Ekşi Duyuru

call center deyince kulağında kulaklıkla gülümseyen kız

(bkz: thesaurus)

- mühendislik deyince masa üstünde çizimle uğraşan mühendislerin tepeden çekilmiş fotoğrafı

- aksiyon filmlerinde konteyner limanında kovalamaca ya da uyuşturucu ticareti sahnesi

- sol ayağını kaldırıp götünü hafif açıyla kameraya çevirerek benim götüm var ve güzel pozu veren kız

diyet deyince elinde yeşil elma tutan kumral saçlı at kuyruklu kadın.

alttan delik açıp, üstten disk pamukları yerleştirip pamukluk yapabilirsin. dışını da süslersin.

youtu.be

Wi fi anteni

Kedi maması istasyonu. Bir plastik tabağa yapıştır, alt kısma iki parmak yuksekliginde bir şerit kesik yap, mama yenildikçe tabağa gelmeye devam etsin.

@ismayil

kedim yok hocam, napayim kedi mi alayim bir de? :)

ismayil adli yazara katiliyorum Mamayi sokağa koy bi zahmet. Onlar can degil mi

arkadaslar ben avusturyada yasiyorum. sokaga mama koyma kültürü yok, sokakta kedi köpek yok zaten. koysam polis beni alir götürür merkeze sokak hayvanlarini izinsiz beslemekten filan nezarete atar, fareleri koruma kanunu filan vardir kesin. kuehlesle haber yollarim artik buraya.

güzel fotoğraftan kastın nedir mesela? keskinlik mi, doğru renk mi, netlik mi? "bunların hepsi olsun, genel olarak gördüğümü çeksin" mi?
yeterli ışık koşullarında yukarıdaki makineler hemen hemen gördüğünü çeker. ama senin gördüğün şekil fotoğraf olarak bakıldığında güzel durmayabilir, hatta çok büyük ihtimalle seni tatmin etmez. kimseyi etmez, güzel fotoğraf dediğimiz şey için estetik "oyunlar" gerekir çünkü (ön plan-arka plan ayrımı, fotoğraftaki en koyu ile en açık renk arasındaki farkın genişliği gibi detaylar)

şimdi niye böyle fuzuli gibi görünen bir giriş yaptım? ben de seninle aynı yola çıkmıştım, bütçem yetersizdi, dslr'a girişememiştim. bu kompaktlarla çekeceğin fotoğraflar cep telefonuyla çekebileceklerinden(zoom hariç) çok da farklı olmayacak. güzel fotoğraf için diyafram esnekliği lazım, kaliteli sensör lazım, o fotoğrafı işleyebilecek işlemcili bir gövde lazım...

çok uzatmayacağım, yukarıdaki makineler seni kesmez. bütçen yeterse sony a6000 ve olabilecek en ucuz lensi seç(kit lens ile alırsan o da olur), çekmeye başla. "çabuk sıkılacağımı biliyorum, oyalayacak bişey olsun" demiyorsan vereceğin paraya değecektir. estetik duyguları gelişkin bir insansan cidden tatmin etmez kompaktlarda çekeceğin fotoğraflar. daha bu işin poz değeri var, iso'su var; ışık koşuluna göre bunları ayarlaman lazım ve bunlarda bu ayarlar için gidebileceğin sınırlar az.

aynasız makine ile kompaktlar aynı şey değil, a6000(mirrorless diye geçiyor) kompakt gibi ufak görünse de linktekilerle dağlar kadar fark var kalite açısından. boyut olarak ise aynı.

yukarıdakilerin a6000'e göre hiçbir artısı yok. düşünmen gereken tek şey para, araştır et, aradaki farka değer ama veremem diyorsan yapacak bir şey yok tabii.

tabii sadece görüntü kalitesine bakma makinede, mesela multimedia özellikleri(wifi, nfc vb.) de önemli.

ikisi arasında ben optik stabilizeri olduğu için ikinci linktekini alırdım, detaylı bakamadım ama ilk göze çarpan fark bu oldu ki bence önemli.

Bu işin olayı şudur; baktıkça “onu alacağıma şu kadar daha koyup şunu alayım” denir, fakat bu durumda makina gittikçe büyür ve komplikeleşir, öyle olunca da taşıması zorlaşır. Böylece yukarıda bahsettiğin amaca hizmet edemez.

Taşınabilirliği en yüksek olan ufaklıklar arasından bakmanı öneririm, zira senin amacın için en önemli kriter bu bence.

Düşündüğün amaçlar için taşınabilirlik çok önemli kriter. SLR alırsan çoğu durumda yanına almayacak ve fotoğraf çekememiş olacaksın. Bence örnek verdiğin 2 compact makinanın arasında bir şey seç. İlki fazla basit ve pek ayar seçeneği yok, diğeri de bence fazla büyük, ara sınıfta birçok makina var, canon powershot serisi mesela. Onun dışında yüksek zoom cezbetse de kriter olmamalı, lenslerde yüksek zoom, görüntü kalitesinden ödün vererek başarılıyor.

bu en güzeli.
i.hurimg.com
hayal etttiğim odada bu asılı olacak.

Şu aralar boş vaktim çok olduğundan ofise asmak için bu türlü bi kaç puzzle yaptım ben de. Işık altında puzzle’ın ek yerleri gözüme batıp rahatsız ediyor beni. Senin için oyum posterden yana.

Poster.

Puzzle göz yoruyor cidden. İlk hoşuma gitmişti şimdi bakıp bakıp ne saçma şey diyorum.

monitorde veya adaptorde smps mi varmiş? bobinler zamanla ya da fabrika cikisi kotu sargiysa ya da kulak cok hassassa tiz ses yapabilir.

bu arada arkadaslar ben köpek düdügünü de duyabiliyorum.

ne yapayim kulak radari olarak nereye basvuruyoruz?

www.gonitro.com

Şurdan free traildan yararlanıp kısa süreliğne acileyeti giderebilirsiniz sanıyorum.

Baya bir önce ben de böyle bir şey yapmıştım değişmediyse.

@alster
sagolasin, nitro derdime derman oldu.

eger kendisi bu kadar yüklü miktarda para istemese idi(180€ civari), 20-30 euro arasi olsa parasini verir alirdim, cok begendim su anda kendisini.

alternatif programlari isim bittikten sonra arastirip yazacagim.

www.m5bilisim.com

@teritori arkadasim, program indirmek istiyorum diyorum.

bilgilisi değilim geçen birisi yazmıştı, hatırladığım kadarıyla

çıkan şeyi borsasına yatırıp daha sonra para çevirilebilecek karşılığına çevirip onu da daha sonra bi yere transfer edip öyle paraya çeviriyorlarmış.

tamamen yalan yanlış da olabilir.

belirli siteler var, bu sitede hesabına btc'yi yolluyorsun, oradan da tl'ye çevirip parayı banka hesabına yolluyorsun. çok basit bir sistem.

10- 20 çok da sürekli kullandığım şeyleri stoklama huyu var biraz. ama maksimum 5'tir. özellikle indirimde bulursam alıp koyuyorum bir kenara.

hayır

tam olarak tersiyim. her şeyden az sayıda olmalı, bittikçe yenisini almalıyım. boşuna yer kapladıkça bana fenalık basıyor.

savaş çıkacakmış gibi stoklamak değil, ama evden çalıştığım için bazen hemen çıkıp almak zor olabildiğinden, elimin altında bulunsun isterim.

