bir dönemde bile bana parazit bulaşmadı. Yumurtalar eğer dışkı kumda 24 saatten fazla kalırsa hayvanın tüyüne bulaşır ve insana geçer. Parazit tedavisini yapmak hayvan ve insan sağlığı açısından kesinlikle çok önemli ancak hayvanda parazit var hemen bana bulaştı diye bir şey demek yanlış olur. Zira dışarıda yediğimiz marul maydonoz vb gıdalar çok iyi temizlenmiyor ve bunlar köyde yani inek koyun vb. hayvanların olduğu ortamda yetişiyor ve evde beslediğiniz hayvandan daha fazla risk altına koyuyor sizi.

sanırım olmadı. ağlamak insana özgü bir durum, duygu dışavurumu neden tahammül edemesin ki? sanırım samimi olmayan birinin yanında ağlamışsınız.. maalesef bunu bile algılayamayacak insan türleri ile yaşıyoruz...

sevgilim edemezdi. şimdi sevgilim değil ama cok daha özelim kendisi. yine edemiyor. e normal tabi ben de olsam ben de kendime tahammul edemezdim.

En yakin arkadasim. Kendisi genel olarak aglama eylemini sevmiyor. Kotu hissettirmedi acikcasi cunku o da oyledir yani, yaninda aglanilmasini sevmiyor. Baskasi olsa kotu hissettirirdi belki ama

hayır olmadı.. yani artık ağlama dediler ama bu tahammül edememekten kaynaklı değil..

gülmemin ve ağlamamamın battığı birileriyle zaman geçiremem zaten, benim için ikisi de önemli şeyler katlanamayan siktirsin gitsin..

annem yanımda ağlıyordu. ağlayacaksan dışarı çıkar mısın diyecektim. sonra annemi babamın yanında ağlarken hiç görmediğimi fark ettim. çünkü muhtemelen babam tahammül edemezdi. sonra insanın yalnız ağlaması aslında kötü diye düşündüm. bi kere de sevgilim bana tahammül edememişti. işte böyle düşüne düşüne nerden nereye geldim ya, içim çürüdü 5 saniyede

tahammül edememek değil de annem ve sevgilimin ağlamasına dayanamam.canlarının o kadar yanması benim üzerime düşeni yapamadığımdan kaynaklıymış gibi hissediyorum.hemen sussunlar, ağlamasınlar hatta mümkünse gülsünler isterim.

oldu. sevgilimdi. bok gibi hissettirdi. numara yapıyorum sanıyordu, halbuki ben gözyaşlarımı kontrol edemiyordum. hala da edemem ama artık kaşarlandık, kolay kolay akmıyor çeşmeler.

bir insana mutsuz olduğu, mutsuzluğunu ifade ettiği için tepki gösteren birinin sağlıklı bir insan olabileceğini düşünmüyorum. tahammül edemeyişi kendiyle alakalı bir şeyler anlatıyor bence.

babam edemezdi , halbuki ağlatan da oydu... vefat etti, bir damla yaş akmadı gözümden. Bak dedim, beni duyuyorsa bir yerlerden diye, artık ağlamayacağım.
Eşim de edemiyor ne yazık ki, ama onunki kilitlenme, kilitleniyor adam, ama ben tutmuyorum kendimi.

sakın içme,içersen boşa gider çaban.

tam olarak kendinize bahane arama dönemindesiniz ;) içmeyin. bi 15 günü var en fazla, sonra geçiyor.

diren panpa ilk zamanlarda olur böyle bir yorgunluk uykusuzluk hali falan içme bende çok zorlandım ilk başta şimdi haftada 1 paket gibi az miktarda içiyorum tamamen bırakamadım ama bırakıcam.

fırsat bu fırsat spora başla. spor başlamamak için vicdanen çok büyük bir etken.

yoga yaptıktan sonra uyuyakalan insanım ben, düzenli olarak en fazla 25 gün spor yapabildim. o da olmaz yani. dayanamıyorum şuan. sırf bu duyuruyu açtığım için birileriyle paylaştığım için tutuyorum kendimi..

ya nereye diren allasen. önemli sınavsa iç. sınavdan sonra bırakırsın.

böyle sigara bırakılmaz. kafanda bitirmemişsin sen. bugün dayansan yarın yine içersin. baş ağrısı, yok yatağa yığılıp kalma falan. nikotin bağımlılığının böyle etkileri yok. bu etkileri kendin psikolojik olarak yaratıyorsun. kafanda bitirmeden bırakırsan böyle kendi kendine eziyet etmeye devam edersin işte. ondan yak bi tane, şu entrymi oku eksisozluk.com sonra tekrar bırakmayı denersin.

illa ki psikolojik. ama içmedim, içmiyorum. entry için teşekkürler. şimdi siz bundan bişey olmaz bu yine gider zıkkımlanır diyosunuzdur ama yüzünüzü kara çıkarmıcam bunu da buraya yazıyorum ve gidiyorum:)

sigarayı bırakmak için kitap okumaya başlayan bir arkadaşım var. şimdi kitap okumaya sarmış durumda deneyebilirsin bence.

teşekkürler, denicem:)

Yıldırım Türker, Koray Çalışkan, Bülent Usta severim. Pınar Öğünç'ün yeri de ayrıdır.

yankı yazgan

Türkiye'de köşe yazarı olup da eskilerin gazetecilik anlayışına uygun biçimde, içeriği zengin,"makale" yazan ve herhangi bir düşünceyi tartışabilen tek bir yazar bile yok.

markar esayan
hayko bağdat
ruşen çakır
yıldıray oğur
merve şebnem

tam liberalim evet.

zevkle okunabilecek nitelikli yazar yok. bir tane bile.

ek: nitelikli yazılar gazete denen nanenin sınırlarına sığmaz, okumaya değer yazarlar gündelik hay huya kapılıp yüzeysel olamaz, derinliği de (hakkıyla derinse tabii) gazete hiç kaldırmaz, okur da pek bakmaz.

