Ekşi Duyuru

Güzel. Barış adında tanıdığım insanlar hep güzel insanlardı.

Erdem ismini sevmem.

barış ismi güzel ama gerçekten de türkçe karakter var ^^
biz koyamayız çünkü içinde r harfi var r leri söyleyemiyorum ama söyleyebilsem düşünebilirdik.
erdem de fena değil ama ikisi de bir cem değil aşslslsk

Sta, Cem'i ben de severim de bizim ailede 2 3 tane mevcut :)

Barış en sevdiğim erkek ismi . Tüm tanıdığım Barışlar da efendi ve iyi insanlar . Erdem ismini hiç sevmiyorum . Tanıdığım Erdemleri de sevmiyorum

@fraise bence sen koyarsın Barış ı koymasınlar boşver ;)

ikinci ismim barış ama çok kullandığım ismim değil genelde herkes birinci ismimle hitap eder ama severim barış adını da. türkçe karakter kısmı sıkıntılı ama çok da büyük bi sorun teşkil etmez bence.

Bora konusunda herkese olduğu gibi sana da ısrarcıyım fraise :)

Lilidance, oğlum olacağı %100 garanti olsa koydurmazdim da emin olamadigimiz için yakında biri koysun demiştim :)

barış güzel.
bu türkçe karakter olayı artık çok kaale alınıyor isim seçerken ama çok dert değil aslında ya? benim de adımda türkçe karakterler var (yurtdışında da yaşadım) hiç sorun yaşamadım bununla ilgili, belki de bana denk gelmemiştir.

Bora +1. Çok maskülen isim.

Bora'yi ben hiç sevmiyorum nedense.

Türkçe karaktere ben de takılmamak gerektiğini düşünüyorum; kardeşimin isminde de türkçe karakter mevcut. İlk söylendiği zaman sorun ama sonrasında öğreniyorlar nasılsa.

barış da erdem de süper isimler bence. ikisi de gönül rahatlığıyla konabilir. toprak, rüzgar, bulut, uzay, batı, doğu gibi berbat ötesi isimler seçmediğiniz için sizi tebrik ederim.

bu arada adımda da, göbek adımda da soyadımda da türkçe karakter var hiçbir sorun çıkmıyor yurtdışında, şu geyik bitse artık.

yeni bir adaş adayı olarak şimdiden kutluyorum minik yavrucağı.küçükken "ayy barış ismine aşığım" diye öpüldüğüm oldu, çocuğun önünü kapamayın.barış +1

barış koymazdım. tanıdıklarımdan dolayı. o tatlarda "Tuna" var.

barış bence şahane isim. erdem de çok güzel.

Erdem ismini pek (hiç) beğenmem. Barış güzel, bir ağırlığı var.

Barış çok yumuşak görünümlü bir isim. Erdem berbat bir isim. Bence Deniz, Cenk gibi karizmatik isimler koyun.

Erdem olarak tanıdığım kimseyi sevmedim Barışlar daha babacan ve sempatik olurlar. Barış olsun.

tanıdığım bir barış hariç hepsi çok iyi adamlardı. bence isimden çok adam olması önemli. umarım iyi bir insan olur gelecekte:)

erdem koymayın erdemler bir acayip oluyor.içine kapanık ya da hafif asosyal ya da ben ağırım modunda takılan adamlar oluyor.

güzelce ayıklayıp yıkarsan olur tabii çilekleri neden olmasın
haftasonu kıymalı makarna yaptım yalancı mantı da deniyor, ondan soraki gün hafif geçirelim diye ton balıklı salata dün de tavuk ızgara yaptım. fikir verir belki

ben birkaç kilo alıp yıkadım buzluğa attım, yazın milkshake yapıyorum çok da iyi oluyor.
akşam yemeğine antrikot+spagetti yapmayı düşünüyorum

Kremalı mantarlı makarna.

patlıcan ve iç malzemesi alıp karnıyarık yap.

Hepimiz planlarimizdan vazgecip tost yiyelim mi, ne dersiniz :(

tarhana corbasi, pilav üstüne kiymali sebzeli sos, cacik, salata favori menüm

krep/pancake yapabilirsin peynirli, elmali, nutellali

spaghetti üstüne feslegenli zeytinli domates sosu + peynir yaptim yedim dün güzel oldu

canim da manti ve sigara böregi cekiyor ama haftasonuna artik

Nefis yemek tarifleri app ini kullanıyorum ben kararsız kaldığımda. Günlük menü hazırlıyorlar, genelde 5 güne baktığımda "aa bunu yapayim" dediğim bir yemek görüyorum.

bataryayı değiştirmeyi denedin mi? batarya ölüşüne benziyor belirtiler.

pili değiştir +1

Aslında düşündüm ama orijinal olmazsa telefona zarar verir dediler; orijinali de ayırt edemezsin dediler. Korktum o yüzden biraz.

Aciliyeti varsa pili değiştir. Garantide de çözülür bu sorun.

bir batarya al hocam
dene
batarya bozuksa sadece serviste bataryayı degistirirsin

orijinal al o zaman. samsung'un kendi mağazasından.

toplam şarj süresi normal ama göstergede problem de olabilir. öyle ise pil gösteren uygulamalar yükle ve dene derim. benimki de örn. %9 iken yarım saat kurcaladığım halde öyle kalıyo, sonra birden %1 gösteriyo ve kapanıyo. benim durumumda tamamen göstergenin güncellenme problemi bence.

Manuel, eskisine gore şarj da çabuk bitiyor ama yeni alinmis telefonda batarya problemli olabilir mi, onu bilemedim işte.

Dgk, idare edecek telefonum olsa dahi 2 ay telefonu alamam gibi duruyor.

Bir de yabancı forumlarda filan baktım, genelde batarya sorunuymus; telefonların %1inde anakart sıvı teması denilen bir durum oluyormuş. (Bu seri için konusuyorum)

O yüzden batarya alıp deneyeceğim sanırım. Olmazsa mecburen vereceğim. Telefonsuz naparım, bilmiyorum.

www.eksiduyuru.com duyurumdaki nucleon'un cevabına istinaden biraz daha araştırdıktan sonra bahsedilen deji marka bataryadan aldım. gerçekten çok memnunum, iyi ki ondan almışım diyorum, batarya alacaksan tavsiye ederim.

noel zamanında gitmişti bi tanıdığım kiev'e. güzel, eğlenceli demişti.

Karakteristik, mutlaka cevabını bekliyorum o zaman :)

lviv'e gittim, ağustos'ta yerleşiyorum. geldiğinizde haber verin, çocuklara talimatı vereyim...

bence kesinlikle değer. çok ucuz, öyle dillere destan bir güzelliği olmasa da kesinlikle görmeye değecek, turistik değeri olan güzel bir şehir. tek sorun, çoğu müzede ingilizce açıklamanın olmaması ya da çok kısıtlı olması. bi de ingilizce bilmiyolar. ona rağmen çok güzel. hepsinden önemlisi ucuz ya. vaktiniz varsa gidin/gelin, o paraya alabileceğinizin en iyisini sunuyor lviv.

İkisi de super.

Abi hic bisey olmasa bile acayip ucuz. O kadar yiyip iciyosun adam basi max 10-15 lira hesap oduyosun

kinoyoga ve yoga with adriene en sevdiğim kanallar. 30 days yoga challenge video serileri çok uygun olur size. İki kanalda da bu seri var.

Allah başka dert vermesin..

en baştan 22 ile 34 yaş arası insanların aynı grupta ayarlama yapabilmesi bile hayret uyandırdı bende, yine buraya kadar iyi gelmişsiniz :)
gerçekten biraz trip attıysan sıkıntı yok, bazı planlar pazara bazıları cumartesiye yapılmalı tabii ki.

'Ama böyle durumlarda bize uymayan günleri seciyorsunuz ısrarla, sonra da gruptan soyutladiniz kendinizi diye kiziyorsunuz. Maalesef gelemiyoruz biz' dedim.

Nrm, sana da vermesin.

başlıkta zaten bir tuhaflık var. insan arkadaşına ona çok büyük bir yalan söylemediği, onu kazıklamadığı müddetçe niye kızar ki? koca koca insanlara kızmak neden bir de? çocuğa bile kızmamak gerekirken. insanız sonuçta... kusursuz değiliz.

ayrıca o kişiye başka sebeplerden ötürü bir antipati başladığını düşünüyorum burdan bakınca. ama bunu biz bilemeyiz.

nrmnm+ 1 sonuç olarak.

O yaşa gelip hala bu sorunları konuşarak çözememeniz garip.

Mza, hayır o arkadaş grupta en sevdiğim arkadastir. Kızmak değil, kırılmak diyelim.

haa o zaman kırılmak normal. ama bir de şu var:

(bkz: nerde çokluk orada bokluk)

cici grubunuzu tenzih ederek söylüyorum.

Evet gereksiz tavir yapmissiniz bence. Pazar gunu "en tatil" olan gundur, pazar gunu herkes icin tatil olur hemen hemen, pazar secmeye calismalarini normal karsilamak lazim, hafta ortasi yapsalar neyse.
Sizden de pazar gunu programa katilmanizi beklerler, pazar gunu sevgilinizle falan bulusmak icin katilmiyorsaniz da size gore plan yapmazlar, cumartesi calisiyor olanlara gore plan yaparlar mesela.

biraz kızmanızı anlıyorum, hiç size daha uygun olan gün seçilmiyor. ama cumartesi çalışanlar var ise pazar gününe toplu organizasyon yapılması normal, keyfi sebeplerle değil çalıştıkları için katılamıyorlar çünkü cumartesi günkü toplanmaya.

bu arada böyle kalabalık gruplarda bir gün belirlenir, gelen gelir gelmeyen bir dahakine gelir. hiçkimsenin gönül koymasına çok gerek yok bence.

sonuç olarak stavro +1.

niye insanlari karsiniza alip ciddi ciddi bu söylediklerinizi onlara söyleyemiyorsunuz?

Burada İki iletişim problemi var:

1) Planı hep aynı kişi yapıyor

2) Pazar günü kesinlikle hiçbir zaman gelemeyecek biri yoksa tüm buluşmalar Pazar günü yapılır. Cumartesi kesinlikle hiçbir zaman gelemeyecek biri var ama Pazar günü kimsenin önceden ayarlı işi yok.

Kurnaz, söyledim daha önce. Her seferinde haklısın deyip bir dahaki buluşmada yine aynı şeyi yapıyorlar. Sonra da bir araya gelince 'ama siz soyutladiniz kendinizi' diyorlar.

Biz de keyfi sebeplerden değil, gerçekten işimiz olduğu için katılamıyoruz ki bu cumartesi- pazar ile sınırlı değil. Mesela perşembe cuma aksami görüşelim diyorlar, cuma diyoruz. Bir bakıyorum perşembe olmuş. Ben genelde böyle durumlarda napalım deyip geçerim ama hep olunca üstüne bir de niye gelemiyorsunuz diye sorulunca dalga mı geciyorsunuz? Demek istiyorum artik.

O yakın arkadasta da şey modu var; fraiseler zaten yakın, ben görüyorum. Digerleriyle gorusmeseler de sorun değil. Bari onları görelim, kirmayalim.

@fraise, klasik geyiktir o, acik acik yazayim o zaman, zamanla daha da cok olacak bunlar bahane ayni olacak, en yakin zamanda o arkadas grubunu siktiredin.

Dediğin büyük bir şey değil ki! O kadar trip herkese atılır. Pişman olmana hiç gerek yok. Hatta grupta 'Trip attı' etkisi bile yaratmamıştır o.

Bir de evde liyakat kalmamis + 1, Cumartesi çalışanlar olduğu için pazara yapılması normal. Onların da sebebi keyfi değil.

Kızılacak demeyelim de, üzülünecek bir durum olabilir. Benim de hep gelemeyeceğim zamanlarda plan yapsalar üzülürüm. O kadar arkadaşlarımı özlemişim, hiç kimse ile görüşememek üzerdi. Ben olsam şöyle bir şey yapardım. Cumartesi öğleden sonra başlayan bir şey düzenlerdim. İşten çıkanlar işten sonra gelirdi, gelebilen de öğlen gelirdi. Temiz iş. Kahvaltıları da bir cumartesi, bir pazar yapardık. Gelebilen geldiği gün gelirdi.

o kadarcık şeyden trip bile olmaz, sitem etmişsin aslında biraz haklı olarak. onlar da siz gelemeyin diye yapmıyorlardır zaten o kadar yakınlık varsa arada. hep gelemediğiniz güne program yapılmasına kırılmış olman normal bence. önemli olan onların senin sitemine ne cevap verdikleri.

Ben de böyle tesadüflere ba yı lı yo rum :)Eski yabancı erkek arkadaşımın en yakın arkadaşının ülkesinde çalıştığı şirketteki stajyer benim ilkokul arkadaşım çıkmıştı.

Bir de yabancı mektup arkadaşımın annesi, bir arkadaşımın hocasıymış zamanında.

Farkında olmadığım daha neler neler vardır diyorum :) Dünya cidden küçük.

Bir arkadasim Guney Amerika'da seyahatte Turkce konustugunu duydugu birisiyle tanisiyor. Adamla sohbet ederken ortak arkadaslari oldugu ortaya cikiyor.

Ortak arkadaslari olan kiz tanistigi adamin nisanlisi, benim arkadasin fuck buddy'si.

Dünyadaki her insan arasında 6 sadece 6 insan vardır. Gibi bi bilgi kalmış aklımda.

Dün de koyduydum;

www.instagram.com

(bkz: kendi uploadımızdır)

cappy - hoşaf ' içiyorum.

thebrandage.com

store.donanimhaber.com

galeri13.uludagsozluk.com

Sicaklarda cay-kahve gibi sicak iceceklere yanasmiyorum. Soguk icecek, dondurma, buz gibi karpuz.

komposto

Want2die+1 ev yapımı bira. Yaz için özellikle hafif içimli bir pilsner yapıyorum şu anda kovada. Ooh miss.

Bir güzel fikir de sabahtan akşama kadar icsem halim ne olur, bilemedim :) bir de onun fazlası da şeker.

karpuz kavun yiyorum
nadiren soğuk kola

Churchill diyolar burda, soda-limon suyu-tuz karışımı en çok bunu içiyorum ben.

bira ve buzlu kahve.

su içiyorum. içine sıklıkla limon, nane, zencefil filan koyuyorum. çilek, salatalık, portakal vs de deneyebilirsin. hem sağlıklı, hem içecek ihtiyacımı farklı aromalarla gidermiş oluyorum.

ayran içiyorum, ayranın içine de fesleğen atıyorum. mis gibi.

maden suyu içiyorum, onu da genelde içine limon atarak tüketiyorum.

dışarıdaysam aysd amerikaano grande içiyorum.

çay da içiyorum. ama harareti almıyor :(

maden suyuna çeşitli şeyler katıyorum. maden suyu+greyfurt suyu favorim.

su (icine limon, salatalik, nane vs atinca güzel oluyor)
naneli limonata
soda
ayran
smoothie

bir dee;
bira+limonata/sprite karistirip icebilirsin cok hafif ve ferahlatici oluyor (radler yani)

daha çok sativa türleri :d

Lemuria, limonlu bira karışımıni panaché diye biliyorum ben, cok da severim ama çok içmemeye çalışıyorum.

Yine de bilmeyen varsa mutlaka denesin, hafif ve guzel oluyor.

sağlıklı olması açısından

-su
-ayran (kafası çogzel)
-sade soda
-ev yapımı yeşil çay

buzlu kahve aka frappe

Kola, ice tea, gazoz, meyve suyu türevi hazır içeceklerden hoşlanmayan (ağızda kalan o şeker hissi rahatsız ediyor) bir tip olarak, yazın ayran ve milk shake yüklemesi yapıyorum. Milk shakelerin de en şekersizi hangisiyse onu tercih ediyorum hem şeker tadından hem de sonrasında susattığından dolayı. Eğer evde blendır gibi bir alet varsa da kendi aldığınız meyveleri paralayıp az su katarak süpersonik meyve suları yapabilirsiniz. Çantaya sığabilecek minik bir şişeye doldurup yanınıza da alabilirsiniz. Çok da güzel iyi oluyor.

nerede olduğuma bağlı. starbuckssa espresso frappicino içiyorum extra shotlı. yoksa taze sıkılmış meyve suyu veya el yapımı limonata olabilir. milkshake smoothie benzeri şeyler olabilir. hiç bir şey bulamazsam sodanın içine limon sıktırıyorum.

İce tea, komposto vs.

True blond, ben kefiri nane ile karıştırıp içiyorum. Ferah ferah.

Su
Soda-ayran
Süt türevleri (şekersiz milkshake vs)
Soğuk sebze meyve suyu

Deneyebilirsiniz

www.pippet.net

Ben bebekliğimden beri kedilerle yaşadığım halde 9-10 yaşından sonra alerjim gelişti. Düzenli ilaç kullanıyorum ama alerjenler çok yoğun olduğunda yine nefes alamamaya başlıyorum. Benimki alerjik astım ama, yani semptomlar bu kadar ciddi değilse ilaç kullanımıyla yatıştırılabiliyor, ama onların da yan etkisi uyku hali yapıyor. Her bünyeyi o kadar etkilemez sanırım ama ben sabahları uyanırken çok zorlanıyorum.