özellikle mutfak konusunda bereket meselesine inandığımdan, genelde tam teşekküllü sayılırım, her zaman kullanılan şeyleri mutlaka yedeklerim.
dolu mutfak severim.
her yemek yapmaya başladığımda, "ah bunu almam lazım, şunu unuttum" falan demekten nefret ederim.

gömücü değilim hayır.

artık ürünler çabuk bozuluyor ve tazeliğini yitiriyor, o yüzden hep haftalık ya da iki haftalık saklıyoruz..

evdeki nüfus sayısı fazla olsa kesin olurdum :)

eve malzeme alırken yedek almayı seviyorum, tabiki abartmadan.
örneğin çamaşır deterjanı hep 1 tane yedeklidir, diş macunu, diş fırçası vs.
gıda ürünlerinin son kullanma tarihi olayından dolayı kullanacağımdan fazlasını almıyorum genelde.

kıyafet konusunda da çorap ve boxer yedeğim vardır hep.

istifçiyim

Hayır değilim. Bir sonraki alışverişe yetecek kadar alırım. Heryerin Tıka basa eşya, malzeme dolu olmasından hoşlanmıyorum. Yiyecek için de geçerli, eşya için de geçerli.

istifçiyim, evim büyük olsun, bi kiler yapayım, bozulmayacak ürünleri ağzına kadar yığarım, tuvalet kağıdı, makarna, kahve, çay vs vs..
hatta iki de derin dondurucu olsun onu da doldurayım.

Biraz.
Alırken fazla almak değil de bitmeden alma huyum var.
Mesela tuvalet kağıdı pakette 3 taneyse bitmiş gibi hemen gider alırım.
Ya da 5 tane yumurta varsa bitmiş gibi davranıp bi kutu yumurta alırım.

ben değilim ama annem öyle. ne zaman markete gitsek yağ alıyoruz. yağ lobisiyle annemin arası çok iyi galiba.

Benim bildiğim istifçilik gereksiz eşyaları atamama, her şeyi biriktirme hastalığı oluyor.

İki şekilde de değilim. Sık kullandığım gıda ürünlerini fazlaca alırım, 10 kutu değilse bile 8 kutu ton balığı aldığım olmuştur. İndirimde gördüysem fazlaca alırım.

yemek yaparken elimi attigimda bulamayacagim seyler icin evet

market 3dk uzaklıkta. mutfağım ise 2 m2. o yüzden pek bişey yok evde.

Tam tersi. Her gün markete gidiyorum o günün yemeği için. Bazen annem geliyor, eve yığıp gidiyor ama bittiği gibi yine markete günlük gidiyorum.

Memleketten geldiği için bakliyat, pirinç, bulgur bol bulunur evde. Bunlar dışında hiçbir şeyi yedeklemem.

soru, stokçu musunuz? biçiminde olmalı +1
istifçi değilim, fenalık basar. ama evet, stokçuyum. ped, krem türleri, diş macunu, sıklıkla kullandığım makyaj malzemeleri falan 2-3 takım stokludur bende. bunun nedeni daha çok ürünleri indirimde kovalamamdan, fiyatı sabit olan şeyler için pek girmem stok işine. sonuçta o da bi kalabalık yaratıyor.

analarımızın yağ, deterjan stok merakı falan da darbe dönemleriyle bağlantılı. kıtlığı yaşayan bilir.

indirimde, kampanyada olan şeylerden alıp, nasılsa akmıyor kokmuyor derdim eskiden. karlı bir durumdayım gibi gelirdi her şeyi öyle alıyorum diye. sonra okuduğum bir kaç şeyden etkilenip ne biterse sadece onu al mantığına geçtim. artık her taraf süpermarket, bugün şu üründe kampanya varsa yarın öbür üründe kampanya var birinden birinde. illa birinin önünden geçiyorsun bir yerden bir yere giderken. totale baktığında aslında mutlaka hemen her şeyi kampanyalı denk getirebiliyorsun. hem de poşetler dolusu eşya taşımamış oluyorum. yine aynı şeyleri yiyorum, aynı şekilde mutfağımda hiç eksik yok. aylarca kullanmadığım ama alıp mutfak dolaplarına yığdığım malzemelerin parasını peşinen ödemiyorum artık böylece. aylık market harcamalarım yarı yarıya düştü.

hayır değilim. yedeğim en fazla 2'dir o da makarnada. yani şeker, kahve, çay gibi şeyleri asla yedeklemem. bitmek üzereyken alırım.

Bana da saçma geliyor. Zaten 1-2 muhabbet olur sonra millet bir daha konuşmaz ya da gruptan çıkar.

ahahah ben de hiç anlamıyorum abi bu olayı. psikoloji grubu falan kuruyolar mesela. abi whatsapp'ta oturup psikoloji sohbeti mi yapıyosunuz jasfujask anlamıyorum. hayır iddaa değil ki bu, psikolojiyle ilgili whatsapp'ta neyi konuşabilirsin? şöyle bi oluşumumuz var desen, forum falan açsan yine neyse. bi insan gün içinde tanımadığı insanlarla whatsapp'ta instant chat şeklinde psikolojiye dair ne konuşabilir ki? anlamıyorum gerçekten. tiktatör olsam hepsini kapatırım.

ben az önceki duyuruya istinaden katıldım bi gruba.
en az buraya yazmak kadar saçma.
şu an iyi gidiyor bi sorun yok.

Birbirine yürüyor insanlar. Onun için var bu gruplar.

Benim de grubum falan yok, söylediğiniz gibi saçma da gelmiştir

ben yapmama ama bence saçma değil.
eskiden irc'de chat odaları vardı, onun gibi işte.

sen sorunnca whatsapp'a bakayım dedim bi kaç tane grup var diye.

1 tane tüm gün goy goy yaptığım, yakın arkadaşlarımla olan grup. (çok aktif)
5 tane işle alakalı grup (3 tanesi aktif)
1 tane üniversite arkadaşlarım ve eşleriyle olan ve gezi programlarını organize ettiğimiz grup. bu grubun bir tane de sadece erkekler ile olanı var. gezi sonrası para pul işlerini çözüyoruz. (ikisi de aktif)
1 tane ayda yılda bir mesajlaştığımız galatasaray grubu (ayda bir mesajlaşırız)
1 tane abim, eşi, ben ve eşimin olduğu grup (gerektiğinde mesajlaşırız genelde yüzyüze olduğumuz için)
1 tane kızımın adına grup (uzaktaki aile bireylerine buradan fotoğraf atıyoruz - çok aktif).
1 tane ekşiden tanıştığım 10 yıllık arkadaşlarımın olduğu grup (az aktif).
1 tane istanbul gezi organizasyonu grubu (aktif).
1 tane kuzenlerle buluşma ve organizasyon grubu (ayda bir aktif).
1 tane eski iş arkadaşları ile grup (ayda bir aktif).
1 tane eşim ve bizimle beraber kalan kardeşinin olduğu, eve gelenin "bişe lazım mı" dediği grup :) (aktif).

bu arada varlığından emin olduğum ama listede göremediğim gruplar da var. onlar ne oldu acaba.

duyurudaki zirve grubu var sade

chrome mu?
menü->ayarlar->gelişmiş, en altta donanım ivmesini kullan var. tiki kaldırdığımda sorun çözülmüştü. bendekinin sebebi buydu ama her sayfada oluyordu.

o kadar da abartma. matrix mesela; 1999 daki ilk filmini izle HD olanını. şimdiye göre kötü tamam da öyle kötü değil. şimdi de kalitesiz bi kamerayla çekilirse yine kötü olacak görüntü.

@washe

hepsi değil, tv görüntüleri özellikle.

bu arada eski geleneksel kameralardaki görüntülerde kalite farklı bir ölçütte, teorik olarak onlarda megapixel kavramı yok.

1990'larda bi tarihlerde ufak hallerimi videoya çekmişler. o sırada babaannem kanal d prodüksiyonda baya üst mevkilerde o dönemde kullanılan en baba haber kamerasını almış gelmiş devasa bir şey onun çektiği görüntü bile baya kötü. hani şu bedük'ün automatik diye bir şarkısı var ya o ayarda işte aynı. yıl bu arada 1996-7 falandı sanırım. görmüyorduk tabii ki şundan 5 yıl öncesinin haber videolarını bile izlediğimizde inanılmaz bi fark göze çarpıyor.

benim de çok dikkatimi çekmiş bir konu bu. bazen çok değil, sadece 8-9 sene önceki programlara bakınca da öyle hissediyorum ben. ne kadar da kalitesiz, özensiz duruyor görüntüler filan.