@tedirginlik hucresi, nitelikli yazıları gazete kaldırır, matbuat tarihi, nitelikli yazıların bulunduğu günlük gazeteleri de arşivlerinde bulunduruyor.

ya seve seve ya s*ke s*ke diye

Ben yeni birşeyler öğrenirken acayip gaza geliyorum, gayet de güle oynaya çalışırım dersimi.

erasmus için not ortalaması kasıyorum. ne kadar çok çalışırsam gitme ihtimalimin artacağını düşünüyorum.


pazar gününden beri memleketteyim, bugün çarşamba kardeşim öss ye hazırlanıyor ondan daha fazla ders çalışmışımdır bayram tatilinde

finalden iyi alirsam gecicem bu dersi/iyi getirecem falan dersem calisiyor(d)um. amac sart ama

geçecek notu almayı garantileyecek düzeyi belirleyip sadece o noktalara yoğunlaşmak, geri kalanlarla ilgilenmemek.

bu konuyla ilgili, 90'lı yıllarda öğrenciyken bir arkadaşımın sözü geldi aklıma.
''adamım düşünme, sadece otur ve çalış''

İcimden bir ses ders çalısmam gerektiğini söylediğinde oturup susmasını beklerdim.

arkadaşın doğru demiş, bir kere yaptırırsan sürekli istiyor. ama çok rahatsızsan da yaptır gitsin, güzel bi şey bence.

cigerdelen+1
zaten dogal olarak da duzgunmus. ben senin durumundaydim bir kere yaptirdim gorunumunde hic bir sey degismedi. tirnak uclarini halletmek zaten mesele degil
bosa para

devamlı yaptırırım diyorsan başla ama arada bir , ayda bir yaptırırım diyorsan hç başlama . çünkü bir kez yaptırdın mı ihtiyaç haline geliyor.

ama bana sorarsan başlama çünkü yaptırdıkça bir sore sonra tırnak kenarların açılıyor tırnakların kocaman oluyor.çevremde yaptıranlardan gözlemlediğim bu şekilde.
ben yaptırmıyorum mesela çok birşey katbediyor muyum? hayır :)

benim tırnak etlerim çok yumuşak olduğu ve yapı olarak da biraz şanslı olduğum için 2 ayda bir yaptırıyorum, yetiyor.

elleri normal olanlar için:
bu arada "iyi" manikür zaten ayda bir yaptırılır.

manikür haftada ya da iki haftada bir yapılacak bir şey değildir.
ortalıkta çok baştansavma iş yapan manikürcü var, kanmayınız ve bu işi çoook uzun zamandır yapan kadınları bulmaya çalışınız.

unutarak yediysen bozulmaz. devam edersin. yanlışlıkla olduysa mesela abdest alırken boğazına su kaçtıysa falan gibi. orucun bozulur ama 61 gün değil 1 gün kaza tutman gerekir.

oruçlu olduğunu bir an için unutup yediysen, bozulmaz. hatta allah'ın bir ikramı gibi görülür. ama oruçlu olduğunu aklından çıkarmadığın halde, yanlışlıkla ve istemeden (ağzını yıkarken su yutmak gibi) yiyip içersen orucun bozulur ama sadece 1 gün kaza edersin. ama mesela bir yemeği kokluyordun, birden boş bulunup bir kaşık aldın; bu ilk örneğe girer.

bozulmaz.
Adam allah var mi diye sormamis fakat. Biri de gelmis aklinca dalga geciyor.

www.dinimizislam.com

öncelikle cevabı moderatör-proof yapmak açısından soruya cevap:
oruç inanış temelli bir olay olması sebebiyle zaten "bu işin gerçeği nedir" sorusundan muaftır, yani soru yanlış. elli bin tane yorum var, herkes kafasına göre yorum yapabiliyor ve herhangi biri diğerinden daha "gerçek" değil çünkü deney/kanıt yapılabilen bir olay değil.

allah yokmuş beyler dağılalım ehehe mehehe diyen arkadaşa cevap:
oğlum adam dağdan inip de "beyler son ulaşan bilgilere göre artık domuz yemek yasaklandı, işte senede bir ay gündüz yemek yok, bir de 5 vakit namaza duruyoruz" deyince inanıyorsunuz ama. alla allaa. adam resmen denk getire getire kural bulmuş, sonra çık işin içinden çıkabilirsen.

Kıssadan hisse:
***
Peygamber efendimiz, mestleri üzerine mesh edince, (Ya Resulallah, [ayakları yıkamayı] unuttunuz galiba dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Hayır, ben unutmadım, Rabbim böyle yapmamı emretti.) [Ebu Davud]
***

rabbe gel, ayak yıkama yönergesi yolluyor wireless olarak.
tehehehe

edit: silmesenize olm cevapları, biz de yeni bir perspektif sunuyoruz ortaya?