Bir de immunoterapi yaygınlaştı son yıllarda, henüz cesaret edemedim ama düşünülebilir.
www.tkbbv.org.tr

az biraz daha bekleyelim bence

biz dün akşam yorganı kaldırdık yatak örtüsüyle yattık. pike için birazcık daha erken bence. yatak örtüsü ya da battaniye tam kıvamında şu aralar.

Daha erken bence, geceleri serin oluyor.

Bu 3 gecedir ben yatak ortusuyle bile sicakliyorum ya :/

hiç kaldırmadık ki. üşüyorsan üzerine bi battaniye al. gece terlemek çok leş bişi.

lokasyon: allahın unuttuğu bir dağ başı

2 gün önce çıkarttık.

2 hafta önce yorganı kaldırdım. Pike ile yatıyorum. İstanbul

2 aydır pikeyle yatıyordum ben zaten, 1 haftadır iyice sıcakladı hiç bişi örtmüyorum.

Ev teras katta sabahtan akşama kesintisiz güneş alıyor.

Lokasyon= Bursa

İzmirde dün yorgandan battaniyeye geçtim. Ben de böyle bir manyağım işte.

baharlık ikea yorganla kendimi kaplayıp sadece çıplak sağ bacağımı dışarıda bırakarak optimum sıcaklığa ulaşıyorum <3

Üç gün önce yorgandan kalın battaniyeye geçtim. Yakında ince battaniyeye geçer, yazı öyle bitiririm ben. Yaşasın çöl sıcakları!

:( ben evde kalin kislik esofman alti, tshirt ustunde polar onun ustunde de hirka giyiyorum. Su anda da uzerime battaniye aldim. 5 dk once de ufo'yu kapattim. Ayakta da corap var.

Yatarken de bildigin yorgan ustunde battaniye var. Arkadas ev bi' isinmadi ya. Su yaz gelseydi de evde ustume battaniye almadan oturabilseydim. Yazilanlari okuyunca aglamakli oldum.

Havalar ısınmaya başladığından beri bütün aktivitelerim haftaiçi. Haftasonu sadece çok erken saatte koşu için ormana ya da sahile inebilirim. Onun dışında kalabalık dışarı çıkınca ben eve giriyorum.

valla ben genelde dışarı çıkmaya çalışıyorum
hiçbirşey yapmadığım günler de oluyor tabii ama haftaiçi pek çıkamadığım için değerlendirmeye çalışıyorum.
çamaşır temizlik gibi şeyleri de haftaiçi halletmeye çalışıyorum yetiştiremediysem.

çalışarak genelde. haftaiçi sözleşmeli öğretmenlik yapıyorum. haftasonlarında iş olursa yevmiyesi 100 liradan çeltik tarlalarına gidiyorum. 2 günde 200 lira muz cumhuriyetinde büyük para vesselam.

Hem dinlenip, hem gezip, hem çalışmaya çalışıyorum.

Bana yakında Büyükçekmece Turizm Ataşesi nişanını takacaklar. Yakın diye hep oradayım. Öyle bir reklamını yaptım ki, genelde İstanbul içinden gelen misafirleri Kordon, Albatros ve Gürpınar taraflarına götürüyorum. Şu ana kadar hayal kırıklığı görmedim, önümüzdeki haftasonlarına siparişler var, yakında turlara da başlarım. Zaten gezmek dediğim Büyükçekmece Sahili'nden açılarak bisiklet sürmek, sonra dönüp yürüyüş yapmak, deniz kenarı bir şeyler yiyip içip eve gitmek. Her haftasonu rutinim buna yakın.

Gündüz geç kalkıyorum, öğlene doğru. Sonra biraz çalışıp Büyükçekmece'ye iniyorum. Sonra geri dönüp az daha çalışıp peşinden yatarak dizi izliyorum. Pazarları zaten yemek ve spor da giriyor araya.

Çok nadir haftasonları açılıyorum. İki gün açılınca yorgunluk veriyor, Pazartesiye yorgun başlayabiliyorum. O yüzden günübirlik açılımlar yapıyorum.

Hanım neye karar verirse ona göre.

çocuğa da bisiklet sevgisini aşılayınca evde durmak zor. işin kötü yanı kızım daha 9 yaşında, biraz daha büyüse de hafta sonu istanbul'dan kaçsak. istanbul içinde mangalsız ve sakin yer bulmak mucize.

Aychovsky, bisikleti ne tarafa doğru suruyorsun? Biz heveslenip aldık, yatıyor evde. Arada çıkarıp site içinde sürüp hevesimizi alıyoruz. Albatros sahili çok kalabalık oluyor çünkü :(

Kalabalık gerçekten de ama erken saatlerde pek kimse olmuyor. Hele ki Ramazan geldi, bir ay akşam iftar saatine yakın hiç kimse olmaz. Güneş batmadan, yemek pişirme saati çok tenha olur. Öğle güneşinden önce de ferah ve tazeleyici olur.

Albatros'tan devam edip Gürpınar Sahili'ndeki bisiklet yolundan oraya, oradan da zaman varsa ve yorgun bir gün değilse Ambarlı'ya sürüyorum. Kordon kısmında üç adımda bir bisiklet yolundaki insana takılınılıyor ama Gürpınar'a doğru biraz daha sakinleşiyor, Ambarlı tarafında iyice sakin oluyor.

Göl tarafında da sürülebiliyormuş ama denemedim.

Bu arada yaz da geldi, su parkları da eğlenceli olur ama tabii hep hep gidilecek yerler değil.

Bir de dönüşte şu platformda mola verip, bir pufa uzanarak çay ya da başka bir şeyler içmek keyifli.
i.hizliresim.com
Güneş çok güzel batıyor buradan, yanına da şu müzik eşliğinde güneş batışını tavsiye ederim.
www.youtube.com

Ek: Bu arada Silivri, Güzelce, Kumburgaz da yakın ve çabuk gidilip gelinecek yerler. Oralara da gidilip gelinebilir yazın. Oraların da sahilleri keyifli yerler.

Araba kiralarsanız günübirlik Terkos tarafında Mavisu Plajı ve orada gezilebilecek ormanlar, göller, yeşil alanlar var. Cumartesi öğlen gitsen bile 1 saatlik yol; gidilir, eğlenilir, dönülür.

Çatalca'ya giderken at çiftlikleri var ve aşırı pahalı değil. Ayda bir gidilebilir fiyatlar. Çatalca otobüsü ile de gidilir. Yeşil alanlarda rahatlayabilirsiniz. At sevip binebilirsiniz.

Bunun dışında, bir kamp fikri var bizim arkadaşların. Kilyos tarafında çok güzel kamp alanı varmış. Cumartesi'den gidip bir gece kamp yapıp ertesi gün öğlen dönünce o günün öğleden sonrasında rahatlıkla dinlenilebiliyor da.

ayda bir memleket ziyareti, bir-iki kamp, motosiklet gezmesi, bir sakin mode, bir de supriz/planli etkinlik. atiyorum dugun, sinav vs.

@fraise avcılar küçükçekmece arası bisiklet sürmek için ideal.

1 Haftasonu gezer öbür haftasonu eve vakit ayırırım. non stop gezsem haftaiçi ölüm çıkar.

Angelus + 1 XD

Genelde 1-1,5 saat sabah kosusu, sonra eve gelip serilip kalma ve kahvalti fasli, sonra evde yapilacak is varsa hemen onlari halledip tekrar disari cikip gezme fasli.

Ben pazartesi gunleri cok yorgun olsak da illa bi disari cikalim diyorum, simdi yine yorgunum ama olsun :)

Onceden ne olursa olsun disarida gecirme yoluna giderdim artik oyle degil, uykusuzsam dinlenmeyi secip aksamustu kisa sureligine cikiyorum. Eskiden yorulmak diye bir sey bilmiyordum, insanlar "yorgunum, dinleneceğim bugun", "yarin is var, fazla yorulmayalim" gibi seyler soyleyince error veriyordum, "nasil yani" diyordum kendi kendime.
Ne kadar yorulsam da o yorgunlugun ertesi gun hala etkisini gostermesi diye bir sey soz konusu degildi. Gerci hala ertesi gun icin endiselen biri oldugum soylenemez ama uukusuz oldugum zamanlar disarida gezmeye cesaret edemiyorum eskisi gibi.
Bedensel yorgunluk cok onemsedigim bir sey degil ama uykusuzsam durum degisiyor.

cuma, ctesi içip sıçıyorum.
pazar evden çıkmıyorum.

yapılması gerekli işler var; yemek, temizlik, iş, hobi, yan projeler ve dinlenmek. bunlar insanı istemsiz eve bağlıyor. ama genellikle (çoğunlukla) bunların hepsini ekip dışarı kaçıyoruz.

sonra işte pazartesi günü geliyor, işe geldiğimde "lan şunu yapıcaktım haftasonu bak, aa ulan bi de bu bu iş vardı!" diye kendime kızıyorum :D ama ne yaparken mutluysak onu yapıyoruz sonuçta, pişmanlık yok.

mesela bu haftasonu komple chillout'a gitti, sabah işe gidemiyordum az daha, hala feci akşamdan kalmayım :\

Cumartesi geziyorum, Pazar dinleniyorum genelde. ama her iki gün de sabah en geç 9-10 arası spora giderim.

şimdi buraya cumartesi çalışanlar da gelecek, onları üzmeyin.

Cumartesi sabah erkenden çıkıp güruh ortalara dökülmeden bir şeyler yaparsam yapıyorum. Gönül hep gezmek istiyor ama kalabalık, trafik bunaltıyor beni, geri kalan zamanda zorunlu ziyaret, düğün vs. yoksa evde dinlenip güç topluyorum gündelik sıkıntılar için.

cumartesiyi saymıyorum, çünkü cumartesi günü dersim var, bazen de çalışmak zorunda kalıyorum. eve dönüp duş alıyorum, iki haftada bir kuaföre gidiyorum, yemek yapıyorum ve o gün ölüyor, akşam belki dışarıya çıkıp bir iki saat takılıyorum. minimum on bin adım atmaya özen gösteriyorum. sinemaya gidiyorum. en kötü evde film izleyip çoğunlukla erken yatıyorum.

pazar günü evde oturmuyorum adeta manda gibi yatıyorum. dışarıdan yemek söylüyorum, yattığım yerden tırtston oynuyorum. dizi izliyorum. bazen film açıyorum. ay çok yattım diyip dondurma yemeye çıkıyorum. tekrar yatıyorum. böyle yapınca bütün haftam enerjik geçiyor.

ama pazar günü gezersem totomu toplayamıyorum. özellikle pazartesi günü bomboş gözlerle etrafa bakıyorum. bi' lafı beş kere söyletiyorum. akşam 8de evde olursam yatıp uyuyorum. çarşamba gibi anca kendime geliyorum.

ben zaten ağır asosyal olduğum için belki klasman dışıyımdır ama yine de cevaplıycam bikoz ay ken: ben genelde dinlenme ihtiyacım olmasa bile camış gibi yatıyorum. şu an zaten o pozisyonda değilim ama günü geldiğinde okula, işe, şuraya buraya gitmem gerekecek gün içinde. bi de yaşadığım şehir ne kadar büyük olursa olsun, şehrin içinde benim ilgimi çeken ve "aa şuraya gideyim" dememe neden olan yer olmuyor. bi yerde oturup gazete okumayı ya da yemek yemeyi seviyorum en fazla, o kadar. hani gezmesine gezeyim de, bugün beni istanbul'da çıkarsan sokağa "hadi gez" diye nereye gideceğimi bilemem. çünkü ilgimi çeken, dur şurayı göreyim/şurada gezeyim diyeceğim bi yer yok.

çok bunalırsam, kötü hissedersem falan zaten zaman ayırt etmeksizin çıkıp mal mal sokakları dolaşıyorum, herhangi bi yere gitmeden ve fazla açılmadan.

sözün özü, "gezmek" benim için özel ve önceden planlanması gereken bi eylem. istanbul'da yaşadığımı varsayarsak gezmek benim için adalara gitmek falan olur mesela, kadıköy'e ya da taksim'e çıkmak değil. o yüzden hafta sonu "hmm bugün de gezeyim yav" deyip bi yere gitmem. adalara da gitmem jsfjks.

karadağ kotor en ideali. hemen anlatayım. dünyanın hiç bir yerinde old town'a karşı denize giremezsiniz. kotor'da bu günlük sıradan bir aktivitedir. dubrovnikte de kalenin dibinden girebilirsiniz ama hem pistir hem de koskocaman kentteki iki plajdan biridir.

kotor'un bir diğer avantajı vize istemez ve dubrovnik'e göre yarı yarıya ucuzdur. dubrovnik old town'da bir bira 7 euro iken kotor oldtown'da 3,5 eurodur. bunun da yanında dubrovnik gibi kültürel bir şehre 2, mostar gibi bir yere 3 saat uzaklıkta olmanız. araba kiralayarak günü birlik buraları da gezer geri de dönersiniz. kotor'un gece hayatı da güzel. buraların denizini sevmediniz atlarsınız 3 saat ötede dalmaçyanın denize en çok girilen bölgesi makarska'ya geçersiniz. oradan hvar adasının güzelliklerini görürsünüz. o da sarmadı çılgın gece hayatı istiyorum diyorsan 4 saate splittesin.

türkiye olarak da fethiye'yi tek geçerim. koy koy gezersin.

türkiye içi kaşa gidin :') www.marenostrumapart.com

Yüzmeyi 4 günlük yurtiçi tatilinde hallederseniz, şöyle bir teklifte bulunabilirim. Kiev'e gidin.

Kiev - Bratislava Hotel'de kalabilirsiniz.
Hotel; Dniprovskyj'de olduğu için her yere yakınsınız.

Fethiye çok güzel ama geçen sene gittik, karadag'a bakinayim biraz :)

Kas ve bozcaada bizim de aklımızda olan yerler arasında aslinda, freya teşekkürler :)

Polaroid, 4 gün bana yetmez maalesef, o yüzden ikisinde de deniz olmalı ama kiev'e ekim gibi gidebiliriz belki.

Kaş ya da akyaka :)

yazarken aklımdan da geçti. yurtdışı için budvacılar yurtiçi için kaşçılar gelecek diye.

kaş inanılmaz dalgalı. özellikle yarım ada. geçen yıl gittik. saat 10'dan sonra denize kimse girmiyor allah allah. niye ya dedim. 1 metre dalga var. zaten kayalıklara merdiven yapmışlar oradan giriyorsun. daha doğrusu giremiyorsun. ben korkudan merdiveni bırakamadım.

Khaldiki miydi neydi, yunanistan'daki bali. Oraya gidin. Sonra da nerde kaldiginizi falan bize soylersiniz biz de gitcez cunku :p

@la noix alttaki linke bir bak istersen.Ben de o taraflara geçmek istiyorum ama yeni doğmuş bebekle nasıl olur bilmem.

www.gezenyer.com

La noix, ben burayı hiç bilmiyordum ya çok güzel duruyor! İyice araştırayim aksam :) gitmeye karar verirsek sana resim atarım, yer yön bilgisi veririm bol bol :)

@turkuaz ben de bilmiyorum o yuzden oncu kuvvet olarak annem ve fraise'leri gonderme planim var :p

Cok gitmek istiyorum :)

Annemin arkadasi kiziyla gunubirlik gidiyomus bu arada buraya ahahaaha

Karadağ KOTOR yazacaktım ki ilk mesajın da öyle olduğunu görünce gülümsedim.

Old town içinde kalmayın ama gerek yok. Yakınlarda daha güzel nezih yerler mevcut.

iyi tatiller.

Spotify kredi kartina bakiyor.

Ben de yurtdisinda yasiyorjm ama tc kredi kartim var. direkt trdeki ucret neyse onu cekiyor.

Burada yasayan arkadaslarla da family yaptik zaten biz. Ekleyebilirsin yani.

türkiyede kullandığım paketi aylarca yurt dışında kullandım, herhangi bir sıkıntı çıkmadı. o da sizin ailenizden sonuçta, sıkıntı çıkarmaz ayrı ülkelerde olmanız.

Ama Spotify'ı ben ona turkiye'de yükledim tatile geldiğinde. Geri dönünce 1 hafta sonra kapanmıştı, başka ülkede diye. O yüzden merak ettim.

Kendi ulkesinde spotify var mi?
Ben hindistana gittigimde olmustu. Orada yoktu spotify, bi sure sonra kapanmisti.

Ha bir de premiumda o fark olmuyor bildigim kadariyla.

İsviçre'de kardeşim. Dolayısıyla var. Ben de her gittiğimde kullanıyorum gerçi öyle bakınca.

not ortalaması ve mülakat/yazılı sınav da önemli. görece ales'in önemi düşük hatta. pek bir şey ölçtüğü de yok.