Çekim kalitesine göre değişir, düşük bütçeyle yapılmış çekimler kötü olur, ama ben şimdiki görüntüleri de kötü buluyorum, şöyle ki, hareketli sahnelerde dijital görüntüye uygulanan veri sıkıştırma yöntemleri yüzünden resim rahatsız edici şekilde pixelleniyor, hd falan fark etmiyor. Bu problem eski sistemde yoktu.

eskiden de kötüydü, ama biz alışıktık.

HD görüntüye alıştık hepimiz, ama o zaman en iyi tv çekimleri bile SD idi.
Ayrıca kasetten kasede aktarırken de yaşanan kayıplar var. Kameranın çektiği kaset montajlanıyor, ardından programda yayınlanırken kaydediliyor program. Aklımıza gelmeyen başka kayıplar da vardır belki arada.

Şu görsel SD-HD farkını belli ediyor,

cdn.recombu.com

Vasatlari sinir bozuyor. Ve trollum diyenlerin cogu vasatin da altinda bir trolluk icra ediyor. Kalitelilere can kurban.

degil, ama trolluk ciddi bir muessese. trolluk yapmaya calisirken karaktersiz olanlar var, onlar kotu.

Mantıksızlık ve işsizlik.

Çünkü gerçek olmayan, gerçekçi olmayan hiçbir şey zevk vermez insana.

@MaNOfTheYear

buradakiler göğe roket mi yolluyor boş zamanlarında? adamın zevk aldığı şey o olarak bakıyorum ben.

burada yazıyorum, ona buna cevap veriyoruz, laf sokuyoruz, laf yiyoruz, bu bana zevk veriyor, yardım etmek, troll de belki ondan zevk alıyordur.

Buradakiler göğe roket yollamıyorlar ama düşüncelerini, yaşantılarını, önerilerini gerçekçi ve doğru bir şekilde burdaki üyelere yansıtıyorlar, onlara faydalı oluyorlar. Burda bir bilgi alışverişi yapılıyor. İnsanlar birbirlerine yardımcı oluyor.

Ekşi sözlük; Kutsal bilgi kaynağı.

Burası da öyle hatırlatırım.

trollük kerevize benziyor, sadece iyi yapildiginda lezzetli oluyor.

çünkü hassasiyet sınırlarımızın seviyesi düştü. hiçbir farklı düşünceye tahammül edemiyor kimse. farklı ve biraz da uç düşünceyi dile getiren herkes "aha, troll bu!" diye etiket yapıştırıyorlar. sosyal platformlar da artık duygu ve düşünceleri dile getirme noktasında biraz daha fazla imkan tanıyor ve bu uç düşünceleri gördükçe, troll'lük yapanların seviyeyi daha aşağı çekmeleri gerekiyor ki ilgiyi çekebilsin. bu yüzden troll'lük=kötü olarak algılanıyor.


bu noktada diğerlerine katılıyorum. zeka gerektiren bir şey biraz da. kötü yapıldığında troll'lük değil de aptallık oluyor gibi.

troller başkalarını kızıştırarak ya da alevlendirerek zevk aldıkları için bence kötü. başkasını sinirlendirerek, kandırarak üstün hissetmenin, başkalarının olumsuz hislerinden zevk almanın neresi iyi. onların amacı daha iyi ya da gerçekçi bir tartışma otamı oluşturmak değil, gıcık etmek. sürekli kendini tekrarlamadan başkalarını eğlendirerek eğlenenleri hoş buluyorum, maalesef sayıca azlar.

Kötülüğü yok, sıkıcı ve yavanlar sadece.

arkasına elektrik süpürgesi takılanlar var. onlardan alırsan pisliği büyük kısmını çekiyor. diğer türlü evet olur.

Ben aldım kullanıyorum sıkıntı olmuyor.

bi yerden rüzgar alıyordur.

Almıyor, kesin bilgi.

rüzgar almıyorsa bile ısınan hava ve cam nedeniyle mum etrafında gene de hava akımları oluşur.

@olutaklidi

Okuduğumuzu iyi anlayalım. Rüzgar alıyor mu diye sorulmuş, hayır demişim. Hava almıyor denmemiş, şakalı esprili bir şeyler yapmaya çalışmışsınız ama olmamış.

@orpheus
Farkındayım, türbülans oluşabilir ama türbülans kaynaklı olsa bile nasıl engellenebilir? Türbülans olma olasılığı düşük bu arada zaten.

Durgun ortamdaki türbülanslı akışı engellemen için Reynold sayısını 4000 altına çekmen gerekir.

siz şey diyorsunuz ben mumun ruzgardan korunması için camla kapattım kenarları ama arkadaşlar da diyor ki yetmez bu. çünkü ısınan hava ile soğuk hava arasında fark var. ısınan hava yukarı çıkmak için hava akımı (ya da türbülans ya da onun gibi bir şey) oluşturuyor olabilir. ve ayrıyetten durgun halde bile türbülanslı akış vardır diyolar. bu da titremeye yol açıyor olabilir diyorlar.

fitili silindirik bir borunun içine koyabilir, yalnızca silindirin alt yüzeyinden hava almasını sağlayabilirsiniz. bu şekilde ısınan hava yukarı çıkarken silindir sadece alttan hava alabilecek. silindirin altını da artık nasıl becerirsiniz bilmiyorum ama küçük kanallar ile akışı laminar yapacak şekilde değiştirebiliyor olmanız lazım.

işi sadece akışkan olarak düşününce kolay. ama yanma esnasında etraftan havayı uniform olarak mı alıyor, ısı nasıl dağılıyor, böyle küçük küçük eddy currentler mi oluyor onu bilemem.

uzmanlar gelmiş fazla laf düşmez ama, rutin bir aralıkla titreşmesi bana havadan değil mumun şeklinden vb ötürü gibi geldi.

söz gelimi fitil olması gerekenden biraz kısa olabilir, ne zaman alev biraz güçlense etrafındaki mumdan biraz fazlasını eritip fitilin dibinin mumla kaplanmasına neden olup, alevi tekrar zayıflatarak süreci başa sarıyor olabilir mi. fitili çekiştirip uzatın en azından bi rutini bozulsun bence.

Cok ufak basinc degisklikleri alevin oynamasina sebep olur mumda. Ruzgar almiyor demissin ama aliyor aslinda. Senin farkedemeyecegin kadar dusuk siddette ruzgar esiyor halen iceride.

İp homojen çekmemiştir onu yakan sıvıyı.
O yüzden yakıt azalıp, artıyordur.

eğer ipse sorun, biz kendi ipinizi yapıp :) daha homojen ve eşit çektirmedikçe birşey yapamazsınız.

küflenir ya da üzerinde beyaz/kırık beyaz bir tabaka olabilir.
bir de ekşi ekşi kokar.
3 hafta içinde tüketmen iyi olur. 1 ayı geçmesin.

@allaccess

peynir zaten aslında kokan bir şey değil mi ya? hafif hafif ekşi kokuyor her zaman sanki.

Koku biraz keskinleşiyor. Bir de eline yapışan sümüksü bir sıvı oluşuyor üstünde.

küflenir. fakat henüz o aşamada değilse kokusu değişir ya da tüylenir hafiften. ciddi anlamda bozulan peynir çok kötü kokar. fark edersiniz. henüz o kadar kokmuyorsa küçük bir parça tadına bakın bir şey olmaz. tadı kötüyse yemezsiniz.

senin peynirin bozulmamış. bozulsa kesin anlardın diyim o zaman.
arnold schwarzeneger +1

koku ve tabaka +1

param olsa ve potansiyel gorup hosuma gidecegini dusunsem seve seve. ama gunluk goz attigim bir site olur en azindan kesin.

edit: bu arada madem yapiyor cogunluk. proce siteme uye olsaniza hem beles :)
5vocal.me

@heritage

ben ürün olarak sormadım, site olsa, orada ürünlere para verir miydiniz şeklindeydi.

Yatırırım ama takip ce denetim mekanizmasının olduğu bir sistemde yaparım.Yoksa ülkede suistimalin kralını görürüz.

yaparım. bu atmosferde borsada para tutan insanım, ürünü beğenirsem korku duymam, yaşasın proceler.

özellikle elektronik cihazlar olursa yatırırım, hatta kendim de proje koyarım.

vardı zaten öyle bir şey fongogo muydu neydi.

ayrıca indiegogo üzerinden türkiyeden proje açabiliyorsunuz.

Arikovani var kimse yazmamış şaşırdım

Kickstarter güzel başlangıç yaptı ama dolandırıcılar dadanınca işin tadı kaçtı. çoğu proje sadece para toplama amaçlı ve gerçeğe dönüşmesi imkansız olmasına rağmen iyi tanıtım filmleriyle pompalanıyor. yavaş yavaş insanlar bunu görmeye başladı ve bence gün geçtikçe ilgi de azalacak.
Türkiye 'ye gelirsek bu işin olması imkansız. elli tane Kickstarter çakması site var ve hiçbiri yürümüyor. Türkler lafta her şeye destek olur ama iş gerçekten ellerini ceplerine atmaya geldiğinde ortadan kaybolurlar.

sinan canan

@free
kriterlerime uymuyor kendisi, bir kaç programda dinledim.

www.youtube.com

edit: senin iş zor. sen bize öner ya da ingilizce kaynaklara doğru koşmaya başla.

hapse tıkılmadan önce sevan nişanyan vardı.

@lazpalle

bu dayılarıda sevmiyorum hocam.

sunay akın.

gerçek orda bir yerde vardı bir zamanlar.

murat belge
gündüz vassaf
şerif mardin

ayrıca ne diyoruz ne anlıyoruzdaki tonton amcalar gayet iyi ama tabi sevmiyormuşsun.

sevan mı kaliteli?
hani şu kavanozda bokunu biriktirip karısının başından aşağı döken?

bilgili bir troll o.

kaliteli adamları ya işinden yada hapise atıyorlar.

sunay akını sevmiyorum. goy goy yapıyor bence. küçükken dinlerdim "vayyy bee ne güzel biliyor" diye, ben büyüdüm anlattıklarının öğrendim, işin içini gördüm, anlattıklarının bazıları yanlış, kimisi hurafe, kimisi kurguymuş, bu değersizz kılıyor anlattıklarını gözümde.

hee kendisiyle süper muhabbet çevrilir lafım yok ama özel olarak dinlemem.

Emre Kongar var,
Merdan Yanardag ile programi var tele1 tv1 de. Her gun isten geldikten sonra youtub'da izliyorum, programin tekrarini. 18 dakika programin adi.

@supermatik

bu mantıkla, celal şengör mü kaliteli? insanlara bok yedirilmesi normaldir diyen? diktatör darbeci paşayı öven celal şengör? böyle bir bakış açısı olamaz benim için. özel hayatındaki yorumları ve davranışları beni ilgilendirmiyor kimsenin. ben söyledikleriyle ilgileniyorum. yanlış cumhuriyet gibi bir kitap yazmış adama taparım bile ben. katılmayabilirsiniz, herkesin fikrine saygı duyuyorum.

ya arkadaşlar kavga etmeyin şurada yahu :) seversiniz sevmezsiniz, ama şu soru altında yapmayın lütfen :)

ne diyoruz ne anlıyoruz programı vardı trt okulda

ahmet inam
mehmet ali kılıçbay
cengiz güleç

beraber program yapıyorlardı

Celal hocaya kalitesiz diyip Sevan Nişanyan'a tapan adamları göstermiş bir soru olmuş, çok teşekkür ederiz öncelikle.

Celal Hoca'nın kütüphanesinde olna kitaplara göz atmaya ( bak okumaya demiyorum ) ömrü yetmeyecek, üyesi olduğu bilimler akademisi ülkelerinin kapısında vize almak için dünya sıra bekleyen adamlar gelmiş burada 1 konuşmasının kesilmiş bir kısmını youtubeden izleyip sallıyorlar. Adam orada bok yemenin fizyolojik etkilerini anlatırken sorulan aptal sorular yüzünden çarptırılan konu ile birlikte anlatıyor. Sonra bunu kesip postal yalayıcıları böyle böyle dedi diye anlatıyorlar tek videoda. Adamın Kenan Evren'i sevmesi gayet tabii, bunca yıllık akademik kariyerince adamı tek tebrik eden devlet büyüğü bu adam, sen olsan sempati duymaz mısın? Kaldı ki bu adam 13 yaşında orduda Almanca-Fransızca çeviri yaparak görev almış, sen hangi donanımın ile bu adama yetersiz diyorsun şimdi?

Uğruna taptığın Sevan "Sırf dersim’de 13.000 kişiyi köpek gibi itlaf ettirdi, hem silahlarını toplatıp liderlerini bertaraf ettirdikten sonra." gibi sözlerle Atatürk'ün yaptığı eylemi de eleştiriyordu. Hemde bahanesini de söylemiş biz yorulmayalım diye"“almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik”ten öte bir mantığı olmayan bir manasız katliamdı.."" bu yüzden yapmışız. Yahu bu mantık ile bu işe kalkışacak adam(Atatürk) 1930 senesinde "Hitler ve Musolini için dikkatli olun bu 2 lider kişisel hırsları uğruna tüm dünyaya savaş açıp, toplumlarını zerre umursamadan...." diye sürüp giden bir açıklama yapar mı? Bu adam mı Almanlara özeniyor? Sen kime taptığını bir daha gözden geçir bence.

Soruya cevap da Murat Bardakçı diyorum kendisi de son derece donanımlı bir isimdir.

Bi cihazı var sanırım onun. Bide genelde kablolar bel altındzn geçer bence.

Buvatların, prizlerin, anahtarların, aydınlatmaların konumundan az çok anlaşılır. Çok spesifik bi nokta mı arıyorsun bilmiyorum ama...

arkadaşlar cihazı olduğunu bende biliyorum, zaten soruda belirttim, cihaz olmadan diye. tık tıkla anlaşılıyor. zaten elektrik kabloları 90 derece açılar yaptıklarından anlayabiliyorsunuz yaklaşık olarak.

ama kesin olsun istiyorum biraz, çivi çakınca öbür tarafa gitmeyelim sonra.

başka yöntemler var mı benim bilmediğim?

Aynen bende hic bisey olmadi ama tabi daha sanki nisan sonlarinda basliyodu benim

Hapşırık krizleri tutuyor bende arada duact kullanıyorum ama etkisi varmıdır bilemedim

Bende daha bir şey başlamadı. Kardeşim dökülüyor.

bende ağır bahar alerjisi var..

bu sene daha tık yok..

ama bence daha asıl zamanlar gelmedi..nisan ortasından mayıs sonuna bekliyorum ben

@qaz

hocam ama bende evin önündeki ağaç daha tomurcuk açmadan olurdu, zaten polen alerjisinin olayıda o. şimdi ağaç yapraklarla bezendi.

Kışın ortasından beri nefes alamıyorum, bahar alerjisi mi sayılır bilmiyorum. Hapşırma gibi şeylerim yok. Gözler, ağız, burun pek güzel yanıyor.

Hayattan soğutan bahar alerjim var. Daha kendini göstermedi, benim için erken sanırım daha. Nisan ortası falan çılgınlar gibi başlar.

Avusturyada bir seyim yok diye sevinirken su anda is dolayisiyla bulundugum italyada agzim burnum yamuldu alerjiden.

Gozlerim surekli musluk, burnum musluk... hapsirma olmadi henuz ama.

Ben de henüz zamanı gelmedi diyenlere katılıyorum. Daha cuma günü arkadaşım dalga geçti 'senin baharlik sesini duymaya da az kaldi' diye.

@kuehles
yandık haftaya o zaman ya, şayze.

benim de oluyor ne yazık ki, başlangıç tarihine 15 nisan bitişe ise 15 mayıs diyorum

Nisan sonunda başlıyor genelde benimki. Son senelerde hafif geçiyordu ama bu sene etkileri erken başladı. Sabahları hapşuruklar, göz yaşarmaları, burun akıntılar vs. Bilemiyorum yani pek.

abi bence de daha baslamadi. ama eli kulaginda gibi. merhaba sulanan kasinan batan sisen gozler.