Düşük alanlar yazmadığı için herkes yüksek aldı sanıyorsunuz hocam. 86 gayet iyi puan.

bölümden bölüme okuldan okula değişir.

istanbul üniversitesi örneğin tüm kriterlere (ales, yabancı dil, genel not ort. mülakat vs.) atfettiği oranları alarak bir sıralama yapar.

marmara üniversitesi, mesela, bilim sınavı yapar. sınavdan aldığınız puanı açıklamaz. geçti-kaldı yazar.

vs. vs.

Ben 91'le girdim ama hiçbir önemi olmadı Ales puanımın. Hatta muhtemelen hiç bakmadılar bile. En azından mülakatına girdiğim programlar için, kendi bölümüm için şunu söyleyebilirim; en önemli şey motivasyon, alan konusundaki bilgi ve lisans boyunca katıldığın aktiviteler/kendini ispatladığın hocalar. Eğer lisans temelin sağlamsa ve kararlıysan alınıyorsun. Ortalamaya bile pek bakmıyorlar.

90 ales i olup kabul edilmeyen de var 70 ales le kabul alan da var. Bölüm de önemli. Kendi üniversiteden dışında şans daha düşük oluyor.

Mesela istanbul üniversitesinde mülakat notları 0 ya da 100.Her ne olursa olsun ales ve ortalama belirleyici bence. Mülakat ve bilim sınavındaki adaletsizlikler artık sosyal medyaya taşınabildiğinden biraz tırsıyorlar gibi. 86 ales puanı oldukça iyi.

ales'in öneminin düşük olması 86 ile 90 arasında hemen hemen hiç fark olmaması. mülakat belirleyicidir, yazılı sınav belirleyicidir.

asıl kriter senin o alanda ne bildiğindir. yazılıyı iyi yaparsan istersen ales'in en düşük olsun yine bir şekilde sokarlar.

ya da çok iyi torpilin olacak. o zaman bilmene de gerek yok bir şey. sdfsdf. her zaman kontenjanın 1-2'si bu danalara ayrılmıştır.

2.30 mezuniyet
76 ales
92 toefl ile
İst üni nin çok sağlam bir bölümüne torpilsiz girdim

Hukuk mezunu oluyorum, ortalamam da 3.2 şimdilik, finaller daha belli değil ama ne kadar oynatır bilmiyorum. Kendi okulumda istediğim bölümün hocasını filan tanıyorum. Bu konuyla ilgili de konuştuk da ama olmazsa başka okullarda beni bu puanlarla kabul ederler mi diye düşündüm. Çünkü baktım, benim okulum ne yüksek lisans için ne de akademik personel için ilan vermemiş henuz.

70 ales 77.5 yds 3.29 ort ile
ytü enerji abd yüksek lis.
istanbul makine müh yüksek lis.

ytü de ekstaran sınav vardı yazılı, iü'de mülakat.

torpil yok

Okuluna, kriterlerine göre değişir aslında bu sorunun cevabı. ben 4 yıl önce 92 almıştım. Şimdi değişme oldu mu bilmiyorum sınav sisteminde falan açıkçası. Ama sizin puanınız da gayet iyi bence. Tebrikler.

kitapta da bahsedilmiyordu hatırladığım. o denli kolay öleceğini sanmam. bunca zaman yok ettiler yavrucağızı, sırf öldürmek için herkes unutmuşken ortaya çıkması mantıklı olmaz. gerçi got bu nolacağı belli olmaz.

daha rickon'u sevdirmediler, göstermediler bile doğrudüzgün. karakteri bile tanıyor sayılmayız.

bence çok önemli bir görevi olacak bu çocukcağızın. tırt gibi işte bu rickon, aha bu da leşi gibi öleceğini sanmıyorum. göreceğiz.

Kimler kimler gitti @fraise, Rickon tırt bi' karakter çıkarsa şaşırmamak lazım.

6 yaşımdan beri metal dinliyorum, orası oyle tabii ama o karakterlerin hemen hepsini tanıyorduk, biliyorduk. Ne bileyim bir önemi ya da gizemi vardı. E bu çocuk ne kadar zaman ortada gozukmedi, şimdi geldi 2 dakika gördük ancak. Sezon finalinde de hooop öldürüyoruz demek enteresan olur sanki. Bilemedim.

6 sezondur hiçbir detayını göstermedikleri bir çocuğa anlam yükleyerek önemli bir hale getireceklerini sanmıyorum, bence direk winterfell önünde savaştan önce ramsay tarafından derisi yüzülüp yakılacak, jon da onun gazıyla savaşı kazanacak.

araştırma görevlilerinin maaşları düşük müymüş? devlette 3700 tl ile başlamayı düşük görüyorsan mesleğinin şu anki maaş skalasını bir gözden geçir derim. küçük özel bir üniversitede araştırma görevlisi olacaksan daha düşük olur maaş ama yine de stajyerlik döneminden daha fazla kazanırsın. kaliteli bir şeyler çıkarıp da 30 yaşında doçent olabilmek pek olası gelmedi bana ama öyle diyorsan öyle olsun tabii.

Araştırma görevlisi olarak kabul edilirsen stajını birlikte götür, ruhsata başvur ruhsatı al, sicil işlesin. kalsın kenarda ruhsat problem değil 30 yaşında mesleğe başlaman.
Sürekli olarak değil ama araştırma görevliliği ve stajı birlikte götürürken dönem dönem zorlanabilirsin.
Benim zamanımda mahkeme kalemlerine gidip imza atıyor, hakim isterse duruşmalara giriyorduk. Haftada bir kere kitler seni en fazla. Sonrasında 2 ay kadar sanırım baroda öğleden sonra 4 saat kadar derslere gireceksin. O aralar anlayış gösterirler zaten.

Okulum hukuk fakülteleri içinde en iyilerinden biri. Dolayısıyla 10 sene sonra belki 10000 de alırım kim bilir? 30 yaşında docent olacağım demedim zaten, 30 yaşında akademik kariyerden vazgecersem dedim.

Bir de ben asistan maaşlarını daha düşük diye biliyordum.

Staj için de geç kalmış falan değilsin, uluslararası bir şirkette çok rahat staj imkanı bulabilirsin dil bilginle. Ama zaten araştırma görevlisi olacağım diyorsan ben olsam beni kasacak bir staj yeri yerine sadece imza anlamında baroya bu kız yanımızda staj yapıyor diye dilekçe verecek avukat bulurdum ki istersen o noktada yardımcı olabilirim.

Hukuk mezunu değilim ama araştırma görevlisiyim, staj yapmak için de sigortanın yatması gerekiyor bildiğim kadarıyla yani araştırma görevliliği ve staj aynı anda yapılabilir şeyler değil.

Benim zamanımda staj için sigortanın yapılması gibi bir zorunluluk yoktu, yanlışım yoksa halen öyle bir durum yok sen yine de teyit et fraise hatta hukuk mezunu stajyerlerin yarasıdır bu durum.

Benim dönemimde bir arkadaşım marmara üniversitesi'nde araştırma görevliliği ve stajı aynı anda götürmüştü.

edit: Ben Kaymak ^.^ yanlışlık oldu.

Ahahaha. ben tahmin ettim onu zaten kaymak, merak etme :)

evet artık stajlarda sigorta yapılıyor avukatlarınkini de baro yapıyor diye biliyorum
ne hukuçuyum be ar görüm bu arada, bana ne oluyorsa :)
ama anlamadım aynı anda 2 yerden sigortanız olabilir, neden engel olsun ki? -hukukçuların özel durumu mu var?
hele ki özel okulda ar gör olursa kimse bi şey diyemez başka yerde stajına sigortasına isterse 40 yerden sigortası olur.

@niye ama devlette zaten yasak, özeller de sözleşme imzalatabiliyor ikinci bir işte çalışmayacağına dair. Bu arada arş. gör. maaşı 3831 tl :) Bi de ben direkt devlet düşünerek yazmıştım yapılamaz diye. Özelde araştırma görevlisi olacaksan olma, maaşlar rezil, yaptırılan iş çok fazla. Düşün koç bile 2000 tl veriyor. Hele bi de yeni açılan üniversitelere falan girersen, lise lise gezdiriyolar konuşup öğrenci toplayabilmek için.

Devletten mezun oluyorum, kendi okulumda yapacağım zaten olursa.

Eski mezunlarla konuşsan daha iyi olmaz mı?

Ayrıca sen fr falan bildiğine göre gsü'de olmalısın. Gsü hukuktan mezun bir sürü arkadaşım var. Stajda bile hayvan gibi kazanıyorlar. İngilizcen varsa önün açık yani. Azcık network gerekebilir belki o kadar.

Ha bir de şu var. O noktaya gelen adamlar (hep ilk 100, okumayı seven zeki entelektüel adamlar) stajdan sonra piyasadan sıkılıp parayı marayı boşverip akademiye dönüyorlar. Yurtdışına mastera gidiyor bir kısmı. Öyle şeyler yapabilirsin para yerine okumak uzmanlaşmak peşindeysen.

Son noktayı yazayım aklıma gelmişken,
Para kısmını unut şu an yön vermeye çalışıyorsun geleceğine. stajda hiç para vermeyen yerler de var, sadece çeviri yaptırarak birkaç yıllık avukata verilen parayı verenler de. Ortalama bir büroda staj yaparsan 1000 tl alırsın, kimi de ben sana bilgimi veriyorum der para vermez (gayet 4. levent'teki adı duyurulmuş birkaç büro bu arada bu kafadakiler)
Senin mesleğin adliye/dava tarafında olacağını sanmıyorum, muhtemelen sözleşme ve yabancı müvekkillerle iletişim noktasında yer alacaksın mesleğe adım atarsan da. Belki deniz ticareti hukuku falan.
araştırma görevlisi olarak kabul edilirsen zaten stajı nerede yaptığının bir önemi yok, istersen en kaliteli en adı duyulmuş hukuk bürosunda yap, istersen mahalle avukatında. Meslekten koptuğun süre boyunca UNUTACAKSIN veya KANUN DEĞİŞECEK. O stajda zaten sana kayda değer bir şey de öğretmeyecekler. Kayda değer öğretecekleri şey olacak ise bunlar mesleğin ilerleyen yıllarında öğrenemeyeceğin şeyler olmayacak.

O yüzden araştırma görevlisi olmaya odaklan, sonrasında dilersen bilirkişilik de yaparak dosya alırsın, hukuki görüşünü sunarsın. Baktın araştırma görevlisi olmak san uygun değil mi, bırak özel sektöre atla. Bunu ilk seçeneği değerlendirdikten sonra yap. Hepsini bir anda düşünme, öyle gibisin şu an. Adım adım git.

edit: puff yine ben :(

hemen araştırma görevlisi olarak başlayabiliyor musun ya? bunun kadrosu neyin var, onlar falan garantiyse anlarım da, değilse sıkıntı. garanti olsa dahi, büyük okullarda bile bu işler o kadar çabuk değişebiliyor ki, bir anda bakarsın sana kadro yok,sorry demişler :( demezler tabi umarım da, arkadaşlarım bundan çok çekmişti, bu kısmını bir hatırlatmak istedim.

stajyerken ilk 6 ay hiçbir işte maaşlı sigortalı çalışmaman gerekiyor, ikinci 6 ayda bir büroda staj yapıyor olman lazım.

evet etraf avukat kaynıyor, yüksek lisans tek başına aradan sıyrılmak için yeterli değil. bence bir yandan öyle ya da böyle stajı devam ettir, 30 yaşında durumdan sıkılırsan mesleğe stajyer olarak değil avukat olarak dönmüş olursun. staj süresi çok sancılı değil (baro nezdinde devam edenden bahsediyorum). bazı zamanlar zorlaşacak elbet ama sadece 1 sene sürecek. bence dayanılmayacak şey değil ikisi aynı anda. ben stajdan sonra yükseğe başladım ama işim çok ciddi yoğundu. işi bu kadar yoğun olmayan arkadaşlarım aynı anda stajı da yükseği de yapabildi.

trevor'ım var bitane, onda biriktiriyorum.
ecx.images-amazon.com

kumbaraya attığım parayı yine alıp kullanıyorum ben gündelik ihtiyaçlar için. cüzdanımın bir uzantısı oldu bir nevi. yani kumbaradakini harcamasam cepteki kağıt para bozulacak. giren çıkan aynı :/

küçük birikim hiç yapamam sadece büyük birikim yapabiliyorum. küçükken hiç kumbaram da olmadı sevmiyorum damlaya damlaya büyümesini :)
büyük yatırım için de şu anda bir kısmı tl olarak vadeli hesapta duruyor bir kısmı da vadeli dolar hesabında duruyor. altın hesabı da hiç kullanmadım.

Ben de atıyorum bütün bozuklukları saksının içine. Sonuç muazzam :)

Büyük yatırımlar için faizi en yüksek olan ve daha garanti bir yatırım için altın diyorum :) yılların vazgeçilmezi

Fark etmeden biriktirmek en sevdiğim oldu son 2 yılda benim de :)
Benim bankamda altın ve döviz birikim hesabım var, her ay kredi kartımdan o günkü satış ücretleri talimatım oranında çekiliyor ve birikiyor. Al-sat yapmıyorum ama.
Kumbara birikimi var bende de ama sadece 1 tl'leri atıyorum.
Büyük yatırımlarda vade, altın, dövize bulaşmak istemiyorum, borsada değerlendiriyorum.
Yalnız ben kartımdan çekilerek biriktirdiğim paralara hiç dokunmuyorum. Uçak bileti, tatil, arabanın lastiği patladı vs. kesinlikle o para yokmuş gibi davranıyorum. Aksi takdirde o paralar damlamaktan ileri gitmez.
Bence tatil vs için ayrı bir birikim hesabın olsun. Bu her ay talimat verdiğin birikim için kendine bir hedef koy mesela de ki; 10.000 olmadan dokunmayacağım, o şekilde biriktir.
Yok 250 TL oraya koyup, aynı zamanda tatil vs. için para biriktiremem dersen talimatı misal 150'ye düşür ama harcama.
Büyük yatırımlarda da uzun vadeli ve kısa vadeli mi istiyorsun ona göre bir yol çizilmeli. Altın alacaksan mesela minimum bir yıldan önce bozdurmamalısın. Hatta belki de daha fazla. Belki 1.5 yıl altının aldığın fiyattan yükselmesini bekleyeceksin.

Dijialli, ben o para için hiçbir hedef koymamistim aslında, ihtiyacim da yok su an icin. birden görünce 'aaa iyiymis' dedim. Şimdi bu söylediğin de mantıklı geldi, belirli bir miktara ulaşana kadar dokunmayayim en iyisi :)

Sertifikalari vb yok mu? UV400 gibisinden

kotu yapmadin. marka olmasiyla camlarin alakasi yok, 300 lira verdiysen muhtemelen camlari kalitelidir. sordun mu alirken camlari nasil diye?

rayban alirken rayban yazisina para veriyorsun :)

Sordum sordum, sertifikaları filan var. Polarize özelliğini de test ettik hatta.

ben tahtakaleden aldım onu takıyom, sence sorun mu?

yıllardır 20 liralık gözlük takarım. hiç bir şey olmadı daha.

Hocu yakisan bir cerceve al, gec. Takilan cam apayri bir mesele, optikciye bagli. Ben cama cerceveden fazla para verdim mesela transition oldugu icin. Sonra cerceve kirildi, adamlar bana yenisini postaladi, ben de eskisini geri gonderdim filan (online gozluk satan bir sirketti). Takilma markasina, D&G cerceveler goruyorum mesela, hem bariz cirkin, hem de gozlugun yanina basiyorlar essek kadar D&G, damgali esek gibi geziyorsun.

Not: gunes gozlugu diyorsan polarize olmasi ve uv filtre olmasi lazim, onlara bak iste.

Victum, o 20 liralık olanları takınca ben mide bulantisindan duramıyorum mesela. Bunda öyle bir şey olmadı tabii.

Polerizeymis yuzunede yakismis tak gitsin moda markası vs olması gereknlmiyir illa

polarizeyse boşver markayı :D

Algidanın küçük kırmızı kutuda maraş bilmemnesi var ya, onu beğeniyorum ben.

hakmar marketlerde satılan bir maraş dondurması var, markasını hatırlayamadım. onun içine ceviz parçaları atıp yiyorum. en sevdiğim bu.

Pado dondurmayi seviyorum. Hangi markette var bilmiyorum.

maras+1
marketteki hangi marka dikkat etmiyorum, algidadir herhalde. madonun dondurmasi cok guzel.
ben de dondurmanin her cesidine bayilirim aslinda ama market dondurmalarinda meyveli dondurmaya katlanamiyorum mesela, cok kotu oluyor ya. sadece maras ve belki cikolatalilari yiyebilirim.

bir dondurma delisi olarak lera fresca'nın tahinli cevizli dondurmasını ve çikolata parçacıklı hindistan cevizli dondurmasını çok seviyorum.Onun dışında movenpick'in tiramisulu dondurması bir şahane. bu markalar genelde büyük marketlerde oluyor.Carte dor'un da yeni çıkan kış güneşi adlı dondurmasının cappuccinolu kısmı çok güzel, ama karamelli ve kaymaklı kısmı bana çok şekerli geliyor,yine de cappuccinolu kısmı için dayanamayıp alıyorum.