Bende de Mayıs'a doğru başlıyor. Yakında alırım alerji hapını

benim zaten normalde de olan bi geniz akıntım var, bahar aylarında daha da artıyor ve burnum tıkanıyor genelde. öyle çok hapşırma tarzı yaşamıyorum ben. bi de gözlerim kaşınır işte. benim 21 mart gibi başladı gerçi çok şiddetli değil henüz ama artar yakında sanırım

nisan sonu basliyor benimki de. beklemiyorum ama geliyor maalesef :(

1 martta başladı hala devam

Hayır sürekli hapşırıyorum, burnum hep tıkalı. Üşütüyor muyum alerji mi anlamadım gerçi.

Bu ay 2 hafta oldu, sonra geçti. Rahatız yani

mart'ta başladı. fıs fıs bişey aldım, bi de antihistaminik.

burun spreyi yetiyor şu anda. sabah akşam 2'şer fıs. antihistaminik kullanmıyorum.

gelsin nisan mayıs ayları, gevşesin gönül yayları, bakarız o zaman.

bu beniim işim kardeşim. normal de çay demlerim fakat günde iki öğün çay sigara yaptığım zaman evde, hızlı çay yapma işine girişirim. sallama çay değil ayrıca.

2 kupa çay çıkacak kadar sudan fazla su koyarım, buharlaşma ve çay demleme sırasında çayın çekeceği su kaybından dolayı. bunu kaynatırım. kaynadıktan sonra üzerine bir çay bardağının altında 1-2 cm alacak kadar çayı demliğe-kaynamış su içinde- döker 10-12 dakika demlesini beklerim çayın kalitesi tabiki diğerleri gibi olmaz ama kötünün iyisi budur.

daha fazla taviz vererek ise şu şekilde;

suyu kaynatırım. bardak süzgecine dibini tam olarak dolduracak şekilde çay dökerim. ardından bu süzgeci bardağımın üzerine koyarım.

bardak süzgeci: www.dinamikkirtasiye.com

sonra kaynattığım suyu bunun üzerinde dolaştıra dolaştıra gezdirerek bardağa boşaltırım. bu çay demlenmediği için kötü oluyor ama sıcak su da içmektense bu şekilde daa iyi.

Almışlıığım var da çakallık olarak göremedim nedense. Kime ne faydası olacak sonuçta bankanın yanlışlıkla attığı mailin?

Beni çıkar dedikten sonra hiç almadım ama sonradan bir kaç kere alakasız maillere eklendim. Çıkarsalar bile başkasına satıyorlar muhtemelen.

@devil

şöyle ki, bu çakallığın ardından "yeaa bizim stajyer atmış kusura bakmayın, bu hatadan dolayı size 20€luk kupon veriyoruz" moduna giriyorlar. kuponda 60€ üzeri kullanılabiliyor sadece jakshdlsakjhfdasdhf

bu 1-2 değil özellikle son zamanlarda arttı gibi.

daha önceden kullanmadım,
smallpdf.com
bunun gibi siteler var aratınca işine yarayabilir zaten şifresini biliyorsan

foxit reader kurup pdf yazıcısına gönderebiliyor musun?

"pdf password remover"

pdf olarak yazdırabilirsin.

Link açılmadı ama ceket denilen şey bildiğimiz ceket ise kuru temizlemeye verin.
En azından zarar görmesi halinde ceket bedelini talep edebilirsiniz.

@isott

şu link çalışır umarım, şunun aynısı bu arada buldum

www.astuteattire.com

yıkanır gibi ama bilemedim ya.

Link açıldı ama ben olsam bu ceketi yakmazdım.

Edit: yakmazdım olarak çıkmış. Yikamazdim.

elde sıcak suya bassam :D buda mı gol değil :(

gerçi kuru temizleme de ucuzmuş aslında. öyle yapayım olmadı.

Kuru temizlemesi olan arkadaşımdan geliyor: yağ lekesi olmadıkça boşuna vermeyin. Onlar da normal yıkama yapıyor.

Bence hassas programda yıkayın bir şey olmaz. Sıkma yapmayın, sererek kurutun.

Şayet dediğin gibi elde yıkasan karışımını açman için buhar olması gerek.

Ceketi askıya asıp ütülemen gerek. Ama dediğim gibi buharla olmali. Ütü değdiği renk değişimi olur. Ver kuru temizlemeye kafan rahat olsun. :)

neden yikamak istediginize gore degisir, fakat bazi pratik yontemler
bir sprey sisesinin icine birkac damla temizlik sirkesi yarim litre su koyup done done fisfislayip kurumaya birakabilirsiniz.
kuruturken de gunduz gunesi goren bir yere koyarsaniz eger ustundeki mikrop kirilir, uv isinlari oldurur. ozellikle ic taraftaki kokularin gitmesi icin tersyuz edip bir gun daha tutarsaniz, iddia ediyorum kurutemizlemeye yakisir bir sonuc elde edebilirsiniz.
diger olasilik ise buhar makinesi gibi birsey olan steamer denilen aletten temin edip hayat boyu bu dertlerinize cozum bulabilirsiniz. cunku hem koku hem de kirisiklik icin super bir cozum sunar.

bir de butunkonfeksiyon urunlerinde nasil yikayacaginizin bilgisi bir yerde yazar. astarini iyice bi karistirin bulursunuz.

gelelim sizin asil sorunuza ben olsam yikamam makinede. elde yikarim en iyi ihtimalle veya bir kapta sabun kopugu yapip yuzeyini silerim durularim bari...

arkadaşlar yıkadım.

30 derece elde yıkama modunda 1 saat program. sıkma yaptırmadım. oldu, çok güzel oldu ama etraf ıslandı hem, dikkat edin böyle bir şey yaparken.

biraz daha açarsan belki evet vardır deriz.

tarayicinin genisligini dusurursen olabilir istedigin.

400 mg'a kadar genelde problem yok deniyor. Seninki sınıra yakın. Kilona göre de değişir biraz tabi.

Şu hesaplayıcıya bir bak;

www.caffeineinformer.com

Ben de içiyorum o kadar. Bazen taşikadi yapıyor da bence sorun yok.

Kapıda ödemeli olarak gönderebileceğin ptt kargo var benim bildiğim. Ama onun için de posta çeki hesabın olması gerekiyor ptt'de. Diğer detayları bilmiyorum, ptt'den öğrenebilirsin.

@skooma,

teşekkürler

aras, yurt içi etc çoğu kargoda var bu özellik.

Demek istediğin şey, kapıda ürün ve kargo ücretini senin için tahsil edip hesabına aktarması değil mi? Öyleyse bunu şahıslar için (yani firmaya vs gerek duymayan) yapan ptt kargo var. Diğer kargolarda da mutlaka vardır ama firma dışında öyle bir hizmet sunmuyorlar galiba.

Soruyu mu yanlış anladım yoksa?

@skooma
teşekkürler, şirket için olacak zaten, şahıs değil :)

Kameralar faydalı. Apartmanın dış kapısına sağlam bir kapı ve kameralı kilit sistemi. Kimse tanımadığına, satıcılara açmayacak diye de kural konur. Bir de evin icine alarm sistemi kurulursa güvenlik saglam denebilir.

bizim apartmana 2 kere hırsız girdi, kamera taktırdık 2 kere daha girdi. kamera pek caydırıcı değil yani, eve alarm taktırdım ben

Alarm +1

Bu arada pronet çok pahalı, biz kale alarm taktırdık, hem daha uygun hem de pronet ile aynı sistem (ofiste pronet kullandığımız için ikisini de biliyorum) Kapının dışına da hayvan gibi kale alarm kutusu takıyorlar, kırmızı ışıklı yanıp sönüyor fln direkt caydırıcı yani.

Kafa lambası nasil olur

kafa lambası dediğin şu madenci feneri gibi olanlar mı?

onlar ya çok ışık veriyor ya da dandik oluyorlar, ek olarak kullanışlı değiller.

yatağın arkasına led şerit çeksem yansır mı oradan acaba?

led çok mantıklı + şık

mum yak.

Led lambali gözlük gibisi yok

kindle paperwhite al :) Işıklandırma dereceleri her zevke ve ışığa uygun. Biraz overkill bir öneri ama düşünmeye değer.

Şu altta linkteki baya iyi..

m.ikea.com.tr

Power banka taktığım led ışık çok işimi görüyor. Işığı duvara veya tavana verip istediğim loşluğu ayarlayabiliyorum

@manuel mandalina

evde abartmıyorum 1000 tane tealight mum var. ama o çok az ışık veriyor, çok yakıncada gözüme gözüme giriyor alevi.

@steward
o nasıl oluyor hocam, bi link şeyapabilir misin?

@whoosie
hali hazırda kindle keyboard var canavar gibi çalışan, kıyamam değiştirmeye. ek olarak çıktı aldığım şeyler ya da kitapları okuyorum genelde.

@fin
o çok aydınlık gibi. ama tekrar bir kontrol edicem ikeada bunları.

@efruz
onu mutfakta kullanıyorum , yatakta denedim ama şimdilik efektif şekilde ayarlayamadım. klips lazım, alıp yaparım belki.

Ben serit led dosedim. Isigi sana yrtrcek kadarını kesip tavana yapıştır.

@spacking o nası ayakta duruyo ya zemine sıkıştıran bişey mi var göremedim tam

@klar
masanın kenarına mengeneyle sıkıştırılıup sabitleniyor.
hani yatacaktın sen?

@supermatik

5 dkya kapak kapanır :)

@kurnaz o 3lü şahaneymiş hakaten ya. nerden alırız burda onu? koçtaşta yok gibi görünüyor

ben de mum ışığının titremesinden hoşlanmıyorum mesela. tealight çok az ışık verir yalnız. daha büyük, 3lü fitili olan mumlardan falan deneyebilirsin.

bende @spacking'in verdiği fotodakinin ayaklı olanı var. onun kafasını tavana çeviriyorum, tam da yatakta kitap okumalık ışık elde ediyorum.

senin ilk linkteki lambanın çanağının siyah ve ışık sızdırmaz olduğunu düşün. senin lambayı uyarlamak için siyah kartonu koni yapıp cama monte edip deneyebilirsin bence.

çok önerilen bi seçenek led olmuş ama ışığı bana çok yapay geliyor. gün ışığı kalitesinde led var mı ki?

özet: bence senin sorununu dolaylı ışık çözer. ışık kaynağını sen görme, duvara ya da tavana yansıyarak gelsin sana. böylece hem şiddeti azalır ve gözünü almaz.

tr.aliexpress.com

kalıba dökeceksen polyester olabilir.

Sağlam bișey arıyorsan beyaz çimento veya fayans yapıştırıcı da olur.

Elbette var. Tuketi haklari geregi sen magazaya bu urunu indirimsiz olarak hic satip satmadigini ispatlamasini isteyebiliuorsub. Musteri kandirmaya yonelik bu tarz seylerin onune gecmesi icin yapilan bi duzenleme ama pek bilinmiyor. Ne zaman geldi urun ne zaman indirime girdi gibi bilgileri isteyebilirsin yani. Kesinlikle hakkin.

Kandirildigini dusunmenden dolayi hak arayabilirsin.

Avm'lerde ki çoğu mağazanın camlarında indirim etiketleri hep sabit zaten

7. nesil ipod nanolarda var? ama tuzlu biraz. sony walkmanlerde de var (hepsinde degil).

Ben birkac kere aldim gecen yillarda. Turkiye'deki prosedur ne ise aynisini uyguluyorlar.

bence kullanılır.
üç günden bir şey olmaz.
yumurta işi hassastır aslında, ama saatli bomba muamelesi de yapmamak lazım sanki.
kırdığınızda dağılıyorsa kullanmayın ama.

Kullanilir ya. Ben de dolapta saklamadan kullaniyorum bu aralar.

Tarihi geçen her şeyi bakmadan atarım, hatta az önce attım bişey. 50 krş için zorlamaya gerek yok.

yok o zaman kullanmayayım, ben pimpirikliyim böyle şeylerde, gereksiz bir yumurta zehirlenmesine kurban gitmeyelim.

ya nolacak allah askina. internette video vardi suya koyuyorsun asagi interse bayat yukarda kalirsa ok di falan ona bak. uc gun bile degil!

ecnebiler best before der, yani tam olarak son kullanma tarihi degil. birkac gun icin bir sikinti olmaz.

kırdığında dokusunda bir tuhaflık, yoğunlaşma, renk değiştirme yoksa bozuk değildir.

Evet

var

Evet.

Şu sıralar mi? Evet hic.gecmior benim akar/polen alerjim non stop hapsirik burun akintisi tum yıl boyu

herkese geçmiş olsun, bende de var, şu sıralar gelir muhtemelen, geçen sene şubat sonunda başlamıştı.

peki ne gibi problemlerle karşılaşıyorsunuz arkadaşlar?

Burun içi ödem yapıyor bende, nefes alamıyorum :/

ben de feci bir seviyede mevcut kendisi..berbat bir şey..ben nasıl bahar mevsiminde doğmuşum diyorum.. ciddi manada hayat kalitemi düşürüyor ve iş yapamıyorum. o uyku hali de yok mu :/

var var.
ama benim henüz başlamadı, birkaç haftam daha var sanıyorum.

şahsen en büyük sorunum burnumun akması ve gözlerimin kaşınması.
ilaç içiyorum o da kafa yapıyor. kafayı tercih ediyorum.

Ben geçen yılı çörekotu ile rahat geçirdim.bu yılda aynı şekilde geçer inşallah.

evet ama tedaviyle geçti.

tr.keepvid.com

bilmiyorum daha önce bunu denedin mi ama internet download manager uygun değil mi? şu ana kadar hız açısından da hiçbir sorun çıkarmadı.

tr.savefrom.net
her gün youtube videosu indiriyorum buradan, 1 senedir kullanıyorum desek, 5-6 kere indiremediği olmuştur. onda da tarayıcıyı kapatıp açınca düzeldi. hız olarak darboğaz yaptığını görmedim, internet hızım neyse o.

ilkini denedim şimdi daha efektif gibi şimdilik, zaten diğer iki öneri benim kullandıklarım ama yavaşlıyorlar arada.

idm'den daha hızlı bir şey varsa söyleyin ona geçeyim. turktelekom internetiyle 1.2mb ile video indiriyorum.

www.greatbigstory.com

www.nytimes.com

cosmos yazmamışsın ama seyretmişsindir mutlaka?

meritokrasi

Facebook'ta kapalı grubu var. "Sorgulayan PDF Arşivi" miydi neydi. Sorgulayan pdf diye aratınca çıkar karşınıza.

@ksimtrak
yeni ekleme yok sanki oraya

@gonion
uçmuş o grup.

"e-kitap arşivi" diye bir grup olması lazım.

meritokrasi'ye yeni kitap eklenmiyormuş ama arşiv hayli zengin zaten.

@sanat güresi

o grupta link verdiği sitede meritokrasiden fazla değil.

aynen meritokraside bolca var ama yine de aradıklarım pek yok.

link verdiği site?

o facebook grubu ya da sayfasi bir siteye linkliyor. dilerseniy bi kontrol edin. ekitaparsivi.com mu ne.

epub ve mobi seklinde ariyorsan biraz zor. pdf seklinde ariyorsan o daha kolay, facebook ta bircok grup var. ekitabini paylas ismindeki bir grup oldukca aktif sürekli kitap ekleniyor. bir bak istersen.

@kurnaz: uçmamış ben hala erişebiliyorum www.facebook.com

eğer gizlilikten dolayı görüntüleyemiyorsanız facebook adresinizi mesajla gönderin sizi ekleyeyim gruba.

dediğim grup şu: www.facebook.com

bir yere yönlendirmiyor. kendim de kullanıyorum zaten. eğer dosyalar kısmında yoksa grupta sorulup bulunabilir.

web sayfaları için mi arıyorsunuz, evet ise tarayıcı nedir

düşününce evet web için genelde.

chrome.

chrome.google.com

eklentiyi kurup, capture entire page diyorsunuz

(bkz: alışkanlık)

aynı şey neşet ertaş için geçerli. dinlemiyorum/sevmiyorum yazınca küfreden tipler oluyordu bir ara. bunların çoğu ölmeden adını bilmiyordu moda olunca en büyük "fanı" kesildi.

can atilla ?

www.youtube.com
bi kıpırdanma oldu mu?

kafasina varmamissinizdir. zamani gelir...