Dondurma delisi bir arkadaşım bayıla bayıla ben&jerry's yiyodu, türkiye'de de vardır heralde.

Ben dondurmayı çok aramam ama yiyeceksem limon & karadut & vişne gibi daha ekşimsi olan meyvelileri seviyorum. Bunun haricinde @cikis yolu'na katiliyorum, aklımda kalan lera fresca'nın tahinlisinin cidden çok güzel olduğu. Ben bile çok sevmiştim.

AOÇ'nin dondurmaları fena değil.

Egedondo diye bir marka var, padişah rüyası diye bir çeşidi var. Beğenmiştim.

Bunun dışında tabii ki kesme dondurma. Tadı apayrı.

Sevdgimi de soyledim zaten:) Lera fresca'nin soyledigim cesitlerini seviyorum. Ayrica tropik meyveli olanlari da severim.

lera fresca iyidir.

Dünyada evet DÜNYADA yediğim en kaliteli dondurma Kütahya'da yediğim dondurmadır.
Tahinli ve bigbabol luyu çok severim.
İstanbulda meşhur olan yaşar usta en iyisi derler. Yedim kötü bulmadım.

Stavro en sevmediğini sormadım ki en sevdiğini sordum.

Dondurma sevmiyorum ama arada canım çekince AOÇ'nin sade dondurmasından alırım, tadı epey güzel.
Onun dışında aromalı dondurmaları hiç sevmem, bi tek sade. Arada bazen de böyle açık bi yerden top dondurma falan alınca varsa kavunlu.

Hazir dondurmalarin hepsinden tiksindim. Bu benim icin gercekten cok zor bi durum cunku dondurma bagimlisiyim. Maras idare eder ama onda da plastik tadi geliyor bana. Tatbak'in dondurmasi fena degildi gecen sene yemistim ama tiksinti yeni basladi. O yuzden simdi yesem ondan da tiksinirim :p

Bolulu hasan usta frna degil.
Ben evde senin de bildigin buzluk muzu dondurmasi yapiyorum kakao koyup. Idare ediyor

Yolun alanya'ya duserse mutlaka turkmenoglu dondurma ye

Alanyada turkmenoglu çok güzel ama sütçü imamın dondurması muhteşem. Başka yerde şubeleri var mi bilmiyorum.varsa şiddetle tavsiye ederim.

şu kahve dünyası'ndaki fıstıklı kupakup süper bir şey ya.

korkuteli yanık dondurma. ama nur pastanelerinden olmayacak.

-mis'in maraş dondurması var şok marketlerde (kabı şeffaf olan) marketten alınabilecek en sevdiğim bu.
-biraz pahalı ama magnumun 6'lı paketi

genelde frambuaz çilek gibi kırmızı meyveli dondurmaları severim. kartdorun orman meyvesi rüyası ve elmalı tart rüyası güzel. kornet olarak da frambuaz vanilya çeşidini çok severim. mekan ismi de olur demişsin. çanakkale kordonda eden pastanesi var namı almış yürümüş zaten. külahını dükkanın yanındA yapıyorlar külahını alıp dondurmaların önüne geçip seçtiklerini koyuduruyorsun. ben hayatmdaki en güzel dondurmayı orada yedim. yolun düşerse mutlaka git.

her yerde bulunabilenler arasında en sewdiğim "algida frigola"

Moda Ali Usta Bademli

Gidip marketten satın almaya geldiysek:

Carte d'or kurabiyeli vardı bir ara o iyi. Cheesecake fena değildi. Brownie de iyi.

Mis'in dondurmaları güzel. Süt tadı geliyor.

Douchebag,sanal market'ten birkaç kere alışveriş yaptım ama pek içime sinmiyor açıkçası. Görerek almam lazım.

ayda bir kez büyük bir alışveriş oluyor bizim, dediğin gibi sebze ve meyve olayı sıkıntı o anda, genelde canımızın istediği veya o hafta yapacağımız yemekler için gerekli olan sebzeleri alıyoruz haftalık olarak, pazar daha ucuza geliyor bu arada marketten, sebze ve meyveler daha iyi oluyor.

Aynı sistemi uyguluyormuşuz, sebze ve meyve bozulduğu vakit üzülüyor insan, zamanında tüketmek mantıklısı.

gıda ihtiyaçlarınızı kilo ile değil, adet ile almalısınız. 2 kişiyseniz 20 tane elma almanın gereği yoktur, 4 tane yeter. adet olarak düşünerek hareket edin. böylece evinizdeki gıdalar hem bozulmamış olur ,hem de hepsinin bitmesi için gerekli zaman yaratılır, böylece de alışveriş periyodu belirlenir.

Peyniri, yumurtayı, tuvalet kağıdı vs gibi ihtiyaçları haftalık alıyoruz. Onun dışında ben günlük alıyorum. Marketler yolumun üstü olduğu için rahat oluyor ve vakit kaybetmiyorum. Böylelikle sebze ve meyvede taze olmuş oluyor. Aksi takdirde buzdolabında pestil gibi oluyor, sevmiyorum.

3 dakikalık yürüme mesafemde, 2 apartman yarıçağımda 4 tane büyük market var. Acil biten şeyleri o şekilde alıyoruz. Canım meyve çekerse de eve giderken yol üstü uğruyorum. Pazarları bu marketlerden birine listeyle gidiyoruz ve 15 dakikada çıkıyoruz. Listeyi "Şu, şu, şu" diye dolandıktan sonra bir hızlı tur ile "Ne lazım" bakışı yapıyoruz ve bitiyor. 1 saatlik alışverişi iki ayda bir falan yapıyoruz. Bir de mercimek gibi baklagilli şeyleri dana boyutunda alıyoruz, 3 aya kadar bitmiyor zaten. Bir de evde "Just in Time" stok sistemiyle çalışıyorum; buzdolabında stok sevmem. Yiyeceğimiz kadar olsun yeter. Bir iki raf genellikle boş duruyor zaten; dolu buzdolabı çok kaotik geliyor bana.

2-3 günlük yapıyorum genelde.

hepsini haftalık alıyoruz biz.

3-4 gunluk aliyoruz genelde, zaten market yakin.

Sebzeler uzun sure dayanmiyor ve porsuyor o yuzden hemen tuketilmesi en guzeli.

ne lazımsa alınıyor işte haftalık aylık periyot yok. tuvalet kağıdı bitince almaya gideriz birkaç bir şey daha lazımsa onu da alırız. bugün pazar hadi alışveriş diye bir mantığım hiç olmadı, mantıklı da gelmiyor.

Annem marketlerin bültenlerine internetten bakıp un, yağ, şeker, kağıt havlu, tuvalet kağıdı gibi şeyleri indirimini yakalayıp oralardan alıyor, meyve sebze haftalık, acil ihtiyaç olunca da mecbur günlük.

Her akşam eve dönerken bir migros yapıp ne lazımsa alıyorum.

haftalık sanal market alışverişi yapıyorum. et grubu ve alkollü içecekler için ayda bir markete gidiyorum.

yani ikisini de yapıyoruz.

Evde ne zaman ne biterse o zaman alıyorum. Bu da azami 2-3 günde bir markete gitmek demek oluyor. Neyse ki evimin altında market var <3

ihtiyacımız oldukça bittikçe alıyoruz.

Vernik alsan düzelir evet, bi de bu ahşap, polyester vs. boyama kurslarında ponpon fırça kullanıyorlar, sanırım onlar iz bırakmıyor. Youtube'tan videolarına bakabilirsin. Mesela neler yapıyorsunuz, merak ettim örnekler gösterir misin :)

Krem peynir, pürüzlu çıkanlar için zimpara kullanıyorum zaten ama mesela dün iki tane amblemli anahtarlık çıkarttık, onların yüzeyi dumduzdu. Yine de iz kalır gibi oldu.

Ekaterina; cok buyuk şeyler çıkaramadık henüz, 1 hafta oldu alalı. Anahtarlık, mumluk, kitap ayracı, kalemlik vs. Ama ilk zamanlar cin ali'den bozma adamları zor cikartiyorduk, biraz ilerletince drone yapmak gibi fantastik fikirleri var erkek arkadaşımın :) şu an evde değilim, akşam dönünce resimlerini atarım.

Prhn, boya karıştirma işini deneyeyim o halde.

fırcayı yumusak, boyayı ıyı karıstırıp ınceltıp bırden cok kat atmak, baskı sonrası prımer atıp gerekıyorsa macun/silikon ıle bu basamak basamak dokuyu kaplayıp zımparalama ıle düzeltmek lazım.

3d prop dıye aramaya baslayabılır, prop shop ve punıshed props youtube kanalalrında profesyonel taktıkler alabılırsın.

Sprey boya kullanabilirsiniz?

yeterince pişmeden çevirmeye çalıştığından oluyor muhtemelen. ayarı pişirdikçe öğrenirsin.

Çok erken çeviriyorsun sanırım. Üst kısmının kısmen katı olmasını bekleyip, öyle çevirirsen şekli düzgün olur.

millet o suratı kapamak için kaynak gözlüğü gibi gözlük takıyor. sen kendini garipsiyorsundur. yok mu samimi bir arkadaşın o baksın. yakıştı yakışmadı desin.

hosuna giden bir modelin daha kucuk halini internetten siparis verebilirsin.
mesela clubmaster'in 49'u bende ufacik durmustu, hic begenmemistim ama 51'i denedim gayet guzel oldu.

9gag.com

zamanında şöyle bir şey görmüştüm de ne kadar doğru neye göre yazmışlar hiç araştırmadım. git bir gün gözlükçüye dene hepsini sana en çok yakışanı düşündüğünü al. yanına zevkine güvendiğin bir arkadaşını da alabilirsin.

aynı sorundan muzdaribim kesinlikle! ben bakınca anlayamıyorum yakıştı mı yakışmadı mı, etrafımdakilerin de zevkine güvenemiyorum biri diyor süper olmuş, öbürü gülüyor bu ne la diye. yüz şekline göre şunu takın'cıları da takip edemiyorum çünkü yüzümün şeklini belirleyemiyorum :(

bence buraya güzel cevaplar gelsin, bu işin ufak da olsa bi matematiği varsa anlatsın.

wayfarer genelde herkese yakışıyor, belki mükemmel durmuyor ama töbe töbelik de olmuyor.

aa aynı ben.
ama sonunda gittim bi ray ban çaktım dün akşam... 500 kayme verdim ama şimdi hoşuma gitti. Yine geniş aynada bakınca yüzümü kaplıyormuş gibi ama yakın aynada gayet iyi duruyor.

Rayban bak derim, şu model yakışabilir bence (Erika):
d26hhearhq0yio.cloudfront.net

Şurdan da kişiselleştirebiliyorsun:
www.ray-ban.com

Aha aldığım da Peggy nin linkinde

@enkolay, güle güle kullan. Bu herkese yakışıyor sanki ya, benimki de bundan:p risksiz model, ne büyük, ne küçük.

Tam da aynı sorunu yaşadım. Yüzümün küçük olduğundan haberim yoktu, hiç çaktırmıyor, kafa boyu normal insan çünkü. Gözlükleri takınca peygamber devesi gibi görünüyordum. Wayfarer da "Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" şarkısını söyleyen adamın gözlüğü gibi oldu.
İlki bir gözlükçüye daldım ve ergenlik dönemindekiler için olan güneş gözlüklerini denedim. Çocuk departmanındakiler yakıştı.
Sonra bayağı bir dükkan gezindim. Cat eye'ın daha çok yakıştığını fark ettim ama çocuklara cat eye gözlük ya yapmıyorlar ya da Barbie'li gözlük falan yapıyorlar. Kate Spade'in gözlükleri kadınlar için ve küçük. Kate Spade'den bir gözlük aldım, galiba o da ergen boy. O da olmazsa ergen departmanlarını araştıracaktım.

Bu nedenle, önce yüzüne yakışan modeli belirle. Herkese yakışan bir model yok. Sonra o modelin 13-15 yaş grubu için olanı ara.

bilmiyorum ama aynı dertten ben de müzdaribim, en son gittim ucuz gözlükçülerden birinde wayfare modelinin bi tık küçüğünü buldum, fena olmadı.

www.n11.com linkine de bir goz atin isterseniz.

Aynı sorun bende de var. Genelde wayfarer herkese yakışıyor demişler ki çok haklılar, daha yakışmayanını görmedim. O modele ek olarak ben bir de clubmaster'ı seviyorum ki benim şimdi kullandığım gözlük o. Çok hafif büyük duruyor ama aynı zamanda bayağı şık.

Ugrasma servisle.en kotu pilin garantisi 6 ay diyecekler.
Samsung bayilerindeki ambalajli pillerden al,disarida satilanlarin cogunlugu sahte,taklit piller onlara da 20-30 dan fazla para verme.

orjinal pil diye bisey yok maalesef,samsung bayileri aci ama gercek sirkeciden aliyolar pilleri.
pil ureticisi bir firma tercih et,yani isi pil uretmek olan bir marka,mugen power,deji,vs.vs.
onun disinda ikamet istanbul ise eminonunden bir adres veririm.en ucuza pili orada bulursun.

bataryadan daha büyük sıkıntılar olabilir. anakarttaki temassızlık da böyle bir şeye sebep olabilir.

Anaiyimi, ilk aldığımdan beri var bu sorun.

İrminti alırsam orijinal şarj alırım zaten.

garantisi olan cep telefonunun problemini farklı yollardan çözmeye çalışmayın bence sonuçta siz bu telefonu 1 yıl kullanıp atmayacaksınız. bir şekilde yedek bir telefon bulup/bataryaya vereceğiniz paraya işinizi görecek 2. el telefon alıp bu probleminizi servis yoluyla halledin bence. ayrıca bahane üretemezler size sert bir dille uyarın gerekirse mahkemeye vereceğinizi söyleyip uğraşın. bu üretici veya sağlayıcı firmalar, tüketicilerin ne uğraşacağım deyip hakkını aramamasıyla bu kadar yüz buldular.

Amac yuzmekse Dubrovnik yerine Karadag (Budwa ya da Kotor) tercihiniz olsun derim. Dubrovnik'in adalari da var bi arastirin. Tekne turuyla gitmistik ama nedense ben Karadag'i cok daha begendim

1 hafta bayar insanı dubrovnik.

3 gun yeter dubrovnik'e.

3 gün filan değil, biz gidersek 1 hafta kalacağız. Sakin yerleri seviyoruz zaten kolay sıkılan insanlar da değiliz. O yüzden çok sorun olmaz bizim için :)

Metrobüs son durakta (Söğütlüçeşme) inin, hemen çıkıştaki mavi minibüslere inin, 15 dakika sonra üniversitenin önündesiniz.

söğütlüçeşme durağında in metrobüsten (son durak oluyor) oradan da dolmuşlara bineceksin, beyaz şapkalı olanları olması lazım. beş dk sora ordasın. o kadar bile sürmeyebilir.(trafiksiz tabii)

metrobüsle söğütlüçeşmeye kadar gidip indiğin yerden geçen otobüslerin ve minibüslerin büyük kısmı geçer önünden. binerken sorarsın geçip geçmediğini. metrobüsle söğütlüçeşme tahminimce 1 saat sürer, sabah trafiğini hesaba katarsak o da bi 20 dk. desen bence 7 gibi çıksan biraz erken gidebilirsin ama garanti olur sanki.

Şahsi görüşüm kesinlikle çok mantıksız.

istanbula ilk geldiğimde araba vardı, trafik çekmektense toplu taşım hatta taksi kullanırım dedim bu trafik çekilmez. sattım arabayı. 2 gün araba kiraladım burnumdan geldi.

Yakın yerlerde araba kullanılır ama ole hergun trafıge gırecegın yerde cekılmez.

Mantıklı değil. Ben trafiğin çok daha rahat olduğu Ankarada bile araba kullanmaktan bıktım, hafta içi araba kullanmıyorum. İstanbul trafiğinde hergün saatlerce araba kullanmayı düşünemiyorum bile.

Araba almakla bitmiyor masrafı. Kasko, sigorta, yakıt, bakım, lastik, muayene gidiyor böyle... Kredi de çekmeyi düşünüyorsanız onu da ekle üstüne.

Şahsi görüşüm kesinlikle çok mantıklı.

kış için de bir senaryo yazabilirim ama malum önümüz yaz. metrolar metrobüsler otobüsler ter kokulu insanlarla dolacak. kollarını kaldırıp kaldırıp sizlerin nefesini kesecek.
yaz olduğu için biraz açık ya da rahat giyinmek isteyeceksiniz. taciz edilecek ya da keskin bakışların odağı haline geleceksiniz.

akşam bir yere gitmek isteyecek haftasonu piknik yapmak isteyeceksiniz.

araba alın.

Eeb, o durumların hepsini yaşadığım için her gün eve bir karış suratla dönüyorum, çok yoruluyorum. Erkek arkadaşım da o halime üzülüyor sanırım biraz. Benim korktuğum şey arabayla daha da zorlanmak.

araba almak yerine toplu taşıma ilk duraklara yakın bir yerlere taşınmayı da düşünebilirsiniz sanki? istanbul trafiğinde araba büyük çılgınlık bence. ben olsam şehir içi trafikte kullanmak üzere araba almazdım.

Türkiye'de toplu taşımanın fiziksel olarak varolması varolduğu anlamına gelmiyor. Bu ülkede şahsi oto bir İ-H-T-İ-Y-A-Ç. Yahu trafik çekmek nedir ben anlamıyorum? Alacaksın otomatik aracını rahat rahat oturucaksın. Otobüs trafiğin üzerinden mi gidiyor? Millet gidiyor radyasyon tedavisi oluyor adamlara diyorlar toplumdan uzak dur adam gidiyor mecbur biniyor. Herifte ağır üst solunum yolu rahatsızlığı var sikinde değil biniyor. Cam açalım hava alalım desen adamlar klima da klima tutturmuş yaz kış o camlar kapalı sanki klima çok temiz. Ben buraya destan yazarım neden toplu taşıma gereksizdir diye ama zamanım yok. Otomobil ihtiyaçtır şarttır. Satışı kolay olacak bir tane alın kullanın 2 sene sonra da satarsınız istiyorsanız. Otomobil bir lüks değil bu ülkede. Ben erkek halimle çantamda bıçak ve biber gazıyla geziyorum. Ev almak istediğim için arabayı erteliyorum ama şu toplu taşıma kültüründen tiksindiğim kadar hiçbir şeyden tiksinmiyorum. Metro falan da demeyin bana. Altyapı çarpıklığından 40 kilometre yol yürüyoruz. Durak konulacak yere adam yürüme bandı koymuş. Yerin 50 kat aşağısına iniyoruz metroya ulaşalım diye. Ağzına kadar dolu leş gibi neresinden tutsan elinde kalıyor. Güvenlik falan zaten yok. Ucuz da değil ha. Biri arabanın vergisi demiş de metrobüs kaç lira haberi var mı o arkadaşın?

simdi araci nereden nereye kullanacaginiz hangi saatlerde kullanacaginiz cok onemli. ben otobusle 1-1,5 saatte varacagim ofise arabayla 25 dakikaya gidiyorum. kopru gececeksiniz, hele is saatinde gececekseniz, belki metrobus gibi gitmeyeceksiniz ancak trafikte beklemek de insani psikolojik olarak yoruyor. kopruyu gecmeyecekseniz bence dusunebilirsiniz.

erkek arkadaşının servisi varsa senin okuluna yakın taşının ve bir araba alın. sen arabayla hemen gidip gelirsin erkek arkadasında servisi kullanır.

ben hayatta toplu tasımayı kullanmam. servis varsa servis yoksa araba candır.

Önce bir taşının sonra hesabını yaparsınız.

Neden mantıksız olduğunu şöyle açıklayayım kendimce
Arabamız var ve araba kesinlikle bir ihtiyaç inkar edemeyiz.Neden bunu yazdım arabalı biri olarak gözlemlerimi yazacağım ondan.

Kullanacağınız istikamet nereden nereye?
hangi saatler?
Siz e5 de kilitlenip trafikte beklerken yanınızdan metrobüs geçtikçe resmen psikolojiniz bozuluyor. Ben trafikte beklerken resmen tansiyonum oynuyor.direksiyonda ben çile çekeceğime Metrobüste telefonla vakit geçiriyorum trafiği vs şöför çekiyor.

bikaç gün size eğlenceli gelebilir ama sonraları trafiği takip etmek ileri geri yapmak mesai haline geliyor. O okulun işin üzerine ikinci bir mesai oluyor ve inan çekilmez.

Bir diğer mevzu birikmiş paranızı arabaya yatırmak hatta kredi çekmek. Paranızı bence bu tip bir mevzu için gömmeyin. Ha lazım olunca gene satarsın ama aynı mebla olmaz. Bunun yanında araba hakikaten aileye fazladan bir boğaz. vergisi kaskosu sigortası muaynesi benzini otoparkı vs derken oturduğu yerde para yiyor.

İlerisi için yurtdışı planınız varsa para biriktirin paranızı arabaya gömmeyin.

Çözüm istiyorsan zaten sende var sana daha yakın bir yere taşın erkek arkadaşın servisi ile gitsin gelsin.

bu koşullarda bana araba almak çok mantıksız geliyor.

bir arabanın durduğu yerde masrafı aylık 500 lira. inanmaayan yıllık sigorta, muayene, kasko, bakım, lastik, yıpranma vb. giderlerini alt alta yazsın.

gittiğiniz yol 4 saatten 2 saate düşecekse olabilir, ama 3 saate düşecekse almayın. çünkü toplutaşımada aracı siz kullanmıyorsunuz, zamanı değerlendirme imkanınız var. ve toplutaşıma arabayla seyahate göre çok ucuz.

hele ki yeni sürücüsünüz, bir de arabayı sağa sola vurup sürteceksiniz, şanzuman nedir öğreneceksiniz, mekanik hasar çıkma ihtimali yükselecek falan, hiç uğraşmayın.

ben arabayla 30 dakikalık yolu metroyla 45 dakikada gidiyordum. metro kapandı (ankara) ve çektiğim çilenin haddi hesabı kalmadı. aylık maksimum 100 liraya kitap okuyup müzik dinleyerek gittiğim yolu şimdi aylık 500 lira benzin parası verip küfrederek gidiyorum. geçici diye kendimi avutuyorum resmen. hiç bulaşmayın derim.

onda servis varsa senin okuluna yakın yere taşının +1
ondan sonra aşırı eski, tırt, kredi çekmenize gerek kalmayacak bi araba alır sabah akşam yarımşar saat kullanırsın.

arabamız var ama her allahın günü işe gidip gelmek çok zor geliyor bana. hele de köprü geçiyorsanız çin işkencesi. kural tanımayan tipler, yeşil ışık yanar yanmaz kornaya asılan öküzler, ters yönden gelip üstünüze süren ayılar, sinyal kolunun ne işe yaradığını bilmeyen davarlar, yaya geçidinde yayaya yol verdiğiniz için arkanızda kornaya ölümüne basan hipopotamlar (daha gider bu) olduğu sürece istanbul'da araba kullanmak işkence.

trafiği falan düşünmüyorum bazen. sadece bu saydıklarım eve çıldırmış gibi dönmeme yetiyor.

gerçi toplu taşımada da benzer manyaklıklar söz konusu ama üzerine bir de araba kullanma derdi eklenince iyice delirtir.

onun haricinde haftasonu vs. şehirden uzak yerlere gitmek için gayet işe yarıyor araba. haftasonu da yine şehir içinde bir yerlere gidecekseniz trafiği, park derdi falan yine çileden çıkıyorsunuz. geçen bir akşam üzeri sıkıldık deniz kenarına inelim dedik. gerisin geri eve döndük. :)

semtleri yazsan daha net bişey soyleyebilirdik. ben arabadan yanayım, toplu tasımada sinir krizi geciriyorum nerdeyse ama benim yon ve saat avantajım vardı. atıyorum metrobus guzergahını arabayla gitmek mantıklı degil ama, ev kadıkoyde iş tuzla'daysa mantıklı olur vs. saat ve semt bilgisi lazım buraya.

Galandar, beylikduzu'nden ortakoy'e gidiyorum ama seneye nerede olacağım belli değil. Yine ortakoy, beyazıt, beyoglu ekseninde bir yerlerde olacağım muhtemelen. En son ihtimal kadıköy de olabilir ama o durumda bakırköy civarına taşınabiliriz.

fraise o guzergahta araba sıkıntı olabilir bildigim kadarıyla e-5 hep tıkalı oluyor gibi; cok iyi bildigim bi guzergah olmadıgı icin yorum yapamicam.

o güzargah tam bir cehennem

Mantiksiz. Arabadan ziyade cile cekmeyeceginiz bir lokasyona tasinmaya calisin. Araba, bu yasadiginiz sikintilar icin cozum degil, olur da alirsaniz goreceksiniz zaten cozum olmadigini.
Birikmis paraniz varmis, paranizi da arabaya yatirmayin zaten.
Istanbul icin konusursak, araba alinca ulasim sorunu tamamen cozulmus olmuyor. Bazi yerlerden bazi yerlere arabayla gitmek mumkun degil. Tabi 30dk da gidilecek yere ozel arabanla 2,5 saatte gitmeye raziysan mumkun. Bazi yerlerde cok feci park sorunu var ve park sorunu diyip gecmeyin, insani verem eder. D
Daha cok sey soylerim de useniyorum simdi yazmaya, kisaca mantiksiz sizin icin su durumda. Ikiniz de toplu tasimada surunuyor olsaniz belki mantikli ama erkek arkadasinin zaten servisi varmis, orta yerlerde bir yere tasinirsaniz idare edilebilir gibi. Belki de siz de servisi olan bir iste calismaya baslarsiniz ilerleyen zamanlarda.

Edit: Beylikduzu'den Ortakoy'e arabayla gidip gelmeye kalkacaksaniz yanmissiniz siz:)

Ama kimsenin anlamadığı nokta su; bu guzargahta toplu taşıma da tam bir işkence. Hayattan soguyorum her gün. İnsanlarla değil gelişmemiş canlılarla seyahat ediyorum resmen. Bazı günler nefes alamayacak kadar kalabalık oluyor. Tasinacagimiz en orta yer bakırköy olur ki yine kabalık olacak. İşkence cekeceksem kendi arabamda çekerim diyorum en azından. Tem'den gidip gelme planım vardı işin aslı.

Bir de sadece okul için değil, hafta sonu kullanmak için de buralarda oturanlar bilir, taksi bulmak işkence. Erkek arkadaşım dolmuşa, otobüse binmiyor zaten. Ulaşım bizim için ciddi problem kısacası.

Öte yandan almayın diyenlerin söyledikleri de çok mantıklı geliyor.

Bilemiyorum altan durumunu yaşıyorum şu anda. En iyisi temelli taşınmak istanbul'dan sanırım.

ucuz bir araba al

ucuzundan bir araba alın?
daha doğrusu kafanızdane kadarlık bişey vardı?
Beylikdüzü toplu taşıması efsane evet haklısın.Ama araba kesinlikle seçmemen gereken bir çözüm.

Merteri düşünün? Bakırköy e göre daha ferahtır. daha tenhadır

Olur. Zarar edersiniz mesai saatleri dışında al sat yapınca.

10 lira 20 lira filan mi olur bu fark?

banka kanalından yapacaksanız fark olur, fiziksel kanallarda spread aynıdır.

Oluyor. Makas diyorlar.

Kerri, düğüne gidilmiyor, altınlar anneme gidecek yastıkaltı hesabı :)

Döviz de tam anlatamadım aslında, olay su; benim yurtdışı kartıma her ay bir para geliyor. Ben bunu bankamatikten türk lirası olarak çekiyorum. (Başka şansım yok zira burs gibi bir şey, direkt benim hesabıma geliyor) bu durumda haftaiçi çekmemle, haftasonu çekmem arasında fark olur mu diye sormuştum aslında.

armut'tan cagirdim memnun kalmadim ben. tek kadin geldi, berbat bi temizlik yapip gitti. sadece bu isi yapan siteler var. temizlikyolda, mutlubiev, evebirilazim gibi. ben ikidir mutlubiev'den cagiriyorum, memnunum gayet.

daha önce buradan bir arkadaş çağırmıştı temizlikçi ve evindeki zinetlerden bir kısmı çalışnmıştı sanırım. İstanbul'da oturuyordu bence bu konularda eşe dosta bir sorun mutlaka vardır tanıdık güvenilir bir temizlikçi.

Hangi ilçe?

İstanbul, beylikduzu.

Antalya da yok mu böyle bir site?

tam yağmurlu gün şarkısı bence: www.youtube.com
bir de bu var: www.youtube.com

(bkz: pastoral senfoni)

www.youtube.com

(bkz: rainymood'a eşlik edebilecek en güzel şarkı)

bunun dışında şöyle bir şey de var. www.reddit.com

epey olmuş dinlemeyeli, bu da vardı: www.youtube.com

yarım saatlik: open.spotify.com

spotify:track:3Yp4X2vypDVCUlgbud6lOo
open.spotify.com

open.spotify.com

Sözleri olmasa da şu tam yağmurluk geliyor. www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

youtu.be

youtu.be

youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com

cok guzel sarkilar onerilmis. usenmedim youtube'da kanal acip bu guzel onerilerinizi playliste ekledim. dinleyim derseniz

www.youtube.com

www.youtube.com
yağmurlu gün parçalarımın en nadidesidir.

frühling in paris dinliyom ben. bu versiyonu biraz garip gibi ama idare eder,

www.youtube.com

yağmurla pek alakası yok ama işte tam yağmurlu günde pencereye tüneyip duygu kasmalık şarkı. aslında yağmurla alakası var denebilir. frühling ne? ilkbahar. paris ne? şehir. baharda ne olur? nisan yağmurları falan. oley.

Tek cümle ile özet: Böyle mal mal tipleri yakınında tutma, sana zarar vermekten başka bi halta yaramayan sinsi tipler bunlar.

abartmıyorsun. böyle hırslı bir insan olsa dahi sen ona bu kadar yardımcı olmuşken utanıp bu şekilde davranmaması lazımdı. ben aileden geldiğini düşünüyorum bu kadar hırs ve bencilliğin.

Sınırını bilmeyen, empati yapamayan, bencil, lakayt bi tipmis bu arkadaşın. Çok muhatap olma bence de. Canının sıkılması gayet doğal.

mal tip +1

iyi niyetli bir insansın belli ki. insanlık edip yardımda bulunmuşsun. kız hakkında fazla konuşmaya gerek yok bence. fazlasıyla terbiyesiz bir insanmış işte. senin yerinde olsam bir daha selam bile vermem ona.

ben böyle insanlari direkt "kötü insan" sinifina sokuyorum. yaptigin iyiligi de "iyilik yap denize at" seklinde yaklas.

Vegas, dili çok iyi bilmediği için yardımcı olmak istedim sadece. Bu saçmalamak değil yardimci olmak. Burdan hiç tanımadığım biri de yardım istese elimden gelen bir şey varsa yaparım ki ben.

istanbulun neresinden bursanın neresine gideceksin?

budo'ya yakınsan gidilebilir ama yorucu olacağı kesin. arka arkaya gitmen gereken günlerin gecesi konaklarsın arada. hava muhalefeti olduğunda da sıkıntı olabilir, özellikle bahar dönemi final zamanı. özetle azmine bağlı.

edit: yl'da sınıf arkadaşım geliyordu, taşkışla'ya bursa'dan. uykusuz oluyordu genelde.

Benim için değil, arkadaşım için sordum aslında. Bakırköy tarafında oturuyor ama taşınabilir. Uludağ Üniversitesi'ne gidilecek.

bursa yolu pek güzel bir yol değil. özellikle istanbula dönüş tarafı. haftada 2-3 gün çekilmez.

deniz otobüsü yolculuğu çok keyiflidir ancak yukarda da cevap verildiği gibi bursa'da ve istanbul'da bu araca yakın oturuyor/yaşıyorsanız.

Bıktırır.

Haftada bir İstanbul'dan Bolu'ya gidiyorum. Bir noktadan sonra katlanılmaz oluyor. Son careyse gitsin.

Dayanilacak gibi değil.

pendik dolaylarında oturabilirse.yalova feribot-otobüs(1 saat) toplam 1.30 saat sürer.anadol yakasında oturan biri istanbul unıversitesi avcılar kampusunu baz alırsak 2 saaatten önce gidemez.buna göre düşünsün.

geçen hafta cuma gittim pazar döndüm. kendimden geçtim resmen. deniz çarptı. bi hafta kendime gelemedim. ateşim çıktı hasta oldum çok feci. ama bünyeye bağlı. her hafta cuma istanbula gidip pazar dönen arkadaşım var. alıştım artık diyor. yorgunluğu göze alabilirse olur.

çok özel bi yer değilse giderdim. sonuçta ölüdeniz, bozcaada falan gayet normal öneriler. ama geceden nemrut'a çıkıp güneşin doğuşunu şarapla kutlamışımdır falan, evet o zaman istemezdim

bence de saçma. dediğin gibi o mantıkla birinden ayrılınca hayatını komple değiştirmen filan lazım niye sadece tatille kısıtlı kalınsın ki o mantıkla? eski sevgilimle de su içerdik, yenisiyle su içemem??!! saçma yani :)

Giderim. Yeni sevgilim varsa eskinin bi onemi kalmamistir. Bunun icin kendimi kısıtlamam.

giderim. orada yaşanmış hatıraları silerim en azından.

o zaman istanbulda da yaşamayın +1

aynı dünyayı terk ettim ben şu an marsta yaşıyorum. :)

ciddili cevap: giderim tabii niye gitmeyeyim

daha önce sevgiliyle tatile gitmedim. ama gitseydim de umurumda olmazdı, tekrar giderdim.