Ben de ayniyim. Zorunda degiliz. Sevmiyorum arkadas, olmuyor yani. Turkum diye seviyormus gibi mi yapayim? Hele de turku ve turk sanat muzigi hepten iskence geliyor.
Yani cok kritik bilgiler bilen bir ajan olsam, yakalandigimda bir odaya kapatip turk sanat muzigi ve turku dinletme iskencesi yapsalar butun bildiklerimi teker teker dokulurdum. Yeter ki muzigi kessinler.

@stavro

aynen işkence. hele sürekli öneri üstüne öneri geliyor böyle diyince.

@güneyli
yok bir kıpırdanma yok, hatta cidden irite oluyorum.

@e haliyle
hangi kafa o?

müzik zevkinin oluşmasında çocuklukta dinlenilen şarkıların çok etkisi varmış. belki senkisi de o yüzdendir.

türk müziği diyip bir neşet ertaştan, bir serdar ortaçtan, bir klasik türk müziğinden, bir rocktan bahsetmeyi anlamlandırmak mümkün değil.

senin bildirimin türk kimliği adı altında dayatılan ürünleri beğenmiyorumdur. zira onlarca farklı müzik türündeki tek ortak payda türk(çe) olmaları. halbuki müziğin dili olmaz. yoksa rock da, klasik türk müziği de birbirinden çok farklı ve başka kültürlerle yoğrularak oluşmuş şeyler. hepsini gruplayıp bunları beğenmiyorum ya demek, ait hissetmediği halde kendisine zorla dayatılan, üstüne layık görülen kimlikten sıyrılmaya çalışan bir beşerin sayıklaması olabilir.

yani dostum, sorununuz bir müzik sorunu değil. bir kimlik sorunu.

bilgisayarı sadece oyun oynamak için kullanmıyorsun ki, oyun sadece bir kısmı. konsolda ise oyundan başka bişey yapamıyorsun. konsol bilgisayarın yerini tutamaz ama bilgisayar konsolun yerini tutar yani. klavye mouse ile oynamaktan daha konforlu kontrolcü ayrıca, mantığı yok yani klavye mouse desteğinin. uğraşsan yaparsın zaten, araştırmadım ama çözüm vardır kesin klavye mouse için.

@baba jo

hocam o kısım doğru iş yapan insanlar var ama bu bahsettiğim sadece ama sadece oyun oynamak için pc toplayanlar, yoksa render şu bu pc başka elbette. ben sadece amacı oyun olanları kastediyorum ki bu pc toplama pccilerin %50 si rahat sadece oyun için topluyor.

ondan merak ediyorum.

eğer sadece fare ve klavye desteğiyle pc oyun camiası kaybolsaydı zaten öyle bir destek gelirdi.

"bilgisayara ihtiyaç kalmaz böylece"

her iş için bilgisayarın kullanılabilmesi? 60 fps? daha yüksek çözünürlük? oyun modları? steam ve oyun fiyatları? kolay parça değişimi?

amacı isterse %100 oyun olsun, konsol alanın evinde bilgisayar da oluyor(o veya bu nedenlerden). madem bilgisayarım var niye konsolla ayrıca uğraşayım ki diyor ki mantıksız değil. kaldı ki herkesin evinde tv sürekli müsait olmuyor. cumartesi gecesi evdekilere "dağılın odalara ben tv'de ps oynıycam" dersen çıngar çıkar.

olay tamamen ne kadar süre ve ne tür oyunlar oynandığıyla ve yaşam tarzıyla alakalı. hikayeyi yaşıyayım kafasında; çok sayıda senaryolu oyun oynayıp bolca vakit ayırıyorsan, bütçe sıkıntın çok yoksa, işy erinde de masa başında akşamı ediyorsan, konsol alır oyunlara parasını basar koltuğunda uzanarak oynarsın. iş yerinde masa başında fazla vakit geçirmiyorsan, senaryolu oyunlar yerine moba tarzı müsabakaları tercih ediyorsan, oyunlara verecek fazla paran yok ancak vaktin çoksa "oyun sektörünün" fiyat politikalarına muhalefet edebileceğin güzel bir alan oluyor pc. yada bir örnek daha vereyim, oyunla falan alakan yok, pes-fifa-nba takılan casual bir ilgisizsin diyelim, sırf bunlar için de gidip 5 bin liralık pc toplamak yazık olur. yapıp yapacağın oyun masrafı yıllık 200-300 tl dir.oyun piyasası uzaya çıksa tek oyun için fiyat farkı çok koymaz.yada yada yada, parasal hiçbir sıkıntın yoktur, iş güç de yormuyordur, teknolojinin ille de son basamağını çıktığı gün göreceğim diyen bir tipsindir, zaten pc'den başkası paklamaz. bu örnekler çoğaltılabilir tabi. şahsım pc de çalışmaktan bilekleri nasır tutan bir gariban olduğundan, ille de konsol diyorum. ancak dotaya csgo ya da hasret kalıyoruz böyle böyle. :)

konsol candır. öğrenciyken konsol da neymiş toplarım pc mi yardırırım sabahlara kadar diyodum. şimdi kim uğraşcak pcle diyorum. aç konsolu yayıl koltuğa oyna geç daha çekici geliyor.

Konsolda mouse olsa fps oyunlarında mouse kullananlar üstünlük kurar. Millet gamepad e alışsın diye öyle oluyo o işler

amazon yolluyorsa girer.

Sim kart takılabilen bir cihazsa sıkıntı olabilir ama, sim kart takılan her şeyin gümrükte takıldığı söyleniyordu bir yerlerde. model ney?

sim kart filan yok.

direk amazon kindle fire tablet.

gelir gelir. sıkıntı olmaz ama maalesef amazon türkiye'ye kindle yollamıyor.

Lucky number slevin

@hümanist kardeşim sağolasın ama yakışıyor mu öyle saykopat filmler önermek. azcık ilerlettim filmi ama yok, gerek yok.

@stavro
seyrettim :)

Yazarım birkaç tane ama bir filmin şaşırtmalı olduğunu söylemenin kendisi de spoiler zaten.

predestination
mr nobody

@adramelekhh

aynen hocam, ondan başında sonunda filan olabilir siz sadece filmi yazsanız yeter.

@pide

ikisinide seyrettim.

el orfanato var ama hasiktir diyecek kadar siddetli degil aaa diyecek kadar sasirtiyor

şimdi 6th sense diyeceğim ayıp olacak. izlememiş olacağından değil. şaşırtmalı dediğin anda filmin olayı bitiyor zaten.

edit: hadi the sting diyeyim de ayıp olmasın.

Jacob's Ladder (1990)
The Thirteenth Floor (1999)
Exam (2009)
Identity (2003)

The Lobster

Ağzım açık izledim baştan sona ne manyaklıklar döndü.

Stay diye bir film var. Yönetmeni Marc Forster

man seeking woman.

fleabag'i herkes izlemeli bence. muhteşem bir dizi.

brooklyn nine-nine

1

3. birkaç kez niyetlendim ama üşendim. yapacağım şey sadece kulaklık takıp oynatma tuşuna basmak ama yok yani içimden gelmedi, ilgimi çekmiyor en sevdiğim konuyla ilgili olsa bile. yine de inanıyorum güzel ve eğlenceli bi' şey olduğuna.

1

4- hiç dinlemedim ama ilgimi çekiyor. link fırlatırsanız belki denerim.

1

evet. zaman zaman açlığını çekiyorum.

1

Uzun yolculuklarda Cenk&Erdem Power podcastlerini dinliyorum.

1

1-evet
Arabada trafikte sıkılıyorum, o yüzden dinliyorum

evet, sık sık. radyodan daha çok tercih ediyorum hatta.

1

1 - modern sabahlar

maalesef çözümü yok.Benim işyeri pc'm de aynı şekilde, bazen haftalarca açık kalıyor, bakıyorum çok kasılıyor restart yapıyorum ve sistem düzeliyor.