şu anki sevgilim sorun etmez ise giderim problem değil. tam tersi durumda bana söylese böyle böyle ex ile gitmiştik sorun olur mu diye yine sorun etmem.

Giderim, hiç de umrumda olmaz. Maksat gezmek olsun kafamız dağılsın. Bazı şeylere fazla anlam yüklememeli insan, şu kısacık hayatta anın tadını çıkarmaya bakmalı.

Elbette giderdim. Arkadaslarinin mantiginda dusunursen hicbir sey yapmaman lazim. Adi ustunde " eski " sevgili. Bitti gitti artik. Bazi yerlere sirf onunla daha onceden gittigin icin yeniden gitmek istemiyorsan demek ki hersey tam olarak bitmemis. Ozetle sacma yani. Zerre umrumda olmazdi.

o yerde yaşananlara göre değişir tabi. ama ben gitmem mesela olimpos'a. sırf yeni sevgilimle değil normal arkadaşlarla da gitmem.
orada güzel zamanlar geçirdik, öyle kalsın isterim.
ama mesela o gitse bana çok saçma gelmez. hatta üzülmem bile.

gittim. gitmeden de aradım, oradaysa gelmeyeyim diye, yok dediler öyle gittim.

gerizekalilarla arkadaslik etmeyin, kesin cozum

Mrve, her ne kadar bu konuda aynı fikirde olmasak da arkadaşlarımın gerizekalı olduklarını düşünmüyorum. Ayrıca tanımadığım insanları basit bir konudaki tek düşünceleri yüzünden salak, gerizekalı gibi sözcüklerle yaftalamadim hiçbir zaman, size de tavsiye ederim zira tanıyinca söylediklerinizden pişman olabilirsiniz.

Giderim, eski seyler aklima gelmez bile.

Hiçbir sütte katkı maddesi falan yok öncelikle. Organik yumurta yemek istiyorsanız Flotty alabilirsiniz ama pahalı ve normal yumurtadan hiçbir farkı yok tat olarak. Yoğurt size kalmış. Üstte bahsedilen AOÇ cam şişe yoğurdu Real'de var, yakınınızda varsa deneyebilirsiniz.

aoç'nin yoğurt kiti var. kasaba söyleyin onlardan da istesin. beş litre süt ve maya olarak geliyor. alıp yapıyorsun. bizim mahallede de vardı böyle bir yer.

I was, sütte katkı maddesi olmadığını biliyorum ama besin değerleri yok olduğu için plastikten farkı yok. Yogurt içinse durum biraz daha farklı. Flotty alıyorum arada ama ne kadar güvenilir, bilemiyorum pek.

biz bir dürü marka denedik, bir tek aoç'nin cam kapta sattığı yoğurdu maya olarak kullanabildik.

diğer konuları bilmiyorum.

AOÇ nin ürünleri güzel. Ben yoğurt mayası olarak AOÇ ya da Kanlıca yoğurdu kullanıyorum.

İşyurtları Satış Mağazaları'ndan alışveriş yapmanızı öneririm.

adalet bakanlığı nın mahkumları yapıyor bunları.

et, süt, yumurta, yoğurt... giyim vs birçok ürün var.

piyasada satılan en iyi ve fiyat olarak uygun ürünler olduklarını düşünüyorum.

kendi mağazaları var ve sanırım kurumlar içinde de market açıyorlar. dışarıya açık.

ne bileyim zaten yumurta koyu sarı, etleri desen çoğu kasaptan daha iyi. yoğurdu ise ev kıvamında.

Layıkıyla bakamayacağınızı düşünüyorsanız vermeniz kaplumbağalar için daha sağlıklı olur bence. Kış uykusuna yatmak onların doğasında var, evde suları hep sıcak olduğu için uykuya yatmıyor olabilirler bilemiyorum. Kışın uyutuyorlarmış derken, hayvanlar kendiliğinden uyuyorsa sorun yok da ilaçla vs. uyutuluyorsalar tabi ki vermeyin.

Ornitorenk, kış uykusuna yatiriyorlarmis. İlaçla vs değil tabii ki. Bizim evde olsalar bakarız ama evimiz 54 m2. Dolayısıyla o onların rahat edeceği bir akvaryumu evimize alamıyoruz, annesinin evinde de bakılmiyor düzgünce.

Pis suyun içinde, istediği zaman çıkıp kuruyabileceği bir yer bile olmadan yaşayan kaplumbağalara çok üzülüyorum. Evde düzgün bakılmıyorsa, sizin de fiziki koşullarınız bakmaya uygun değilse bence hayvanlar için daha sağlıklı olanı yapın:) küçük olsalar vereceğiniz yerdeki büyük hayvanlar zarar verir derdim de 8 yaşındakiler yeterince büyümüştür, iyi bakıyorsalar daha iyi olur bence.:)

Verin tabi.

benim de 6 sene baktığım kaplumbağam vardı. akvaryumu her sene büyütmüştüm ama en son küvette beslemem gereken ebata gelince başka baplumbağaları olan veterinere vermiştim. arkadaşlarıyla beraber mutlu mesut yaşıyordu en son. kısıtlı bir alanda idareten yaşayacağına verin, mutlu olsun.

kesinlikle verin hiç düşünmeyin

Ben seneler önce darıca hayvanat bahçesine vermiştim. O da bir seçenek olabilir. hala varsa tabi.

Ben yıllardır linkte gösterdiğini kullanıyorum bir sıkıntı çıkarmadı.

Justmentalamele, yok yahu evde kullanacağım işte. Sadece baZi makineler ogutmuyormus, parcaliyormus gibi bir şey okudum, o yüzden tereddüt ettim.

Candag, Espresso için öğütmesi nasıl peki bu aletin?

bende de aynısı var, memnunum. ben aldığımda 80 küsürdü.

Üç aşamalı öğütüyor, mesela ben 2 kaşık kahve koyuyorum tam/fine öğütmeden bırakıyorum, bu durumda 10 sn falan basılı tutuyorum ve derhal makineye koyuyorum.

kg79 var bende. çok inceden çok kalına bir sürü ayarı var. tavsiye ederim.

www.hepsiburada.com

Iki yildir bunu kullaniyorum cok memnunum.

bir kişi görüp herkes böyle sanıyor çoğu.
asgari ücret teklif ediyorlar hala yeni başlayanlara.

evet türk lirası son 2 yılda neredeyse yarı yarıya (belki daha çok) değersizleşti.
Ocak ayında asgari ücrete gelen %33 zam ile, iyice değersizleşti.

Asgari ücretle işe başlayan üniversite mezunu da kendi değersiz hayatını soruştursun bu saatten sonra.

çünkü herkes maaşının kat kat fazlasını hak ediyor. en düşük alan da öyle, en yüksek alan da.

hep arş. gör. kapsamında dönmüş muhabbet,
araştırma görevlisi belki mesaiye uymuyor ama:
- hocaların her işini yapıyor. en mantıklı işlerden tut, abuk subuk işlere kadar. makaleleri çevir, hoca yayınlasın gibi. benim başıma direk gelmedi ama duydum. ders notları hazırlamadan tut fotokopi çekmeye kadar geniş bir skalada görev tanımı var.
- ders alıyor bir yandan, veriyor bir yandan. sınav okuyor bir yandan. kendi dersi kadar verdiği derslere çalışıyor, sürekli yeni şeyler öğrenmek, takip etmek zorundasın. sürekli kendini kanıtlaman lazım. 2.000-2.500 veren bir işte de kendini kanıtlamak zorundasındır ama bu kadar mıdır bilmiyorum.
- yeterlik sınavı, jüri, tez, makale, sunum yapmak zorundasın. düşün ki 30 yaşlarına yaklaşmışsın, akademidesin, elinden başka iş gelmiyor. yeterlik sınavından kaldığın an bittin. o stresle aylarca başa çıkmak, mantıklı olmak lazım. tez jürisi için de aynı şey. tüm hayatın iki dudaklarının arasında hocaların.
- hocalarla aranı iyi tutmak zorundasın ki seni dışlamasınlar. bkz. madde 1.
- haftasonu/haftaiçi, gece/gündüz ayrımı yok. pazar sabah 6'da da, cuma gece 11'de de hoca aradığında ulaşılabilir olmalısın. sınavlara, tezlere çalışılan vakti saymıyorum bile.
- öğrencilere danışmanlık yapıyorsun. üsttekiler hoşa gitmeyen karar alsa suçlu yine sensin öğrencilerin gözünde. stres, stres, stres...
- öyp ile atanan belirli bir seviyeyi yakalamış insanlar. evet, torpilli girip de yatan da var. bu maaşın az olduğu kesim kadar bu maaşın çok bile olduğu kesim de var aynı meslek grubu içinde.

neyse, sonuç olarak, 2.00 ortalama ile bitiren ile 4.00 ortalama ile bitiren aynı maaşı almıyor, en azından çoğu bölüm için. bütün üniversite hayatını geçirip, ne iyi not alıp ne yeterli faaliyette bulunmadın mı maaşın düşüyor ileride. maaş ilden ile de değişiyor, istanbul için 4000 azken ankara için sınırda, atıyorum mersin için çok çok iyi para olabilir. bilemiyorum.

işin içine para girince her şeyin tadı kaçıyor. kısa adam maaşları artırdı belki ama eskiden akademide belirli bir kalite vardı, günden güne o da düşüyor. bu işe gönül vermeyen insanlar doluşuyor, derdi para olan. eskiden de aşırı kaliteli değildi ama beklentiler de parasal olarak düşüktü.

adamın neye para harcadığını da bilmiyoruz. belki sağlığa gidiyor çoğu? belki ailesine yardım ediyor? çok enteresan buluyorum sorgulayanları.

ben o 4000 az diyenlerin piyasayı zerre kadar bildiklerini düşünmüyorum. yada tıp felan gibi bir yeri bitirmiştir 6 maaşla işe başlamıştır herkezi aynı sanıyodur. ciddiye bile alınmıycak laflar dönmüş diğer duyuruda 4000 çok az felan diye. türkiye şartlarında çok az kişinin aldığı bir maaşdır 4000tl hiç boşuna kendimizi kandırmayalım. ha gerçerli bi mesleğin vardır deneyimin vardır çok daha fazlasını alırsın o başka ama yeni mezuna felan 4000 mümkün değil.

@passion rules the game
hocam hak etmek konusuna girersek kimse hak ettiğini alamıyor ki okumuş olsun veya olmasın

türkiye'nin iyi sayılabilecek bir üniversitesinin iyi sayılabilecek bir bölümünden yeni mezun oldum.

en en boş dediğimiz arkadaşım 2700tl maaşla işe başladı(ona da koç'ta mba yaptıracak girdiği yer :( negzel. ). 6-7'ye kadar çıkıyor maaşlar. genel çoğunluk 4-5 arasında. (değerler net) giriş seviyesi ücretleri bunlar.

sektöre göre, yapılan işe göre, yetkinliğe göre, mezun olunan yere/bölüme değişiyor maaş skalası. herkes kendi skalasına veya duyduğu-istediği skalalara göre cevap veriyordur eğer durum aksi gibiyse.

Sorun şu ki paranın hiç bir değeri kalmadı.

Ya burada en yüksek maaş alan 5 bin lira alıyor ama sorsan herkes 10 bin 20 bin kazanıyor. 20 bin lira maaş alacam İstanbul'da yaşayabilir miyim bu parayla diyen tipler vardı bir dönem. Tuhaf tuhaf işler.

Arkadaşlar, sadece yeni mezunlar yok, 35+ olan meslekte +10 deneyimi olanlar alıyordur belki. Yeni mezunlar dışında da kişiler var ülkede.

Avukat piyasasinin cok kotu oldugunu ben de duymustum. Kalifiye meslekte avukatliktan sonra kotu olan piyasa da muhendis maaslari. Doktorluk icin konusursak; yeni mezunken alinan maas ile 4-5 senelik tecrubeli doktor arasinda en az 2-3 kat fark ediyor. Doktor piyasasi biraz daha iyi. Onun disinda kalanlar; dedigin gibi geneli 2500 aliyor zaten.

luks lokanta, luks giyim, ulasim yine kendi araci ve gezi vs. yakit... luks kavrami kisiden kisiye degistigi icin yetmeyebilir. biraz da burnu havadalik, bizim insanimiza 10.000 tl'de versen yine yetmez der. memnuniyet derdine girilmemeli. bazen hakikatten ss diyorum yani.

yorum farkı var bu konuda. kimileri realist kimileri idealist düşünüyor. "4000 alıcak tabii bunu hak ediyor" diyen idealist kesim. realist kesim ise "haklısın kardeşim ama bakalım kim hak ettiği parayı alıyor" diyip başlangıç maaşları 2500 altı olan kalifiye insanları örnek gösteriyor.

realist kesimin temsilcisi olarak diyorum ki 4bini hak ediyor olması o parayı alacağı manasına gelmez, çünkü kimse hak ettiği parayı alamıyor. o duyuruda not skalasından dem vuran vardı ama içinde bulunduğumuz piyasa koşulları bağıl ortalamayla değerlendirilmeli, yani çan eğrisi. herkes hak ettiği parayı kazansa 4bin de yeterli gelmeyecek çünkü, ortalama yükselecek, sorun bu. öyle çok ekonomi bilgim yok enflasyon falan ama "olması gereken" ile "olan" arasında bu kadar fark varken "bana ne bana ne bu olsun" demek benim gibi realistlere saçma geliyor.

bireysel bazda düşünürsek; insanın hak ettiğini düşündüğü maaş için çabalamasını ve aza kanaat etmemesini destekliyorum. ama sorun bu zaten, hak ettiğin şey için esktra çabalaman, araman uğraşman, gerekirse uzun süre işsiz kalman gerekiyor. herkesin bunu kaldıracak maddi ve manevi gücü yok, o yüzden "siz böyle 3 kuruşa razı olursanız daha çok ezerler" düşüncesine katılamıyorum.

arkadaşlar hala anlamıyorsunuz. paranın değeri yok. para yarı yarıya değer kaybetmişken siz hala aynı maaşı istiyorsanız sıkıntı sizde.

2 sene önce 750tl ye kurumsal site yaptığımda, iyidir diyordum. şimdi binbir pazarlıkla, vaatlerle vs. en fazla 2000tl ye düşürüyorum kurumsal websitesi parasını. olay bu yani.

Tchuck, iyi de sen öyle düşünüyorsun ama kimse sana çıkarıp 'aaa paranın değeri düştü, al bakalım maaşının iki katini' demiyor. Ki ben 10000 lira adam yok demiyorum, var. Benim çevremde de var ama hepsi işlerinde en az 7-8 yıldır çalışan, dil bilen, kalifiye, kendini yetiştirmiş insanlar.

Ben kalkıp da yeni mezun adama '4000 lira az yeaa' demelerini anlamdiramiyorum.

millet abartıyor hacı.
benim kanaatim bu yönde.
bi tanıdığımız gelmiş benim anneme anlatıyor; "-bizim kıza onbin tl maaş teklif ettiler. kız git çalış dedim dedim ama dinletemedim." benim anamda saf saf dinliyo, üzülmüş bak ona bile şu kadar maaş vermişler sen hala az paraya çalışıyon gibisinden. kız 1 yıldır işsiz hala. şimdi bunların anası-babası böyle olunca onlarda atıp tutmayı bir halt sanıyor. bana çevrende tanıdıkların içerisinde bir yerde maaşlı çalışıp 5000 ve fazlası maaş alan kaç adam var desen. beşi geçmez. ama kendi işinde 5000 den fazla kazanan kaç adam var dersen çok var. çoğu üniversite mezunu değil. ticaretle uğraşıyor. kısaca benim ailemde yani kuzenler falan dahil sadece bir avukat vardı. son bir yıl içerisinde 4 kuzenim ki 3 ü özelde okudu ve stajını tamamlayıp avukat oldu. yani popüler mesleklerden bi tıp kaldı gibi. her ilde üniversite, özel üniversiteler gibi konular tam darbe oldu. herkes üni. mezunu herkes. 4000 tl yi beğenmeyen yeni mezuna gülünür. paranın değeri yok, kimse hakkını alamıyor mevzuları farklı konular. herkes kravatlı köle işte.

burdaki sıkıntı o duyuruda açıklanmıştı. evet herkes düşük maaş alıyor, ama 4000 de düşük. özellikle istanbulda yaşayan ve yine örnek duyurudaki gibi kalifiye insanlar için.

tamam yeni mezunlar para alamıyor, ama almamaları gerektiği için mi? asgari ücret 1300 olmuşken mühendislik mezunu adama 2000 vermek küfür gibi bir şey zaten, bir de onun üzerine ama bak yeni mezun arkadaşların ne kadar düşük alıyor sen 4000 alıp bi de şikayet ediyosun demek baya yanlış bir gidiş yolu.