Wake on line diye birşey var onunla halledersin mobilde olduğum için detaylı anlatamıyorum

"wake on lan"
bilgisayarınıza akıllı telefondan veya başka bir bilgisayardan bir komut göndererek açılmasını sağlayabilirsiniz. bunu anakartın desteklemesi gerekiyor, bios'ta bir ayarı olur.

herhangi bir office dosyası açıp
dosya > seçenekler > kaydet bölümünde varsayılan dosya konumunu masaüstü yapabilirsiniz

Az bilinen değil belki ama ilk aklıma gelen İngiltere'deki insansız arabalar

www.google.com.tr

www.wired.co.uk

bu konularda öncü arastirmalar üniversiteler tarafindan yapiliyor. daha sonra sirketlerin ilgisini cekiyor ve sirketler de destek verirse bize kadar geliyor. bu tarz arastirmalar cok genis yelpazede yapiliyor ve neredeyse her alanda bir gelecek kesfi var. ama günümüzde cogunlukla bu yenilikler Robotics, IoT ve AI (yapay zeka) alaninda yogunlasmis durumda.

Self Driving Car: robotics alaninda yakin zamanda hayatimizi etkileyecek en önemli yenilik bu olacak gibi. zaten tesla gibi firmalar bu konuda cok yatirim yapti. tamamen olmasa da bircok firma hayata gecirdi. Bircok araba artik kendi parkedebiliyor, yada kendi park yerinden cikiyor.

Google Brains: Yapay zeka alaninda hemen olmasa da cok uzak olmayan gelecekte en büyük tartismayi yaratacak yenilik bu olacaktir. Insan beyni gibi düsünen yapay beyin. insandan cok daha hizli egitilebilecek, insan beyninden cok daha kolay kontrol edilebilecek. yani bu beyne sahip bir bilgisayar bagimsiz bir birey gibi olabilecek. bilgisayari insandan ayiran en büyük fark kendi kararlarini kendi alamamasi, bir insanin yol göstericiligine ihtiyac duymasi, günümüzde bu kisiler programcilar. ama bu projeyle bilgisayarlara kendi kararlarini kendileri almasi amaclaniyor.

Samsung SmartThings: IoT alaninda hayatimiza girmis yakin tenkoloji bu. Akilli ev, evdeki ciceklerin sulanmasindan tut da, güvenlige, enerji tasarrufuna kadar hersey yapilabilir. ütüyü acik mi unuttum derdi yok, evle ilgili her bilgi cep telefonundan erisilebilir. ya da evde yokken niye kombi son ayarda calissin. yapilacaklarini limiti yok, ayni cep telefonlari gibi evler de kisisellesebilir.

"Self Organizing Map" ile siradisililik tespiti: bu konuda master sirasinda calisma firsati buldum ve bu konunun gelecegi konusunda umutluyum. genel olarak "farkli olan ne?" sorusuna cevap bulmamiz gereken her konuda kullanilabilir. örnegin bilgisayar aglarinda siradisi hareketleri tespit edip gerekli önlemin alinmasi, istanbul trafigindeki siradisililigi tespit edip trafigi rahatlatacak anlik kararlar veya tahminler yapilmasi. bir futbol takimi iyi bir mac cikardiginda "bu macta neyi farkli yaptik da iyi mac cikardik" sorusunun cevaplanmasi.

Rolls-Royce robotic ships: bu konu dünya ticaretini kökten etkileyecek cok önemli bir konu olacak. dünya okyanuslarinda kendi kendine giden büyük gemiler.

Semantic Web: web alanindaki bir sonraki büyük atlama bununla olacak bence. Örnegin bir bilgisayara "portakal" dedigimizde bu kelime bilgisayar icin numerik bir datadir. ama bir insana dedigimizde o nesne ilk önce "turuncu", "yuvarlak" seklinde kafamizda canlanir ve yer eder. bu nedenle "portakal" nesnesinin "mandalina" nesnesi ile kafamizda inderkt bir bagi vardir ve bu bag "biraz daha kücügü", "tadi animsatan ama az farkli" kanilarinin üzerine oturmustur. iste semantik ile bilgisayarlarin da bu bagi kurmasi amaclanmakta. aslinda "google translate" ile semantik + AI entegrasyonu yoluyla bu kapi büyük oranda acildi sayilir.

o güdünün geri zekalılık olduğunu düşünüyorum.

Gurur ve ego.

yazılı olmayan toplum kuralları
herkes ister istemez uyuyor. dalmazsa herkes ayıplayacakmış gibi oluyor falan.

belli ki yazdıklarımla alakalı duyuru,
ben kaldıramam kardeşim nedenini bilmiyorum, etrafı falan düşünmüyorum,
Ha buradan yazılanları da pek sallamıyorum o ayrı, yüz yüze tartışma anında bunu duyarsam rengim değişir. Yoksa sallamam.

caps koyayım yok ne alaka demeyin
prntscr.com

@tolkien
@basond

evet sizlerin dedikleri önemli benim için. bahsettiklerinizi anlıyorum ama nedenini bulamıyorum işte sorun orada. cidden merak ediyorum.

yüzyüze küfredince ne oluyor adam? niye sinirleniyorsunuz?

Küfürü normallestirmek mi lazim. Adam annenize kariniza kiziniza vs kufrettiginde ayaga kalkip alkisla, "helal olsun ne küfretti adam bravo" diyen birini bul helal olsun sana.

Küfür hos bir sey olsaydi adam kayinpederine naber amk kanka derdi ki sen bi dene bakalim ne oluyor.:)

ya durup dururken küfür etmiyor insanlar, karşılıklı tartışma ortamı olduğunda,alakası yokken küfür ediyorsa üzerine yürüyorum,
Adam haklı ise zaten özür diliyorum tartışmaya girmiyorum, yok ben haklı olduğumu düşünüyorum da adam haksız yere hak iddia ediyorsa tartışma oluyor, tartışma konusundan sapıp anaya küfür ederse ne diyeyim ne güzel küfür ettin biraz daha et de dönüp gideyim mi diyeyim? Yada haklısın kardeşim mi diyeyim?

küfür edeni dövünce adam "ay galiba ben yanlış yaptım, bi daha küfür etmiyim" demiyor; küfrü normalleştirmek ne demek, küfür edeni dövmemek normalleştirmek mi oluyor?

küfürü normalleştirmek demek yoldan geçerken sana yanlışlıkla omuz atan adama ana bacı sövmekle olur, küfredeni dövmemekle değil.

küfüre ve hakarete aşırı tepki vermek bence kompleksli olmakla alakalı, onun altında da özgüven problemi yatıyordur muhtemelen. ezilmiş, özgüveni zedelenmiş insan savunma mekanizması geliştirip küfür yiyince hemen saldırıya geçiyor olabilir.

Kutsal görmekle alakalı. Herkesin hassasiyetleri farklı. Bunun kuralı olmaz.

Saham gokbakar gibiklerin filmleri kufur iceriyor diye elestiriliyor mesela degil mi? Filmi bile kufur var diye elestiriyor ve ayipliyorsak bu kufurun direkt sahsimiza ve yuzumuze karsi soylenmesi bizi cileden cikartmasi lazim o halde. Ya da kufur denen seyi en basindan yanlis mi algiliyoruz?

Ayrica adam tabi ki kalkip "ben pismanim, bundan sonra kimseye kufur etmeyecegim, tovbe ediyorum" falan demiyor. Biri sizi karsi bir suc isliyor ve siz de cezalandiriyorsunuz. Karin/kocan seni aldattiginda bosaniyorsun degil mi? Esinin "ayy ben bir daha aldatmayacagim, aldatmak bir hataydi" demesi icin bosanmiyorsun mesela.
Kufur eden dovulmeli demiyorum, bana gore soz yuzunden kavgaya girmenin bir anlami yok. Kavga eden acisindan bakiyorum sadece.

Aslinda isin koku namus meselesine dayaniyor. Kufur yiyince de namus meselesiyle iliskilendiriliyor. Namus olayi da bizim toplumda cok farkli bir yerde, hem abartili hem de celiskili.