önceki duyuruda not ortalaması üzerinden açıklanmıştı ben de şöyle büyüteyim örneği, sürekli taciz edilen bir insana ama oo ne tecavüzler var haline şükret bence taciz ne olucak katlanırsın demekle (bir tutamayız tabii) benzetebiliriz. bir şeyin daha kötüsünün var olması o şeyi hak edilen ve doğru olan haline getirmiyor.

yukarıda cevap verenler ayrıca haklı, paranın değeri çok düşük şu an 4000 tl maaş 1400 dolar ediyor, euroyu düşünmek bile istemiyorum. alım gücü düşük, kiralar ev fiyatları uçuk. 4000 tl alan biri düzgün bir evde oturmak için maaşının yarısını zaten eve + ev giderlerine verecek. azıcık borcu harcı olsa yemek yemeye ay sonuna parası kalmayacak. biraz daha çok yönlü düşünmek lazım "ooo birader 4000alıyon iyiymiş" demeden önce.

Burada da 10 bin TL maaş alanlar var.10 bin TL maaşı abartmayın.Benim çalıştığım uluslararası firmada:

-kendine bağlı mavi yaka yönetmeyen yeni mühendisler 5 bin brüt civarı
-mavi yakalı işçi yöneten,henüz müdür olmayan mühendisler tecrübeye bağlı 7-10 brüt arası
-alt seviye müdürler 9-13 brüt arası
-Üst seviye departman yöneticisi müdürler de 16-20 bin brüt civarı alıyor

Bakın üstte üretim yapan bir tesisten söz ediyorum.Direktör,yönetim kurulu üyesi vs. yok.Bildiğin fabrikadaki en alt seviye mühendisten üst seviye müdüre kadarki skala bu.

Bu tip farklı duyurularda hep aynı şeyi söylüyorum:

1) Bahsettiğiniz paraları alanlar var.Herkes abartmıyor
2) Alanlar var ama paranın değeri kalmadı artık.Bir ev almak istese üstte 10 bin brüt alan eleman yıllarını kutu gibi bir apartman dairesini almak için feda etmek zorunda.

Turku az, derdim ne alıp almadıkları değil. Evet, alan var ama almayan çoğunlukta. Sanki herkes bu maaşları alıyormuş da 4000 asgari ücretmiş, yeni mezun burun kivirmaliymis moduna girenleri anlamıyorum ben. Yoksa hakediyor/ haketmiyor, yetiyor/yetmiyor kısmını tartışmiyorum.


8000 lira alan ilkokul mezunu tanıdığım da var, 2 üniversite bitirip 3000 lirayı zor gören de var. Derdim bu değildi yani.

pdr'nin puanı yüksek psikolojinin düşük.

doğru biliyorsun, yüksek lisans sonrası çalışabiliyor ve pdr rehber öğretmen gibi.

benim girdiğim yıllarda psikolojinin puanı çok daha yüksekti, pdr kıyasla düşüktü. şimdi nasılbilmiyorum.

Kuzenim YÖS ile gireceği için bölüm puanı çok önemli değil aslında, mesleki açıdan soruyorum daha çok ben. Puanı yüksek bölüm daha iyi bölüm mu demek ki?

hayır tabii :) daha çok tercih edilen bölümlerin puanları yükseliyor. psikolojide yalnızca lisans eğitimi almak yeterli değil, birçok eğitime katılmalı ve yüksek lisans yapmalısın. bu yüzden pdr'ye kayıyor bu aşamalardan geçmek istemeyenler. eğer psikolog olmak istiyorsa psikoloji okusun tabii ki. daha önceki yıllarda pdr/farklı lisansı olan biri yüksek lisans eğitimiyle psikolojiye geçebiliyordu(muş) fakat artık türkiye'deki üniversiteler psikoloji lisansı olmayan kişileri çok çok iyi değilse/ciddi bir farklılığı yoksa yüksek lisansa almıyorlar. ayrıca sağlık alanında olan tüm meslekler gibi eğitim sınırlı kalmıyor, ömür boyu yenilikleri/yaklaşımları takip etmeyi, öğrenimden çıkmamayı gerektiriyor.

psikoloji lisans eğitimiyle psikolog olarak çalıştıran kurumlar yok değil fakat aslında yasadışı. formasyon alıp okullarda pdr olarak da çalışabilirler. pdr psikolojinin gerekliliklerini kapsamıyor, bir nevi öğretmenlik yani.

Psikoloji bolumu bir anda o kadar revacta oldu ki, tum unilerde acildi. Sonucta.niteliksiz egitim ve asiri mezun. Kpssyle atanmak artik baya zorlasti. Ozelde de yeni gelen yasalarla ucreleri kusa dondu. Adam gibi bi klinik psikolog olmak icin yillarinizi ve cok ciddi paralari gozden cikarmak gerekiyor. Ve buna ragmen iyi para kazanmak zor. Pdrye devlette girmesi nispeten daha kolay, ama o da bir kac sene icinde psikolojinin akibetine ugracak. Maddi durum iyi ve sebatkarsa psikoloji tercih edin, idealist degilim diyorsaniz pdr daha iyi bence

Eğer çocukla çalışmak cazip geliyorsa kendisine, dil ve konuşma terapisti olmayı düşünebilir. Son verilerde atipik çocuk oranının 1/68'e düştüğü görülüyor ve bu alanda çok büyük bir açık var.
Eğitim şartları ile ilgili bilgim kısıtlı ancak bildiğim kadarıyla; daha önce ilgili bölümlerden mezun olup yüksek lisans ile uygulayıcı olunuyordu ama artık lisans ve doktora programları da açılmış. Dilkomu araştırmanızı öneririm.

sen zaten istanbulda oturmuyorsun ki:) Beylikdüzü istanbul muydu hehe:) ben de beylikdüzü:(

avşa

ağva'ya otobüs var üsküdar'dan kalkan.

Sonuç itibariyle istanbul sınırları içindeyiz, buralara yakın yerler iste. Benim Beylikduzu 'nde oturmaktan da cok bir şikayetim yok açıkçası :)

Avşa ve ağva bence çok overrated.

Polonezköy'e de bir bak derim. Çiftlikler falan da var orada :)

Adalar olur ama kalabalık olur. Ağva ya bir türlü ısınamadım ben. Eğer bütçen uçak bileti ve otel i karşılmaya yetiyorsa eğer ucuz bilet düşürebilirsen bosna ya git güzel bir kaçamak olur.

agva'da seferogullari kamping var. cadiriniz yoksa onlarda kurulu cadirlarda da kalabilirsiniz. uskudar'dan otobus de var.

günübirlik edirne, abant gölü, maşukiye, sapanca.

Sapanca, iznik

beylikduzu'nde oturuyorsaniz, asya yakasina geçmekten cok, edirne, tekirdağ, saray, igneada, vize hatta Gelibolu gibi yerleri düşünmek daha mantikli olur bence.
o kopru trafiği butun keyfinizi sizden alir.

Benim şikayetim vaaar :) şaka bi yana sapanca iyidir

komple iptal ettirmeyin ama limit düşürme talebinde bulunun.

limit düşürmek ister misiniz? bankaları arayıp talep ettiğinizde yapılıyor olmalı. gerektiğinde gene açarsınız limiti.

Ya zaten nasıl olduğunu da anlamadık; 3000 liraydı Limit, 1 sene içinde biz bir şey talep etmeden çıktı 17000e.

Ay sonunda ödemen gereken borcun tamamını ödeyebiliyorsan sıkıntı yok. Harcama yaparken kendine hakim ol, yeter.

ben komple iptal ettirdim çünkü para harcamayı beceeremiyorum, kart borçlarını kapatmak için çektiğim kredileri ödüyorum, onun dışında bir enpara bir de maaş kartım var, olan paramı harcıyorum, kafam rahat.

Böyle bir riskiniz varsa bence de limit düşümü en mantıklısı, telefon bankacılığından yapabiliyor olmalısınız, yapmayı reddederlerse iptal talep edin yapacaklardır çok yüksek ihtimal :D

" İlerde bir şey olur da odeyemezsek, 17000e kadar çıkarsa borç diye."

bu cümledeki kastınızı anlayamadım ama ödeyemeyince borç 17000 e kadar çıkar diye bir şey yok. kartınızın limiti ne kadar para borç alabileceğinizi gösterir. aldığınız borç 2000 liraysa ve bunu ödeyemezseniz, borcun faizinin ne kadar olduğuna ve ne kadar süre ödeyemediğinize bağlı olarak hesaplanır borcunuz. bu 17000 den az da olabilir fazla da.

limit tehlikeli bir şey değildir, özellikle sizin gibi borcunu takip eden insanlar için kredi kartı harika bir çözüm. yarın öbür gün borç lazım olursa kartınızla hiç faiz ödemeden işlem yapabiliyorsunuz.

eğer taksit olayına geriliyorsanız -şahsen ben de o baskıyı sevmeyenlerdenim- alışverişlerinizi tek çekim yapın. ilk ay borcunuzun tamamını ödeyin. kartı iptal ettirmek yanlış mantık.

iptal et.
nakit almaya başlayınca mis gibi oluyor.
gereksiz ne varsa almıyorsun.

Zwei, hah tam da bu parayı odeyemeyip faiz yüzünden borç katlanırsa kısmından korkuyorum. Aslında birikim de yapıyoruz, 2000 lirayı şu an bile öderiz, bizim için de sorun olmaz ama dedigim gibi taksit yüzünden bir daha açılıyor. Ben de bir şey olur da birikimimiz biter, üstüne bir de borçlu oluruz diye korkuyorum.


Sevmiyorum kısacası borç işini.

yıllar sonra tekrar aldım almamdaki tek sebep de bazen banka kartı çalışmıyor pos bağlanmıyor vs falan ya da bazı internet siteleri debit kart kabul etmiyor ya da y.dışında lazım oluyor diye. normalde debit kartla alıyorum KK tamamen stepne yani.

Ben nakit paracıyım, ama bazen gerekli oluyor maalesef özellikle internetten alış veriş yaparken, bir tane kartım var onun da limiti çok yüksek değil. Ben borcun tamamını ödüyorum hiç asgari tutardan ödemedim şimdiye kadar. Bu ay çok yüksekti öderken içime oturdu ama ödedim. Ona göre de az harcarım gelecek ay. Birikimden ödemiyorum bir de maaşı alınca ilk iş kredi kartını ödüyorum, o zaman psikolojik olarak daha az harcıyorsun.

kredi kartı kullanıyorum. bilinçli bir şekilde kullanınca yararını görüyorsunuz. ancak türkiyedeki insanların yüzde 5'i bile adam gibi kullanamadığı için korkutucu bir imajı var.

limit düşürün +1

benim iki tane limiti 5000 tl olan kredi kartım var. onlar bana yetiyor. ikisine toplamda ayda yaklaşık 1000-1200 lira borç ödüyorum (ki onlar da eski borçlar, bazıları bitmeye yüz tuttu) ve bütçem fazla sarsılmıyor. kendinizi harcama konusunda frenleyemeyeceğinizden eminseniz (misal ben eminim, limit daha yüksek olsa kendimi durduramam) kesinlikle limiti azaltın.

arnold + 1.

ay sonunda kartın asgarisini değil, borcun tamamını ödüyorsan sorun yok.

Olay anlaşılmadı sanırım, derdim 1700 lira harcarsak değil, kötü bir gün olur da borcumuzu odeyemeyecek duruma gelirsek ve faiz artarsa. Sanırım onda da benim düşündüğüm gibi olmuyormus.

Bekarım, hiç kart almadım. Alsam borca gireceğimi adım gibi biliyorum. Olmayan parayı harcamak lüks

@fraise, aynen o borcu ödeyememe durumunun limitle hiçbir bağlantısı yok. senin limitin 1000 lira olsa, 1000 lira borçlansan, ödeyemediğinde o borç yine artar.

ileriye dönük borçla ilgili endişeni anlıyorum, bence tek çekim alışveriş ederek çözüm bulmaya çalış. ben taksit ödemeyi hiç sevmedim.

Bütçene göre yapıyorsan harcamalarını, kredi kartı kesinlikle kullanılmalı. Taksit, bonus, özel kampanyalar vs birçok avantajı oluyor.

Önemli olan cebinde kart var diye, ipin ucunu kaçırmaman. en kötü, mavcut ayda asgari ödesen bile bir sonraki ay borcun tamamını ödeyebilecek şekilde yapman harcamalarını.

Anladığım kadarıyla siz sürekli asgari ödeüyorsunuz, sonra toplu olarak kapatıyorsunuz. Benim asla tercih etmeyeceğim bir metod ama kontrol altında tutabileceğinize inanıyorsanız sıkıntı yok.

@want2die, kullanılabilir limiti müşteri değiştiremez. 17000 limitli kartta 2000 lira işlem yapılırsa kullanılabilir limit 15000 olur. limitten kalan bakiye demek kullanılabilir limit. hangi bankayı bilmiyorum ama bankanın ayrı bir hizmeti olabilir, kullanılabilir limit değildir o.

sanal kartlarda falan yapılabiliyor o şekilde limit atama işlemi.

4bin limitli bir kartımız var. aylık 1800-2500 arası geliyor, direkt tüm tutar ödeniyor. sadece yüklü alışverişleri taksit yaptırıyoruz (laptop mesela). onu bile kapatmayı düşünüyorum önümüzdeki ay. kredi kartı benim işime yarıyor hem puan birikiyor hem nakit taşıman gerekmiyor hem de 1 kuruş 5 kuruşlardan aslında zarardan kurtuluyorsun (1.99 fiyatı olunca nakitte 2 ödeniyor ya...onun gibi)

geçenlerde 4bin limiti 5bin yapmak istedim puşt banka ücretsiz izindeyim diye yapmadı. sizinki de iyi 17bine çıkmış ahahahah

Kit, tam tersi sadece taksit ödüyoruz. Bir taksit bitince başka taksit çıkıyor ama, çünkü ben sürekli yurtdışına gidip geliyorum Vs bilet taksidi zaten çoğu.

@want2die, o durumda 17000 müşteri limiti, senin ayarladığın 3000 de kart limiti oluyor. :)

pdf i açtığınız program sadece görüntüleme programı. editlemek için ayrı uygulama lazım. ya da ekran görüntüsü alıp onun üzerinde kalemle işaretleme yapabilirsiniz.

O programın ismi nedir peki?

benim kullandığım bir program yok ama google store'da pdf edit yazarak arama yaparsanız uygulamalar çıkacaktır

xodo isimli programla bu istedikleriniz yapılabiliyor.

Yikanma sikligin arttigi icin olmustur.

Senin ilacin: pirdolin sampuan.

Olabilir belki de 3 yıldır sorun yokken birden bire olması ilginç olmaz mı ki?

Zetion, eczaneden alabilirsin anında kesiyor.

dermatit gibi bir şey de olabilir, cildiyeciye görünmekte fayda var.

okurken çalışsın. ailenin sırtına binmekten başka bir alternatif geliştirin. burs bulsun vs. ama o bölümü okusun mutlaka.

söyle yahu, yazıktır çocuğa.

Söyle söyle. Annen baban "o rakam için çekinme" diyebilir. Zaten parası varsa öyle der. Yoksa da bilmeleri iyi olur durumu, belki başka bir çıkış yoku bulurlar.

mutlu olmayacağı bir şey yapmasın, sonradan pişman olursa geri kalan hayatı boyunca sıkıntı ve pişmanlık çekebilir.

söylesin, gerekirse birlikte söyleyin. konuşmaktan bişey olmaz. ayrıca çalışırsa biraz gelir elde eder, en azından masrafların bir kısmını karşılar.

Ailenin durumuna göre söyle. Eğer taşınmayı, vb. kaldırabilecek durumdaysanız, söylenebilir ve ona göre plan yapılabilir. Ailenin hiç durumu yoksa, isteğini çok büyük sıkıntılarla gerçekleştirebilecek gibiyse, çok üzülürler "Çocuğumuzu istediği okulda okutamıyoruz" diye, vicdan azabı çekerler hayat boyu, kardeşin de sevmediği iş için ailesini suçlar.

Okurken çalışmak bir çözüm ama her bölüm için işlemiyor. Eğer dediğiniz kalitede bir bölümse, dönemler boyunca gurk tavuk gibi oturup çalışması da gelebilir ama örneğin yazın bir yerlerde çalışabilir.

uy yazik ya soyle bence de. ama senin soyledigin anlasilmasin. annenler agzindan laf almis gibi ayarla. ya da anlasilsin ya, sonucta onun mutlulugu icin.

ben de boyleydim, aman yuk olmiyim filan ama neticede zorluklara katlanmak icin karsinda koca bir hayat var. 4 yil daha destek gormek kotu bir sey degil. ileride telafi eder.

Durumu sıkıntida olan bir aile değiliz aslında. Sadece iki kira ki bizim şimdi odedigimize göre 3 kira ve biraz masraf olacak. Annemler de haliyle eskisine göre bir tık sikisacaklar ama altından kalkamayacaklari bir şey değil bence. Kaldı ki onunla beraber taşınırlar hiç sorun olmaz ama düzenlerini bozmak istemiyorum diyor.

oturup konuşmalarını sağla, "emin misin, gerçekten istediğin bu mu?" diye başlasınlar belki açılır çocuk, üzülmesin ileride. istemediği bir bölüm okursa üzülür.

Kardeşini ikna et sonra söyle. Yük olmak istemezsen çalıştıktan sonra ödersin önündeki hayatı düşün falan de. Millet ne zorluklarla okuyo istediği yerde, oluyo yani böyle şeyler. İçim ürperiyorun dediği gibi çalışır vs. O işler bi şekilde halloluyor. Lisede insan bu meblağları gözünde büyütebiliyor ama para bi şekilde bulunur senin de dediğin gibi.

söyle tabiki de. çocuğun geleceği söz konusu

söyle, cocuk gerçekten istiyorsa istedigi bolumu okusun. bu gözler ne iyi universitelerde bolumlerde sırf sevmedigi icin tutunamayanları gördü.

Söyle

vegan sporcuların beslenme düzenlerine bi bak.

bu arada yağsız ve tuzsuz lor peyniri en iyi protein kaynaklarından biri. günde 200 gram kadar tüketirsen önemli derecede protein açığını kapatıyosun. zaten bildiğim kadarıyla protein tozları da peynir altı suyundan yapılıyor, ki lor da öyle.

Böyle bir durumda kadın için bence gerekli değil. Kas kütlesini artırmak erkeklerde bir sonu olmadığı yada maksimum noktası çok uçta olduğu için, protein tozuna hemen sarılıyorlar. Sıfır şekerli 36 gram bir porsiyonda protein daha ne ister insan. Kimse bunun doğal olduğunu savunmasın böyle bir besin yok doğada. Ben yapay olan kimyasal işlem görmüş tüm ürünlerden uzak durun diyorum. Rafine şekerden raftaki yoğurta kadar.

Neyse konudan çok kopmadan yumurta balık ve tavuk ile bu açığı kapatabilirsiniz bence çok farklı tarifler var internetten yabancı blog sitelerinde hepsi ayrı bir lezzet, bence yapay ürünlere bulaşmayın.

Aslında tavuk yok denecek kadar az çeyrek göğüs ancak yiyebiliyorum, balık, yumurta ve peynirle devam edeyim o halde.

ulan millet litre litre steroid basıyor herif gelmiş protein tozunu kötülüyor ya:) olaya işlenmiş-işlenmemiş olarak bakarsak açlıktan geberir gideriz zaten.

soruya cevap: sabah yumurtayı 3'e çıkar. komple ye sarısını atayım falan saçmalıklarına girme. 100 gr. da lor koydun mu yanına açığını büyük oranda kapatırsın. öğlenleyin ya da akşam yeşil mercimek çorbası ye bir de. kolay gelsin.

Bakliyat yiyorum ben. Siyah ve kırmızı mercimek, fasulye ve börülce (ikisi de kuru) pilaki şeklinde. Protein tozunun bir işe yaradığını düşünmüyorum.

Millettin litre litre steroid basması protein tozlarını meşru kılmaz. Kimse gebermiyor işlenmemiş gıda yemediği için. Burada milleti yerene kadar bildiğini yaz geç.

Yumurtayı arttır, balık ve tavuğu dönüşümlü ye. Sana 70-80 gram protein yeter muhtemelen zaten.

şimdi temel bir iki şeyle başlayalım:

- kas kütlesini arttırmak=kilo almak

amacın kilo almaksa normalden ekstra besinler alman ve kas kütleni arttırmak için bunları protein ağırlıklı seçmen gerek.

birkaç yumurta, azcık tavuk göğüsü kas kütleni arttırmaz. daha fazlasına ihtiyacın var. ya bunların miktarını arttırcan ya da bunlara ek birşeyler alıcan. eğer miktarını arttıramıyorsan, kolay yol protein tozu. herhangi bir sihirli kas yapıcı etkisi yok, sağlığı bozan bir durumu da yok (zaten senin alacağın günde bir ölçek). ancak alman gereken protein miktarını tamamlaman için iyi bir seçenek olabilir. kendi durumunu tart ve buna göre karar ver bence.

protein tozu sağlıksız değil deniyor ama kronik bi rahatsızlığın varsa, kullandığın bir ilaç varsa doktorunla görüş. benim doktorum kullanmamı istemiyor. "içinde ne olduğunu tam olarak bilmemiz mümkün değil ve ilaçlarla etkileşimi/etkisini azaltması hakkında yeterince çalışma yok elimizde" diyor. sana ya da başkasına ek bir bilgi olabilir diye yazıyorum.

gayet de iyi olur. süt, zeytinyağı isteğe bağlı kekik.

Pirzola zaten sert bir et degil. Yarim saat marinasyon bile yeter

zeytinyağı ile soslarsanız ve ağzını güzelce kapatırsanız dolapta 4-5gün kadar bozulmadan durur. dedi ve gitti +1 ilave olarak seviyorsanız sarımsak bir iki diş halinde,çok az biber yada domates salçası ilave edebilirsiniz.

Mis gibi olur.

duş alırken saç kremi kullan. 5-6 dakika kremli bir şekilde beklet sonra durula. üzerine fönü çaktın mı tamamdır bu iş.

Saç kremi, bakım kremi vs zaten kullanıyorum. Bence bir etkisi olmuyor.

ben kabullendim. aşırı sert,kıvırcık saçlarım var. argan yağı serumu iyi gelmiş bi ara otacının saçlarım yanmıştı düzeltmişti. belki düzenli kullanırsan işe yarayabilir.

sirke yumusatiyor saci, iyi geliyor. dusta fisfisla biraz sirke yapip bekleyin azcik, guzelce sampuanlayip durulayin.

Benim de yumusak degil. Ustelik bi de uzun. Yumusak olmasini istedigim zaman dustan cikinca nemli sacima nemlendirici kopuk sikip tarayip bekliyorum.anca oyle yimisiyo.

Kopugun adi:morfose milkshake saç bakım köpüğü

Sirke +1

Evet bir dahaki yikamada yine kullanman gerekecek ama en azindan kullanimi cok kolay. 1e 20 gibi bir oranla suyla karistir sirkeyi ve uygula ister bi tasla falan ister fisfisla. 1 cay bardaginin yarisi kadar falan yeter sanirim ve koku da yapmiyor.

bununla: kozmetikasigi.blogspot.com.tr

benim saçlarım seninki gibi ve çok pahalı bir ürün almadan önce bunu dene derim:

www.pantene.com.tr

duştan sonra sürüyorum, saçlarım yumuşacık oluyor.

Pantene kremli şampuanla yıkayıp, pantene saç kremini sürüyorum banyoda ve sonra da duruluyorum.

Banyodan çıkınca da havluyla nemini alıp pantene 7-24 saç şekillendirici kremi sürüyorum.

Yumuşacık ve çok güzel buklelerim oluyor.

(bkz: pantene girl was here)

test diye biye şey yok. 4-5 kere havuz için dermatolojiden, kardiyodan ve dahiliyeden rapor aldım. hiçbirinde adam akıllı muayene bile etmediler. dermocu doktorlar kaşıntın var mı diye soruyor, gelişigüzel ayak parmaklarına aralarına falan bakıyor. hmm mantar var ilaç kullan sonra gel diyor. ya da hmm aferim testi geçtin artık sen de yüzebilirsin diyor.

trivia crack sanırım dediğiniz oyun.

trivia crack diye atıyorum. bu aralar en popüler oyun o.

trivia crack, genel kültür oyunu ama genelde sorular oldukça basit oluyor :(

Daha detaylı ve zoru QuizUp var eğer o kesmezse.

Once, quizup oynuyorum zaten. Eğer ondan daha basit bir şeyse hiç bulasmayayim o zaman, sıkılıyorum zira bir süre sonra. Teşekkür ederim.

soruları daha basit ve bazende saçma oluyor.
Ama oyunu güzel yapmışlar. öyle karşılıklı yarışıp en çok bilen kazanmıyor. quizup beni sıktı mesela ama bundan sıkılmadım

Eklemek gerekirse sorular kendini çok tekrarlıyor. Kolay olmasının yanında aynı sorular çıktıkça da ben sıkılmıştım.

Ben quizup yukledim ama sanırım ıngilizce :( turkce desteği yok mi?

www.eksiduyuru.com

:))

Ahahahaha douchebag, herkesin ilgisini çekiyor demek ki :)

bu senin vücut tipine boyuna kilona yağ oranına hedeflerine istediğin vücüt tipine göre değişir bunun bir standartı yoktur.

edit: ölçümler yanlış %2 yağ oranı gösteren bir ölçüm sistemi ile kilonuz ve boyunuz da yanlış ölçülmüştür muhtemelen. programda hatalıdır.

Minyon bir vucudun var muhtemelen. Pek fazla kilon da yoktur diye tahmin ediyorum. Vucuduna gore normal de olabilir anormal de.

160 boyum 47 de kilom varmış. O yapılan analize göre benim yağ oranım %11 erkek arkadaşımınki %2 çıktı ama ne kadar güvenilir, bilmiyorum.

normal.

Ağırlık çalışması her zaman daha iyidir, kardiyo iyidir fakat şart değildir. Onun dışında o ölçümler tabii ki doğru değil. %2 yağ oranıyla hayatta kalmak için yarı android olmak gerekir.

eliptik bisikleti herkes mucize olarak goruyor sanirim. yani cogu kisi tavsiye veya ne kadar kullanmaliyim diye soruyor. dogru bilinen yanlislar kitabinda etkili olmadigi aciklanmaktadir. normal bisiklet daha iyidir. bunu da not olarak duseyim.

Angelus, biz de o yüzden çok şey yapmadık zaten. Tamam kendisi fazla zayıf ama %2 bize de abartı geldi.

Evimin paspası, yok eliptik için değil sadece, genel olarak dedim ben.

Olcumler dogru diil angelusun dedigi gibi ama kilolu da degilsiniz o yuzden kardio vermemisler. Ama bence kardioya sadece kilo vermek amacli bakilmasi yanlis, kardiovaskuler saglik ve diger sagliga etkileri icin de yapmaya deger. O yuzden agirlik sonrasina veya bos gunlere 15-20 dklik HIIT calismasi ekleyebilirsiniz.

165 boy 55 kiloyla ben de ayni programi calisiyorum

Sorudan bağımsız olarak bende şunu sormak istiyorum. Ciddi bir şekilde vücudun yağ-kas oranı nasıl ölçülür?

100 kilo birisi için mesela? Bahsettiğim şey çıplak ayak saçma sapan hastanedeki tartılar değil? nasıl oluyor? Kan mı alıyorlar? Ölçen nereler var?

aynadan olcuyorsun.

google'a body fat %x yazip cikan resime gore bakiyorsun. bodybuilding.com forumlarinda boyle yapiyorlar. en tutarlisi.

%11 yağ oranına sahip bir kadın pro atlet gibi görünür. Oranlar yalan. Kardiyo da vücut şekillendirme için Allah'ın emri değil. Yaparsan iyi olur ama.

it iti ısırmaz.Nevruz'da IŞID dışında kimse bomba falan patlatmaz.

ezelden beri bu tarz mesajlar dolaşıyor, yeni bi şey değil. tabii ki gerçekliğini yüzde yüz bilemeyiz, yalan olmasını da. ama büyük ihtimalle korkutmak için uyduruluyor. çünkü bu zamana dek bunun gibi mesajların yayılmasını takriben hiçbir olay yaşanmadı. 20 mart tarihinin özellikle seçilmiş olmasının tek nedeni newroz kutlamalarının yapılacak olması. o gün kutlamanın yapılacağı yerlerde yasaklar nedeniyle polisle eylemciler çatışacaktır muhtemelen. aynı şekilde kürt hareketi'nin eylem alanları ışid tehlikesini de barındırıyor. ama yok silahlanmışlar, şehirde çatışmalar olacak gibi şeylere ben pek inanmıyorum.

böyle şeyler hep dolaşıyor, sanırım sık sık saldırılar olunca insanlar daha bir ciddiye almaya başladı. yoksa çoğunun kolpa olduğunu düşünüyorum ben de. ama yine de bu yazılıp çizilenlerden bağımsız olarak ortada bir tehlike olduğu bariz. konsolosluklarını kapatan ülkeler falan. sokakta çok dolaşmamakta fayda var. güvenliğimizden sorumlu olan kişiler o kadar basiretsiz ki. bugün haberlerde gördüm, ankara saldırısını yapan karı baya sabıkalı, örgüt üyeliğinden emniyette adı sanı yüzü falan kayıtlı biriymiş. sen böyle birini, böyle bir dönemde nasıl takip etmezsin, nasıl izin verirsin böyle bir şeye amk ya aklım almıyor.

tamamen saçmalık. gerizekalı olmayan herkes şu an türkiye'nin güvenli olmadığının, kalabalık yerlerde bulunulmaması gerektiğinin farkında. yok bakırköy patlayacakmış, yok necdet abinin dükkanı pekeke basacakmış falan abuk sabuk hikayeler. "10 kişiye gönderirsen dileğin gerçekleşecek" mesajları kadar gerzekçe. ortada bilgilendirme falan değil, tam aksine dezenformasyon var. sen kimsin, nereden istihbarat alıyorsun da şurada bomba patlayacak diyorsun?

ben yakın zamanda herhangi bir yerde patlama olacağını düşünmüyorum açıkçası, umarım haklı çıkarım. güvenpark'tan beri herkes kafayı yemiş durumda, diken üstünde. hal böyleyken, kolay değil öyle lay lay lom arabayla bir yerlere girip bomba patlatmak. evet istihbaratımız yok, bomba patlatmak isteyeni durduracak hiçbir mekanizma yok ama yine de teröristler de gerzek değil, ortalık böyle karışıkken eyleme girişmezler bence. yine 1-2 ay ortalığın sakinlemesini beklerler diye düşünüyorum. insanların korkusu azalsın, yine sokaklarda dökülsünler. o zaman.

konsoloslukların kapatılması da komedi. üzülüyorum almanlara falan haha. eh kendi ülkeleri değil, adamlar önlem de alamıyor. yapabilecekleri en fazla ortamdan uzaklaşıp, bomba patlarsa kendilerini sağlama alabilmek. ortada fol yok yumurta yok adamlar "bomba tehlikesi var" diye koskoca konsolosluğu kapatıyor jhsajfkl.

Niye girişmesinler ki? Adam zaten kendini öldürmeyi göze almış, bombayı patlatınca cennete gideceğini veya kendince bir şeyler edeceğini zannediyor. Asıl ortalık karışırken girişirler asıl. İstihbarat yok, iç güvenlik yok, sınırların folloş. İnsanlar korkuyor diye aşağılamak aptalca.

Şuan şu dakika Taksim'de bomba patlasa kaç kişi şaşıracak mesela?

Siz(Biz) üçüncü dünya ülkesi vatandaşlarına komedi geliyor olabilir ama Almanların konsolosluğu kapatması saçma değil.

Ben birazdan "patlama yapılacak" dedikleri yere, Tunalı'ya yürüyerek gideceğim. Sonra Atatürk Bulvarı'na çıkıp elçiliklerin önünden yürüyüp Güven Park'a gideceğim.

Ayrıca gerizekalı bir bombacı kolay bulunmuyor. Stoklarını tüketmezler diye tahmin ediyorum.

Akşam da istikrar bozulmasın diye Acun'u izlerim.

@6 yasimdan beri metal dinliyorum, şu an insanlar tedirgin ve herkes kendince önlem almaya çalışıyor. hem patlama teröristlerin gözünde "verimsiz" olur hem de yakalanma ihtimali öncesine kıyasla çok daha fazla. adamlar konsolosluk kapatıyor. göstermelik de olsa bir tane canlı bomba yakalar yani belki bizim şanlı devletimiz ne bileyim. terör örgütü kendini havaya uçurup 60 kişiyi öldürecek bir dangalak var iken, bu kişinin polis tarafından içeri alınmasını istemez sanırım. o riske girmez. ben öyle düşünüyorum en azından.

bana dediysen, ben insanları korkuyor diye aşağılamıyorum. ben de korkuyorum. kim korkmaz ki? almanların konsolosluğu kapatmasını da anlıyorum ayrıca. diyorum ya, kendi ülkeleri olsa buna gerek kalmazdı belki çünkü bombanın patlamasını engelleyecek önlemleri alabilirlerdi. türkiye'de yapabilecekleri tek şey, kendi g*tlerini sağlama almak. e bunu yapmanın da tek yolu konsolosluğu kapatıp gitmek. gidip canlı bomba kovalayacak değil ya almanlar burada.

@der meister, fol da yumurta da varmış hacı, maalesef :((

Bence artık İstanbul'dan kaçın mesajlarını da dikkate almak gerekecek gibi :(